• hayatta keskin çizgiler koymak, kendi dışındakileri yaftalamak. amacım altay, beşiktaş, juventus vs. taraftarlığını vurgulamak değil...

    çoğumuz yapıyor bunu. gerek siyaset, gerek spor, gerekse de diğer sosyal ilişkiler...
    çoğumuz bir tek kendini demokrat sanıyor, kendi dışındaki herkesi faşist adlediyor.
    çoğumuz en ölümsüz, gerçek sevgiyi kendisinin yaşadığına inanıyor, diğer herkesi amsalak vs. sanıyor.
    çoğumuz bir tek kendimizi iyi, kendimiz dışındakileri kötü sanıyor.
    çoğumuz en doğrunun kendimizinki olduğunu, bizim dışımızdakilerin doğrularının ihtimal dahilinde bile olmayacağını düşünüyor ki konunu kırılma noktası da burası kanımca. örneğin bir chpli, partisine olan bağlılığını akp nefreti üzerinden körüklüyor-veya tersi- bir galatasaraylı taraftarlığını fenerbahçe kiniyle büyütüyor -yine tersi olabilir- istanbul'u seven adam izmir'den nefret ediyor, öğretmen öğrenciden nefret ediyor, pop müzik dinleyen metal müzik dinleyenden nefret ediyor vs...

    yani biz kendimiz dışındakilerin de hayatta bir seçenekleri olduğuna inanmıyor, o seçeneklerin de en az bizim seçeneğimiz kadar uygulanabilir ve düşünülebilir olduğunu kabullenmek istemiyoruz. hayatta 2. bir şıkka ihtimal vermiyoruz. buna çeşitli örnekler verebilmek mümkün. "en, tek ile başlayan fikirler, sloganlar mesela. tekçi dayatmalar, tek yol x tarzı görüşler, dinin tekliği vs. gibi.

    konu örneklerle çeşitlendirilebilir ama aslolan şu ki biz hayatın belli bir yerinde, noktasında saplanıp kalmamalıyız, başka fikirlere de açık olabilmeliyiz, en önemlisi de mütevazi olabilmeyi başarabilmeliyiz. ara sıra karşı kıyılara da yanaşabilmeliyiz ucunda boğulma ihtimali olsa bile...
  • grinin varlığı sadece varsayılabilir.
  • uzun bir süre benim için geçerli bir durumdu.(20+ yıl) artıları gereksiz arkadaş çevreniz olmuyor, eksileri neredeyse hiç arkadaşınız olmuyor.

    hayatıma gri rengi sokmamın sebebi ise iş hayatı oldu. dün tartıştığın kişinin 2 gün sonra europinidin "merhaba, nasılsın?" (yapmacık) sorusuna, suratının ortasına vurmadan, gülümseyerek "iyiyim, sen nasılsın?" cevabını vermek, insanın hayatına gri rengi de sokuyor, karşılığında ruhundan parçalar koptuğunu hissediyorsun ama çoğu insan için hayat siyah/beyaz değil ve bu duruma, toplumun bir parçası olmak istiyorsan, ayak uydurmak zorundasın.

    büyümek için hayatın siyah beyaz olmadığını kabul etmek gerekiyor.
  • bu bizim bilişsel çarpıtmalar adı altında ele aldığımız bir düşünce türüdür. işlevsel ve realistik değildir. kişinin bu algısının gerçek dünyada karşılığı olmadığından kişi problem yaşar ve bu çarpıtma temalı düşünceler zamanla kişide psikopatolojik bir duruma yol açabilir
  • en azından politikada asla geçerli değildir.
    politik açıdan herkes gridir. demokrat parti ve halk partisi arasındaki mücadeleye baktığımda bunu görüyorum.
  • babam çevresindeki dünyayı gönlüne göre yoğurmuş biriydi. sorun, babanın dünyayı siyah beyaz görmesiydi. ve neyin siyah neyin beyaz olduğuna karar verişinde. hayatı böyle yaşayan birine duyduğunuz sevgiye mutlaka korku eşlik eder. belki biraz da nefret...

    uçurtma avcısı, khaled hosseini
  • hayatı sert ve yumuşak diye algılıyorum kör olduğum için, dokunarak.
  • kendini koruma içgüdüsüdür.

    kendine ve etrafındakilere sınırlar çizerek kendi iç dünyasında yaşamaya çalışmaktır, çağımıza göre şizofreniktir. katı kurallar sahibi olmak, affetmemek, kin gütmektir.

    eğer nefsine hakim olabilir ve kendi çizgisinden şaşmaz ise, etrafındakiler o'nun çizdiği çizgiler içerisinde rahat ve huzurlu ise, ne mutlu o'nadır. ama işin doğrusu, elbet birileri aşmak ya da o'nun aşmasını isteyecektir o sınırları.

    sonuçları için yeterli miktarda veri elde etmemiş olsam bile, çoğu zaman köyüne döner bu siyah/beyaz arkadaşlar. döndüklerinde de ilk beyanları bellidir: kendileri kaybeder, ben böyleyim.

    kimseye karışmadıkları, zorlamadıkları sürece, bir gün bu siyah/beyazlığın pişmanlığından dem vurmadıkları sürece önemi yoktur.

    varsın, olsunlar.
  • "hep mi siyah, hep mi beyaz? hiç mi gri yok? sadece soruyorum." *

    --- spoiler ---
    klişeden ölen var
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap