• bir buçuk aydır yaşadığım şehir ve artık bir şeyler yazmam gerektiğini hissediyorum.

    (bkz: #48505523) erasmusa geldim buraya. tercih yaparken önümde iki tane seçenek vardı, münih teknik üniversitesi ve heidelberg üniversitesi. hangisini başa yazarsam oraya gidecektim. başa burayı yazdım, bir yıl buradayım.

    'ikinci dünya savaşında bombalanmayan tek şehir burasıymış, biliyor musun' dedikleri, gidiyorum dediğimde 'aaa orası çok güzel' deyip beni mutlu ettikleri yerdeyim. ve mutluyum. geçen sene interrail yaparken, belki erasmusa buraya gelirim diye gelmiştim ilk. ama sadece bir gün kalmıştım. bir günde ne yapabilirsiniz ki burada? azıcık şehirciliği görebilirsiniz, altstadta gidebilirsiniz, nehrin kenarında bira içebilirsiniz, kaleye çıkabilirsiniz belki.

    ilk geldiğimde burayı ütopya olarak görüyordum. inanılmaz bir şehir. her yer yemyeşil, neckar boylu boyunca uzanıyor. insanlar çimenlerde top oynuyor, frizbi fırlatıyor, neckarda kano yapıyor, yollarda arabalardan çok bisikletler var. insanlar mutlu. bir buçuk aydır hiçbir çıkıntılık göremiyorum, beni rahatsız eden, 'bu ne ya?' dediğim hiçbir şey olmadı burada. bisiklet aldım kendime, ilk bisikletim. her yere onla gidiyorum, çocuğum gibi resmen. hani bisikletime bir şey olsa hiçbir şey yapamayacakmışım gibi. sabah işimi halletmek için evden çıkıyorum, nereye gidersem gideyim insanlar gülerek karşılıyor, sıra beklemiyorum, beklesem bile stres olmuyorum. bisikletin üstünde rüzgar yüzüme çarparken çevreme bakıyorum, gülüyorum. çünkü burada yaşadığımı hissediyorum.

    21 yıl istanbulda yaşadım, istanbulu o kadar çok seviyordum ki ne kadar gezersem gezeyim yine döneceğimi düşünürdüm. şimdi düşünmüyorum. bu minik şehirde, aşıklar köyü denilen yerde sıkılacağımı düşünmüştüm. sıkılmadım. çünkü zaten öğrenci şehri burası (oryantasyonda okulun 30 bin öğrencisi olduğunu öğrendim), bu kadar kaliteli yaşarken aynı zamanda bir sürü etkinlik oluyor senin için. partiler, toplantılar, geziler, pazarlar.

    arkadaşlarıma 'dönmek istemiyorum' diyorum. 'e bi zahmet daha yeni gittin' diyorlar. şimdiden söyleyeyim o zaman 'dönmek istemeyeceğim!'

    dört yıl sonra gelen edit: gerçekten dönmedim. heidelbergte kaldım. üç yıl orada yaşayıp okudum. beni ben yaptığın için teşekkür ederim heidelbergim, şimdi oradan uçup gitmiş olsam da sen her zaman benim ikinci evim olarak kalacaksın.
  • gidilip görülesi şehir. ama nasıl? şimdi efendim, malumunuz ekşi sözlük society'sinin bariz çoğunluğu oldukça sosyal genç bir nüfustan mamul olduğu için, gidip taşaklarını yaya gezip görmüşlerdir bu şehri. bu arkadaşlar kah alamanya'daki akrabaları ziyarete gittiklerinde onların eşliğinde "haci gel, heidelberg diye bi yer var karı kız kaynıyo" denerek gezdirilmiş olabilirler, kah "ulan koskoca deutsche schule'den mezun olduk, bize almanya'da kafayı çizmek yaraşır" diyerek üniversite veya iş ayağına oralara gitmiş olabilirler, kah da macera sever bir kişilik olarak sırf gezmek için gitmiş olabilirler ve bu şehirin hakkını vermişlerdir de.

    peki ya sen zavallı dostum? sen, ömrü hayatındaki yegane almanya seyahatlerini, alnının terini akıttığın şirketinin merkez şehrindeki toplantılarda hepi topu yarım günü boş bırakabilen zavallı emekçim, ya sen? sen nasıl gezeceksin bu şehri? hakkını verecek misin? bok verirsin? şehri anlayana kadar mevsim geçer. geçer mi? geçmez! iş bu entry'de, iş icabı kah stuttgart olsun, kah frankfurt, sen de mannheim, ben deyim karlsruhe'ye yolu düşen emekçiler için hızlandırılmış heidelberg rehberliği yapmak boynumun borcudur.

    ha bu arada... what makes you think i'm not a superhero kişisi, heidelberg'e hayatında bir kere gitmiştir, o da yarım gündür, yani aslına bakarsınız heidelberg hakkında hiç bir bok bilmemektedir. ama heyhat! yazdıklarımdan sonra, şehri yarım günde "ah cicim, ben de heidelberg'e gittim bu seyahatte, biliyoğnmu?" dedirtecek kadar anlatmazsam bana da superhero demeyin daha.

    şimdi efendim, haubtbahnhof kısmını geçiyorum. eşek değilsiniz herhalde ulan, gidiyorsunuz iş seyahatinizin olduğu şehrin hbf'na, hiç bilmiyorsanız otomatik kiosklara bulaşmıyorsunuz ve açıksa üstünde db yazan bankolara gidip "hin und zürük nah haydilberg" diye biletinizi alıyorsunuz. yok bankolar kapalıysa, de geri gidin otelinize yatın, o saatten sonra heidelberg'e gitseniz de bi boka yaramaz yol yordam bilmeden. çok bile anlattım bu haubtbahnhof kısmını.

    herneyse. efendim, bindik übermensch almanların übermensch trenlerine, hazret zort diye getirdi bizi heidelberg'e. örnek verecek olursak frankfurt'tan 40-45 dakika falan sürüyor heidelberg. indik trenden, çıktık haubtbahnhof'tan, betonarme binalar göreceksin şaşırma. asıl aksiyon eski şehir manasındaki altstadt kısmında. oraya nasıl gideceğiz? öyle armut piş, ağzıma düş yok yavrucum, bak orda sağ tarafta ne yazıyor? tourist information. hah, oraya gidiyorsun, çekinmeden içeri giriyorsun, ve übermensch alman'ın pek sistematik information zımbırtısında kimseye sormana gerek kalmadan beleş şehir haritalarından birisini alıyorsun.

    evet haritamıza bakıyoruz, şimdi dakikası dakikasına gelen otobüs bize ters, biz otobüs sistemini idrak edecek kapasitede değiliz. en azından otomatlarından bilet almayı becermiyoruz. o yüzden tramvay'dan şaşmıyoruz, tramvay dostundur, tramvay candır. haritaya bakıyoruz, ne görüyoruz, evet, haubtbahnhof'un önünden geçen tramvaylar 5,21,24. peki biz nereye gidiyoruz? altstadt'a. oralardan hangi tramvay geçiyor? 21,22,26. demek ki, içler dışlar çarpımı yaparsak, 2'ler giderse, elde var 1: bravo, çok zekisiniz, evet tramvayımız 21 nomero olan.

    neyse gidiyoruz, ingilizce seçeneği olan tramvay otomatlarından birinin önüne geçiyoruz, kafa göz yara yara bir bilet alıyoruz. ne demek nasıl ödeyeceğiz? bozuk para olarak atıyorsun yavrucum, kart falan geçmez bu aletlerde, geçen geldkart mı ne öyle bi kart var, ama o bizde yok, şingir şıngır metal euro kabul ediyor otomat hazretleri. nasıl metal bozuk yok? mal mısın yavrucum, hiç almanya'da bozuk parasız sokağa çıkılır mı? hiç bi bok yere gidemezsin lan bozuk parasız, 50 euro kağıt parayla bi bokum yer gezemezsin, 10 eur bozuk paran varsa girip çıkmadığın deliği kalmaz oraların, alemin kralı olursun. bozuk parasız çıkmamayı öğrenmiş bir şekilde gidiyorsun bi tane büfeye, uzatıyorsun 50 eur, ein wasser bitte, diyorsun. amca "lan hayvan bir su için 50 eur verilir mi? bozuk yok" demiyor, ama "hebe hübe mit oder ohne?" diye bir soru soruyor. bu soru suyunuzun maden suyu mu yoksa bildiğimiz ve fakat gayet boktan normal su mu olup olmadığını belirliyor ancak tam olarak çözebilmiş değilim her zaman ohne (-siz) diyorum, bazen normal su veriyorlar, bazen soda. kısfmet.

    neyse, konumuza, heidelberg'e dönelim. 13.22'de geleceği söylenen ve 13.22'de zart diye gelen tramvay'a biniyoruz. tramvay uçup gidiyor, kulağımız vatman amcada (teyze de olabiliyor) ekrana da bakabiliriz tabii, o da olur. bismarckplatz lafını duyduğumuzda, aha diyoruz geldik, ve atlıyoruz tramvay'dan. şimdi tam karşımızda, caddenin öte yanında bir cadde ismi var: hauptstrasse. aha işte caddemiz burası.

    sonra bu caddeye giriyorsunuz. bu sokak görünümlü cadde eşşeğin zikine kadar gidiyor. sokak cıvıl cıvıl, buna sol taraf paralelden de zaten nacker nehri geçiyor, ortam kültürden geçilmiyor, sokak çalgıcıları, ressamlar, kızlar desen o biçim. "elimde kahve olmadan yürümem haci" diyenler için starbucks, "ah şekerim, bu modeli internetten beğendim, türkiye'de yok" diyenler için h&m falan var. neyse. istediğiniz gibi yürüyün bu sokakta, fotoğraf çekin, sigara tellendirin, oh mis. sonra bu yolun devamında kornmarkt diye bi yere geliyorsun, ki işte alaman'ın schloss dediği ve bildiğin şatomsu birşey olan tarihi zımbırtıya burdan çıkılıyor. çıkmanın iki türlü yolu var, birisi tabanvayla, diğeri ise bizim bildiğimiz tünel/finükler sistemiyle. tabanvayın 12 dakika sürdüğü iddia ediliyor ki, o merdivenleri 12 dakikada çıkan gelsin bir de bana çıksın. kasmayın canım kardeşim, finüküler yukarı çıkış tek yön 3, gidiş geliş 5 eur. acımayın lan euro'larınıza. senede iki kere yurtdışına çıkıyorsunuz zaten, harcayın anasını satayım.

    neyse şimdi biz 5 euro verdik ama, schloss için verdik. şimdi bu sıçtımın finüküleri yolda bir istasyonda duruyor 1 dakikalık bir yolculuktan sonra. "bu kadar kısa zamanda gelmemişizdir lan herhalde" deyip beklemeyin vagonun içinde, inin. schloss yani kale işte o ilk istasyonda. inmezseniz, o finüküler daha da yukarı çıkıyor ve eski kasa bir başka finükülere ekstra para verip aktarma yapmanız gerekiyor. sonra ordaki dünyalar güzeli alaman kıza yukarda ne olduğunu soruyorsunuz, kız birşeyler anlatıyor ama ana fikir olarak "pek bir bok yok" olarak algılıyoruz, kıza bari "ich liebe dich" diyoruz, bu sefer kız bir bok anlamıyor ama bizi ücretsiz ilk istasyona geri gönderiyor.işte o ilk inmediğimiz ama inmemiz gereken istasyona geri geldik. burada iniyoruz. shcloss dedikleri kocaman kalemsi/şatomsu bir yapı, şehri tepeden görüyor, burada tuttuğunuz japona kendinizin manzaralı fotoğrafını çektirin, en güzel manzaralı portre fotoğrafları japonlar çekiyor. burada da takılın işte, gezin görün, isterseniz kalenin içine de giriş mevcut ama paralı, 5 eur idi sanırım, 5 eur'sunda değiliz ama asıl nakitimiz zaman olduğu için burayı bir başka sefere bırakıyoruz. aşağıya gene finükülerle iniyoruz.

    işte böyle bir şehir heidelberg. zaten bünyesinde bir hard rock cafe içermesiyle aslına bakarsanız, günlerinizi de geçirebileceğiniz bir yer gibi görünüyor, ama bizim vaktimiz yok. macera aramıyoruz, aşağıya iniyoruz, neckar nehrinin kenarına ve yukardan gördüğümüz köprünün üstüne gidiyoruz, orada bir tane maymun var, mutlaka onun da yanında dikilerek fotoğraf çektirmeniz gerekiyor, hatta kafayı o kedinin başlığının içine sokarak enteresan fotoğraflar da çektirilebilirmiş, sonradan gördüm bi sürü gavur böyle yapıyo, siz de yapın eylül sonu gibi ortaçağ festivali minvalinde birşeyler oluyor kornmarkt denen yerde, domuz çeviren mi, ok atan mı, tarot bakan dandik büyücü mü, uzakdoğu baharatları satan tüccar mı, nutella'lı krep mi, ve tabii ki bira mı ne ararsan her bi bok var. denk gelirseniz gidin görün, denk gelmezseniz de siktiredin, çok da aman aman birşeyler değil, bildiğin panayır, zaten bu alamanların en bi sevdiği şey panayır, alamana panayır olsun, ayı gibi içsin anasını satayım... neyse, buraların bir kaç fotoğrafını daha çekip tekrar tramvay'dan indiğimiz noktaya geri dönüyoruz. ne demiştik en başta? bu entry, iş seyahatinde kısıtlı zamanı olanlar içindir.

