• salzburgun mozarttan sonra çıkardığı en büyük adam derler onun için.. ben de derim ki kendisi gelmiş geçmiş en egosantrik, egzantrik ve bilhassa karizmatik orkestra şefidir.. furtwanglerden devraldığı berliner philharmonikeri dünyanın en iyi orkestrası yapmıştır kendi zamanında.. karajanda olup da furtwanglerde olmayan şey (saç dışında y.n.) aslında klasik müzik ürünlerinin geniş halk kitleleri için tekrar çalındığı, üretildiği ve pazarlandığı yeni çağda talep edilen "star" orkestra şefi özelliğidir.. bu kavram içeriğinde "pozörlüğü" de barındırdığı için karajan parsayı toplamıştır 60lardan 80lere kadar: la scalada maria callasla çalışmış (ne çift ama!), metropolitanda ve uzun dönem sanat yönetmenliğini yaptığı salzburg festivalinde unutulmaz konserler vermiştir.. ayrıca fransız yönetmen henri-georges clouzot ile beraber birkaç konser filmi çekmişlerdir.. işte bu filmlerde kameralar simsiyah spor giyimli, gözleri kapalı ve trans halinde orkestrasını yöneten karajan imajını beyinlere kazımıştır.. berliner philharmoniker denince artık sadece karajan akla gelmektedir o dönemlerde.. o kadar ki berlindeki yeni orkestra binasını dizayn eden hans scharoun binanın merkezine konserlerde orkestra şefinin durduğu yeri oturtmuştur.. ona gıcık olanlar sonraları bu binaya "karajanın sirki" diyeceklerdir komik olduklarını zannederek.. müzik adamlığının dışında bir stara yakışır şekilde yaşamaktadır ayrıca: genç ve güzel bir eşi, avusturyada ultramodern bir çiftlik evi, formula 1 sürüş tekniklerini çalıştığı hızlı spor arabaları, motorsikletleri, ve aynı zamanda pilotluğunu yaptığı bir jet uçağı vardır.. görüldüğü üzere hazret hızlı yaşamıştır ama buna rağmen genç ölmemiştir.. yaşadığı tek ciddi kaza hayatının son dönemlerinde evinin çatısını onarırken -kem gözler yüzünden olsa gerek- düştüğü ve kendisini birkaç kez bıçakaltına yatmak zorunda bırakan olaydır.. fakat ne yazık ki 81 yaşındayken doğduğu yer olan salzburgta kalp yetmezliğinden beethovena komşu olmuştur yukarılarda bir yerlerde.. son söz olarak bence bu ikilinin birer posteri okullardaki bütün müzik odalarına konulmalıdır, malum hala imaj çağındayız..
  • kendisi çalışmalar esnasında gayet güzel çalınırken orkestrayı susturup bir kemancıya akordunun bozuk olduğunu soyleyecek kadar kulağa sahip biridir..
  • herbert von karajan. berlin flarmoniyi, viyana devlet operasını ve la scalayı aynı anda yönetebilecek kadar yetenekli bir şefti
  • hikmet simsek'in, pazar konseri programi vasitasiyla turkiye'de genis kitlelere tanittigi, muzik adami. 1908 yilinda (mozart'in da dogdugu yer olan) salzburg'da dogmus ve 1989'da yine ayni kentte olmustur. viyana muzik akademisi'ni bitiren karajan, 1950'lerden 1970'lere kadar avrupa'da bircok buyuk orkestrayi -hatta bizzat kendisi icin kurulan londra filarmoni orkestrasi'ni- yonettigi icin "avrupa'nin genel muzik direktoru" diye anilmistir.
  • şimdi bana sorsalar, "y.b., karajan'ın müzikal yeteneklerini mi istersin, saç stilini mi?" diye, tereddüt etmeden "saç stilini" diye cevabı yapıştırırım. nedenini inceleyelim:
    "verin coşkuyu gençler" tribi;
    http://media-2.web.britannica.com/…004-a78b4b96.jpg
    baba dayamış stili bu fotoğrafta;
    http://farm3.static.flickr.com/…1514_3a4ac23172.jpg
    bu da sözün bittiği yerdir;
    http://www.1000recordings.com/…ler-gustav-527-l.jpg
  • bir muzigi bir sefin nasil degistirebileceginin en buyuk kanitlarindan biridir karajan. kafasinin icindeki hayal dunyasinin kusursuzlugu, bircok eserde farkini ortaya koymasini sagliyor. mozart'in 40. senfonisinin prova kaydini dinleyebilenler, benim burada yazabildiklerimin ne kadar yetersiz oldugunu anlayabileceklerdir.

