• evsiz bir eroin bağımlısının hayatını anlatan 2014 yapımı film...
  • joshua safdie ve ben safdie'nin birlikte yönettikleri filmdir. 2014'ün tokyo uluslararası film festivali'nde 'büyük ödül'ü kazandı.
  • evsiz bir eroin bağımlısı kadının başrolünde evsizlerin hayatından koparılmış ve önünüze serilmiş bir buçuk saatlik belgesel kıvamında bir film. oyunculuklar oldukça başarılı ve filmin bu kadar gerçek olması da onların bu doğal oyunculuğu. her şey gerçek gibiydi. safdie kardeşler işlerini iyi yapmışlar.
  • enfes oyunculuk performansları barındıran safdie kardeşler filmi.
  • büyük umutlarla başlayıp hayal kırıklığına uğratan joshua ve ben safdie'nin 2014 tarihli filmi. öncelikle şunu belirtmem gerek, evsiz hikayeleri en çok ilgi duyduğum konulardan biri. sırf bu sebep yüzünden dahi filmden beklentim çoktu. ancak filmin başrol oyuncusunun gerçek yaşamından esinlenmesi, sokakları iyi bilmesi vs. gibi detaylar bile filmi kurtaramadı. yönetmen kardeşlerin planladıkları bütçenin sadece yarısını toparlaması belki bir mazeret sayılabilir. ancak filmde daha belirgin bir sıkıntı var. yönetmenler yukarıda yazıldığı gibi belgesele yakınsayan bir film mi yoksa kurmaca mı çekeceklerine karar verememişler gibi.

    --- spoiler ---

    açılış sahnesinde muhteşem bir müzik eşliğinde, rüya gibi bir atmosferle başlıyor film. sonra bu romantizm bıçak gibi kesilip aşıkların kavgasını izliyoruz. harley, sevgilisinden af dilenmek için bileklerini kesip hastaneye kaldırılıyor. daha sonra karakteri akıl hastanesi gibi bir yerde görüyoruz. sanırım filmin en kötü kısmı bu sahnelerdi. çünkü durduk yere sinirlenen veya gülen akıl hastaları sırayla harley karakterine saldırıyordu. bu klişe "tımarhane" sahnesi tıpkı yeşilçam filmlerinde olduğu gibi zihinsel hastalığı olan kişileri öcü gibi göstermek dışında neye yaradı, doğrusu hiç anlamadım.

    harley hastaneden çıktığında ise aşkından kendini öldürmeye kalktığı sevgilisini unutmuş gibi bir diğer sevgilisinin yanına gidiyor. torbacı olan bu 2. sevgilinin kendisi de bir keş. daha sonra harley ve arkadaşlarının dilendiği, kavga ettiği, uyuduğu ve kafayı bulduğu anlar başlıyor. sokakta yaşayan insanlardan bir vlog olarak adlandıracağımız bu sahneler, insanların filmi belgesele benzettiği kısımlar. 1 saat 36 dakika süren filmde bu bölümler yaklaşık 1 saat tutuyor. fakat sanıldığı gibi belgesele yakın bir gerçekçilik söz konusu değil bence. çünkü evsizleri sürekli eroin çeken, nerede sabah orada akşam yaşayan, geleceğe dair hiçbir planı olmayan ve bir anda kendini öldürmeye kalkışabilecek denli uç tipler olarak gösteriyor. oysa youtube'ta evsizlerin yaşamını anlatan pek çok video görebilirsiniz. eroin, dilenme gibi mevzular tabii ki doğru. fakat aşk acısından kendini kaybetmek, şuursuzca davranmak, sürekli sevgili değiştirmek gibi şeyler biraz romantizme giriyor. ne de olsa her gün yiyeceği yemeği çıkarmaya çalışan bir evsiz hikayesi pek akıllardaki 'yokluk içinde ama serseri ruhlu' imaja uymuyor.

    filmin son yarım saatinde kurmaca bölüme dönüyoruz. küskün aşıklar barışmış, kah hırsızlık yaparak kah sevişerek bir yolculuğa çıkıyorlar. yolun sonu gelmeden acı bir sonla bitiyor hikaye. fakat filmin 1 saate yakın süren gerçekçiliğinden eser yok bu sahnelerde. sanki başından beri dengesiz ama tutkulu bir çifti izliyormuşuz gibi hissettiriyor. bu nedenle yönetmenlerin hem ondan hem bundan tavrını fazlasıyla karışık buldum. neyse, çok uzattım. puanım bes uzerinden uc.

    --- spoiler ---
  • kafanız iyiyken sokakta yaşananları izlemek gibi ya da herkes o kadar itici ki sanki onlar takılıyormuş da biri çaktırmadan çekmiş gibi karar veremedim. kesin izlenmesi gereken bir film değil, ama uyuşturucu denemeden önce ibret olsun diye izlenebilir. 2015'te 26 yaşındayken ölen ilya leontyev anısına çekilmiştir. o garip dişli kadını nereden buldular diye tam düşünüyordum ki kutsal bilgi kaynağımız imdadıma yetişti. gerçekten evsizmiş, cast falan bulamaz böylesini zaten hiç şaşırmadım.
  • 2021'den izlendiğinde uncut gems'in habercisi olan, safdie biraderlerin uzak ve müdânasız cinéma véritéden* acımasız ama daha hareketli bir gerçekçilik dünyasına geçişindeki köprü olan, new york vahşeti arasında aşkı kafalar güzelken bir iğne deliğinden geçirmeye çalışmakla sınayan müthiş film.

    ilya leontyev adında, uzun saçlı bir metalci olup burzum dinleyen ve erken vefât etmiş bir evsizle olan hatıralarını biraderlerin teşvikiyle kaleme almış arielle holmes'un anılarına dayanan film, iki bağımlılık** arasındaki terazinin kefeleriyle oynuyor. ardına aldığı kimsenin ayık olmadığı evsiz topluluğunun darmadağın hayatları arasına, safdie biraderler bu hayatın acımasız gerçekliği karşısında ne kadar yer bulabilirse o kadar ölümüne romans sızdırmayı ustalıkla başarmış. elbette silik kalmaya mahkûm bu romansın her yanını çevrelemiş kaygı, karakterlerin her birinin bağırması, bağırmadıkları zaman da titrek hareketli planlar ile yarına - ya da bir sonraki doza - kadar olan yolculuklarına ettiği yârenlik ile yakın zamanlarda daha estetiğini bulmanın epey zor olduğu bir gerçek kesit sunuyor. klavye-temelli müziğin de bu gerçekliği daha tedirgin edici kıldığını söylemek gerek.

    bu gergin müziğin mimarı isao tomita ile tanışmaya vesile olmasıyla ayrıca değerli, bundan bağımsız olarak tüm bu gerçeklik kuyusunda, göğe fırlatılan telefonu havai fişeğe çevirmesiyle ufacık da olsa büyülü gerçekçilikle de bronx'un kuytu bir köşesinde bir tur esrar çeviren, mükemmele yakınsayan dram.
hesabın var mı? giriş yap