• her aşk kendi orospusunu yaratır, diyerek destek verdiğim cümle. orospu kelimesinin kakofonik yankılarını bi yana bırakırsak hakikaten belli bi aşk değerinden sonra beyin, kalp ya da diğer uzuvlar yabancılaşır insana, ki bu yabancılaşma kadın ya da erkekte de farklılık gözetmez.

    sanmıyorum ki herkes ilk aşık olduğu kişiyle hayatını sürdürsün. yoköylebişi. insanlar geliyor, insanlar geçiyor ahir ömrümüzden, ki bunu okurken muhtemelen bu cümlenin argo benzeri geçiyor aklınızdan. hayır, düzeltmeye kalkmayacağım, öyle gerçekten. cinsiyet/cinsellik tabularını bi yana bırakırsak, geçen her aşk bi şeyleri delip de geçiyor. seksist bulmayın bu cümleyi rica ederim, kadın erkek ayrımı yok dedik en başta.

    bi noktadan sonra, ki kısaca eşik şiddeti diyeceğim bu noktaya, her kişi biraz kaybediyor kendini. biraz daha duygusuzlaşıyor, biraz daha eksilip kendini başkalarıyla tamamlamaya çalışıyor. orospu, sözlük anlamı dışında, onla bunla gönül eğlendiren, hormonlarını tatmin eden olarak alınırsa şayet, hepimizde biraz olan bi duygu bu. hepimiz orospuyuz minvalinde bi şi demiyorum, ama hepimizde eser miktarda var bundan.

    nasılsa aklınızdan geçiyor şimdi, hadordan diye, cevap vereyim: ey bunu okuyan kişi, hiç mi yapmadın dediklerimi? ilk aşk, ilk dokunuş, ilk .. neyse işte, her birini şu an birlikte olduğun kişiyle mi yaşadın? öyleyse, bundan sonrasını okumana gerek yok, önünde saygıyla eğiliyor ve perdeyi çekiyorum.

    gerçi, bunca cümleden sonra diyeceğim şey, hem biraz alakalı gibi, hem değil gibi...

    aşk bitimli bi şey. ki insan isterse aşık olabilir, bu iddia benim ve benim gibi düşünenler olduğu bu gece ispatlandı. istediğin zaman aşık oluyorsan, bu biraz da senin kafanda işte.

    derdimiz, kendimizi aşka adamak ise, buraya kadar okuduklarınızı unutun, delet ya rasulalallah deyin, devam edin, sevgiler efem.

    ama değilse... aşktan kaçmak değilse de diyeceğim, o sizi esir almadan, hadi o cümleyi söyleyelim beraber, tecavüz kaçınılmazsa zevk almaya bak, elinizden geleni yapın.

    şöyle de bi şi var, saçmalıyorum sanmayın, varöylebişi, makul miktarda beklerseniz, aşk geçiyor. cidden. gerekenler, sadece siz ve düşünecek kadar ayık miktarda olan kafanız.

    sadece onu düşünün. onu uyurken, uyumazken, yemek yerken, sevişirken-ki bu aşamayı apgıreyd kullanıcılara tavsiye ediyorum-, gülerken, ağlarken, acı çekerken düşünün. salak salak sırıtarak bakın çevrenize, kafanızda onunla cilveleştiğinizi asla belli etmeden. tutup bi simide beş milyon falan verin mesela. kızın arada, küsün, kavga edin, barışın. içinizden tabii. ona belli etmeyin hemen olanları. sessiz kalın, konuşurken ilgilenmez gibi yapın örneğin, oysa ki o an kafanızdaki medya pıleyırda kucak kucağa film seyrediyor olun.

    sonra bi gün uyanın. eğer her şey yolundaysa, yaklaşık bi hafta içinde bu aşkın nasıl geçtiğini anlamayacaksınız bile.

    eğer geçmediyse, önce üstünüzdeki geçmişten kalan kokuları arındırın önce. kaliteli bi orospu olun olacaksanız...

    şimdi tam da yeriyken, ağzımda cak cak sakızla, ayazda kalmış nefer orospusu sesiyle:

    - aşık mı oldun canım? bekle geçer.
  • 'aşık kadının erkeği için yapamayacağı şey yoktur'un amiyane ve şiirsel bir jargon kullanılarak söylenmiş hali. halbuki düz haline bakınız, magazin forever'a çıkmış banu alkan açıklaması gibi değil mi? hiç havalı değil. hatta kıroca. işte dil böyle cazibeli bir araç. kullanabilene.
  • elif safak'tan her bakire sokaklardaki bir orospunun sebebidir lafzi ile her ask bir orospu yaratir mottosunu topluyoruz. ortak paydalari parantezin disina alip sadelestirmeleri gerceklestirince ne kaliyor:
    her bakire bir askin sebebidir

    boylece ne tumden gelen ne de tume varan sahane bir ispat ile yazar cizer takiminin aslinda kollektif bir ruhla topluma her sevgilim bi kere versin ama karim bakire olsun mesajini gizlice yaymaya calistigini ortaya cikarmis oluyoruz.

    heyt be! bir de matematik ne ise yarar ki derler.
  • çok güzel bir saptama(ymış).
    tabi bunu direkt olarak kadınlar için düşünmemek lazım. aynı şey erkekler için de geçerlidir kanımca.
    hunharca yaşanan bir aşktan sonra kişiden geriye -bir de hüzünlü bitmişse eğer daha da feci- toz, toprak ve enkaz kalır.
    o kasvetli, naçar enkaz yeni mimarını bekler, çaresizce. yeniden ayağa kalkacağı -kaldırılacağı- günü bekler.
    her gelen yeni bir şey dener üzerinde. özellikle izin verir oynamalarına, kurcalamalarına.
    umudu vardır çünkü. buna kendisi de inanmaz ama, ayakta durabilmek için birazcık umuda ihtiyacı vardır.
    her yeni mimar değişik bir bina yapar ondan. ama o binalar ayakta durmaz, duramaz. er geç yıkılırlar.
    çünkü o enkazın derinliklerinde, taa en dibinde yatan ve onun aslı olan "temel" bambaşkadır ve diğerlerinin yaptıklarına uymaz.
    her çöküşte biraz daha dağılır parçaları sağa sola. biraz daha un ufak olur tuğlaları. gitgide azalır umutları.
    en sonunda da; kimsenin uğramadığı, içinde tinercilerin bile barınmak istemediği, bahçe duvarlarına köpeklerin işemeye tenezzül etmediği, çırılçıplak, sevimsiz, korkunç, aksi, ihtiyar, yalnız bir viraneye dönüşür.
    kan ağlayarak son nefesini verirken, yüzünde son bir tebessümün doğmasını sağlayan birşey vardır içinde.
    barındırdığı temel..
    hala oradadır, bütün mevcudiyeti hala onun üstündedir, ne o temelini, ne de temeli onu bırakmamıştır.

    okuduğumuzu anladık mı?
    kadının orospusu bir yere kadar ama, erkeğin orospusu dünyanın sonu demektir. o yüzden dikkatli olunmalıdır. derim.
    (bkz: kendimden biliyorum)
    not: cins ayrımcılığı yaptığımı zannedenin ağzına barack obama girsin!
  • "bir orospuyken azize, bir azizeyken bir orospu olursun. ve ancak asikken anlarsin arada bir fark olmadigini..."

    diye ahmet altan tarafindan da tanimlanmistir zamaninda.
  • ... aramaya inanıp hangi başlığa yazayım diye bir müddet gezindim.. lakin eski zamanların bu mottosunun şimdi yerinde yeller esmekte ( arada nihavend makamından sosyal tespitler de var okuyucu hemen uyandırayım).. bulduğum başlıkardan hiç biri yazacaklarıma ne kefil ne de veli olamadı. içerikle örtüşecek başlık bulamayınca ben de kendime bir başlık açayım dedim, oda yine kadim zamanlardan kalma sol frame'in anası temalı sosyal serzenişleri kulağıma getirdi, elim gitmedi. bende karşıma ilk çıkan başlığa yumuldum derinden. ha biraz ağırmı oldu, hakikaten oldu. hem de fazlasıyla.. ama hele bir anlatacaklarımı dinle de sonra belki de aşk gerçekten bir orospu yaratır dersin...

