• korkulu bir rüyadır.

    (yıllar önce frankfurt)

    istanbul-frankfurt-vancouver aktarmalı uçulacaktır. atlantis 6 yaşındadır ve 6 yaşından beri almanca bilen yahudi bir çifte teslim edilmiştir. ve fakat yaşlı çift çocuklara alışık olmadığından kelli bir ara bagaj arabalarının üzerine binip seyahate çıkan atlantisi fark etmemiştir... atlantis gezisinden sıkıldığında dönüp yaşlı çifti aramaya karar verir ve olaylar gelişir...

    alan bayağı boşalmış gibidir. yaşlı çift meydanda yoktur. bir sürü sarışın ve upuzun insan görür, onlardan korkar. o sırada alışık olduğu boyutlarda ve bıyıklı bir amca görür. amca yerleri süpürmektedir. hemen hedefine kilitlenir ve koşarak amcaya sarılır. (amcaaa...)

    amca atlantisin pek anlamadığı bir türkçeyle "yavrum" diyerek sıcacık sarılır atlantise. atlantisin derdini dinleyen amca, sabaha kadar birlikte takılmalarını teklif eder.

    (sabaha karşı)
    atlantis bal döküp de yalanacak yerleri süpürmekten helak düşmüştür artık. ve fakat sarışın uzaylıların eline düşmek korkusundan tam bir temizlik işçisi gibi çalışmayı sürdürmektedir. tek sorun, gözlerinin kapanmasıdır. amca atlantisi bir bekleme koltuğuna yatırır ve kahvaltı ile döneceğine söz verir. (tamam hüseyin amca)

    atlantis rüyasında yaşlı çifti görür. feci birşey olmuş gibi ağlayarak birbirlerine sarılmaktadırlar. onları sakinleştirmeye ve hüseyin amca'dan söz etmeye çalışır ama başarılı olamaz... o sırada uyanır. hüseyin amcası kahvaltı ne ki, yaşlı çifti de bulup gelmiştir! (bıyıklarını öptüğüm hüseyin amca!)

    çok korkmuştum be sözlük...

    (yıllar sonra frankfurt)

    hay bu havalimanı yine... yine sabahlıyoruz. bu kez işimiz var, çalışıyoruz. yerleri süpürmekten de farkı yok... artık kaybolmuyoruz tabii. (sen öyle san...) maceracı atlantis sabahlanmış ve üzerine de bir gün daha çalışılmış alandan çıkıp otel/eve bir de trenle dönmeyi denemeye karar veriyor. ve bilin bakalım ne oluyor? kayboluyor evet... indiği istasyon yakınında bir köye kadar yürüyor. köy/kasabanın ortasında bir market var. tam oraya girip bir sandviç almayı düşünürken, marketin kapıları dışarıya savruluyor, siyah maskeli iki adam tabancalarını ateşleyerek yerlerde yuvarlanıyor!

    salakça bakınmaya duran atlantisi bir güç yere yıkıyor o sırada. sarışın bir uzaylı bu! marketi soyanlar kaçıyor, etraf biraz sakinleşiyor ve atlantisi korumak için yere yıkan sarışın uzaylı onu hemen marketin yanındaki bara sokuyor. bir viski... bir tane daha... polis filan, ne gördük ne ettik derken sarışın uzaylıyı tanıyor atlantis: aha da havaalanı güvenliğinden bu!!! büyük rezalet ama bu da olabilir hayatta tabii... (dart oynar mısın? tabii... bak bunu senin için atıyorum ahahaa...)

    ... derken sabah olur. leş gibi atlantis havaalanına gitmelidir. ama nasıl. sarışın uzaylıya derdini açar. çaresi vardır: sarışın uzaylının babası bizi işe götürecektir. yaşasındır!

    bardan içeri bizim boyutlarımızda bıyıklı bir adam girer. saçları kırlaşmıştır ama o da ne??? bu bizim hüseyin amca'dır!!!

    böyle baba, oğul ve kutsal ruh üçlüsü olarak sabahlanır sonra frankfurt havalimanında.

    ne sevinmiştim be sözlük!

