• haydarpaşa garının yakınında, kadıköy silüetine ikinci bir uzungöl faciası olarak saplanmış, oran ve orantı konusunda örnek bedlikte yapı, inşaatımsı bina.

    türk tipi kitsch, fallik minarelerinin uzunluğundan mı bahsetmek gerekir, zeka özürlülüğünü simgeleyen kadük kubbesinden mi yoksa yarın kalmış hissi veren gövdesinden mi? öyle uç bir mermer sütünlarla taşınan üst kat duvarlarının sıvasız tuğla olması kesinlikle şaşırtıcı kaçmıyor, aksine beklenen biraz da istenen bir gerizekalılık. aslında cumhuriyet döneminin en öenmli yapılarındandır, bilinçli olmasa da "çağını yansıtmak" gibi koruma argünaına sahiptir, genel ozukluğu, mimari yoksunluğu iyi yansıtmaktadır.

    ayrıca öncesinde bu camii ile ilgili entry olmamasıyla beni şaşırtmış cami, en azından "aramaya inandım ancak birşey bulamadım" taşıyıcısı.
  • kadiköyden haydarpasa garina giderken solda görebiliceginiz cami. ismi hakkinda düsünmeyiniz, geçiniz gidiniz.
  • et balik kurumunun arkasinda, dunya uzerindeki en absurd isme sahip cami.
  • haddim olmayarak bir tanım yapayım beceriksizce: mimari, oran ve estetik bilimidir.. en azından ben acizin hafsalasında titri "mimar" olan kişi bu iki nesne ile donanmak zorundadır.. başka hiçbir şey bilmesin.. ama oran* ve estetik konusunda uzman olmalıdır..

    bu tanımı göz önünde bulundurursak, bina hakkındaki tanımımız şöyle gelişiyor; "bu camiyi bir mimar yapmış olamaz.."

    ---------

    mimari eserler çevresini algılamasını bilen, "yaşam alanı" lafzının manasına vakıf kişiler tarafından tasarlanır, yapılır.. yani esas itibarı ile "insan"lar tarafından yapılır.. ve insanlar sadece kendi hemcinsleri ile değil, çevrelerinde olan bitenle de alakalı varlıklardır..

    örneğin bir köpek, bir kuşun yuvasını düşünmez.. bu farklı türün bekası köpeğin umrunda olmaz.. bu durum köpeğin kötülüğünden değil kapasitesinden dolayı böyledir.. köpek, doğar, beslenir, çiftleşir, yavrularını büyütür ve ölür.. ama insan farklıdır.. insan "düşünür".. çünkü çevresinin farkındadır.. o yüzden (bugünün mimarlarının pek anımsamadığı) kuş köşkleri vardır eski yapılarda.. yapının çizgileri ile uyumlu ve kuşların mesken edineceği yuvalar..

    bu, adına cami denen taş yığınında ise çiviler var..!?!

    çivi..!! *

    yapının tüm konturunu dolaşan pervazımsı çirkinlik abidesi çıkıntı boyunca tüm bina etrafına dikilmiş binlerce paslı çivi.. kuşlar konmasın, pislemesin diye..!

    "bir mimar yapmış olamaz" demiştik.. az söylemişiz..
  • mimarisi ve konumu hakkında eleştiri yapabilecek eğitime sahip olmama rağmen, daha önemli sorunları olduğunu göz önüne alarak, "deniz kenarındaki camii" tanımıyla yetindiğim yapı.

    yoruma gelecek olursak, buranın ses sistemini benim evimdeki elektrik tesisatını döşeyen amca yaptı. "amca", çünkü 70 küsür yaşında. buraya yazılmayı hak ediyor, çünkü sıfır evin tesisatını çekmiş kişi olarak evdeki sorunlar üzerine kendisini çağırdığımızda, büyük azar yedik;

    - amca, bu priz topraklanmamış?
    - naabacağn topraklamayığ?
    - buraya birden fazla elektronik alet bağlıyorum, sorun olms...
    - bağlamaaağğğ!!!

    ilk haftamızda haydarpaşa camii'nin müezzini ne kadar azimli bir insan diye düşündük, zira 850 m mesafedeki camiden okunan ezanın sesi, adeta evimize davet ettiğimiz arkadaşımızın şaka olsun diye kulağımıza bağırdığı (hede?) gibi geliyordu, fakat biz buna anlam veremiyorduk. daha sonra anladık ki caminin aparlörü bozuk, kablo bağlantısı bozuk, ses kesik kesik, cızırtılı geliyor, bir yandan da çok yüksek. bunu sorun olarak bildirebileceğin merci ise yok gibi.
  • üzerindeki levhaya bakılırsa 1998 yılında yapılmıs olan, 500 sene öncesinin kötü bir taklidi olmaktan öteye gidemeyen camii. merkezi bir konuma sahip güzel olan camiilerin, devlet erkanı tarafından tercih edilenlerinin gayriresmi olarak protokol camii olarak anılmasından etkilenmis olabilirler. adında protokol kelimesi siyasileri ve ünlüleri toplamaya yetmemis anlasılan.
  • 1998 yılında ibadete açılan ve ismiyle istanbulluların dikkatini çeken haydarpaşa protokol camii’nin tarihi, aslında eskilere dayanıyor. cami, daha önce, bu alan üzerinde bulunan ve nakşibendi şeyhleri’nden haydar dede’nin yaptırdığı mescidin, 1873 yılında demiryolları inşaatı sırasında yıkılması sonrasında, 1982 yılında tcdd’nin girişimleriyle yeniden inşa edildi. barok ve osmanlı stillerinde inşa edilen cami, osmanlı paşalarından haydar paşa’nın ismini taşıyor. protokol camii ismiyle, tanınmış simaları hatırlatmasına rağmen, protokolün pek de ilgisini çekmiyor!*
  • yangın geçirmiş, tarihi ve kimi özellikleri ile kendine özgün (mihrap yanındaki şamdanlar ile minarelerin aynı olması gibi) bir cami olduğu ve aslına uygun restorasyonunda sürekli bir problem çıktığı için bitişi yılan hikâyesine dönmüş bir câmidir.
  • ismiyle orantılı olarak camlar falan da aynalı camdır bu camide. bu mimari yapımızda cami ile plaza modeli iç içe geçer.. protokol için önden yer kapmalar falan var mıdır acaba..
hesabın var mı? giriş yap