    heidelberg'e başka zamanlarda gelip rahat rahat keyfini sürmek isteyenlere de lafımız yok tabii.
  • burada yasayan veya yasamaya baslayacak olanlar icin (cok merakliysa kisa sureli ziyaretcisine de) yeme icme rehberi olusturmaya karar verdigim sehir. bildigim mekanlar ve yorumlarim ise soyle (trip advisor'daki oylamada siralamalarina gore dizili bicimde listeliyorum; ama kendi favorilerim baska):

    hugo wine & dine:

    sehrin turistik merkezinden biraz ayri bir yerde; ama halen merkezi guzel bir italyan-fransiz restauranti. resmen tandir yapiyorlar (fransiz usulu elbette). saatlerce hafif ateste pisen guzel bir et yemekleri var. prosecco icmek isteyenler turuncu etiketli olanini deneyebilirler. ayrica siseyi disari satis da yapiyorlar, evlerinize de alabilirsiniz yani. rezervasyon yaptirmakta fayda var, fiyat kategorisi olarak da biraz ust sinif diyebilirim.

    schwarz das restaurant:

    efendim heidelberg'in tek michelin star'li mekani. kendim gitmedim, bir sey yemedim; ama yazmadan da gecemezdim. sarapla tam bir ogun (baslangic-ara sicak-ana yemek-tatli) yiyeceklerin 100 euroyu gozden cikarmasi gerektigini biliyorum. (doktoram bitsin ilk is kutlamaya gidecegim)

    le coq:

    nehrin ote yakasinda, sik bir mekan. garsonlarindan biri iranli ve daha evvel istanbul'da da calismis, turkce konusuyor sizinle farkederse, cok canayakin fakat saygili ve kibar. yemekleri de gayet iyi, fransiz mekani olmasina ragmen tatli olarak apfel strudel yemistim, gayet guzeldi. tavsiye ederim. (fiyat olarak hugo gibi yine)

    schultes shushi und cocktailbar:

    pazartesi geceleri her kokteyl 5 euro, heidelberg'in en iyi kokteyl yapan yerlerinden biri. o yuzden pazartesilerini kacirmayin derim. sushileri de japonlar tarafindan da onaylandigi uzere nizamidir, afiyetle yiyiniz. benim favorilerim vejetaryen olanlari elbette (vejetaryen olduguma gore), onlar da bir harika diyorlar japonlar.

    cafe rossi:

    cok merkezi bir yerde, bahceli genis bir mekan. bir kere brunch icin gitmistim, gereksiz pahali ve cesit de yok. brunch icin gitmeyin. (nereye gidelim brunch icin derseniz, asagida bu konuda onerilerim olacak, okumaya devam edin)

    japanisches restaurant konomi:

    muhtesem bir mekan, en iyi japon restauranti heidelberg'deki. illa ki japon biralarini deneyiniz. edamame icin cok para aliyorlar, onun tadina varmak icinse adenauerplatz'daki dragon asia shop'tan dondurulmusunu 1,99 euroya alin evde pisirin birayla tuketin. ama bu mekana da muhtesem sushileri icin gidiniz.

    backmulde - gasthaus - hotel:

    ouvv! nerden baslasam bilemiyorum... ben burda kotu bir sey yemedim. mevsimlik ne iyiyse onu hazirliyorlar, her sey tazecik ve leziz. baliklari unlu bir sekilde; ama ben bir kere balik yedim o da somondu (evet o zamanlar vejetaryen degildim) ve cok da guzeldi. sorbelerini mutlaka deneyin. rezervasyonsuz gitmeniz biraz zorluk cikarabilir. iki kisi guzel bir yemegi 100 euroya cikarabilirsiniz.

    bierhelderhof:

    burasi bir ciftlik efendim. 39 numarali otobuse bismarckplatz'dan binip kendi duraginda iniyorsunuz. sectiginiz hayvani kesip getiriyorlar (saka tabii ki de; ama taze demek istiyorum). fiyatlat gayet uygun. haftasonlari hava guzelse oturacak yer bulma olasiliginiz yuzde 0.34

    kulturbrauerei:

    heidelberg'e gelinince gidilen ilk mekan. tipik alman yemekleri. kendi biralarini kendileri yapiyorlar. yazin bahcesinde oturup bira icmek mecburidir. guzel dana biftekleri 26,90 eurodur. ordek eti de yiyebilirsiniz. her seyi patates ya da sauerkraut ile sunarlar.

    bodega don jamon:

    merkezin disarsinda konumlanmis bir ispanyol mekani. rezervasyonsuz hic denemeyin derim, hatta bir hafta onceden ayarlamak gerekiyor kalabalik grupla gidilecekse. tavsan, dana, domuz, tavuk ve deniz urunleri yiyebilirsiniz. cok iyi yapilmaktadir her cesit yemekleri. gitmisken bir de rioja iciniz.

    p11:

    gunduz kahve, kurabiye, kek mekani. geceleri de trendy bir pub. tikabasa da dolu. sehrin merkezinden uzak, romerkreis sud tramvay duraginda kose basinda. bir garsonlari var evlere senlik! bahsis birakmayin hic haketmiyor. (kahve istemek icin el edince bize geri el sallayip baska tarafa giden ve yarim saat bizim tarafa bile bakmayan biri) yine de cok gidilen bir yerdir, zira gencligin moda bulusma yeri.

    taj mahal tandoori:

    bergheim'da cok cok guzel bir hint restauranti. biraz pahali; ama gercekten deger. onden istah acicilari almayi unutmayiniz. (ekmekleri yok mu, o kitir kitir pide gibi olani, offf...)

    hemingway's:

    baska bir moda mekan daha. bismarckplatz'dan az otede. yemekler siradan ve serviste de bir ozellik yok. sadece konumu ve anilar icin gidilebilir. bir de vaktiniz azsa hizli bir seyler hazirlamalarini rica edebilirsiniz.

    schwarzer walfisch:

    iste brunchin en favori adresi; ama rezervasyonu unutmayin. bir de sanirim su siralar renovasyon yapiyorlarmis.

    schwarzer peter:

    weststadt'ta (bambu) bahcesinde oturup bira icilecek bir yer. fiyatlar uygun. garsonlari da sevimli. sogansiz käse spätzle isteyebilir ve yiyebilirsiniz (adamlar cok da kati degil, nasil isterseniz oyle pisiririz diyorlar).

    tati:

    betriebshof'ta bir fransiz restauranti. cok salas gorunen bir mekan olmasina ragmen fiyatlar ortalamanin uzerinde. ben patatesli peynirli bir seyler yemistim. guzeldi; ama aman aman bir sey degildi. saraplar fransiz, o yuzden yemegin yanina ne gider-gitmez bilseniz guzel olur. olmadi garsonlardan secim konusunda yardimci olmalarini dileyiniz.

