• ‘her kadın’ diyerek genellemenin çok yanlış olduğunu düşünüyorum çünkü ‘her kadın’ için böyle bir durum söz konusu değil. ‘duygusal olarak takıntılı kalmak’ da sadece kadın için geçerli değil.
  • yabancı bir dizide bununla alakalı bir sahne vardı;
    kadın ve erkek sevişirken kadının ağzından eski sevgilisinin ismi dökülüyor. adam bozuluyor haliyle, sonra kadından net açıklama geliyor:
    ne yani onunla sevişirken seni mi sayıklasaydım? bunu mu isterdin?
  • duygusal takıntının bilimsel açıklamasını oytun erbaş'ın "aşk ve bağlanmanın nörobiyolojisi" adlı sunumunda aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz. insanı anlamak için çok önemli bilgiler veriyor. sunum zaten genel olarak bende aydınlanma yarattığı için herkese vakit yaratıp izlemesini öneririm.

    aşk ve obsesyon
  • ve benim hayatımda unutamadığım bir kadın olmaması.
  • unutamadığı kişi değildir, yaşanan anlardır. ayrıca üzgünüm beyler ama bu bir kişiyle sınırlı olmayıp her zaman iyi şeylerden dolayı hatırlanmaz.
  • kezbansa doğrudur yoksa unutup önüne bakar
  • unutmaz bu kadinlar sadece bir sonrakine yalan soyler.
  • var olan bir gerçektir. konuyu anlamak ve detaylıca incelemek için ise: (bkz: hipergami)

    insan değişik bir canlı. hayvanlarda türünü daha sağlıklı ve üstün genlerle devam ettirmeye yarayan belli seçim kriterleri olmasının aksine insanların kriterleri çok farklı olabiliyor. hatta farklı zaman ve ruh hallerinde bile aynı kişinin çok değişik kriterleri kovaladığı oluyor.

    bu unutamama konusunda zamanı gelince tahtı başkasına bırakmak, gençken çok olası bir durum. yaşanmışlık ve katılımcı sayısı arttıkça çıtanın yükseğe çekilmesi ihtimali artıyor çünkü. her şey bittiğinde o kişi saplantı haline getirilirse çıta daha yükseğe çekilemiyor. unutulmayan* da o kişi oluyor.

    bunun en sık görülen şeklinde taraflar yanlış algılarla karşısındaki insanın gerçek seviyesini daha düşükmüş gibi görüp alternatiflere yöneliyorlar. bazen de yine yanlış algı ile ilişki dışından birilerinin çıtayı daha yükseğe çektiği sanılabiliyor. erkekler, bu durumda kaçamak yapma (tamam masumlaştırmayayım, aldatma) yanlışına düşse de kadınlar direkt köprüleri yakıyorlar. sonra algılar düzeldiğinde her şey için çok geç oluyor. al sana takıntı; al sana unutulmayan, taht sahibi erkek.

    yazının bundan sonraki kısmı tamamen şahsi yaşanmışlıklarım olduğu için durumu olmayanlar okumayı burada bırakabilirler. hayatımda birkaç kere bu tür olaylar başıma geldi. ben geçmişimi yazınca eleştirenler oluyor ama burada isim vermeden konuyla ilgili bilgi veriyoruz. o yüzden anlatacağım. ilk kez lisede resmen yüze göze konan sinek gibi rahatsızlık veren bir kız vardı. bana sürekli kur yapıyor , sevimli görünmeye çalışıyor ama bir türlü insan gibi açılmıyordu. ben de haliyle kendimi daha beter çektim. yıllar sonra arkadaş gibi yazıştığımızda anlattığına göre kız, iyi bir üniversite kazanıp özellikle benim adımda birisiyle sevgili olmuş. saplantı haline getirmemesine onun adına sevinmiştim.