    not: ben 6 yaşından beri uçuyorum.
  • havaalani hannover'dedir. yasadiginiz sehir ise hannover'e 148km. son tren gece 23.00'de, ucaginiz ise sabah 05.00'de ise havaalaninda sabahlamaktan baska care yoktur.
    beklenir, beklenir, birer saatlik dostluklar kurulur. tam karsidaki devasa dijital ekrandan sayilarin ve sehirlerin degismesi izlenir. artik sizin destinasyon da gozukmeye basladiysa geri sayim baslar.
    o sirada yakininizda oturan iki adet numune almanci genc birbirleriyle kapali -e harfleriyle dolu muhabbet etmektedirler.
    -lan patras neresi?
    -weiss nicht .mina goyim.
    -kim ucar lan patras'a sabahin korunde?
    -ne bilim .mina goyim.
    -antalya'da hava nasilmis?
    ...
  • sayesunde american airlinesin gececilere battaniye ve gun icinde satamadiklari yemek kutularini belesten verdigini ogrendigim hadise. hocam insanlik daha olmemis...
  • bunca yıl anadolunun karlı şehirlerinde yaşamış bir insan olarak, temmuzun sıcağında hem de ispanyolları siestaya iten o çok sıcak madrid'de hayatımda hiç üşümediğim kadar üşümeme neden olmuş eylemdir bu. bir de kusursuz bir ingiliz aksanıyla 2 dakikada bir "smoking"li bir cümle kurup zaten paramızı filan kaptıracağız korkusuyla sürekli tetikte ama çok yorgun olan bedenlerimizi, üzerinde uyunmaması için özellikle tasarlanmış olduğunu düşündüren rahatsız koltuklardan sıçratan bir amca vardı ki, sesi hala kulaklarımda. ama yine de iyidir hoştur, avrupa maceralarına bir yenisini ekleyen olmazsa olmaz bir öğrenci aktivitesidir.
  • getto'da 3 bulgarla yaşarken evde olay çıkması, bıçak çekilmesi sonucu tek güvenli ve sıcak alan olduğunu düşünerek yaptığımız eylem...
  • 5 sene önce madrid barajas havaalanında sabahlamıştım. hatta gentleman's agreement filmini izlemiştim o vakit, bu yüzden pek rahatsız etmemişti o bekleyiş. şimdi sabiha gökçen'de sabahlıyorum. şuan sadece uyumaya çalışıyorum, o kadar yorgunum ki. başka zamanlarda su gibi akıp giderken saatler, şimdi geçmek bilmiyor sanki.
  • çok kez deneyimlemek durumunda kaldığım, en uzununu ise aktarma için tahran hava alanında yaklaşık 14 saat geçirerek yaşadığımdır.

    gerçekten bir yerden sonra uyuyayım da zaman geçsin moduna giriyorsunuz. öyle olunca da sağda solda banklarda halıflekslerin üzerinde uyuyanları görüyorsunuz. biz de isterdik hava alanı otelinde güzel bir gece geçirip fresh fresh uçağa gelmeyi. lakin hayat her zaman istediğimiz gibi olmuyor.
  • fazla iyi taninmayan sehirlerin sehir merkezine uzak havaalanlarinda daha sik basa gelebilecek durumdur. o sehri yeteri kadar gezmemisseniz bile havaalanina geldikten sonra ucaginizin dort saat rotar yapacagini ogrendikten sonra havaalanindan ayrilip o dort saati sehir merkezinde gecirmeye cekinrsiniz. cunku havaalanina geri donerken arac bulamama basta olmak uzere turlu aksiliklerle karsilasabileceginizi dusunup tedirgin olursunuz. bunun yerine o kadar saat havaalaninda uc koltugu isgal edip sekize katlanarak uyumaya calismayi tercih edersiniz. daha kotusu de, bu sabahlama surecine sebep olan durumun ucaginizin arizalanmasidir. o saatten sonra firmanizi degistiremeyeceginize gore ayni firmanin saat 22:00da binmeniz gereken arizali ucagina, saat 04:00da ayni arizayi havada yapabilecek ucagina binmek durumundasiniz. havaalanlarinda sabahlarken bu konu uzerinde bolca paranoya yapmak icin yeterli vakti de bulacaksinizdir. firmamizi sectiginiz icin tesekkur eder iyi ucuslar dileriz.
  • avrupa'da interrailcıların başvurduğu tasarruf yöntemlerinden biridir.
  • en iyi aksiyonu insanları seyretmektir, gelene gidene göz ucuyla bakıp, gıyablarında yorumlar getirmektir,
    ancak bunun için ilk evvel kendinizi ,
    "eşeksin olm sen eşşek" psikolojisinden kurtarmanız gerekir,
    plasesi entari yazmaktır ama ben yine de insanları seyretmeyi tek geçerim diyeyim olsun bitsin.
hesabın var mı? giriş yap