• 1800'lerin ortasında yaşamış olan fransız post-izlenimci ressam diye geçiyor sağda solda ama aslında adam klasman dışı. absürd resim diye bir şey varsa o ayrı. can yayınlarının kapaklarını süsleyen resimleri dev boyutta bitkileri ve ucubik insanları yüzünden aklıda kalır. en ünlü tablosu sanırım "uyuyan çingene kadın" dır, hani yerde yatan renkli,çizgili elbiseli zenci bir figür ve onun başında dikilen bir aslan.

    kendisiyle ilk tanışmam franko bir arkadaşın bir resim kitabına bakarken bana hayretler içinde "lö şiyen oluuummmm! lö şiyen' e baaak!" demesi ile olmuştu. bakış o bakış, senelerdir bendeki rousseau kitabını açar bakar bakar durur, resimlere karşı ne hissettiğime karar vermeye çalışırım. hele bir pierre loti portresi varki akıllara durgunluk verici.

    resim yapsam onun gibi yapmak, onun bana hissettirdiklerini bir başkasına hissettirebilmek isterdim.
  • herhangi bir resim agitimi almamis, 49 yasina kadar vergi memuru olarak calisirken bir yandan resim yapip, kendi kendini egitmistir. resimleri ve kendisi, cagdasi bircok sanatci tarafindan cok ciddiye alinmamis, naif kisiligi yuzunden kendisiyle epey bir dalga gecmislerdir (bunda, rousseau'nun kendisini biraz fazla ciddiye almasi ve yaptiklariyla boburlenmesinin de etkisi olmustur), ancak oldukten sonra hak ettigi saygi ve une kavusmustur. resimleri butun naifliklerinin, tuhaf bir gizemli hava da tasir ki bence onu farkli kilan da bu. ozellikle cocuk portreleri, gayet naif olmalari gerekirken insani urkuten, tekinsiz bir hava tasirlar. resimleri arasinda cok bilinen ve carpici olan bir tanesi, sanirim su anda musee d'orsay'da bulunan savas alegorisidir. savas, yuzunda vahsi ve coskulu bir ifade olan, bir elinde mesale, bir elinde kilic tasiyan kucuk bir kiz olarak resmedilmistir, resmin butun fonunda ve kizin altinda karglarin didikledigi cesetler, can cekisen yaralilar yatar, renkler ve kompozisyon cok carpicidir. yuzunde cok komik, hafif alik, hafif cakirkeyif bir ifade bulunan bir pierre loti portresi de vardir. bence cok daha taninmis olmasi gerekirken, hakki yenmis ressamlardandir.
  • gümrükçü rousseau diye de bilinir.
  • kabiliyetsizin tekidir, kabiliyetsizligini okullu olmamasina yuklemeye yeltenmistir. tablolarinin cogu akillara ziyandir, ya goz ve nizam yoktur kendisinde ya da naifim ben diye elalemi aleni dalgaya almis, asagilik kompleksini kullanarak ortamlarda sekmistir. onca calismanin arasinda bir iki tablosu gayet guzel olmustur, ki bunlardan biri de pierre loti portresidir. bence kaideden ziyade istisnadir bu durum, muhtemelen fesin osmanlilarin ciddi ciddi kullandigi bisi oldugunu tahmin edememistir rousseau. ot cizmis olsundur, agac cizmis olsundur, bunlari orantisiz cizerek gorecelilik kavramini sorgulamis olsundur ama ortalik yere sehla bakisli, pala biyikli, 3 insan boyutunda bir kedicik kondurup vatandasi makaraya almasindir...
  • naif kişiliği yüzünden pek ciddiye alınmayan fransız ressamdır.
