• sanatı hayatın estetize edilmiş varyasyonu olarak düşünecek olursak, sanatın hayatı taklit ettiğini ve ulvi amaçlara ulaşmak için varolduğunu düşünebiliriz. ama hayatta öyle yerçekimsiz anlar oluyor ki hayatın sanatı taklit ettiğini düşünmeden edemiyoruz. bu anları bir sanat formuna aktardığımız vakit bazen "inanadırıcılıktan uzak" şeklinde eleştiriler bile alabiliyorsunuz. oysa bilmiyorlar ki bunlar gerçek. içine biraz sanat sosu katınca mı böyle diyorlar acaba? bir denge kurma şansı yok mudur?

    örneğin evinde çöp biriktiren bir kadın görmüştüm yıllar önce. öyle muntazam haldeydi ki çöp yığınları ve kadın öyle formlar vermişti ki o atıklara sanki deneysel bir sergi açmıştı evinde. o kötü kokular da adeta yaptığı anti sanatın pekiştirici bir aromasıydı sanki. en ilginci ise köşede duran mao posteriydi. neler anlatıyordu bu kadın. muhabir arkadaşım fotoğrafı çekip o anı ölümsüzleştirdiğinde lehime kullanabileceğim bir delilim olmasına çok sevinmiştim.
  • yolunuz tüneldeki kumbaraci yokuşuna düşerse tophane'ye inen yolda, gördüğünüzde ihtiva ettiği estetik anlami da göz önünde bulundurarak sizi hayrete düşürecek bir duvar karalamasiyla karşilaşirsiniz.

    mavi bir boyayla esrik harflerle duvara şu yazilmiştir: "ibret müzesi parça 1"

    kim niye yazmiş bilemiyorum. ama hiç bir organize kurgunun eseri değil bu yazi. bundan eminim. zamaninda öylesine yazilmiş bir yazi, bizim anlamla zoraki çiftleşmelere girmekten hoşlanan ziyan akillarimizla işbirliği de yapinca hayatin gerçeğini zorlayip sanatin gerçekliğine doğru bir hamle yapti. hemen olaya bir kurgu eklemekte gecikmedik tabi. sirt üstü yaslandik ve bir utanç fotoğrafi çektik. ibret aliinacak bir yanimiz vardir diye mutlaka. kimse kusursuz değildir zaten. en azindan doğmuş olmakla bir suç işlemiş bile olabiliriz. öyle değil mi?
  • sanatın özellikle sinema ve edebiyatın hayatı öğrenme kılavuzu olarak kullanılmasından doğan sonuç. özellikle romantik ilişkilerin başlayışı, ilerlemesi -hatta bitmesi- bu tanıklıklardan hayli etkilenir. fransızlar çok tutkulu bi öpüşmeye sinema öpücüğü derler örneğin. (bkz: baiser de cinema) dünyanın bir çok yerinde bi sürü insanın ilişkisini sorun sende değil bende diyerek bitirmesi de bundandır.
  • laetitia casta ile milo venüsü'ni taklit etmiş olabilir pekala..
  • (bkz: oscar wilde)
  • sinema ve edebiyat deryasinda yuzmus ve bu arada kendini kaybetmis bi insanin hayattan bekledigi davranistir bu. ister ki surekli duruma uygun muzik gelsin arka plandan, onemli seylerin bitisi de gosterisli olsun, icinde en ufak bi dram barindiran olaylar trajediye donussun, bi yolunu bulup bi fedakarlik yapsin ki kahraman olabilsin, onemli anlar da ses gitsin sadece bi ugultu duyulsun, ve buna benzer temenniler...gel gor ki hayat sanati taklit falan etmez. aslinda olaylar o kadar da uzerinde durulasi degildir ve basa gelen cogu aci dolu olay bi kac hafif sıyrıkla atlatilir. intihar ya da sonsuza kadar suren depresyonla sonuclanan hadiseler pek azdir. biri olunce sen de olmezsin, biri gidince verem olmazsin...sanat askiyla yanip tutusan bi bunye icin hayatin sanata oranla bu kadar hafif olmasi yikici olabilir belki ama eh iste bi zahmet alismak gerekir...
  • matematiksel güzelliklerin doğada vücut bulmasından farksız bir durumdur. en basitinden; ay çiçeği, papatya, çam kozalağı, tütün bitkisi ve eğrelti otunda fibonacci dizisi söz konusudur.

    --- spoiler ---

    ayçiçeği: ayçiçeği'nin merkezinden dışarıya doğru sağdan sola ve soldan sağa doğru taneler sayıldığında çıkan sayılar fibonacci dizisinin ardışık terimleridir.

    çam kozalağı: çam kozalağındaki taneler kozalağın altındaki sabit bir noktadan kozalağın tepesindeki başka bir sabit noktaya doğru spiraller (eğriler) oluşturarak çıkarlar. işte bu taneler soldan sağa ve sağdan sola sayıldığında çıkan sayılar, fibonacci dizisi'nin ardışık terimleridir.

    tütün bitkisi: tütün bitkisinin yapraklarının dizilişinde bir fibonacci dizisi söz konusudur; yani yaprakların diziliminde bu dizi mevcuttur. bundan dolayı tütün bitkisi güneş'ten en iyi şekilde güneş ışığı ve havadan en iyi şekilde karbondioksit alarak fotosentez'i mükemmel bir şekilde gerçekleştirir.

    --- spoiler ---
  • "yıllar önce, istanbul'da pavese'nin "yeni ay" romanını okuduğumda, nuto'yu canlı bulacağımı hiç düşünemezdim, hele hele onun cn 31 5238 plakalı fiat 126 arabasına bineceğimi. yazının, yaşamdan daha canlı bir olgu olduğunu ve yaşamdan taşarak oluştuğunu da burada kavrıyorum." tezer özlü - yaşamın ucuna yolculuk

    (bkz: hayat sanatı taklit eder)
    (bkz: hiçbir şey hayat kadar şaşırtıcı olamaz)
hesabın var mı? giriş yap