• "winner" yetiştirme merkezi. genelde kansere, afrika'da açlığa çözüm bulmuş insanları kabul ediyorlar lakin iyi bir hikayeniz varsa neden olmasın diyebilirim.

    ha soyadınız koç, sabancı falansa; bu işler başka işler.

    hatta şöyle bir şey var, fikriniz olsun diye koyayım:
    http://www.torrentreactor.net/…d-application-essays
  • mezunlarının ortalama kariyer kazancı olan 3.9 milyon amerikan doları, sektöründe dünya rekoru imiş.

    http://www.feedcry.com/archive/aid/729045
  • buraya kimse birşey öğrenmek için girmez. sadece varolan aşmış fikirler burada değerlendirilir, anlam kazanır. eğer ben kendimi geliştiririm nasılsa diyorsanız hiç kasmayın derim. ama eğer fikirlerinize, akademik başarınıza, yöneticilik ruhunuza, paranıza ve babanızın ünvanına * güveniyorsanız ne ala. varsın harvard bir türk'ü daha havada kapsın.

    (bkz: harvard'da bir türk genci haberi)
  • sanırım undergraduate eğitimi vermeyen sadece graduate eğitimi veren bir okul. case studyleriyle dünyaya nam salmıştır ve herhangi bir bölümüne kabul edilmek de dünya çapında veya ülke çapında başarılara ihtiyaç duyuyor. iyi bir bağış yapmanın, sağlam bi soyada sahip olmanın da kabul edilmeye veya burs almaya çok büyük etkileri var tabii. yönetim, liderlik özellikleri olan insanların bu özellikleri çok daha geliştirip son seviyede tekniklerle hayata sunmasını sağlıyor. sonuçta gidildiğinde başarılı bir iş hayatını garantilemeye en yakın okullardan biridir.
  • bu okulda'eger 3m'den biriysen kesin girersin" diye bir soz vardir.

    nedir bu 3m?
    mckinsey (yonetim dansimanligi sirketi)
    military (amerikan ordusu)
    mormon (bir tur amerikan dini)

    bu ucunden birisiyseniz cok rahat girersiniz.

    gerci sozlukte bunu okuyorsaniz military ve mormon olamayacaginiza gore geriye kalan tek m olan mckinsey'de calisyor olmaniz hbs'e girisinizi hizlandiracaktir.
  • mezunu turkler arasinda husnu ozyegin pinar abay murat ozyegin sureyya ciliv demet mutlu ali koc bulunan liderlik okulu. her seyi kisaltan amerikalilar bu okula da hbs demektedirler.
  • ilk round başvuru tarihlerini diğer top b-school'lardan ortalama bir ay öncesinde bitiren kurum.
  • vaka incelemeleri (türkçe'ye çevirince bir garip durdu, case study diyeyim siz anlayın) oldukça zevkli olan okuldur.

    dünyanın en büyük firmalarının karşılaştığı önemli finansal zorluklar, geçirdikleri evrimler, aldıkları kararlar, vs.. üzerine grup çalışması yaparak kendi raporunuzu oluşturmanız istenir. ilk paragrafları genelde ''xyz'nin ceo'su puslu bir new york sabahında camdan dışarı bakarken'' veya ''abc'nin cfo'su gece yarısı aldığı bir telefonla hayatının en zor virajına giriyordu'' gibi çizgi roman vari bir girişle başlar.

    ek: harvard'lı değilim.
  • buraya nasil girerim diye milyon tane soru geliyor, ben de merak edenler icin biraz bilgi vermek istedim. bir kac soruyla baslayayim:

    + hbs'e girebilmek icin neler gerekli?
    - su adreste admissions requirements belirtilmis, fakat ben biraz daha detay vereyim

    minimumda olmasi gerekenler: 4 yillik bir fakulte mezunu olmaniz, gmat sinavina girmis olmaniz, ve de eger lisansinizi anadili ingilizce olmayan bir ulkede okuduysaniz toefl veya ielts almis olmaniz.

    * benim yorumlarim:

    **gpa: aslinda minimum bir gpa (grand point average) ortalamasi soylenmis olmamasina ragmen, ortlamaniz 3.2 - 3.3'un altindaysa bu cok ciddi problem. anca gmat'ten cok yuksek skorlar alarak admissions committee'nin akademik basari konusundaki endiselerini giderebilirsiniz. class of 2016 icin (2016 yilinda mezun olacak, 2014 girisli sinif) gpa ortalamasi 3.67 idi. burdan pay bicin.

    not ortalamasi tek basina bir sey ifade etmiyor bu arada. okulunuzda derece yapmadiysaniz isiniz oldukca zor. hatta belirli okullarda okumadiysaniz, daha da zor, ama yine de yildirmasin sizi bu.

