• -a$ik olmak
    -sevilen insanlar yaninda gozden yas gelene kadar gulmek.
    -harika manzarasi olan bir yolda araba kullanmak.
    - en sevilen sarkiyi radyoda dinlemek. (gerçekten, neden sevilen bir sarki radyoda çaldigi zaman daha buyuk bir zevkle dinlenir?)
    - çatiya yagan yagmurun sesiyle birlikte uyumak.
    - banyodan çikildiginda, sicacik bir havluya sarinmak.
    - son sinavi basarmak. sanki tonlarca yuk azalir insanin boynundan.
    - eski, kullanilmayan bir pantolonun cebinde para bulmak.
    - gerçek dostlarla yemek yemek.
    - gecenin ortasinda uyanmak, kalkmaya 5-10 dakka kaldigini sanmak, ve aslinda daha birkaç saat uyuyabilecegini farketmek. tatli tatli uykuya dalmak.
    - ilk opucuk
    - sevilen insanlari mutlu gormek
    - eski bir dostu ziyaret etmek ve onunla kendisinin arasinda hiçbir seyin degismedigini farketmek.

    ve bunun gibi birçok seyden olusan, hayati yasamaya deger kilan anlar.
  • öğrenim kredisini çektikten sonra akşam kebapçıya, geceye doğru da tekel bayisine gidilen andır.
  • sonbahar. yağmur duralı birkaç saat oluyor. zaman akşama yakın. etrafta çam ağaçları var. neredeyse göremeyeceğin mesafedeki denizin ve toprağın kokusu birbirine karışıp vuruyor yüzüne. tahta kasa ya da ağaç kütüğünün üzerine oturmuş bakıyorsun etrafına. elinde sevdiğin içki. parmak uçların üşüyor. ve nefes alıyorsun...
  • a$ik oldugum insani gordugum her an
  • finike kaş arasındaki virajlı yolda motosikletle gitmek
  • babam ile çiçek pasajında "sağlığına" diyerek kadeh kaldırdığım an var ya, heh işte tam da o andır. ben babamın gözünün içini, yüreğini görürüm o an. sesli söylemişliğim azdır ama o an "hep yanımda" kal diye mırıldanırım içimden. yine "dudakların kıpırdıyor, ne konuşuyorsun kendi kendine" der.

    işte o an keşke dursa hayat derim, babam hep karşımda kalsa.
  • yazın, ikindi vakitlerine doğru bahçe sulamak. o ıslak çiçek, çimen, toprak kokularıını içine çekmek. insana herşeyi unuttur, sadece o anın keyfini alırsınız.
  • çeşme'ye doğru bisikletliler gördükçe diyorum bu insanlar hayattan keyif almayı biliyorlar. çoğumuz tatminsizligimizle oradan oraya koşturup mutluluğu tüketimde parada başarıda sosyallesmede ararken. gene en huzurlu insan doğayla en içiçe, kalabalıktan en uzak kalabilen sanki. şehir hayatı depresyon sebebi. her yer bina beton diye bir. klişe de ekleyeyim mi? klişeler boş yere klişe olmazlar ama hatırlatırim. neyse bu kadar yetsin, biraz daha gaza gelirsem into the wild moduna gecicem yoksa.
  • yolda yürürken, yanınızda bıdır bıdır konuşan küçücük bir insanın olması, bu insanın sizin canınızdan, kanınızdan bir minik olması.. siz daha dün annenizin elinden tutarken, şimdi, sizin elinize, kolunu yukarı kaldırararak ancak yetişen bir çocuğun elini tutuyor olmak.. sizi sevmesi, çok sevmesi..
    onunla hayattaki tüm detayları tekrar keşfetmek, tekrar görmeye başlamak..
    neden karıncaların birbirine kafalarını sürttüğü, neden yaprakların döküldüğü, neden güneşin uyumaya gittiği, kuşların akşamları neden ötmediği, bahçede yeni açan bir çiçek, yanınızdan geçen bir kedi, yanınızdan geçen bir bebek, bulutlar, ay, gökyüzü.. hepsini yeniden görmek.. hayatın detaylarını görebilmek..
hesabın var mı? giriş yap