• ingiltere’den ender çıkan bestecilerden biri. ölümü ise hayli ilginç.
    geceleri sadece saat onbire kadar evden çıkmasına izin verilen besteci yağmurlu bir gecede eve daha geç dönünce eşi tarafından içeri alınmamış
    ve yağmur altında bekleyerek soğukalgınlığından ölmüş.
  • 1659-95 seneleri arasinda yasamis ingiliz besteci..hakkinda fazla bilgi olmasa da muzigi belki de zamanindaki diger tum bestecilerden daha cok yonlu ve genis kapsamlidir..biraktigi eserler arasinda kilise muziginden (harikulade yayli calgilar fantezileri), solo sarkilar (hem mustehcen, hem de inceleri), devlet olayları icin muzik, kilise icin ilahiler ve tiyatro icin buyuk bir grup eslik ve opera muzigi bulunmaktadir..
  • sanirim tum zamanlarin en buyuk bestecisi oldugu kanaatinde ilerlemekteyim. muzigi hem barok hem klasik hem de romantik. ayni anda hepsi birden, ustelik sessizce. bu askinlik halini ifade edememekteyim;

    "the poet wishes well to the divine genius of purcell and praises him that, whereas other musicians have given utterance to the moods of man's mind, he has, beyond that, uttered in notes the very make and species of man as created both in him and in all men generally." *
  • yalnızca dido's lament gibi mucizevi bir şeyi yarattığı için bile kendisine çok şey borçlu insanlık. barok ruhuna kattığı romantik, tekinsiz ve dipsiz bir derinlik var burada. ve evet, janet baker'dan dinlenmeli:

    http://www.youtube.com/…jcf-nyd_y3olttajrteevkhxck0
  • yorumlanışa karşı kırılgan, duygulanıma karşı keskin, sert ve şeffaf duran müziğiyle tarihte bir benzeri olmadığına inanıyorum. müziğinin kristalize zerafetinin dinleyene uzak durmaması özellikle şaşırtıcıdır. tavanda asılı ince işlenmiş bir kristal avizeden çok, masanın üzerindeki etimizi kesme ihtimali olan narin cam kırıklarının estetiği dersem, sanırım biraz olsun anlatabilirim..

    müziğinin manipulasyona açık kırılganlığı, yorumcuların üzerine büyük bir yük bindiriyor. kendinden sonraki (bugün daha bilinen) kuşaktan örnek verirsek; ne bach gibi yıkılması güç bir strüktür üzerine inşa edilmiş, ne de handel-vari itkisel bir coşkunun toparlayıcı görevi gördüğü bir müzik yapıyor. en ufak dikkatsizliğe tahammülü yok. purcell öncelikle sessizliği müzikten daha çok seviyor, hatta vardığı dramatik zirvelerde hep ona sığınıyor. nefes almak için bıraktığı boşluklar, müziğinin sessel yoğunlaşmasını engellerken, beklenmedik biçimde duygusal yüklemelerde bulunuyor. ses üzeri ses bindirerek dinleyicinin üzerine gitmek yerine, duygulanımların yeşerebilmesi için bizlere boş alanlar veriyor.

    süslemeleri kullanışı yine diğer tüm bestecilerden farklı şekilde cereyan ediyor. onları melodilerin üzerine eklemek yerine adeta oyarak işliyor. zaten camsı olan keskin melodiler böylece her süslemede giderek daha da kırılgan hale geliyorlar. bu vaziyetin oluşturduğu gerilim, boşluklarla birbirini tamamlıyor. mükemmel bir dengeye varıyor. bu hassas denge de hiçbir zaman tam bir karamsarlığa gömülmesini engelliyor.

    örneklemek için;

    (bize boşlukları en cömert biçimde bıraktığı eserlerinden biri: http://www.youtube.com/watch?v=4feshbcjpm8)
    (bastaki betonarme kromatik çıkışın üzerinde, tam ters yönde her süslemede kırılganlaşan camsı alto solo: http://www.youtube.com/watch?v=troxadefed4)
  • ingiltere'nin medar-i iftihari. ne kendinden once ne de sonra (tamam, benjamin britten de sukela, ama ossun) emsali gorulmemis ingiliz kompozitor.

    handel kendi oratoryolarindan biri olan jephthe'yi ilk dinleyisinden sonra kendisine william savage tarafindan yoneltilen "this movement, sir, reminds me of some of old purcell's music." (bu bolum, efendim, bana eski usta purcell'in bazi muziklerini andiriyor) yorumuna karsilik soyle buyurmustur:

    "o gott der teuffel! if purcell had lived, he would have composed better music than this."
    "ah seytanin tanrisi! eger purcell yasasaydi bundan daha iyi muzik bestelerdi."
  • purcell'in pek bilinmeyen, bilinmemelerinin sebebi de mustehcen ve kaba sozleri yuzunden kaydedilmeye cesaret edilemeyisleri olan, "catch" adi verilen kanonik meyhane sarkilari bir alemdir. kanon yapisinda, dort farkli ses icin yazilmis, birahanelerde meyhanelerde icki icerken hep bir agizdan sarhoslarin soyledigi ve dolayisi ile de sozlerinde her turlu muzirligin, mustehcen imalarin ve hatta tuvalet mizahinin bulundugu bu kisa sarkilarin oha falan etme katsayisi dusuk olan ufak bir kismi deller's consort tarafindan kayda alinmistir. bu muzir sarkilara ornek olarak "young john the gard'ner" ve "the miller's daughter riding to the fair", "sir walter enjoying his damsel one night" verilebilir.
  • dido and aeneas operası bu dünyada insanoğlunun ürettiği nadir güzelliklerden biridir.
  • kendisini geç keşfettiğim için kendime ne çok kızıyorum .
    oysaki en verimli çağında bu dünyadan gitmiş bu adamı, bir kere dinleyenin onu unutması mümkün değil .
    bazı müzikler, bazı besteler , bazı sesler vardır. bu dünyaya ait değildir . işte ben onun eserlerini ilk duyduğumdan beri öyle hissediyorum .
  • ingiltere'nin büyük umudu. ne yazk ki, çok genç ölmüştür.
hesabın var mı? giriş yap