    **toefl: 109 altini direkt olarak discourage ediyoruz seklinde aciklamasi var okulun ve ogretim sistemi (case method) cok iyi derecede ingilizce konusabilmeyi gerektiriyor (nedenlerine asagida gelecegiz)

    **gmat: teknik olarak minimum bir gmat istemese de okul, median'in 730/800 olmasindan aslinda durumun pek de oyle olmadigini anlayabilirsiniz. class of 2016 profil'ine bakacak olursaniz, range olarak 510-790 demisler, ancak 510 ile alinan ogrenciler genelde bazi konularda exceptional oluyorlar. ornek, nfl'in eski unlu oyuncularindan ve nflpa'in (national football league players association) eski baskani domonique foxworth hbs'te okumus boyle bir kisidir.

    **recommendation letters: calistiginiz kurumda sizi cok iyi taniyan iki kisiden (genellikle bir tanesi mutlaka ustunuz/mudurunuzden, digeri beraber calistiginiz client'iniz veya peeriniz olabilir) tavsiye mektubu almaniz gerekir. tavsiye mektubu yazacak insanlain credentiallari onemli olmakla beraber, daha onemlisi sizinle ilgili ne kadar detayli bilgi vermeye haiz olduklari, ve mba basvuru surecini yakindan taniyip tanimadiklari'dir. ornek olarak, daha once harvard'da (veya amerikada top bir okulda mba yapmis) birinden tavsiye mektubu alirsaniz, o insanin verecegi referans mektubu cok daha kuvvetli olacaktir.

    **essay: harvard diger okullardan kendini ayirip son zamanlarda essay gerektirmekten oldukca uzaklasti. an itibariyle soyle bir soru sormaktalar:

    "you’re applying to harvard business school. we can see your resume, school transcripts, extra-curricular activities, awards, post-mba career goals, test scores and what your recommenders have to say about you. what else would you like us to know as we consider your candidacy?"

    tercumesi: "harvard business school'a basvuruyorsunuz. resumenizi, okul transkriptlerinizi, okulda veya disarida yaptigiizn ekstra aktiviteleri, odullerinizi, mba sonrasi kariyer hedeflerinizi, test skorlarinizi ve referansinizi yazanlarin hakkinizda soylediklerinizi gorebiliyoruz. bunlar disinda adayliginizi degerlendirirken neyi bilmemizi istersiniz?"

    bu essay'de kelime limiti yok, ama zaten is kisa ve oz yazmakta. harvard'i wharton ve stanford'dan ayiran en onemli olaylardan bir tanesi bu essay bence. zira bu soruya 1 sayfada guzel bir cevap yazmayi beceremeyen insanlari zannediyorum becerisizlikten direkt eliyordur bizim admissions committee

    + basvurudaki diger adimlar neler?
    - yazili basvurunuz begenilirse sonraki adim 30dk'lik bir mulakata girmek. burdaki kritik nokta su: harvard cok az insani mulakata aliyor: basvuranlarin sadece 22%'si mulakata cagrilip, bunlarin da asagi yukari 50%si kabul ediliyor. iyi haber: mulakat aldiysaniz sansiniz oldukca artti. kotu haber: mulakat almak oldukca zor.

    harvard'in mulakati tam 30 dakika suruyor, amerikalilarin behavioral dedikleri tarzda bir mulakat. genelde sorulara ne kadar net, ne kadar kisa ve oz cevap verebildiginize bakiyorlar. olayin bir cok yerinde aslinda kendinizi ne kadar iyi ifade edebildiginizi ve bunu yaparken ne kadar tutarli oldugunuzu olcmeye calisiyor okul. bir cok tipik soru var, gerekiyorsa daha da detay verebilirim.

    yazili mulakattan sonra 24 saat icine "post interview reflection" denen bir sayfalik bir nane yazip gondermeniz gerekiyor. mulakati nasil yaptiginizi, neler hissettiginizi, neyi iyi yaptiginizi, neyi daha iyi yapabilecek oldugunuzu yazmaniz bekleniyor. bu make or break bir is degil, ancak gercekten kotu bir reflection yazarsaniz ciddi sikinti.