    bir diğeri üniversite zamanı sevgili olduğum kızdı. tartışmalarda defalarca "ben seni gözümde fazla büyütmüşüm" dediği halde aslında hep orada kalmışım. bunu ayrılıktan 5-6 yıl sonra sahte facebook hesabından bana gelen bir mesajla anladım. ilk önce kim olduğunu sormuştum o da -bilerek veya bilmeyerek- verdiği cevaplarda kendisini belli etti. ben o olduğunu anlayınca şaşırdı. numaramı isteyip aradı. güzel de kızdı*. kimseyle yapamadığını, bir ilişkiye başlasa bile aklına geldiğimi ve ilişkisini öylece bitirdiğini söyledi. biraz da genel hayat konularını konuşup kapattık.

    yine ilk anlattığım kişi gibi birisi üniversitede oldu. msn'den birisini eklerken yanlış yazıp beni eklemesiyle** tanışmıştık. sevgilisi de vardı ama bizim konuşmalarımız zaten sanal arkadaşlık boyutunda ve sadece havadan sudan konuşmalar olduğu için 2 yıl kadar normal konuştuk. ilişkisi -yaşına göre- çok eskiydi* ama pek iyi gitmiyordu. onun deyimiyle artık alışkanlığa dönmüştü. yalnız zaman zaman "bana değer vermiyor musun?" türünde şeyler söyleyip tribe giriyordu. sevgilisi olan ve normal muhabbet edilen bir kıza ne denir ki?

    mezun olacağım sene okuldayken sanki birisi bana bakıyormuş gibi hissetmeye başladım. birkaç kere de bana bakan birisini* gördüm. gözü dalan birisidir diye düşünüp hiç oralı olmadım. derken okulun son dönemine girilirken tatilde denk gelip 1 belki 2 yıl sonra ilk kez yazıştık. meğer ben paranoya yapmamışım, beni izleyen biri varmış. kız, benim okuduğum okulu kazanmış hatta aynı fakültedeymişiz. defalarca konuşmayı düşünüp cesaret edememiş. sevgilisiyle tanıştırmayı bile düşünmüş. okul dışında beni takip de etmiş. bunları öğrenince o son dönem okulda olduğum sürelerde tedirgin tedirgin durdum hep. çünkü gelirse ne yapacağımı veya ne diyeceğimi bilmiyordum. neyse ki öyle bir şey olmadan okulu bitirdik. facebook'ta arkadaştık ve aradan geçen 3 yılın ardından yine bana yazmaya başladı. laf arasında okulu bitirdiğini, sevgilisinden ayrıldığını ve benimle olmak istediğini söyledi. yetmedi bir süre sonra da benim olduğum şehirde yapılan bir organizasyona iki bilet aldığını, birkaç gün sonra bana geleceğini söyledi. kaba bir şekilde reddedip hiçbir şekilde istemediğimi söyleyerek kurtuldum. bu iki olayda sevgililik bile olmadığı ve sadece platonik aşk olduğu halde etkinin ne kadar büyük olduğunu görebilirsiniz. işte bu tam olarak bir saplantı oluyor.

    geçmişte yaşanan aşkların yoğun ve samimi olması, unutulamayan erkek** kavramını mümkün kılsa da günümüzdeki yapmacık çıkar ilişkilerinde bu kişilerin sayısının oldukça düşük olduğunu düşünüyorum. hatta muhtemelen erkeklerin unutamaması bile oldukça düşük sayıdadır. çünkü etrafta sayısız uyaran, sayısız aday var. birilerine karşı yoğun duygular besleyemiyoruz. beslesek bile eskilerin ömürlük aşklarından olmuyor bu. maksimum 3-5 sene sonra iki taraf da bambaşka bir hayat kurmuş ve mutlu bir şekilde yaşıyor oluyor.
  • unutamazsa ciddi bir sorundur.
    ondan sonra hayatına giren kişilerle ilgili problemler yaşar, beklentileri karışır, mutlu olamayabilir.
hesabın var mı? giriş yap