    cogu icin orkestranin onunde "cubuk" sallayan kisi, klasik muzik denen seyin, en kucuk bolumunun, ya da tek bir parcanin bile sonsuz yoruma acik olabilecegini gosteren en onemli figur aslinda. binlerce ses, sonsuz kombinasyonlar, ve hepsini yaratan bestecinin yerinde bir sef.

    karajan cok mu abartilmis diye dusunenler her zaman olacaktir, zaman zaman bu grubun icine dahil olmusumdur-belki bach ve stokowski hayranligim yuzunden, ayrica kisiliginin de konusulmaya deger bir onemli bir ozelligi oldugundan(nazi partisi uyeligi, sertligi, disiplini)- ama karajanin dunyasina girdikce sizi teslim aliyor ve yapabileceginiz fazla bir sey yok. keyfini cikartmak ve vermek istedigi hisleri ve butunlugu anlayabilmek belki de dinleyiciye dusen.

    emi 100. dogumgunu icin, 88 cdlik orkestra ve 72 cdlik opera&koral kayitlarini iceren iki koleksiyon ve 100 best karajan albumlerini piyasaya surdu. belki de klasik muzige baslamak isteyenler icin cok buyuk bir firsattir bu; cunku tek tek bestecileri ogrenmeye calismaktansa, en iyi eserler koleksiyonlarindan ya da en iyi seflerin kayitlarindan baslamak isi hayli hizlandiracaktir ve ayni zamanda dinleyiciye de buyuk keyif verecektir.
  • https://www.classicstoday.com/…rsial-set-revisited/
    ===============
    herbert von karajan was once the high-holy name in classical music. so much so it was inevitable that the historical pendulum would swing the other way. and so he became something of an outcast among the self-declared cognoscenti. when customers asked for karajan at the tower records store ı worked at, we subtly sneered: “karajan in whichever-composer? pooh-pooh. tut-tut!” his seminal 1960s beethoven cycle might have been given a grudging exemption, ditto a bit of late bruckner and an opera or two. but not a whole lot else. and certainly not the later beethoven recordings.

    but the nature of pendulums is that, eventually, they slow down and come back to the neutral zone. this allows us, for example, to look again at karajan’s oft-overlooked 1970s cycle of beethoven symphonies, right between the revered first berlin cycle and the reviled digital cycle from the ’80s. and it’s quite a surprise what obvious qualities it showcases to unbiased ears. ıf karajan’s 1963 set of beethoven symphony recordings is generally hailed as karajan’s best beethoven cycle, karajan-’77 might in some ways be the better karajan-beethoven cycle—namely because it is more typical of karajan and what he had achieved with the berlin philharmonic in the many years it was his orchestra. ın the same way, the [also underrated] 1980s cycle might [but need not] be considered as the exaggerated characteristic of everything that was questionable about karajan’s particular approach—a trend toward homogeneity gone wrong, with edges first overstated, then smoothed over, and captured in sound worse than either of the predecessors.

    perhaps we are not quite ready to vindicate the ’80s cycle yet, but a defense of the ’70s cycle is easy. the performances sound great and are totally assured and rock solid. the orchestra follows karajan with staggering ease. this sometimes makes them seem less abrasive or riveting or aggressive than the rigorous interpretation and chosen fast tempos might otherwise warrant. but then they are also that: riveting and driven with energy that suggests that karajan was actually quite ahead of his time.