    derler ki nerden bakarsan öyle görürsün.sen ordan bakarken aşkı için orospuluk bile yapan kadını görürsün, ben ise sen uyurken sevgilinin tüm eşyalarını karıştırıp tüm anılarını tüm hatıralarını toplayıp çöpe atan bir kadın görürüm ( görmeyi bırak yaşamışlığım bile var)..

    normal bir zamanda olsa yıllardır biriktirdiğin, atmaya kıyamadığın, bir dönem senin hayatında olmuş ama şimdi görüş-e-mediğin arkadaşlarından sana kalan eşyaları hatıraları değerleri, sana geçmişi ufak bir gülümseyişle hatırlatan resimleri toplayıp atan insana verilecek cevap en kibar manasyla orospu çocuğu gösterilecek tepki en hafifinden kafaya tekme olacaktır..

    velev ki bu hareketi yapan sevgilin ise, velev ki savunmasını 'aşkımdan sevgimden attım, seni çok kıskandım' şeklinde vermişse, ve tüm bunları aşka bağlıyorsa, bil ki okuyucu yapabileceğin hiç bir şey yoktur ; her aşk bir orospu yaratır demekten başka
  • biten her aşkla, acıyı, bitişi kanıksamak ve aşkın orospusu olmak anlamına gelen cümle.
  • doğru söz. çok doğru. güzel de bir örneğim mevcut. karadeniz'in bir sahil kasabasında askerliğimi sürdürürken birlikte zaman geçirdiğimiz dört kişilik bir ekibimiz vardı; üç asteğmen ve bir üsteğmenden oluşan. üsteğmenimiz de kıt'a tabibi, düzgün tipli bir arkadaş. zamanında gata'ya başlamadan önce askeri lisenin son yılında bir kızı çok sevmiş. fotoğrafını falan da göstermişti hatta, hoş bir kızdı belli ki. elbette onun gözüyle göremeyeceğimiz özellikleri mevcuttu ve dahası kendisine yana yakıla aşık bu arkadaşı harbiyeli adayı olduğu sırada yüzüstü bırakmış, bizim çocuk gata'yı kazandığına bile sevinememiş. ama o günden sonra 18 yaşıyla birlikte kadınlara bakışı da değişmiş, her çiçekten bal almaya adeta ant içmiş, öyle de devam ediyordu.

    bir gün komutanlar tarafından birliği denetlemeye gelen heyeti "gece gezmesi"ne çıkarmakla görevlendirildik. malum bu tip pis işler de küçük rütbelilere verilir, biz de ifa ettik. doğu karadeniz'deki "gece gezmesi"nin anlamı da malum. bir mekana gittik, komutanlar kendilerine bir şeyler beğendiler, çağırttık falan neyse gelenlerden biri de bizim doktora kilitlendi. ukraynalı bir hatundu ki ona kim orospu dese itirazı olmazdı, bu da pek bir farklılık ifade etmezdi doğrusu. yalnız o hatun bir dakika sonunda bize dönüp doktoru işaret ederek "bu argadaj cok orospu bagıyor, cok fena" dedi. bildiğimiz birşey olmasına rağmen bunu ukraynalı bir hayat kadının bir dakika içinde farketmiş olması karşısında gülmekten kopmuştuk.

    ha doktor sonrasında hatunla bir şey yapmadığını falan iddia etmişti de evinde duvardaki koca kırmızı lekeyi gördüğümüzde testideki gürcü şaraplarından birinin nereye kullanıldığını anlamıştık. ve tabii ukraynalı da doktor da hayatlarına kendi kulvarlarında ama çok benzer şekillerde devam ettiler.
  • "her orospu bir aşk yaratır" muhtemelindeki sözdür.
    (bkz: mel)
    (bkz: emel)
    (bkz: temel)
    (bkz: muhtemel)
hesabın var mı? giriş yap