    cafe extrablatt:

    tam bir ogrenci ortami. hamburger, sandwich falan yiyin gidip. hicbir ozelligi olmayan yemekler mevcut, fiyatlar uygun. hauptstrasse uzerinde.

    merlin:

    bergheim tarafinda buyukce bir yer. yazin bahcesinde minderler uzerine serilinebilinir (ben yapmadim hic; ama gecerken insanlari goruyorum). bir keresinde bir sampiyonlar ligi maci oncesi aceleyle bir seyler yiyelim diye girdik, tez hizli yapabilecekleri yemekler makarnalarmis. penne arabiatta yedim, eh iste... fiyatlar ortalama.

    seppl:

    super salas bir mekan. ogrenci bulusmalari icin alternatifsiz. bagira cagira sarki soyleyip bira icin, masalardan birine bir iz de siz birakin (caki ile adinizi kaziyarak).

    darwisch:

    rohrbacherstrasse'de bulunur. iran yemegiyle araniz iyiyse gidilecek en iyi yerdir. maalesef ben pek yiyemedim, kebaplari yanik sac kokuyor yemekleri de hep eksiliydi. iranli arkadaslar cok iyi oldugunu soyluyor. fiyatlar ortalamanin biraz ustu.

    gekco:

    ben sadece kokteyl icmeye ve tatli bir seyler yemeye gittim. cok merkezi bir yerde buyukce bir mekan. bazen kokteylerde indirim oluyor (hangi geceler bilemedim simdi). sigara icenler icin ayri odasi mevcut. fiyatlar uygun.

    havana:

    altstadt'ta bulunan kokteyl icin iyi bir ortam, egzotik falan garip bir dekorasyonu var. brunchlari da gayet iyi. fiyatlar ortalama.

    regie:

    sinema filmleri isimlerinden olusan kokteyleri var. ben hep goodbye lenin aliyorum, tavsiye ederim (mojitonun vodkalisi). fiyatlar ortalama. yemek olarak ne var bilmiyorum. aksam icmeye gidiniz bence yeterli.

    cafe frisch:

    neuenheim tarafinda bir pastane. kahvaltilari iyi; ama genel olarak taze pastalariyla meshurlar. dogum gunleriniz icin pastayi buradan aliniz.

    the dubliner:

    tam bir irlanda pubi. maclari izleyebilir, bagira bagira takilabilirsiniz. gitmisken sizle alay eden garsonlarina takilmadan pear cider'i deneyiniz. (erkekseniz bu icki cok feminen diyeceklerdir, kiz arkadasiniza aldirip ordan tadiniz). fiyatlar uygun.

    medoc:

    bir baska merkezi yer. sadece konumundan gidilebilir. her gun bir seyi indirimli veriyorlar, ona da tav olabilirsiniz. siradan yemekler uygun fiyatlar. bir de guzel bir bulusma yeri.

    sonder bar:

    abov! cok farkli bir mekan. "cilginsin man" yani rock bir ortam. biz bir arkadasin dogum gununu burda kutlamistik, sahibi kapatirken bize jest yapip jaegermeister getirdi. ikiser ucer dikerken baktik yamulmusuz. dikkatli olunuz.

    santa lucia:

    gizli sakli kalmis bir italyan yeri. cok guzel pizzalari var. almanca bile konusmazlar, sadece italyanca ya da beden dili. afiyetle yiyiniz. fiyatlari uygun.

    tomato:

    stadtbucherei'in arkasinda bir lounge, manzara yok bosuna gitmeyin. kokteyl falan iciliyor iste, geceleri kirmizi isikli fantastik bir ortam. fiyatlar ortalamanin biraz uzerinde.

    mendy's diner:

    amerikan hamburgeri isteyenlere montpelier brucke tramvay duragi karsisinda. cok basarili hamburgerleri.

    alte gundtei:

    heidelberg'deki tek turk yemekleri restauranti (doner kebap olmayan) (sanirim simdi bir de divan diye bir yer acilmis; ama daha gitmeye firsatim olmadi belki bir tane daha vardir). servis yavas, porsiyonlar kucuk ve yemekler usulunce degil fiyat da pahali. bosuna gitmeyin. carsambalari mi ne dansoz oynatiyorlarmis gerci, siz bilirsiniz.

    bierkrug:

    bir italyan ahcidan alman yemekleri. cok guzel spatzle yapiyorlar, siddetle tavsiye ederim. sahibi de cok sevecen konuskan bir insan. gerci bana kizmisti bir kere turk oldugumu soyledigimde onunla dalga gectigimi dusundugu icin, sonra pasaportumu gosterdim ikna olur gibi oldu.

    bar1:

    p11 gibi trendy bir bar, minik sik bir yer. kutlamalar icin ideal; ama yer ayirtiniz yoksa ayakta dikilirsiniz.

    cayote:

    hauptstrasse uzerinde meksika usulu yemekler sunan bir pub. hizli servis yaparlar. maclari izlemek icin de gidebilirsiniz.

    charisma doner:

    en cok doner yedigimiz mekani yazmazsak ayip olurdu. bergheimerstrasse uzerinde, alnatura'nin hemen yaninda. bir kere yemek yedikten sonra neyi nasil siparis ettiginizi yillarca animsayacak calisana sahip, sicak bir mekan.

    baan thai:

    rohrbach markt civarindaki minik thai restorani. efendim agir kokmayan, yagin hic bir sekilde kokusunu almadiginiz guzel thai yemegi istiyorsaniz gidebileceginiz bir yer. ben vejetaryen oldugumdan tofu yedim burda; ama cok guzeldi. arkadaslarim ordek yediler, bayildilar. baharatli isterseniz alacaginiz yemek kafi derecede baharatli olacaktir, o sebeple dikkatli olmanizi tavsiye ederim. yok, tatli tatli yemenin aci aci s*cmasi olurmus diyenlerden degilseniz yumulun aciya. garsonlar ingilizce biliyor ve servis tatmin edici.

    hatirlayabildiklerim bu kadar, yine aklima gelince yazarim. (gittigim bazi yerlerin adini animsamiyorum)
    edit:eklemeler
  • burada yasayan veya yasamaya baslayacak olanlar icin (cok merakliysa kisa sureli ziyaretcisine de) saglik hizmetleri rehberi olusturmaya karar verdigim sehir (varan2, (bkz: #21968700)). her seyden once ozel saglik sigortali oldugumu belirteyim, zira bazi doktorlarin masrafi devlet sigortalilar icin yuksek kacabilir. bizzat bulundugum veya esimin gittigi doktorlar, degerlendirmeleri ve adresleri soyle:

    aile doktoru: mark schaefer, poststraße 24-26 69115, 06221-28029, http://www.dr-schaefer-praxis.de/
    kendisi amerika'da da doktorluk yapmis muhtesem bir aile doktorudur. on numara. baska doktorlardan randevularinizi ayni gun yarim saate alabilecek forsa sahiptir. ben cok acil bir durumda kendisine gittigimde yarim saat icinde akciger filmi ve ic organlarin tomografisini yapmalari icin bana randevu aldi. sekreterleri de dahil tum muayane calisanlari ile ingilizce iletisim kurulabilir. bir de turk sekreteri var.