    + iyi tamam hos bunlar guzel de, bu is kac para kardesim, bundan bahset biraz?
    - hah iste tam olarak insanlarin en cok kafayi taktiklari, ama aslinda kafayi en az takmalari gereken konu bu. oncelikle gozunuzu korkutayim: harvard'in sadece yillik tuition'i $58875. bugunun kuruyla, sadece okula odediginiz ucret 136000 tl. buna yediginiz yemek ve sosyal aktiviteler disindaki diger masraflarinizi ekleyince yillik $95,000 gibi bir butce gerekiyor (minimumda).

    simdi gelelim iyi habere: harvard'in bok gibi parasi var. yanlis duymadiniz, harvard'da para bok. harvard university'nin endowment (kisaca okulun yonettigi para diyelim) $30 milyar dolar. sadece business school'un yonettigi para bile $3 milyar dolar. dunyanin hic bir okulunun buna yakin bir endowmenti yok. ve adamlar inanilmaz comert. hbs'te okuyan inanlarin 50%si ortalamada 50% bursla okuyor. bu mba egitimi icin inanilmaz bir oran, zira mba genellikle burs ile alinan bir egitim degildir.

    bu burslar tamamen need-based. yani ihtiyac karsiligi verilen burslar. bunu da aciklayalim: okul son 3 sene kazandiginiz paraya, su an hesabinizda ne kadar para olduguna, ve diger varliklariniza bakip, belirli bir algoritmaya gore ne kadar paraya ihtiyaciniz olduguna karar veriyor. o kadar miktari size karsiliksiz olarak hibe ediyor. ozellikle turkiye'den gelen arkadaslar amerikan standartlarina gore az para kazandiklari icin, cogu zaman ciddi oranda burs aliyorlar. tuition'in 80%inden daha fazla burs almak isten bile degil. bir cok arkadasim 60%+ burs aldi okuldan.

    butcenin geri kalani icin ise size amerikadan kefilsiz sekilde, cok da uygun faizlerle kredi almaniza yardimci oluyorlar.

    + okulun verdigi egitimden kisaca bahseder misin?
    - mba bildiginiz uzere 2 sene. ilk sene rc denilen (required curriculum) programdan geciyorsunuz. okula kabul edilen her backgorund'dan 900 insanin tamami ayni dersleri aliyor. bunlar sirayla:

    ilk donem: marketing, financial reporting and control, leadership, finance i, technology and operations management
    ikinci donem: "business, government and international economy", "leadership and corporate accountability", finance ii, "entrepreneurial management", strategy

    derslerin cogu alanlarinda dunyaca unlu proflar, veya dunyaca unlu sirketlerin ceo'lari veya ust duzey yoneticileri olmus insanlar tarafindan veriliyor. ornek, benim strategy hocam monitor group'un eski avrupa ceo'su idi, bir arkadasin strategy hocasi da amgen'in eski ceo'su idi.

    bunun yaninda ilk yil yine rc yili boyunca devam eden field adli bir ders var, ve 3 alt dersten olusuyor bu:
    field 1: amerikalilarin soft skill seklinde adlandirdiklari skilleri (iletisim, sunum, empati, negotiation - pazarlik, hikaye anlatma) ilerletmeye yonelik deneyimsel ogrenme calismalari yapiliyor.
    field 2: dunyadaki 10 adet emerging country'deki (ornek: brezilya, arjantin, turkiye, cin, vietnam, kambocya, vs), ust duzey firmalar, harvard business school ile ortaklik yapip, okula hakikaten uzerinde calismak istedikleri, ve disaridan bir gorue ihtiyac duyduklari bir proje gonderiyorlar. bu projeler arasindan harvard begendigi 150 projeyi secip, 900 kisiyi 6li gruplar olarak 150 gruba boldukten sonra, ogrencilere atiyor. her takim bir donem boyunca o projenin ustunde calisip, 10 gunluk bir sure hakikaten o ulkede gidip pazar arastirmasi, tuketicilerle mulakat tarzi seylerle destekleyerek, sonunda cikip firmanin ust duzey yoneticilerine projedeki problemi nasil cozmeleri gerektigi konusunda danismanlik yapiyor. bu cozumlerin bir cogu da hayata geciriliyor.

    turkiye'de olan ortaklarin bir kismi: galatasaray as, tav (havaalanlari), fox tv, garanti bank vs. kisa surede dilini bilmedigin, daha once hic gitmedigin bir ulkede commercial bir proje yapip bunu hayata gecirebildigini gormek insanin ozguvenine inanilmaz derecede boost veren bir olay.

    field 3: field 2 bittikten sonra, okul insanlara kendi gruplarini kurup bir business fikrini hayata gecirmeleri icin firsat veriyor. yine 150 adet grup kuruluyor, okul her bir gruba istedikleri gibi harcamalari icin 5000 dolar veriyor, ve donem boyunca basari gosterip ilerleme kaydedenlere 2500 dolar daha veriyor. okulun beklentisi, kisa surede gelir yaratabilen bir business kurup karli hale gelmek.

