• çok da doğru bulmamaktayım bu "her şey senin elinde" felsefesini.

    çünkü bi de sen seçmeden küt diye başına gelenler var.
    annenin bir alkolik olması, 10 yaşında tecavüze uğramak, babanın 3 yaşındayken ölmesi gibi şeyler insanın kendi seçimleri değildir. -ki sanırım insanın tüm kişiliğini yapılandırıp hayatını etkileyen şeylerdir.

    ama arkadaşların seçimindir.
    felaketin de olabilirler, ailen de.
    sevgilin de seçimindir, eşin de.

    berbat bir kadını /adamı eş olarak seçen insanın, içerde biyerde bunu hak ettiğini düşündüren bir travması oluyor genelde. ilk başta saydığım örnekler gibi...

    sonuç olarak, senin seçmediğin travmalar, gelip seçimlerinin g.tünü tırmalar. buna uyanana kadar da zaten, hayatın yarısı geçiyor.

    hangi noktada "bak ulan bu bok gibi insanı/şehri/evi ben seçip hayatıma koydum, asıl bende bi bokluk olmalı." diyorsun, o noktadan sonra içini deşmeye ve 5000 bakımını yapmaya başlıyorsun.
    ki bu tip tamiratlarda parça arttırmak her zaman iyidir.
    kanserli, habis tüm parçaları öpe koklaya (barışa affede) çöpe atmayı becerince o boktan seçimler de yavaaaş yavaş bitiyor.

    not: ben hayatımın sadece 2 alanında becerebildim bunu, daha 40 fırın ekmeğim var yenecek. bakma yani bikbik öttüğüme. dev zor, ama yapılabiliyor, onu gördüm.
  • hayatın salt seçimlerimizden ibaret olmadığını bilsemde seçimlerimizin özellikle de akılcı yapılanlarının olumlu etkisinin yüksek olduğunu düşündüğüm için katıldığım önerme.

    + sabah karşıma çıkan devon brough'un şu güzel sözleri:

    "marriage is hard. divorce is hard. choose your hard.
    obesity is hard. being fit is hard. choose your hard.
    being in debt is hard. being financially disciplined is hard. choose your hard.
    communication is hard. not communicating is hard. choose your hard.
    life will never be easy. it will always be hard. but we can choose our hard.
    pick wisely."
  • ''hayat seçimlerden ibarettir.''*

    bu yüzden ''mutlu'' olmayı seçiyorum. -ki bu belki de en basit seçimim, hayata dair. çünkü herkesçe bilinen o son ana kadar sürmek gibi bir zorunluluğu yok, zaman zaman ''mutsuz'' olmayı kabullenebilirim mesela.
    oysa bazı seçimler sonsuza* dek sürdürmek zorunda hissettiğin türden. ya dışındasındır çemberin ya içinde, bilirsin. olur olmaz atıp tutarsın hani, ''bir şey ya vardır ya yoktur'' dersin, ağız dolusu.
    işte bazen tam ortasındasın o hayatın, bir varmış bir yokmuş arasında bir yerde saklanmak gibi.
    tüm düşüncelerinin, umduklarının aksiyle savaşır zihnin ve ikilem oturur içine; bir öküz misali.

    belki de seçimlerimiz fazla ciddi, hayatın aksine.
    (bkz: bilemiyorum altan)
  • bazen vazgeçtiklerin de büyük rol oynar...
  • insan yaşadıklarından, okuduklarından, ürettiklerinden ve hayatına bir şekilde dokunmuş insanlardan öğrenir, kendini geliştirir, koşullarını değerlendirir ve hayattaki seçimlerini ona göre yapar. hayatın yalnızca senin tercihlerinden oluşmaz, koşullar değişken ve seçenekler koşullara göre sınırlı olabilir, tercihler de ancak bu seçenekler arasından olur, sonsuz değildir. amacına ulaşmak için başaracağına inanmalı, emek harcamalı, fedakarlıklar yapmalı elbette ancak hayatın size sürprizleri her zaman olacaktır. insanın sınırsız gücü olmadığı gibi, sınırsız kapasitesi de yoktur ve hatta kendini eğitmezse oldukça yetersiz ve vahşi bir türdür.
    'yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı ?' istediğin kadar tercih yap o seni tercih etmedikten sonra olay bitmiştir. gerçekçi olmak her zaman daha iyidir, yeterliliklerini bilmek, özelliklerini bilmek, üstün olan yanlarını zayıf olan yönlerini bilmek hayattaki seçimler için önemlidir. son zamanların bireysel gelişim adı altında 'istersek her şeyi yapabiliriz'inancı tam bir umut tacirliğidir, fazlası değil.
    savaş, deprem, hastalıklar, doğduğun ülke, ırkın, ekonomik koşullar, cinsiyet ayrımı vs kişisel tercih değildir, içinde bulunduğun koşullardır ve insan zekasıyla ve iradesiyle tercihler yapar ancak sosyal bir varlıktır ve koşulları tek başına belirleyemez, kararları kendi veriyormuş gibi görünse de aslında seçenekler bellidir.
  • şöyle bir cümle okumuştum, aslında hayatı özetler türdedir:
    "hayat 18 bilemedin 20 yaşına kadar yaşadığındır ondan sonrası tutunma çabası." diyordu. insan ne yaşarsa o yaşına kadar yaşar, ve en güzel çağlarının olduğunun farkında olmadan yaşar.
    sonrası tutunma, en sağlam yerini arama ve bulma çabası.
  • seçimlerden önemlisi eldeki seçenekler. onu belirleyen de kader.
  • “insanlar sürekli seçim yaparlar, ama çoğu bunu kabul etmek istemez. denize girmek için kıyıya gelen üç kişiden biri derhal suya dalabilir, diğeri sonunda nasıl olsa gireceğini bildiği halde bir süre suyun soğukluğunu deneyerek vakit geçirdikten sonra girebilir, sonuncusu ise girmekten vazgeçebilir ve girenleri seyreder. bu bir seçimdir ve insan nasıl isterse öyle ‘olur’. ama seçimlerinin sonuçlarını da kabullenme koşuluyla!” engin geçtan’ın “insan olmak” kitabından...
  • hayat seçimlerimizden sonra neler hissettiğimizdir. kısa bir örnekle açıklasam:

    oğluma yapmasını istediğimiz bir davranışı için çikolata veriyoruz. çoğu zaman iki elimize bazen ayni cikolatayi bazen de farkli ambalajlı çikolatayı koyuyoruz. ama seçimi o yapıyor. "hangisini istiyorsun?" diye soruyoruz. ve seçimi kendi yaptığı icin her defasinda mutlu oluyor. ne secim yaparsa yapsin çikolatanın tadi ayni. yani sen ne hissedersen secimin o aslinda.

    ya da, alışverişten sonraki hallerimiz, önemli olan ne aldığımız degil. alışveriş yaparkenki hislerimiz.

    edit: imla
    bir sonraki asama da, hislerimizden ne anlamamiz gerektigi konusu.

    eee yani ne olacak? ben kendimi mutlu hissediyorum, bundan ne anlamaliyim?
  • ne güzel anlatmış nil karaibrahimgil

    (bkz: gençliğime sevgilerle)
hesabın var mı? giriş yap