    dis doktoru: hans withelm, hauptstrasse 1 69117, 06221-26459, http://www.withelm.de/
    isinin ehli, cok cok yetenekli bir dis doktoru ariyorsaniz, adresiniz withelm olmali bence. tek sorun yuksek ucretleri. ingilizce konusur, asistanlari da sular seller gibi konusur. ozel laboratuvarlari var prostetik tedaviler icin, uc uzman sadece orada calisiyor. dis temizleme icin de amerikali ve kanadali calisanlari var. brooke isimli olani cok sevimli, hos sohbet, dislerimi de cok kanatmadan temizledi.

    ortopedi/noroloji/acil durum: atos klinik, bismarckstraße 9-15 69115, 06221-983–0, http://atos.de/
    sayisiz kez gittigim bir klinik. acildeki doktorlari cok anlayisli, cok iyiler. ucretleri hayli yuksek. herkes ingilizce konusuyor, kapidaki guvenlik de dahil. bir kere ayagim agriyor diye gitmistim (bkz: taban dusmesi), sonra ayagimdaki 4cm uzunlugundaki acik ve iltihaplanmak uzere olan yaram icin gittim acile. yukarida aile doktoru olarak belirttigim mark schaefer tomografi icin randevularimi buradan almisti isik hiziyla. baska bir arkadasim cok onemli bir operasyonunu burada yaptirdi, 4 yildizli otel odasi gibi mini barli odalarinda kaldi, yarim saatte bir hal hatir soran hemsireler de cabasi. ben bir de el cerrahisi kisminda bulundum (yine turk bir sekreter mevcut, islerimle cok ilgilendi, buradan tesekkurler kendisine), bilegimdeki agri icin. sonra noroloji kismina yonlendirildim carpal tunnel sendromu testi icin, yarim gunde bir dunya test yaptilar. cok memnun kaldim ilgiden alakadan.

    ortopedi demisken, operasyon gecirmek icin en iyi yerlerden biri st.josefs krankenhaus (landhausstraße 25 69115, http://www.st.josefskrankenhaus.de/). ben kendim bir kez gittim buraya, acil serviste turk bir doktora denk geldim, acil durumun yok diye beni azarlayip yolladi. ama dizi cok cok kotu sekilde kirilan bir arkadasim cok basarili operasyonlar gecirmis burada. biraz eski usul bir hastane, aksam yatma zamanindan once (saat 18:00) hoparlorden incilden pasajlar okunuyormus diye duydum. uzun sure kalinacaksa siyirmak isten degil. baska bir hastanede kaldigimda oda arkadasim olan dunyalar tatlisi hanimefendi de burada oluyordu operasyonlarini, ne yazik ki kendisi turkiye seyehatinde ayagini kesmis, doktorlarimiza guvenemeyince de almanya'ya donene kadar beklemis ve mikrop kapip uzerine hastane mikrobuna bulasmis bir seker hastasiydi. parmaktan baslanmisti; ancak ayagi yavas yavas budaniyordu. bu ozel operasyonlarin hepsi st.josefs'te yapilmaktaydi sonrasinda hautklinik'e yatiyordu (orada tanistik).

    alerji/cildiye: praxis durani (hendrike & benjamin durani), bergheimer str. 56a 69115, 06221-434130, http://www.info-hautarzt.de/
    ben bu klinikte sadece ari alerjisi tedavim icin ignelerimi oluyorum. yine tum calisanlarin ingilizce konustugu bir mekan. hendrike ve benjamin isimli kari-koca calisiyor burada. benim doktorum hendrike, cok tatli bir hanim. baska bir arkadasim burada kucuk bir operasyon gecirdi; herr. dr. durani yapmisti ameliyati; ancak cok memnuniyetsiz kaldilar. ben, kendi adima cok memnunum; ama cildiye ile ilgili ameliyatlar icin baska yerler de bakabilirsiniz.
    ikinci cildiye adresimiz: universitaetsklinikum heidelberg, hautklinik, voßstraße 2 69115, 06221-567011, http://www.klinikum.uni-heidelberg.de/…k.955.0.html
    burasi bir universite arastirma hastanesi. cok cok tatli hemsireleri var, ingilizce konusulma seviyesi orta, sekreterlerle dert yasayabilirsiniz; ama inanin yardimci olmaya calisiyorlar. burada 5 gun yattim ben ari alerjisi tedavime ilk basladigimda. yemekler rezalet; ama iste hastane yemegi zaten ne beklenir ki. bir de aksam yemegi peynir, domates, iki dilim ekmek ve saat 17:30-18:00'de veriliyor, sabaha kadar acliktan oluyordum. yatili surecimin disinda alerji tanisi icin bulundum, sonra bir de zona gecirdigimde gittim. zona oldugumda bana bakan doktoru delirtecektim nerdeyse, kipir kipir olan hissin icime yumurtlamis bir bocegin larvalari oldugu konusunda cok israrci oldum, yine bir sey demedi garibim. cok sabirlilar yani ozetle.

    madem alerji durumum ve hastane acillerinden bahsettim, o zaman acil servisine gittigim hastaneler:

    thorax klinik, amalienstr. 5 69126, 06221-3960, http://www.thoraxklinik-heidelberg.de/
    anafilaktik sok gecirdigimde gitmistim en yakin adres olarak. hastane kayit islemleri ile ugrasmadan derhal mudahelede bulundular, ne kadar tesekkur etsem azdir. acildeki doktor ignelerden sonra acilan sis gozlerim ve iki kati buyumus kafamin inmesi uzerine: "yuppi, kurtardik, cak bi beslik" seklinde takilip beni guldurmus, gevsetmisti. gozetim icin de bir gece yatili kaldim. oda arkadasim solunum yetmezligi ceken yasli bir bayandi. almanca konusamami takmadan, tum hayat hikayesini anlatmisti, cok cekmis garibim. "saclarin ne guzelmis, kocan ne yakisikli v.s." yorumlar yapmisti, cok konuskandi. hemsireler de kendisi ile lafliyor, ondan ilgiyi eksik etmiyordu. turkiye'de olsa: "bi sus teyze yaa" derlerdi. buradaki hemsireler hep cok sevecen, vallahi.