    you have to look far into the hıp-influenced future to find a finale of the first symphony that is obviously more stirring. or listen to the eroica. even accounting for the missing exposition repeat, this is his fastest on disc. perhaps inadvertently karajan comes close to beethoven’s metronome markings. ın fact, karajan makes frans brüggen sound like daniel barenboim (and barenboim like wilhelm furtwängler), in comparison. that’s not a qualitative dismissal—brüggen’s set is very fine and barenboim’s is absolutely fantastic—if you want dark veneer, old-world beethoven. ıt’s just surprising how far away karajan is from this approach. and compared to contemporaneous cycles of haitink ı (lpo), jochum ııı (lso), solti ı (chicago), or even maazel ı (cleveland), you get a rush of adrenaline with karajan and a tempered dose of polite beauty or, at best, exciting but brash insensitivity (solti) from the others.

    fast forward to the seventh, if you don’t believe me: ıt’s one for the ages. karajan whips up amazing energy and weight in the presto and then propels us right into the allegro con brio with amazing verve. some will prefer the rawer energy of his 1962 ninth, but the much better sound-quality makes up for a lot here. even if you have listened to modern versions of these symphonies, say by osmo vänskä or paavo järvi, you will still feel tickled by old herbie.

    all of this is true about any of the re-releases of this set. what makes this one special? first of all, beware: unlike many similarly re-issued classic sets, this does not contain regular cds and a blu-ray but only two blu-ray discs. the kicker here is presumably the dolby atmos 5.1 lpcm surround sound, but alas, ı listen in stereo. and comparing the dedicated stereo blu-ray audio vs. the red book cds, the former mix is notably more subtle and warmer whereas the latter is more direct, slightly more hard-edged and therefore superficially more impressive, if presumably not in the long run. for friends of stereo, especially now that manufacturing of serious blu-ray pure-audio players with dedicated stereo outputs has ceased, the cd version(s) should do. multi-channel mavens will want to go for the blu-ray set. and both sets of music-lovers should re-acquaint themselves with karajan’s ’70s beethoven in one way or another.
    ===============

    karajan çok tartisilan bir sef. beethoven kayitlari da haliyle cok tartisildi, tartisiliyor. 4
    adet studyo ses kaydi + 2 adet goruntu kayit turu hazirlamis bir sefin kayitlarinin tartisilmamasi zaten pek imkan dahilinde degil.

    bu tartismalarda dikkatimi ceken bir husus var: hem olumlu hem olumsuz yonde çok guçlu bir dil kullanilmasi. sanirim klasik muzik tarihinin en spekulatif isimlerinden birisi hakkinda konusulurken sivri / guçlu bir dil kullanilmasina cok da sasmamak lazim.

    ancak bu kadar guçlu bir dil hakaniyetli bir elestiri getirilmesinin de, bence, oldukça onune geciyor. siradan bir kayit yere goge sigdirilamazken dikkate sayan bir kayit yerin dibine sokuluyor. bundan maalesef nasiplenmis bir kayit da yukaridaki yaziya konu olmus 1975-77 beethoven 9 senfoni kayit turu.

    karajan'in philarmonia turuna asina degilim. ote yandan klasik muzik dinlemeye orkestra muzigiyle, orkestra muzigine de mozart'in son senfonileri, çaykovski, brahms ve herseyden ote beethoven senfonileriyle basladim. beethoven senfonileriyle ilk irtibatim da karajan'in 1982-84 turu vesilesiyle oldu.

    muzikle yeni tanismanin acemiligi, karajan'in genele nazaran daha enerjik yorumlari, orkestradan elde ettigi tininin cezbediciligi vb. etmenler nedeniyle bu turla bayag zaman gecirdim. aradan gecen ceyrek asirdan sonra tabii ki ona alternatif cok fazla kayit ve hatta cok daha farkli tarzlar gundeme geldi ve onlar da kendilerince cezbedici oldular. simdilerde paavo jarvi'nin turunu da buyuk bir zevkle dinliyorum.

    ote yandan karajan'a donecek olursak: kendisinin 'eski okul' beethoven yorumculari icerisinde çok ayricalikli bir yerde oldugunu dusunuyorum. bu onermeyi yaparken kendi muzik zevklerime iliskin bir iki noktaya deginmem gerekiyor ki hangi zevk / beklentiler isiginda bu yorumu yaptigim daha iyi anlasilsin:

    bir klasik cag senfonisi/yapiti dinlerken, istisnai durumlar haricinde kimi beklentilerim var:

    yapit aceleye getirilmeden yonetilsin.
    orkestra tinisi dolgun olsun
    tekrarlar gozetilsin
    ritmik hissiyat yeri geldiginde once cikabilsin
    tempo dalgalanmasin, cidden basim donuyor
    agdali, romantize, 'derin' yorumlar benden uzak olsun
    vb.

    karajan bu beklentilerimi onemli olcude karsiliyor. oncekilerden ornegin toscanini buna yaklasiyor ama onu biraz dort kose duyuyorum. furtwangler hic benlik degil, muzikal cumleleri cok egip bukuyor. coriolan uverturu gibi bir parcada muhtesem olabilir ama klasik formlarin on plana ciktigi/muzigin omurgasini teskil ettigi senfonik yapitlarda bu tip egmeli bukmeli yorumlar beni yoruyor. furtwangler'in, ornegin, 9. senfoni kayitlarini nasil olup da bu kadar sevkle dinleyebiliyor insanlar, anlamiyorum. keza 6. senfoninin 2. bolumunun bir andante oldugunun farkinda mi bu kayitlari severek dinleyenler? 5. senfoninin ilk bolumundeki '... con brio'yu furtwangler'de, yahut klemperer'de duyabiliyor musunuz? ben duyamiyorum.

    konunun dogrudan hizla alakasi yok. cok hizli bir gardiner'da da muzigi kaciriyorum. enerjik degil aceleci, dekleratif degil ciglik cigliga. yine benlik degil.

    karajan benim icin bu kavramalari optimum bir dengede dinleyiciye sunuyor. altini cizmek istiyorum: her kaydinda yahut her temsilinde degil. yani 1963 beethoven 9 senfoni kaydini dinleyip 'ama ben bundan daha dinamik, daha akici kayitlar biliyorum' demeyin, ben de biliyorum. yahut 1982-84 turunu dinleyip 'ama bu ses bir klasik cag bestecisi icin cok buyuk, cok agdali' demeyiniz, evet oyle.

    ama bu 75-77 turu, nedense goz ardi edilen, neredeyse unutulan bu turda, bu (benim aradigim) niteliklerin hemen hepsini en uygun bir kombinasyonla bulabiliyorum. ve bu kayit turunu elestirenlerin, hakkinda agir konusanlarin tam olarak derdinin ne oldugunu anlamiyorum.

    karajan'in, evet, yapitlarin formlarina pek saygisi yok. kafasina gore kimi tekrarlari gozetir, kimilerini es geçer ve bu kayitlarindan kayitlarina farklilik gosterir. 5. senfoni ilk bolumundeki tekrari her kaydinda gozetir (gozetmeyen var mi? nikisch'in kaydi hariç, onu zaten saymayin, o zaman tekrar gozeteni dovuyorlardi, plagin bir yuzune 4 dakika muzik sigarken bir de tekrar mi gozetilirmis!) ayni senfoninin finalindeki tekrari hicbir zaman gozetmez. 1. senfoninin ilk bolumundeki tekrari 1963te gozetir, 1977de gozetmez, 1984de ses kaydinda gozetir, goruntu kaydinda gozetmez vb. ornekler cok arttirilabilir.

    orkestrasi her zaman genisletilmistir. ikiser adet olan uflemeliler hemen her zaman 4er tane kullanilir. yayli grubu bunu dengeleyecek sekilde genisletilmistir. orkestra yaklasik 90 kisidir, haliyle ses buyuktur.

    ama hantal degildir. dinamigi vardir. biraz 'dev adimlari'yla hareket eder yer yer ama ritmini, temposunu, enerjisini kaybetmez.

    gunumuz kulaklarina tuhaf gelebilecek bir legatosu vardir ama ben kendi adima bunu seviyorum.

    bir kayit elestirisinde en kolaylikla on plana cikarilan niteliklerden birisi tempodur. bunun nedeni sanirim asikar: hem bir yazida ifade edilmesi gorece kolay, hem de oyle ya da boyle olculebilen bir nicelik.

    yukaridaki metinde alti cizilecek cok satir goruyorum. bir tanesi:

    "... fast tempos ... are ... riveting and driven with energy that suggests that karajan was actually quite ahead of his time."

    claudio abbado berlin filarmoni ile yaptigi beethoven senfonileri turunu bir roportaj esnasinda tanitirken 8. senfoninin finalinden ornek verir ve mealen "... bu tempolar beethoven'in istedigi asil tempolardir, bizden once (sanirim 'ben' demek istiyor) bu tempoda calanlar yoktu."

    hemen bakiyoruz:

    karajan 1975-77 beethoven 9 senfoni turu 8. senfoni final:

    https://www.deutschegrammophon.com/en/cat/0735557 6:31

    abbado 2001 https://www.deutschegrammophon.com/en/cat/4775864 7:12

    :) burada iki meshur sef arasinda sidik yaristirmiyorum. ve bir dinleyici olarak sureden ziyade onu nasil doldurdugunuzun onemli oldugunun da fazlasiyla farkindayim.

    abbado'nun kayit turunun goruntu versiyonunu seyretmis ve elimden geldigi kadar zevk almis birisiyim. ancak basinda oldugu orkestranin tarihindeki en unlu sefin yaptigi bir kayit turundaki bir surelemeden habersiz bicimde, tabirimi mazur gorun ancak daha uygun bir ifade bulamiyorum, atip tutmasini cok komik buluyorum. hayir, ondan once o tempolari asmis bir sef vardi: karajan. tabii karajan her beethoven 8. senfoni kaydinda bu kadar seri degildi ama en az bir kaydinda boyle oldugunu burada gorebiliyoruz.

    bu vesileyle album kunyesinde gorebileceginiz ifadenin de altini cizmek istiyorum:

    (new, revised version based on rome recordings 2001)

    zira abbado bu senfonileri 2000'de sanirim (kleine) philharmoni'de kaydetmisti ancak 9. senfoni hariç sonuctan memnun kalmamisti. sonrasinda ayni yapitlari sadece bir iki aylik surec icerisinde tekrar kaydetti, bu sefer konser temsillerinde ve roma'da. bu ikinci kayitlarin surumunu uygun gordu, ilk kayitlar piyasadan cekildi ve bunlar piyasaya surdu.

    "eheheh beceremedi hehehe" demiyorum. olay pek ilginç o yuzden aktariyorum.

    karajan'la ilgili beni en cok sasirtan iddialardan / elestirilerden birisi onun genel olarak yavas bir sef olmasidir. kimi yapitlarda sira disi yavaslikta yonettigi dogrudur orn. klasik cag senfonilerinin menuetlerini genele nazaran bazen çok yavas yonetir. gerci ben bunlarda sectigi tempolardan cok ender durumlarda rahatsiz olmusumdur ama olsun.

    ote yandan beethoven, çaykovski gibi bestecilerdeki tempolarini hep skalanin dinamik tarafinda gormusumdur. gorece yavas oldugu anlarda da (çaykovski 5. senfoni 2. bolum) o sureyi harika doldurur. insanin adeta 'bitmesin' diyesi gelir.

    tempo konusunda son zamanlarda yavasladigi, ayagini surumeye basladigi gibi genellemeler de genelde uzaktan ufurenlerin bos lakirdilaridir: mozart requiem, beethoven missa solemnis vs. nice yapitta karajan yavaslamak degil aksine kademeli olarak hizlanmistir (kademeli = bircok yapiti 60lar 70ler ve 80lerde olmak uzere toplam uc kere kaydettiginden ve her kayitta bir oncekinden, kimi orneklerde, daha hizli oldugundan)

    "you have to look far into the hıp-influenced future to find a finale of the first symphony that is obviously more stirring."

    çok hakli. bu ilk donem senfonilerini (n.1 n.2) gerçek bir klasik hissiyatla kaydeden kaç sef vardi o zaman? ama esas tespit akabinde geliyor:

    "... or listen to the eroica. even accounting for the missing exposition repeat, this is his fastest on disc." evet! ne nihayet birileri bu kabak gibi ortada duran verilere dikkat etmeye baslamis. ilk bolumdeki tekrar alinmaksizin bu devasa yapiti karajan 46 dakikada bitiriyor. ve bu sureleme size uzun geliyorsa bunun tek bir nedeni 2. bolumu gercek bir adagio ve agdali bir cenaze marsi olarak yonetmesi. ote yandan bu bolumde aldigi sureyi muhtesem dolduruyor. bana malum en iyi 3. senfoni 2. bolumu karajan'inkidir.

    "perhaps inadvertently karajan comes close to beethoven’s metronome markings. ın fact, karajan makes frans brüggen sound like daniel barenboim (and barenboim like wilhelm furtwängler), in comparison. "

    muhtesem! gercekten muhtesem bir tespit! evet, o 'hiz'lariyla ovunulen otantikleri, ornegin bruggen'i (ki haydn'inini, beethoven'ini zevkle dinliyorum) hic aratmayacak (hatta bence birkaç gomlek ustune cikacak) bir kayit yapmistir 1977'de. ve yazarin dedigi gibi eroica'yi karajan'dan dinledikten sonra bruggen barenboim gibi tinlar. barenboim de furtwangler gibi. ayagina tutkal surulmus gibi ilerlemeye calisan bir topluluk gibi kalir hepsi berlin filarmoni'nin kanatlanan muzigi yaninda.

    "that’s not a qualitative dismissal—brüggen’s set is very fine and barenboim’s is absolutely fantastic—if you want dark veneer, old-world beethoven."

    ve en onemli noktaya geldik, tempodan vs. cok daha onemli olan yaklasim hususu: bu yorumcularin beethoven'i eski yahut karanlik tinlarlar. onlarda bir klasik çag bestecisinin muzigine bol gelen bir drama anlayisi vardir. karajan dramatik anlari asla iskalamaz, yeri geldiginde rubatosunu yapar ama genel yorum yaklasimi hep temponun korunmasi, legeto yollu bir akicilik, onemli bir berraklik ve bir klasik çag bestecisine ozgu (olmasi gereken) bir aydinlik, bir ucariliktir. bu nitelikleri o devir seflerinde karajan disinda birisinde ben bulamiyorum.

    " ıt’s just surprising how far away karajan is from this approach" yukarida dedigimiz.

    "... and compared to contemporaneous cycles of haitink ı (lpo), jochum ııı (lso), solti ı (chicago), or even maazel ı (cleveland), you get a rush of adrenaline with karajan and a tempered dose of polite beauty ..."

    "... rush of adrenaline..." hem de nasil. yazarin kendisi zaten 7. senfoniyi ornek vermis. su anda dinlemekteyim ve beni tekrar mest etmekte. yapitin acilisini nasil da ayagini surumeden yonettigi, orkestra sesinin netligi, genel tini guzelligi, uflemelilerin birer konçerto solistiymisçesine virtuoziteleri, ritm hissiyati (serimin basinda ana temanin tum orkestra tarafindan sunulusunda trompet ve timpanileri kendisi dahil kimse bu sekilde kullanmamistir)

    bu niteliklerin her senfoni ve neredeyse her bolume yansidigi goz onune alinacak olursa bu kayit turunun tum kayit turlari arasinda tavsiye edilecekler listesine ilk 5te girmesi gerekir diye dusunuyorum. ve yazarin verdigi kayit/yorum 10 uzerinden 9'ar puanlamasina katiliyorum.

    iyi dinlemeler. https://open.spotify.com/…um/1o5wk7l3rhfqjmtjdnkjbl
  • butun senfonilerin ses kaydini yaptigi 7 besteci vardir :

    ludwig van beethoven
    johannes brahms
    anton bruckner
    felix mendelssohn bartholdy
    robert schumann
    piyotr ilyiç çaykovski

    ve

    franz schubert.

    adi gecen 7 besteciden ilk 2si haric diger 5inin tum senfonileri icin 1 kayit turu hazirlamisken ludwig van beethoven senfonileri icin 2si goruntu olmak uzere toplam 6, johannes brahms senfonileri icin ise yine 2si goruntu olmak uzere toplam 5 kayit turu hazirlamistir.

    ludwig van beethoven senfonileri icin yaptigi ses kayitlari 1950'den 1990'a kadar her 10 yila 1 tane dusecek sekilde kaydedilmistir. 1950'lerdeki tur philharmonia orkestrası ile emi'ye yapilmisken diger 3 tur berlin filarmoni orkestrası ile deutsche grammophon'a yapilmistir. 4. ve son ses turu 2. goruntu turuna * paralel yapilmisken (ayni tarihlerde ve ayni yorumu icerecek sekilde), 1. goruntu turu * * ile paralellik arzeden bir ses kayit turu mevcut degildir.

    johannes brahms senfonileri icin yapmis oldugu 3 ses kaydi 1960'tan 1990'a kadar her 10 yila 1 tane dusecek sekilde kaydedilmistir. turlarin tumu berlin filarmoni orkestrası ile deutsche grammophon'a yapilmistir. 3. ve son ses turu 2. goruntu turuna * paralel yapilmisken (ayni tarihlerde ve ayni yorumu icerecek sekilde), 1. goruntu turu ** ile paralellik arzeden bir ses kayit turu mevcut degildir. hemen az once adi gecen 2. goruntu turuna * ait olan 3. ve 4. senfoni kayitlari bugune kadar gun yuzu gormemistir ama ilk ikisine ulasilabilir.

    diger 5 bestecinin senfonilerine iliskin yapilmis olan ses kayitlarinin tumu kabaca 1970'ler boyunca yapilmistir. bu 5 besteciden franz schubert'in senfonileri emi'ye, diger 4 bestecinin senfonileri deutsche grammophon'a kaydedilmistir. bahsedilen kayitlarin tumu berlin filarmoni orkestrası ile yapilmistir.

    jean sibelius'un senfonilerinin bircogunu birden fazla kez kaydettigi halde sibelius senfoni no 3'u her nedense hic kaydetmedigi icin bu bestecinin senfonileri icin bir tur hazirlamis degildir. diger senfonilerin tumu icin en az birer kayit emi'de mevcuttur.
  • brahms'dan macar danslarini dinleyen biri icin, allegro olani-ki eminim herkes, ama istisnasiz herkes bu melodiyi bilir, hani, dam dam dam darada dara dam, diye gideni- bile kusursuz, mukemmel, harikulade bir ses yakalayan adam.

    yahu, melodinin kendisi bu kadar guzel degil, sikici, hatta sacma sapan, sen ne yapiyorsun be insan evladi dedirten bir yorum olmustur- o sebeble fazlasiyla moderndir karajan-yani verdi'nin trovatore'sini alip onu faust'lastirabilecek kadar evrensel, pardon pardon, kantci, bir seftir-konduktor daha guzel geliyor kulaga ama, o da treni cagristiriyor, bilemiyorum.

    kubrick mesela, bir karajan olmaya calismistir omru billah, bu konuda bahse girebilirim, ya da, evet, fellini bir filmik tezahurudur-maalesef asla onun kadar basarili olamamislardir; dali ya da, tipki onun resimleri gibidir karajan kompozisyonlari-yanlis terimi kullaniyor olabilirim,malum dilettantlik- her ne kadar soyut olsa da duygulanimlar, elle dokunabileceginiz kadar gercektir suret; sesler bir okyanus gibi onunuzde uzaniverir.
  • şu tarz sebelerden ötürü muazzam bir şefti: https://www.youtube.com/…tch?v=ugkw8wwlyt4&t=34m05s

    karajaning like a boss: https://www.youtube.com/…tch?v=ugkw8wwlyt4&t=35m56s
hesabın var mı? giriş yap