3676 entry daha
  • bugün bindiğim dolmuşta müthiş bir pozitiflik vardı ve tıklım tıklım olmasına rağmen insanlar gülücük saçıyordu etrafa. okuldan çıkanlar , işten çıkanlar , gezmelerden dönenler derken yoğun da bir trafik vardı.

    öncelikle dolmuşta 100 lira verip para üstü almayan birini bulmak için tüm dolmuşa binenler olarak seferber olduk ve millet baya bu durumla eğlendi. 'adama bak para üstü almaya tenezzül etmedi' diyen vardı , ' adam tüm dolmuşa yolculuk ısmarladı' diyen vardı. dolmuşçu bile tek tek sordu millete en sonunda en arkada kulaklıkla oturan birisi uyuyakalmış da paranın sahibi bulundu ama bu sırada dolmuş da herkes kahkaha atıyordu resmen.

    yine aynı dolmuşta bu olaylar olurken teyzenin biri kendini tüm dolmuşa binenlere yardım etmeye adamış gibi davrandı. öğrenci olan birine yer verdi ve 'ben evden çıktım sen okuldan çıktın yorgunsundur ' diyerek kızcağızı koltuğa yerleştirdi. daha sonra başka bir öğrencinin çantasının ağır olduğunu düşünerek çantasını taşıyabileceğini teklif etti. kendisinden yaşça büyük başka bir teyzeye inerken yardım etti. inmem gerektiği için teyzenin diğer yardımsever hareketlerine şahit olamadım ne yazık ki. ama bugün bindiğim dolmuş sayesinde kendimi başka bir şehirde hatta başka bir ülke hissettim.

    güzel insanlar iyi ki varlar.
  • adliye stajımda ilk defa duruşma izleyeceğim. ağır ceza mahkemesinde. ağır ceza reisi de çok yaşlı, çok aksi görünüşlü biri. mahkeme kalemi de reis bey avukat stajyerlerini duruşmalarda görmek ister yoksa stajınızı yakar demiş. sabah 9 da ilk duruşma. arkadaşla geç kaldık duruşmaya yandı staj diye yaldır yaldır adliyeye koşuyoruz. neyse girdik duruşmaya, katibin yanındaki yerimizi aldık. o günki dosyalar kooperatif dosyaları, nitelikli dolandırıcılık falan. hep aynı şeyler, aynı monoton konuşmalar. geç kaldık diye koşmuşuz, sabahın köründe kalkmaya alışkın değiliz, uykumuz, tabi o zamanlar facebook, twitter elimizin altında değil, yavaştan uyukluyoruz.
    ağır ceza reisinin gürlemesiyle sıçradık yerimizden.
    " ne biçim avukatsınız siz. böyle mi duruşma izlenir falan diye."
    staj yandı korkusuyla ebelek gübelek konuşuyoruz.
    reis yanındaki heyet üyelerine sordu,
    " eee.. kim ısmarlıyor sabah kahvelerini" diye
    katipte saatine baktı "1,5 saat olmuş reis bey. mübaşir hasan kaybetti " dedi.
    biz hala bişeyler anlatmaya çalışıyoruz ama ne olduğunu da anlamadık boş boş heyete bakıyoruz.
    meğerse kalem her gelen stajyerde iddiaya girermiş ne kadar süre duruşmaları uyuklamadan, sıkılmadan izleyecekler diye.
    mübaşir bizim için 1 saatten fazla dayanamazlar deyince iddiayı kaybetmiş.
    duruşma salonunda 3.5 attıktan sonra kahvelerimizi içip ayıldık. ağır ceza reisi de hayırlı olsun falan dedi. aslında babacan adammış onu öğrendik. hafta bir gözüme görünün arada kaleme uğrayın deyip bizi gönderdi.
    salondan çıkarken " bi daha böyle kot pantolonla adliyeye gelmeyin " diye bağırıp son kez bizde içe doğru bir hareketlendirme yaşatıp gönderdi.
    bu da böyle bir anımdır.
  • anneannemi özledim ve kalmaya gittim. az önce anneannemin mutfak kapısında şu manzara ile karşılaştık. meğerse bir kabak çekirdeği düşmüş ve büyümüş. bu kabak çekirdeği, su verilmemesine rağmen ufacık bir toprağın içinde kök salıp filizlenmesiyle benim için zorluklara baş eğmeyip mücadele etmek konusunda örnek oldu. işte umutların yeşerdiği nokta.
4878 entry daha
hesabın var mı? giriş yap