    herhangi bir acil durumda, universite hastanesi aciline gidiniz, notfallambulanz diye geciyor adresi: im neuenheimer feld 410, 69120, 06221-568782, gogus agrisi unitesine gitmistim acile, http://www.klinikum.uni-heidelberg.de/…00395.0.html
    sol kaburgamin altinda dayanilmaz bir agrim vardi, hemen monitore baglandim, bir saat gozlem altinda tutuldum, kan testleri, ultrason v.s. ozel bir kompartmanda tutuldum, yan tarafta kalp krizi gecirenler vardi. kimse bana: "pazar gecesi, deli misin, cek git" demedi. farkettiyseniz, beni kovan tek doktor da turktu (bakiniz yukarida: ortopedi).

    goz doktoru: helga kohl, hauptstr. 73 69117, 06221-184222 (kendi internet sayfasi yok)
    tam tesekullu bir muayenehane. astigmat sorunum 10 yasimdan beri var, ankara'da gunes optik'e gitmisligim var yillarca; ama ilk kez burada bilgisayarli yuzey haritasi gordum. igrenc, yamuk yumuk gozum varmis, tiksindim. neyse iste tam bir kontrol isteyenler icin iyi bir adres.

    endokrinoloji: karin frank-raue, brückenstr. 21 69120, 06221-439090 (kendi internet sayfasi yok)
    diyabet uzerine ozellikle iyi bilinen bir doktor. ben sadece birkac kez kan testi yaptirdim, kan alan hemsiresi katiksiz salak. bir seferinde ignenin ucu ile kolumu kopardi. biraz mesafeli, soguk bir doktor. yine de randevu almasi zor olduguna gore isinde iyi olsa gerek. hep kalabalik bir bekleme odasi ve en az 30 dakika bekleme suresi.

    dahiliye: esim hepatit b sorunu ile ilgili karaciger kontrolu icin gittigi alaninda son derece unlu wolfgang stremmel, im neuenheimer feld 410 69120, 06221-56-8705, http://www.klinikum.uni-heidelberg.de/….9363.0.html
    randevu almak sikintili olabilir, zira unlu bir hekim ama isinin ehli olsa gerek.

    simdilik bu kadar, aklima geldikce ve (olmaz umarim ama) yeni doktorlara gittikce burasi guncellenecektir.
  • gar.heidelberg gari şehrin gece hayatinin merkezlerinden biridir çünkü marketi gece dokuza kadar açik kalmaktadir.
  • arsiz ördekler. matbaa binasini da unutmayayim.
    nekar kiyisinda yetişen bu arsiz ördekleri besleyen bir takim hayirsever almanlar bulunmaktadir. eğer siz olur da bir grup zavalli alakasiz türk olarak oradan geçmekte olup yaninizda kanaat bakkaliyesi heidelberg şubesinden alinmiş iki çeşit ülker bisküvi var ise ve siz salakça bu ördekleri beslemeye kalkar iseniz, ördekler fütursuzca üzerinize gelecek, sizi isirmaya kalkacaktir. bu durumda panik yapmayiniz, en yakin merdivene çikiniz, üçüncü basamak kafidir, bisküvi paketini ikinci basamağa koyunuz, ve ördeklerin birinci basamağa çikamayişini kahkahalarla gülerek seyrediniz. olur da bir ördek birinci basamağa çikar ise, paketi üçe, kendinizi dörde taşıyınız...
    fakat sanma ki ey densiz heidelberg yolcusu, nekar kiyisindaki her ayaklari perdeki böylesine densizdir! oradaki kuğular son derece asil hayvanlar olup kuğularin prensi albert son derece karizma bir kuğudur. kendisi bizzat arkadaşim olup ben şehirde olmadiğim zamanlarda sevdiklerime gözkulak olmaktadir. kendisi heidelberg kuğularinin hem karada hem denizde hem de havada en yenilmez olanidir. platin amex'i vardir böyle biline...
  • koprunun kenarinda gernot rumpf imzali bir maymun heykeli vardir bu sehirde:
    http://www.flickr.com/…/?q=heidelberg bridge monkey

    orjinali 15. yuzyilda yapilan bu heykel bir sekilde** zamanla kaybolmus, ve 1979'da bir yarisma sonucunda su anki heykel yerine koyulmus. heykelin kafasinin ici bostur. disardan sovalye zirhinin kaski gibi gorunur. bu yuzden turistler icin eglencelidir kafasinin icinden poz verip fotograf cektirmek.

    hemen yaninda maymun almancasiyla sunlar yazar:
    "was thustu mich hie angaffen?
    hastu nicht gesehen den alten affen?
    zu heydelberg / sich dich hin unnd her
    da findestu wol meines gleichen mehr."
    --
    "ne bakiyon?
    hic yasli maymun gormedin mi?
    heidelberg'te bir dolan,
    benim gibi bir sürü göreceksin."

    poz vermeye musait bos kafasiyla, elinde tuttugu aynayla maymun yerine koyar hepimizi.

    yanindaki iki kucuk fareyi merak edenler icin not: imza dedim ya en basta.
  • heidelbergdeyken de cermen pastacilik ve firin kültüründen nasibini almak isteyenler icin gelsin:
    kamps, k-mantei, wiener feinbäckerei, grimminger tarzi dondurulmus urunleri tazeymiscesine satan yerlerden uzak durun.
    plöckte göbes var, fiyati hem uygun hem lezzetli.
    bäckerei seip var, weststadtta kaliyor, biraz sehirdisi gibi ama fiyat performans orani en iyi yer, urunler acayip lezzetli.
    hem uniplatzda hem de hauptstraßenin sonuna dogru gundel var, altstadtbäckerei olarak geciyor, guzel ama kazik, göbes ve seipl daha tercih edilir.
    pasta kek turta islerinde schafheutle var hauptstraße uzerinde, providenzkircheyii gecince, bahcesiyle beraber guzel yer.
    en eski pastane ise unterestraßenin sonundaki knösel, studentenkuss un ciktigi yer.

    tatli demisken, mevsime bakmadan schmelzpunkta dondurma yiyin.

    simdi okuz gibi dana gibi beslendikten sonra, artik schlossa kadar cikiverir, iner ordan da philosophenwegi yurur, yediklerinizi bir nebze yakmayi deneyebilirsiniz.

    plöck üzerinde ve rathausplatzin arkasinda kalan, ingwerstraßenin devamindaki sagli sollu dukkanlarda cok ilginc, ucuz antika seyler bulabilirsiniz.

    bir de en lezzetli spagetti vater rheinda. 1,90 €ya koca bir porsiyonu afiyetle goturun. untere neckarstraßede.

    alman mutfagina hala bir sans vermekte kararli olanlar essighaus ile bier brezel i deneyebilirler.

    bu kadar oburluktan sonra aklima da cidden hava geldi. aralik ayina geldik, hava hala 10 derece civari seyrediyor, allah bozmasin. kardan filan eser yok cok sukur. ama ocakta subatta ocunu alacak diye korkuyorum.

    weihnachtsmarkt da basladi, hobbitkoy kivamina geldi. pek bir sirin su aralar.