    ikinci seneye gelmeden once, hbs'i hbs yapan cok onemli bir dinamikten bahsedelim: section. okulun 900 kisi oldugundan bahsettik az cok. okul onetimi 900 kisiyi 10 adet 90 kisilik section'a boluyor. butun ilk yili bu 90 kisilik section ile beraber geciriyorsunuz. ilkokul gibi, kendi sinifiniz var. hatta herkesin sinifta kendi koltugu var ve bu koltuklarin sirasi tamamen okul yonetimi taraindan belirleniyor. bu kadar uzun bir sureyi ayni 90 kisiyle gecirdigin icin, bir sure sonra insanlari cok yakindan tanimis oluyor, dunyanin her yerinden gelecegi cok parlak 89 adet insani ailenden bir parcaymis gibi sevme sansin oluyor. beraber bir cok tatile gidiliyor, neredeyse haftada 5 ortak ativite yapiliyor.

    gelelim ikinci seneye. veya dur, yoruldum, bunu da baska zaman devam ettirelim ilgiye gore. arkasi yarin.
  • oncelikle, surdan devam ettigimi belirteyim: #47951750

    arada gelen 1-2 soruyu cevaplayayim:

    + okula girmek sanki cok kolay gibi yazmissin, oye mi?
    - saka olmali galiba bu soru. yillardir bir cok yerde dunyanin en iyi business school'u olarak gosterilmis, harvard business review gibi bir dergi cikarabilmis, mezunlari dunyanin 4 bir yerinde dunyanin onda gelen corporation'larini yoneten bir yer burasi. class of 2016 icin 9543 basvuru almis ve bunlarin sadece %12'sini kabul etmistir. kabul edilen sayisi oldukca yuksek gorunebilir, ancak unutmayiniz ki basvurma esnasinda bile akilli olan kisiler self selection yapip, ben buraya zaten giremem diyip basvurmaktan vazgeciyorlar. fakat tekrar ediyorum, yilmayin yine de.

    + burdan cikinca ne olcaz? kac para kazancaz? mba'in cok da bir boka yaramadigini duydum?
    - oncelikle su mba'in (master of business administration)'in bir ise yaramamasi argumanina biraz dokunalim. mba'den ne beklemeniz gerektigini ve beklememeniz gerektigini cok iyi bilmeli ve analiz etmelisiniz. business management'in temel taslari olan seyleri ogrenmek, insanlarla network yapmak, kariyerinize bilginiz ve donaniminizla olumlu yonde katkida bulunmak istiyorsaniz dogru yere geldiniz.

    bunlarin cogunu baska okullarda da yapabilirim diyorsaniz, bir yere kadar hak verebilirim. ancak hbs'i ayiran cok onemli iki unsur var:

    1) network aginin genisligi ve onemliligi: dunyada bu kadar cok ve bu kadar onemli yerlerde mezunu olan bir okul daha yoktur. sadece turkiye'deki mezunlari: murat ve husnu ozyegin, ali koc, sureyya ciliv, pinar abay, vs vs seklinde sayabilirim. bu okulda okumak bu insanlara bir email kadar uzakta olmak anlamina geliyor. verdigim ornekler sadece turkiye ile sinirli kalmasin diye mitt romney gibi bir cok insanin da burdan mezun oldugunu hatirlatayim. ben kendim sahsen yukarida saydigim insanlardan yogun tempolarina ragmen birebir randevu almis, 1er saat oturup sohbet etmis, ve kariyer ile ilgili tavsiyelerini dinlemistim

    2) case method: butun derslerin gercek hayata dayali olarak, kimi zaman buyukce bir sirkette (coca cola vb), kimi zaman bir start-up'ta sorulmus sorular, alinmis kararlar ve karsilasilmis problemler oldugunu dusunun. bunu da en az sizin kadar akilli ve zeki 89 kisiyle daha 80 dakika boyunca sohbet ederek, birbirinizi challenge ederek, alaninda dunyaca unlu bir profesor (veya 20 yildir cok buyuk bir sirketin ceo'lugunu yapan bir uzman) tarafindan yonetilen bir ortamda yapildigini dusunun. bunun ustune yetmezmis gibi, aniden sinifa bu problemi yasamis, onu cozmus veya cozememis kisinin kendisinin gelip dersin son 20 dakikasinda size olanlari, yanlis yaptiklarini anlattigini, ve simdi olsa hangi karari nasil farkli alirdi bunu soyledigini, sorulara cevap verdigini dusunun.

    inanilmaz bir deneyim.

    arkasi sonra.
hesabın var mı? giriş yap