• sanırım okuduğum en saçma başlıklardan birisi.
    bir kelimeyi kullanıyor diye birine nasıl bu kadar net bir etiket yapıştırabiliyorsunuz anlamıyorum. insanları böyle yaftalamak gerçekten bu kadar basit olmamalı.
    'bir kelimeyi kullanmak ve o insanın herhangi bir şey olması.' olgusunu kafamda bağdaştıramıyorum.

    kafalarınız çok çok ilginç çalışıyor galiba,o sebepten ötürü algılayamıyorum.

    o zaman koca iktisat profesörü derste 'anam babam bu grafik ahanda böyle çizilir' gibi bir cümle kurarken çomarlığı bırak baya ölmüşte ağlayanı yok, farkında değil.

    çok şükür bugün de başkaları yerine utandık.
  • (bkz: bak hele)
  • konuyla ilgili geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz tinki vinki'nin yorumu ektedir.

    https://i.ytimg.com/vi/_c0dutlwuza/hqdefault.jpg
  • paşam, sen önce şu girdini bir düzelt #74657128 kızlara siktiri çekmişsin aferin ama besmele öyle yazılmaz, iki kere aynı hatayı yaptığına göre nasıl yazıldığını bilmiyorsun galiba, besleme yazmışsın üst üste. işin bitince şu girdindeki hoşlandığın kadını koklamaya gidersin #74641246

    vaktin kalırsa erol evgin amcanın etme eyleme canım adlı şarkısını dinlersin, orada bol bol hele bir bak şu halime diyor. adam hem mimar, hem müzisyen hele birde oyunculuk yapmasın mı? bak sen şu işe.

    düzenleme: yani tamam, anladık çocuksunuz ama, aynı asansörü biz de kullanıyoruz. ikide bir gelip içine sıçmayın lütfen. hakikaten ayıp oluyor.
  • "hele bir asfalta çıkalım görürsünüz bey, derdi. uçar bu bizim külüstür." reşat nuri güntekin

    "hele üsküdar gibi bıçkını fazla semtlerde on çocuktan üç dördünde bir bıçak, bir sustalı, bir usturpa hatta bir saldırma bulunurdu." burhan felek

    ...gibi örnekler artırılabilir edebi eserlerden. ben çomar olmayı kabul ettim.
  • ses

    günlerce ne gördüm, ne de bir kimseye sordum,
    "yârab! hele kalp ağrılarım durdu!" diyordum.
    his var mı bu alemde nekâhat gibi tatlı?
    gönlüm bu sevincin helecânıyla kanatlı
    bir taze bahâr alemi seyretti felekte,
    mevsim mütehayyil, vakit akşamdı bebek'te;
    akşam... lekesiz, sâf, iyi bir yüz gibi akşam...
    ta karşı bayırlarda tutuşmuş iki üç cam,
    sakin koyu, şen cepheli kasrıyle küçüksu,
    ardında vatan semtinin ormanları kuytu;
    bir neş'eli hengâmede çepçevre yamaçlar
    hep aynı tehassüsle meyillenmiş ağaçlar;
    dalgın duyuyor rüzgarın ahengini dal dal,
    baktım süzülüp geçti açıktan iki sandal;
    bir lâhzada bir pancur açılmış gibi yazdan
    bir bestenin engin sesi yükseldi boğaz'dan.
    coşmuş gene bir aşkın uzak hâtırasıyle,
    aksetti uyanmış tepelerden sırasıyle,
    dağ dağ o güzel ses bütün etrafı gezindi;
    görmüş ve geçirmiş denizin kalbine sindi.
    ani bir üzüntüyle bu rü'yâdan uyandım
    tekrar o alev gömleği giymiş gibi yandım.
    her yerden o, hem aynı bakış, aynı emelde,
    bir kanlı gül ağzında ve mey kâsesi elde;
    her yerden o, hem aynı güzellikle göründü.
    sandım bu biten gün beni râmettiği gündü...

    yahya kemal beyatlı
  • hele bsg şurdan. ayrıca;

    https://youtu.be/camcg0ccwmg?t=1m1s

    tanım: bir yazarın başarısız tespiti.
  • trollük çok güzel bir şey olmalı. ortaya bir sıçıyorsun, 40 tane sinek üşüşüyor.
  • çomar kelimesini de çomarlar kullanıyor artık dediğim. elinizde ne varsa popüler olduğu anda çomar dediğiniz adamlar tarafından işgal/iğfal edilecek, hiç şüpheniz olmasın. çünkü popülerlik bunu gerektirir.
hesabın var mı? giriş yap