    bir de en guzel gorundugu anlar sisli havalar. inanilmaz bir gizem, mistik atmosfer yayiliyor sehre.
    http://www.heidelberg-im-bild.de/…s/hdib/monday.jpg
    http://static.panoramio.com/…/original/20008409.jpg
    http://german-courses-heidelberg.com/…bel-heide.jpg
    http://img.fotocommunity.com/…n-nebel-a23985912.jpg
  • temelli yasamasi da pek keyiflidir, kaliteli kulturlu insanlar etrafimda olsun diyorsaniz tam bir bubble bu konuda. kendinizi her zaman guvende hissedersiniz, ayrica almanyanin geneline gore oldukca gunesli ve sicak. nehrin kenarinda bolca keyif yapabilir, yakindaki gollerde yuzebilirsiniz. ayrica cocuk yetistirmek icin de bir cennet. genelde kulturel aktiviteler konusunda pek eksigi yok ama daha buyuk konserler galeriler vs goreyim dediginizde de zaten frankfurt ya da stuttgarta 45dk civarinda ulasabiliyorsunuz, ki istanbulda yasasaniz zaten sehir icindeki bir aktiviteye gitmeniz bundan daha cok zaman aliyor.
  • mannheim - ludwigshafen - heidelberg yazılarına heidelberg'le başlamak istiyorum. diğerlerini de yazdıkça bu entry'i editleyeceğim.

    rhein-neckar bölgesinde mannheim-ludwigshafen-heidelberg üç kardeş gibiler.

    --------

    heidelberg, heidelberg... nereden başlasam yazmaya bilemiyorum. ilk girdiğimde şehrin içine büyülenmiştim. sonra sevememiştim. sonra ise aşık olmuştum. kimine göre hm'i, mcdonalds'ı olan bir köy kimine göre de ufak bir cennet. şehri şehri yapan insanı, bu şehrin insanı da güzel insan.

    bu şehir şanslı bir şehir. savaş esnasında dokunmamışlar bu şehre, bu yüzden de eski köprüsü, kalesi olduğu gibi duruyor. coğrafi olarak da güzel bir şehir bu yüzden de bir sürü turist ziyaret ediyor burayı. onun dışında üniversitesi de almanya'nın en iyilerinden. hem turistik bir şehir hem de üniversite şehri yani. tüm bunların yanı sıra küçücük bir şehir heidelberg. bir bisikletiniz olsun ve başından sonuna gidip gelin. bir süre sonra arka bahçeniz gibi oluyor. ah canımın içi.. ayrıca zenginlerin şehri. bu şehirde genelde refah çok yüksek. insanlar mutlu.

    şehir merkezinde tramvay beklerken, ya da bir şeyler içerken, ya da bir yerlere yetişmeye çalışırken dağların içinde olmak ne güzel bir duygudur. yağmur yağdığında bulutların o dağları kapaması ne muazzam bir görüntüdür. ilk böyle büyülemişti beni. öyle bir şehir düşünün ki dağın içine kurulmuş. içinden nehir geçiyor ve yemyeşil.

    sonraları biraz az sevmeye başladım. altstadt yani eski şehre tramvay yoktu. yürümek üşendiriyordu, o kısımları çok gezememiştim. otobüs de var halbuki.. sonraları bisikletim olunca ve yerlilerle tanıştıktan sonra aşık oldum bu şehre. güzel mi güzel sokakları, doyamayacağınız manzaralar, kafeleri, barları, insanları, dondurmacıları, antikacıları, bisiklet yolları, dağı taşı..

    şimdi dediğimiz gibi heidelberg basit, küçük, şirin bir şehir. haptbahnhof'tan başlayalım. buradan bismarckplatz'a doğru giden tramvaylar var. bisikletle de bismarckplatz'a gitmek beş dakika sürüyor. bir bir buçuk kilometre var yok. bu tramvayların gittiği cadde ana cadde. sağı weststadt, oturma yerleri genelde, geliri yüksek insanlar var çoğunlukta. sol tarafı da yavaş yavaş popüler ve güzel olan bergheim.

    hauptbahnhof'tan başlayalım. le'crobag'in sandviçleri çok güzel ama pahalı. açıkçası kruvasanları çok güzel değil. yağlı yağlı oluyor. rotanız ludwigshafen-heidelberg'se ludwigshafen hbf'taki backerei'ın, güzel gözükmese de, kruvasanları çok çok daha güzel. le'crobag'in karşısındaki market gibi olan yerin sandviçleri daha ucuza karın doyurur. hbf'un dışındaki dondurmacı her ne kadar franchise bir yer gibi dursa da çok güzeldir. heidelberg'deki tüm dondurmacıları denemiş biri olarak ilk üçe koyarım. oradan bir külah alıp dağları izleyerek hbf'nin önünde dondurma keyfi, ahh ah..

    bismarkplatz'a giden yol.. stadtwerke durağından bahsetmek istiyorum. burada rastalı, sürekli bira içen tipler var. "ah ne güzel hippiler, güzel insanlar" diyerekten yanlarına gidip konuşmanızı çok tavsiye etmem. mümkünse hbf-bismarckplatz yolunu kullanırken bu parkın içinden geçmeyin. bu insanlara bulaşmayın. çok iyi niyetli değiller.*

    oranın ilerisi stadtbücherei. güzeldir, önünde satranç oynanır. parkında uzanılıp yatılır.

    ilerisinde rewe'nin hemen yanında mahlzeit. ya burası popüler kültürü allayıp pullayan ama tadı güzel olmayan bir burger mekanı diye düşünüyordum. yerli bir arkadaşın tavsiyesi üzerine denedim ki hakikaten de çok çok güzel burgerler yaparlar. fiyatlar da menü alırsanız 10 euro'dur. sürekli gidilmez ama güzeldir, çok güzeldir.

    o sokaktan bismarkplatza dönmeden az ileri gidilirse friedrich güzel bir mekan. biraz lüks takılınan bir yer ama bir kahve 2.80, alıp kapısının önünde dağ bayır izlenir. güzel insanlar da oluyor, çok da rahat tanışma imkanı oluyor. oradaki parklar da kitap okumak için güzel yerler, su sesi falan..

    rewe'den bismarckplatz'a inen yolda erbil kebap var. dönerleri fena değil, zaman-para-karın dyurma endeksinde güzel yere sahipler.

    saturn'un olduğu avm gibi yerde thai-gourmet var. çok güzeldir. noodle'ı işaret ederseniz ve tavuğu işaret ederseniz 3.80'e bir orduyu doyuracak yemeğiniz olur.

    bismarckplatz şehrin kalbinin attığı yerlerden biri, taksim meydanı. bunun sebebi de çoğu tramvayın ve otobüsün burda durağının olması. buradan altstadt'a otobüsle gidebilirsiniz. ya da tavsiyem bisikletinizi olması. bismarckplatz'dan köprüyle karşıya geçip hemen sağa ya da sola dönerekten aşağıya inerseniz caddebostan sahil gibi bir yere gelirsiniz. burada gençler nehre karşı* uzanıp keyif yaparlar. mangal bile yakılır. ama keyiflidir. bir ağacın gölgesinde yayılmak güzeldir.