  • özgün lakabı için (bkz: le douanier)*
  • henri julien félix rousseau 1844-1910 yıllarında yaşamış ard-izlenimcilik yani post-empresyonist bir fransız ressamdır. lisede bazı derslerde başarısız olsa da müzik ve resim derslerinde ödüller almıştı. babasının ölümünden sonra, rousseau dul annesine bakmak için 1868 yılında paris'e taşınmış ve devlet memuru olmuştur. 1871 yılında, terfi alarak vergi tahsildarı olmuştur. bu yüzdendir ki kimi kesimlerce gümrük memuru olarakta bilinir. ciddi olarak resim yapmaya kırklı yaşlarının başında başlamış, 49 yaşında da işinden emekli olarak sanatına yoğunlaşmıştır.
    rousseau doğadan başka kimseden bir şey öğrenmediğini söylemiştir, ama sonraları iki okullu ressam olan félix auguste-clément ve jean-léon gérôme'dan "tavsiyeler" aldığını itiraf etmiştir. ancak kendi kendini eğitmiş, naif veya primitif bir ressam olarak kabul edilir. bu yüzden kendisi resim eğitimi almamasına rağmen geliştirdiği sanat anlayışı ile çevrelerinde bir dahi olarak kabul edilmiştir. resim hayatının başlangıcında izlenimciliği benimseyen rousseau, daha sonra sanatında üslup değiştirerek ard-izlenimci olmuştur.
    elbette ki ard-izlenimci olmak istediğinden resimlerini yapmamış, resimlerindeki tarz onu bu kategoriye sokmuştur. bu akımda; yapı, tasarım, simgesel anlam, erken modernlik, toplumsal bakış açısı gibi kavramlar ön plana çıkmıştır. bu akımın ressamları hedeflerini zamanla, burjuva zevk standartlarını bütünüyle reddetme noktasını götürmek istiyorlardı. bu yüzdendir ki ressamlar burjuva karşıtlıklarıyla tasarım ve yapı üzerine odaklanma ve doğayı taklit etme ya da ona değerler katmayı reddetmişlerdir. yani simgesel ve duygusal anlamı yakalamak uğruna düz renk alanları boyayarak, modelleme, uzamsal derinlik ve ışık etkilerine dayalı geleneksel ön kabulleri reddederek doğalcı tasarım üzerine odaklanmışlardır. bu akımın başlangıç ressamlarından olarak kabul edilen rousseau ise yaptığı uyuyan çingene, yılan oynatıcısı, rüya gibi eserleriyle de oldukça popüler olmuştur. (şahsım pierre-loti portresi ile bu ressamı tanımıştır)
    ölümünden bir yıl önce yaptığı ve kanımca en ilginç olan “des environs de paris” (the environs of paris) adlı yapıtı ise çok bilinmemesine rağmen, diğer yapıtlarından içerik ve biçim olarak çok da ayrı kalmamış, doğayı ve çevreyi değişik bir biçimde yorumladığını bir kez bizlere göstermiştir. boyutları 45*54 olan bu yağlı boya tablosu şuan “the detroit institute of arts”ta yer almaktadır.. hava koyudur, bulutlar gözümüze hoş gözükmez; sanki adeta insanın içini sıkar bu bulutlar, nehrin durgunluğu ve grisi bize fırtına öncesi sessizliği anımsatır, fabrika çalışır ve bulutları bir kez daha o gri renge boyar, binaların hemen hemen hepsi tek düzedir, öyle ki neredeyse cam sayıları bile aynıdır, çevredeki yeşillik ölü garip bir yeşilliktir, ruhumuzu hiç mi hiç açmaz. yani bu tablodaki her şey ressamın yarattığı ve bizim yorumladıklarımız yani izlemlediklerimizden ibarettir. ve bu yüzden resimde kendi içerisinde garip bir bütünlük oluşturmaktadır.
  • beğenilmemesini hiç anlamadığım ve pek sevdiğim fransız ressam.
    bir galeriyi gezerken hangi resim kendisinindir şak diye anlarsınız o derece vurucu ve kendine özgüdür resimleri. nazarımda bir miro, bir gauguin, bir matisse'dir. resimlerinin tekrar tekrar baktıran ve özellikle yeşillerinde çok çekici bir yanı vardır.
    post-empresyonizm için de enfes bir örnektir.
  • dış gerçekliği akademikleşmiş yanılsama teknikleriyle değil de, adeta “masum bir gözle” algılayıp betimlemeleri açısından sanatsal değer taşıyan ve 19. yüzyılın ikinci yarısında beliren "naif" resmin en onemli temsilcilerinden biridir.
  • naifliğiyle nam salmış, naif rousseau lakabını hak etmiş bir ressamdır. belki de haklıdır çünkü resimleri çocukça ve alabildiğine o masumiyeti içeren türden eserlerdir.
hesabın var mı? giriş yap