• çok istediği halde çocuk sahibi olamamış ağabey telefonda "çocuklar nasıl?" diye sorduğunda, sırf özlem duymasın diye sadece şikayet etmek, haylaz, vurdumduymaz olduklarını anlatmak. aslında ne mükemmel, başarılı, saygılı, merhametli v.s. olduklarını anlatamamak.
    bir de bunun üzerine ağabey'den "çocuk oğlum onlar, olacak o kadar. hem sen çok mu matahdın?" diye fırça yemek.
  • hastalığı yüzünden bütün bedeni kanayan yaralarla kaplı, tırnakları dökülmüş 7 yaşındaki bir kız çocuğunun, misafir olan size daha güzel gözükmek için en sevdiği çiçekli elbisesini giyerek oturduğu kahvaltı sofrasında, radyoda çalan neşeli şarkıya gülümseyerek eşlik edip, söylemesi..
  • bir umutsuz kis bahcesinde yalniz oturan nine, elinde sislerinin ucunda ördügü kimbilir kacinci ve yine sahipsiz kalacak atki...rengarenk atkilarla dolu yatak odasinda uyuyabilmek icin unutmaya calistigi gecmis...duvarlara sinmis yalnizlik kokusuna karisan bir naftalin gelir, konar bagrina. duvarda kalmis son resmin sobaya atildigi an. sonra kedisini ahretligi makbule hanim'a verir birkac günlügüne. kapiyi carpip cikarken tam, son fotografin duvarda biraktigi iz bulanir.

    hayat ne anlamlidir!
  • mahalledeki 2 sokak köpeğini diğerlerinden çok sevmeniz. çomarı en çok, çino yu daha az. onlara her akşam yiyecek vermeniz. çomar diğer sokak köpeklerini kovalayarak yiyeceklerden uzaklaştırırken, çino nun köpekleri kovalayan arkadaşı çomar ın hakkı olan yiyecekleri de yemesi, bunu her gece yapması. ama sizin favorinizin tüm salaklığına rağmen çomar olması.
  • yumurtadan cikmadan once cinsiyetini tespit edebilmek mümkün ama pahali diye, yumurtadan ciktiktan sonra erkek*olduğu anlasilan civcivlerin plastik torbalara doldurularak boğulmalarına seyirci kalmak.
  • 11 yaşında ölen kardeşin mezarını uzun süre sonra ziyaret edip, mezarın üzerindeki defne ağacının* ne kadar büyüdüğünü fark etmek.. dönüş yolu boyunca babayla tek kelime konuşamamak.. yol boyunca repeate alınmış halde sadece tek bir cümleyi tekrarlayıp duran iç sesi susturamamak; " aman da aman büyümüş de kocaman defne ağacı olmuş aslan kardeşim"..
    takip eden günlerde aynanın önündeki defne yaprağını arada bir koklayıp, okşamak..
    çok daha sonra aynı yapraktan babanın cüzdanında bulmak..
  • elini sakatlayan kapicinizin yerine universitede okuyan oglunun her cop almaya gelisinde yuzunuze bakamamasi.
  • altunizadeden kopruye cıkarken kavsagın bitmesine yakın kenarda bekleyen ve mendil satan yaslı teyze. dusunuyorum, anneannem yasında o kadın. onun evinde oturması, torunuyla oynaması, kızının demledigi cayı icmesi, onlara hayır dua etmesi lazım. durup da mendil alınca bana dua etmesi ve mutesekkir bakıslarla bakması degil. kendimden, cok, cok utanıyorum o teyzeyi gorunce. ona baskasına satsın diye mendil almadan para vermek zorunda kaldıgım icin..
  • staj yapılan yerin hemen dışında, tezgahında ufak tefek bir şeyler satan yaşlı amcadan 50 bin liralık çakmak taşı alıp, 1 milyon uzatıp "üstü kalsın amca" deyince gözlerinin parlaması, yolda görsek eğilip almayacağımız 950 bin lira için bu kadar içten teşekkür etmesi..
  • en son etkilendiğim ve acaip ders cıkardığım olay;
    - benim ekonomik planlar yaparken ve bunu yanımdakine anlatırken;

    önümde yürüyen adamın poşetine ilişti gözüm.nedense birden dikkatimi çekti.
    (allah'ın bana bi uyarısı olarak galiba)

    adam elindeki poşetle evine ekmek götürüyordu
    ama fırından yeni cıkmış sıcak taze ekmek değil bir lokantanın dilimlenmiş artan ekmekleri.
    bazılarımızın bayat ekmeğe yüz çevirdiğini hatırlamak bile istemedim o an.
hesabın var mı? giriş yap