• yeni okuyabilme fırsatı bulduğum kitap. belki de bu günlerde okumuş olmam daha da etkilenmemi sağladı.

    bakıyorum kitabın sonuna, bir tarih var "kasım 1943 - şubat 1944" yazıyor. takvime bakıyorum, 70 sene geçmiş. sonra dönüp ülkeme bakıyorum, satır atlamadan aynı şeyleri yaşamakta olduğumuzu görüyorum.

    herkese okutulmalı diyeceğim ama, zaten okuyabilen bir toplum olsaydık her şey çok farklı olurdu sanırım.
  • kitabı yeni okudum bitirdim. öncelikle mükemmel!! herkesin okuması lazım. hatta o kadar iyi ki bu yazıyı mutlaka yazmam lazımdı.

    kitapta anlatılan hayvan çiftliğiyle günümüz türkiye'si arasındaki benzerlikler inanılır gibi değil. öncelikle hayvanların devrim yapmadan önceki bu devrime öncülük eden domuzların vaatleri tüm hayvanların eşit olması vs. (bkz: akp'nin 2002 seçim vaatleri) , şunu hatırlasak yeter sanırım
    'ak parti, demokratik rejimin işleyişine, sistem dışı her türlü müdahaleye karşıdır. partimiz, siyasi alanın daralmasına, temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasına, bürokrasinin siyasetin yerine ikame edilmesine, kamuda göreve alınmada eşitsizliklere, eğitim hakkının sınırlanmasına neden olan düzenlemeler ve uygulamaları değiştirecektir.'
    devrimden sonraki domuzların yaptıklarıyla, seçimleri kazandıktan sonraki akp uygulamalarının benzerlikleri dikkat çekici.

    kitapta snowball ve napoleon adında iki domuz devrime öncülük ediyor ama bunlar birçok konuda anlaşamıyor. anlaştıkları noktalar ise domuzların çıkarına olcak olan süt ve elmaların sadece domuzlara ayrılması gibi konular. domuzlar devrimden sonra kendi aralarında anlaşamıyorlar. napoleon snowball'u çiftlikten köpekleri sayesinde kovuyor, ve çiftlikte o zamana kadar olmuş olan ve bundan sonraki tüm sorunların kaynağı olarak snowball'u gösteriyor. (bkz: akp-gülen cemaati ilişkisi) bu konuda tüm hayvanların aklını çelmek için ise sequaler adındaki domuzu kullanıyor. sequaler yalan olmasına rağmen snowball'un yaptığı kötülüklere tüm hayvanlara inandırıyor. ayrıca sequaler hayvanları ters giden işler olduğu zaman, hayvanlar günlerce yemek yiyemese bile, her şeyin yolunda olduğuna hayvanları ikna ediyor. (bkz: yandaş medya)

    önder domuz tüm kontrolü sağladıktan sonra çiftlik evine taşınıyor ve insanların yattığı yatakta yatıyor. (bkz: ak-saray)

    hayvanlar aç kaldıkları ve çok çalıştıkları zaman yönetimden şikayet etmeye başlıyorlar ama önder domuz kargayı görevlendiriyor. bu hayatta çok çalışsalar bile öldükleri zaman bal badem denilen bir yere gideceklerini ve hiç çalışmadan istedikleri kadar herşeyi yiyebileceklerini anlatıyor. (bkz: cennet) (bkz: dini siyasete alet etmek)

    birileri önder domuza karşı çıktığı zaman çevresindeki köpekler önder domuz için kendine karşı çıkanları öldürüyor, bastırıyor. (bkz: türk polisi)

    elma ve sütü domuzların almasına hayvanlar karşı çıkacak gibi olduğu zaman önder domuz bu çiftliği yönetmenin kolay olmadığından iyi beslenmeleri gerektiğinden bahşediyor. (bkz: ülke yönetiyoruz ülke devlet yönetiyoruz devlet)

    önder domuz zamanla komşu çiftliklerin sahipleriyle görüşmeye başlıyor, hayvanlara işkence ettiğini söylediği frederickle asla iş yapmam diyor, fakat sonra çıkarları gereği anlaşma yapıyor. yaptığı iş sonucu frederick'ten para alıyor fakat para sahte çıkıyor. (bkz: türkiye-israil ilişkileri)

    tüm hayvanlar zamanla eğitimsiz kalıyor kimi hatırlayamıyor devrim yaparken verilen vaatleri, kimi de okuyamıyor 7 kuralı öğrenemiyor. bunların bizim eğitimsiz halk olduğunu söylememe gerek yok sanırım. beni en çok etkileyen karakter ise ne önder domuz ne güçlü boxer ne de diğerleri. benjamin adındaki eşek; benjamin okuyabiliyor, her şeyi hatırlıyor, her şeyin farkında ama bu konuda ne diğer hayvanları bilinçlendiriyor, ne de herhangi bir şey yapıyor. işte bu eşek biziz. her şeyin farkındayız ama hiç bir şey yapmıyoruz. bu zulme karşı en çok mücadele etmesi gereken bizken sadece buraya yazıyoruz, kendimizi düşünüyoruz.
  • ben bu napoleon'u biryerlerden çıkarıcam ama. neyse...

    o değil de, yazık oldu snowball'a.
  • kitabi 5 dakika once bitirmis birisi olarak cok net sunu soyleyebilirim; okudugum en iyi kitaplardan.
    okurken kendimi bu kadar berbat ve caresiz hissettigim bir roman olmamisti.

    yasadigimiz ulke ve roman arasinda bu kadar benzerlik olmasi gercekten urkutucu. sinirlerim bozuldu resmen ya
  • herkes her şeyi yazmış tabi ama ben, satır arasında dikkatimi çeken bir cümleyi paylaşacağım.

