• (bkz: parasızlık)
  • insanlar. bir evi, okulu, işyerini, mahalleyi, şehri, ülkeyi hatta dünyayı yaşanabilir yapanlar da çekilmez yapanlar da sadece insanlar.
  • boktan hayat yoktur, az para vardır.
  • (bkz: albert camus) un dediği gibi hiç doğmamış olmayı yeğlerdim. ama, bu artık mümkün değil. insan için bu dünya hayatını, yaşamı anlamlı kılan tek bir şey var. bütün yapıp etmelerimizin sonucunda istediğimiz tek şey: mutlu olmak. olsak bile bu ruh hali de kısa sürelidir. sürekli bir haz da mümkün değil.

    mutlu olmak amacı, insan için nihai amaç olsada son derece anlık bir ruh halini kapsadığı için kalan zamanlarda yine huzursuz olur, canımız sıkılır ve hayatı boktan görmeye devam ederiz.

    insan istemediği bir hayata doğdu. sırtımıza yüklenen yaşam bizim için ağır, pek acı, hayal kırıklıkları ve üstesinden gelinemeyecek pek çok görevi içerir. mutluluk olanaklarımız bünyemizle ve içinde yaşadığımız dünyanın fiziksel koşullarıyla sınırlı.

    en kolay olan ise aslında mutsuzluk. insanı mahveden şey; dış dünyadan ve diğer insanlarla olan ilişkiler ve bu ilişkiler sonrası gelen acıdır. hayatın en boktan anlarını bize yaşatan işte bu haricî acıdır. inzivaya çekilmek ve diğer insanlardan biraz uzak durmak iyi bir korunma yöntemi olabilir. sonuçta acı, bir duyumdan ibarettir. hissederseniz varolur. hayatın boktan olmasından uzaklaşmak için makul olan şey biraz inzivaya çekilmektir.
  • hayatı cehenneme çeviren kalitesiz ve saygısız insanlardır, tek neden bu.

    tek neden insan faktörü.. kalkıp da bir ağaç, bir orman, bir kaya parçası veya bir hayvan hayatı boktan yapmaz, yapamaz.

    edit: ekleme
  • iki çocuğum var ve onların gelecekleri için duyduğum endişenin en önemli nedeni şahsım devletinde yaşamaları. bu da hayatı boktan yapıyor benim için. adam bugün ölse ülkeye verdiği zarar yirmi yılda düzelmez. alın işte şimdiki çocukların hayatlarının en güzel yılları heba olacak. ve bundan kurtuluş yok. daha kötüsü bile olabilir.
  • elde edilen iyi şeylerin zamanla sıkması, nötr veya nötre yakın etki göstermesi

    eldeki kötü şeylerin ise ilk günkü gibi acıtması, hatta etkisinin daha da artması.

    örneğin fakir bir insana zengin olacağı söylense mutluluktan havaya uçar ancak zengin bir insan olduğunda her gün zenginim diye göbek atarak uyanmaz, aksine zenginliğini kaybetme korkusunu yaşar.

    bunun tam aksine zenginken fakirleşmiş insan her uyandığı gün bunun acısını iliklerine kadar yaşar. bir saniyesi bile fakirliğin verdiği sefaleti hissetmeden geçmez.

    ve yine aynı şekilde hiçbir şey teorikteki kadar değerli değildir,

    6 ay peşinden koştuğun kız 3. gece ilgini çekmemeye başlar, 5 sene evlenmek için gün saydığın adamın yüzünü 1 sene sonra görmek istemezsin.

    ve son olarak çevrendeki mutluluk numarası yapan insanların aslında sefalet içinde yüzdüğünü bilmediğin için sorunun kendinde olduğunu düşünürsün, herkesin bu kadar sefil olduğu açık olsaydı, kimse kendini sefil hissetmezdi.
  • schopenhauer: "bir kusurumuz var: hepimiz mutlu olmak için dünyaya geldiğimizi sanıyoruz."
  • emevi zihniyetine mensup kişilerin iktidar olması. sadece kendi coğrafyalarını değil, tüm dünyayı boka sarmaya yetiyor.
  • nefret ettiğiniz işlerde çalışıyor, gereksiz şeyler alıyorsunuz. bir amacınız ya da yeriniz yok. ve haliyle en büyük buhranınız hayatlarınız oluyor...
hesabın var mı? giriş yap