    hm'nin olduğu sokak da şehrin istiklal caddesi. bu sokakta bir sürü cafe, alışveriş mağzası vs var. dümdüz devam ederseniz altstadt'a, sultanahmet gibi bir yere çıkarsınız. kaleye ve eski köprüye de bu şekilde gidiliyor. şimdi sırayla gidelim.

    ilk söyleyeceğim yer kitap rafı hm'den girdiniz, kaleye doğru gidiyorsunuz, ilk sağ değil ikinci sağ, subwayin olduğu sokağın girişinde kitap rafı var. buraya insanlar kitap bırakıyor, ihtiyacı olan da gelip buradan istediği kitabı alabiliyor. gerçekten muazzam bir şey.

    ondan sonraki sağdan dönerseniz o sokağın sonu wochenmarkt'a çıkar. burada şehrin perşembe pazarı kurulur. fransa'dan, çevre köylerden vs çiftçiler tarladan alıp bu pazara getirir. peynir, sebze, şarap, bira vs satarlar. biraz pahaldır ama fiyatalr fahiş değildir. güzeldir.

    oranın olduğu sokaktan, ana sokağa paralel şekilde dümdüz devam edebilirsiniz, ilginç yerler vardır. iyice devam ederseniz o sokak sizi üniversite kütüphanesine götürür. girin bakın, güzeldir. oradan sol yapıp aşağıya inerseniz unvirsitatplatz. üniversitenin bir bölümü orada.

    gelelim mensa'ya. bildiğiniz yemekhane. ama çok güzeldir, yemyeşil bir alanda yüzlerce öğrenci oturup yemek yer, takılır vs. burada bir sürü yeni arkadaş edinip, ucuza açık büfeden karnınızı doyurabilirsiniz. ya deniz tarafından bisikletle basıp ışıklardan sağa çıkıp girebilirsiniz ya da ana caddeden giderseniz de pizza hut'dan sonraki soldan girebilirsiniz.

    sokaktan devam ederseniz starbucks'tan sonraki ikinci sol sizi barlar sokağına çıkartır. weinloch kim ne derse desin benim mekanım. burayı bana ilk bir arkadaşım söyledi, yaşlı ve genç insanların takıldığı, yeni insanlarla çok rahat tanışabileceğin, rahat bir yer dedi. ben de şöyle diyorum rahat bir yer. bir gece birisi, burası güzel çünkü kötü demişti. güzel çünkü adamların mekanı çirkin ve janjanlı bir yer olarka göstermeye çalışmıyorlar, rahatlar, umurlarında değil demişti. öyle bir yer burası. salaştır, çirkindir ama güzeldir. gelenler sürekli gelen insanlardır. güzel insanlardır, cana yakınlardır. burada cuma akşamı oturduğumda, içinde nasa'dan mühendsinde olduğu bir grup bana zorla almanca konuşturmaya çalışıyorlardı. bira 3 euro, kahve 2 euro. su bedava ama kötü. sokağa oturup, turistleri izleyebilirsiniz. şanslıysanız ronan da bu sokakta şarkı söyler. bedavadan canlı konser dinlersiniz. iyi adamdır, tanışın. purple rain şarkısını söylüyorsa adı ronan.

    weinloch'un karşısında destille var. weinloch sizi açmadıysa burası biraz daha genç bir mekan. kokteyller ucuz, içkileri ucuz, güzel bir yer.

    gelelim dondurmaya.. heidelberg dondurma açısından enfes bir şehir. adım başı italyan dondurmacısı bulabilirsiniz. eis cafe, gelato... bir dondurma delisi olarak heidelberg'deki tüm dondurmacılardan dondurma denedim. kararımı amorino'dan yana kullanıyorum. diğerlerine göre biraz pahalıdır ama güzeldir. huseyin abi'ye selam olsun, elinize sağlık. aslında herkes gelato go der ama gerçekten zevk meselesi heralde, ben çok beğenmiyorum. iki numaraya gelati cafe barı fiyat-performans sebebiyle koyuyorum. bir topu bir euro'dan gayet leziz dondurmalar satıyorlar. üç numara da başta da dediğim gibi hbf'taki dondurmacıdır.

    mahmoud's'tan bahsedeyim. o da sinemadan sonra sağda, kiliseye giden yolun sonunda kalıyor. falafel dükkanı. suriyeli'ler işletiyor. pupüler bir yer bu yüzden çok sevmesem de tadı lezzetli. yani belki canınız değişik bir şey çekerse deneyebilirsiniz. mekan da güzel, tadı da güzel, fiyatlar da güzel tek sevmediğim yanı "ya abi bir mekan buldum efsanee" kafasında bir yer gibi gelmesi. aa çay da var burada hem de yemeğin yanında ikram.

    onun dışında schloss'tur alte brücke'dir gezilip görülür mutlaka, turistik yerler, çok da güzel yerler. bahsedilecek bir şeyi yok, zaten turistik yer.

    altebrückenin karşısındaki evlerden bahsetmek daha ilgi çekici bence. o evler bir nevi heidelberg'in yalıları. o evler var ya o evler, o evler milyonluk evler. bir onlar bir de schlossun orada, dağ yamacında müstakil dört katlı evler..

    sonra philosophenweg var. tırmanıp manzara izleyebileceğiniz dağlar bayırlar var. schloss'tan da manzara izleyebilirsiniz elbet. bir de bu heidelberglilerin bir içme oyunu var. schloss'ta oturuyorsunuz, geçen her asyalı turist için bir yudum bira içiyorsunuz, sizi bira içerken fotoğraflayan her asyalı turist için şişeyi tepeye dikiyorsunuz.*

    bir şeyler atladım mı acaba diye düşünüyorum ama yok galiba başka bir şey. heidelberg denince dondurması, dağları, güzel insanları, bisikleti gelir akla. bisikletiniz olsun bu şehirde mutlaka. çok büyük keyiftir bisiklet sürmek. gerçekten çok güzel planlamışlar bisiklet yollarını, yani zor durumda kalmazsınız bisiklet sürerken. ana yoldan giderken de arabalar arkanıza yapışmaz, beklerler bir dakika senin sağ şeritte bisiklet sürmeni.

    bir de bonus ekleyeyim, eğer bir gün heidelberg'te sıkılırsanız ve canınız pizza yemek isterse ve boş vaktiniz doluysa, südtsadt'ta, hiçbir şeyin olmadığı yerlerde rheinstrasse durağının az ilerisinde casa sorrento adlı orjinal italyan pizzası yapan bir yer var. gidip gelebilrisiniz.
hesabın var mı? giriş yap