    --- spoiler ---

    yiyecek sıkıntısı olduğu günlerde:
    squlealer *, hiçbir zaman "kısıntı" sözcüğünü kullanmıyor, "yeniden ayarlama" demeyi yeğliyordu.

    (bkz: zam değil güncelleme)
    --- spoiler ---
  • oyunu izlerken napoleon karakterini rte ile özdeşleştirmemek imkansız. özellikle her yoldaşlar diyerek diğer hayvanlara seslendiği kısımlarda, rte'nin kardeşlerim diyerek meydandaki koyunlara seslenişi göz önüne geliyor.

    (bkz: biz değirmen kurmasını da iyi biliriz)
  • zorunlu ön edit: bazıları okumadan taciz ettikleri için:
    lenin sonrası sovyet devrimi'nin stalin'in baskıcı yönetimiyle nasıl bir bürokratik-elit, politbüro diktatörlüğüne dönüşmesini eleştirdiği kitaptır.
    ayrıca herhangi bir yazarın siyasi ya da başka kimlikleri zerre umrumda değil,ben doğan metne bakarım,fakat orwell ideolojik yapısını katalonyaya selam ve neden yazıyorum'da ayan beyan belirtmiş,ben demiyorum yazar kendine sosyalist diyor.

    hayvan çiftliği çok ağır sosyalizm ya da
    komünizm eleştirisi değildir.
    hayvan çiftliği antikomünist propaganda için de yazılmamıştır,zira 1945lerde antikomünizm propagandası popüler değildir aksine sscb.nin zirve yıllarıdır, avrupa'nın 6 başkentini nazilerden kurtaran kahraman ordu kızıl ordunun zirve yıllarıdır.
    george orwell zengin bir aileden gelmesine rağmen bu zenginliği reddedecek kadar sosyalist/komünist bir insandır.
    hatta sırf bu yüzden takma isim kullanır.
    orwell 1936'da başlayan ispanya iç savaşına katılır cumhuriyetçilerin yanında.fakat cumhuriyetçiler içinde bölünmeler başlar bir grup stalin taraftarı bir grup lenin yandaşı olarak. klasik her sol grubun başına gelen yol yöntem tartışmaları. fakat bu bölünme franco yandaşlarının işine gelir cumhuriyet taraftarı sosyalistleri hitlerin de yardımı ile ezer.
    işte orwell tam da bu noktada leninist grubun içinde kendine yer bulmuş staline de yandaşlarına da sosyalizmden uzaklaştıkları için bir eleştirisi vardır fakat iç savaş sırasında yaşadıkları bunu ayyuka çıkartır.
    bir arkadaş demiş ki döneminde popüler olan 'antikomünist propaganda' ne popüleri kardeşim adam kitabı basacak yayınevi bulamaz,kimsede bu kitabı basacak yürek yok.üstelik popüler olsa öyle domuzla falan uğraşmaz direkt isim verir.
    bu kitap stalin'in sosyalizm değerlerinden uzaklaşmasını. proleterya diktatörlüğünü stalin diktatörlüğüne dönüştürmesini, dünyadaki diğer sosyalistleri birleştiren unsur olması gerekirken aksine bölünmelerine zemin hazırlamasını eleştirir.
    yoksa george orwell herkesten çok sosyalistir. ailesinin unvanını malını mülkünü reddedecek kadar,paris'te, londra'da sersefil bir hayat yaşayacak kadar, ispanya da boğazından kurşunlanacak kadar sosyalist değerlere bağlı bir yazardır.
  • --- spoiler ---

    son sayfasina gelene kadar hep "snowball gelecek, hepsini kurtaracak. bak simdi hayvanlar farkina varacaklar, isyan edecekler" diye kendimi kandira kandira bir umut bitirdigim kitaptir. o son sayfayi ceviris, o sekilde bittigini gorus... olaylar, karakterler bu denki gercege yakin olmasa oyle bir son bu kadar koymazdi da iste, kitabi okurkenki caresizlik, gercek hayattaki caresizlik... ah ah...
    --- spoiler ---
  • su zamana kadar yazılmış en guzel sonlardan birine sahip kitaptır.

    --- spoiler ---

    içeride on ikisi de öfkeyle bağırıyor, on ikisi de birbirine benziyordu. artık domuzların yüzlerine ne olduğu anlaşılmıştı. dışarıdaki hayvanlar, bir domuzların yüzlerine, bir insanların yüzlerine bakıyor, ama birbirlerinden ayırt edemiyorlardı.
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap