• ankara'da, eski özellikleri hızla kaybolmakta olan nostaljik mekan. nostaljik denince bunun biz, "sıradan" faniler için de geçerli olduğunu not edip devam edelim. bu meydan ankara'nın kasaba kimliği taşıdığı yıllarda otobüs terminali işlevi gören bir yermiş. il ve ilçelerden gelen araçlar yükü, yolcuyu buraya yıkarmış. sayıları azalsa da burada han,otel ve lokantalar da bu hareketliliğe hizmet edermiş. burada üçkağıtçısı, yankesicisi, otçusu, kumarcısı... ne aranırsa- aranmazsa bulunurmuş. yakın zamana kadar da böyleydi. zamanla opera binası, numune hastanesi, anafartalar caddesi'nde açılan adliye buraya epey hareketlilik kazandırmış. hala ayakta durmaya çalışan kırık dökük evleri, dar ara sokakları eski-yeni eşya, giyecek, 'bilumum' hurda satan esnafı ile soluk alıp vermektedir. tarihi yönü hiç de yabana atılamayacak bu meydan ve çevresine ilk darbe seksenlerin sonunda vurulmuştur. opera meydanı'ndan hacettepe kavşağı'na doğru geniş bir yol açılmış, olan yüzlerce tarihi binaya olmuştur. ankara evlerinin mimarisi yanında rum ve ermeni mimarisinin örnekleri bu yolun açılması ile yerle bir olmuştur. yıllar sonra sit alanı ilan edilen bu bölgedeki kimi evler korunmaktadır. eskiden ayakkabı imalatçıları, doğu'dan gelenlere konaklama hizmeti veren pansiyon ve oteller, çorbacılar, tornacılar, bobinajcılar, kumarhaneler, batakhaneler, pavyon benzeri tektekçiler ile renkli sinemaskop bir dünya sunardı. şimdi dolmuş durakları, az sayıda eskici, spotçular, çadırcılar kalmış durumda. ara sokaklardan biri tamamen pornocularla dolu. ankara'nın en iyi kokoreççisi hacı'nın ilk dükkanı hala burdadır. şimdilerde sakarya caddesi'nde hizmet veren köfteci doktor buradan çıkmadır. öz- üvey- özel urfa kebapçılar silsilesi de buradan çıkmadır. gazi lisesi'nin ara sokağından denizciler'e çıkarken sağda doğu çay ocağı'nın çayını içmeden çıkmak olmaz. bu ocak ve çevresi doğu'dan gelip insaatlarda çalışan işçilerin buluşma mekanıdır ve akşamları ortam bin bir gece masallarına döner. çeşmelerinden söz ederek entariyi bitireyim. üzerinde bakır tas asılı sekiz çeşme vardı. bunlardan biri cami önünde, biri ara sokakta ikisi kalmış. kimbilir kaç kişi susuzluk gidermiştir.
    not: "tektekçi" ayak üstü mezesiz genellikle ucuz şarap, içki satan yer.
  • karşıyaka çarşı'da sahil tarafından çarşının girişinde, iskelenin karşısı, iş bankası ile yapı kredi bankası arasında bulunan meydan. şimdi tam ortada kalıyor, oturmak için banklar var falan ama eskiden yapı kredi'nin olduğu tarafa yakındı, daha geniş ve açıktı önü, demir parmaklıklar vardı çevresinde. ismi de oradan gelir zaten. geçmiş gitmiş ama zamanla. ismini pek bilen yok artık. ama meydan hala oradadır küçülmüş de olsa. şimdilerde maçlardan önce toplanma yeridir. iş bankası tarafına doğru. maç günleri maçtan birkaç saat önce toplanılır, tezahüratlar yapılır, çarşıda piyasa yapılır. oradan vapurla maça. her daim önemini korur bu meydan karşıyaka'da.
  • taksim'in burger king'i, kadıköy'ün haldun taner'i gibi istanbul üniversitesi edebiyat fakültesi'nin de hergele meydanı arkadaş bekleme-buluşma noktasıdır.
  • bildiğiniz er meydanıdır. gerek ping pong müsabakaları gerek siyasi müsabakalar bu meydanda görülür. siyasi gruplardan birisi karşıt görüşte bir elemanı dövecekse bu meydanı seçer dövmek için.

    gerçi eski heyecanı kalmadı bu siyasi kavgaların. eskiden ortaçağ savaşları gibi savaşlar gerçekleşirdi. önce yemekhaneden toplanan cam bardak ve sürahiler mancınıklarla karşı gruba fırlatılır ardından da süvariler hücuma kalkardı. son dalga olarak da gandalf misali çevik kuvvet görünürdü alt kapının oradan. sonrası malum.
  • hergele binek hayvanlarıyla, daha çok atlarla ilgili bir sözcük,
    hergele meydanı olarak adlandırılan yerler anlamları kaybolmadan önce atların bağlandığı, satıldığı, yük taşıma işlerinin yapıldığı yerlerdir.
  • karsiyaka carsisinda, yapi kredi bankasinin onundeki sevimli yer evet.

    eskiden, yani carsi trafige kapatilmadan once orasi bayagi genis bir alanmis. iki caddenin kesisim yeri oldugu icin insanlar her gelene hakim olabilmek adina orada bulusmak uzere sozlesirmis. gel zaman git zaman insanlarin bekleme alani olunca belediye oraya korkuluk tarzi bir sey yapmis ki olasi trafik kazalarinda insanlarin can guvenligi olsun. zamanin yakisikli abileri-simdinin coluk cocuk sahibi saygideger aile babalaridir- orada toplanmaya, maca gitmeye baslamislar. hatta yapi kredinin camlari bu abilerin astiklari duyurularla dolu olurmus.

    ayrica oranin yazili olmayan kurallari varmis. bakmayin siz hergele meydani denildigine. yasca buyuk olanlar varken kucuk olanlar baska yerde dururmus. hicbir kadina sarkintilik edilmezmis-ki izmir'in mahallesine, mahallesindeki insanlara sahip ciktigi herkes tarafindan bilinir. genclik tabii, goze yasak yok; ne asklar dogmus, ne evlilikler olmus o meydan sayesinde. o zamanlarda o cevrede oturan iki kadinin beyani da su yondeydi: "o zamanlar genc kizlar piyasa yapmak icin giyinir suslenir carsiya cikardi. hergele meydanindan gecer iskeleye dondurma yemeye giderdi. hicbir zaman rahatsiz edilmedik. donemin sartlarina gore sekillenmis fikrimizce oradan gectigimizde birikmis erkekleri gorunce sinir olurduk ama icten ice heyecan duyardik. giyinip kusanmadan cikmazdik."

    (simdinin kalender annelerinin babalarinin gencliklerini, heyecanlarini paylasmak da apayri bir keyif degil de nedir :) )

    sanirim doksanlarin ortasinda cadde trafige kapanmis, hergele meydanindaki o korkuluk da oradan kaldirilmis. bunun yerine her seye ragmen kadinlari rahatsiz etmeyen beylerin ve istedigi gibi, ozgurce carsida, sahilde salinabilen kadinlarin simgesi olan bir kadin heykeli dikilmis meydana. cevresine de oturma yerleri konulmus. karsiyaka kulturune sahip cikmis.

    iyi ki varsin canim izmir.
  • meydanlar, insanların bir araya toplandığı, aidiyet ve birbirlerine bağlılık hissi geliştirdiği, kolektif bilinç oluşturduğu, gerektiğinde daha coşkun biçimde seslerini yukarılara duyurabildikleri veya yaşama dair birçok ayrıntıyı sığdırabildikleri kamusal mekanlardır. hergele meydanı, bu bağlamda sosyal tarihi yazılmaya değer bir mekandır. entry'lere aktarılan yaşanmışlıklar, hergele meydanının sosyal tarihini yazacak olanlar için birincil kaynak değeri taşıması bakımından kıymet ifade eden tanıklıklardır.

    resmi kayıtlarda, şeref holü olarak geçmektedir. ancak akademisyen, personel, öğrenci vs. tüm fakülte paydaşları tarafından hergele meydanı olarak isimlendirilmektedir. vezneciler otobüs durağı tarafındaki kapıdan fen-edebiyat fakültelerine girildiğinde, hiçbir yere sapmadan iç avlu geçilir ve zamanın tahrip edici etkisine dayanamayıp aşınan mermer merdivenlerden inilerek hergele meydanına ulaşılır. sağa yöneldiğinizde kantin ve yemekhaneye, sola yöneldiğinizde ise amfilere ve öğretim üyelerinin ofislerine çıkarsınız. amfi tarafında dev bir ayyıldızlı bayrağımız asılıydı.

    kirin, pusun, soğukluğun ve kalabalığın gizemli biçimde çekici hale getirdiği hergele meydanını, 2006 yılında tarih bölümüne kaydolduğum zaman öğrenmiştim. hergele meydanı'na açılan kapının hemen sağına ve soluna sıralanan odalar o zamanlar ayniyat bürosu olarak kullanılmaktaydı. fakültenin sarf malzemeleri buradan tedarik edildiği gibi aynı zamanda bölümlerin çıkardığı dergiler, kitaplar, edebiyat fakültesinin yayınları vs. ayniyat bürosundan, yanlış hatırlamıyorsam %50 civarında bir indirimle öğrencilere satılırdı.

    meydanlar bir anlamda, rol kesme, caka satma, poz verme ve reklam yapma alanlarıdır. hergele meydanı, bu genel tanımı eksiksiz biçimde karşılar. ismini ilk duyduğumda gülümsediğim bu mekan o zamanlar adeta türkiye'nin küçük bir özeti gibiydi. hergelede hayat, çok renkli ve sesli biçimde devam ediyordu. meydanı dolduran kalabalığın içinde, farklı dünya görüşlerini temsil eden öğrenci kulüpleri, sağcılar, solcular, halkların kardeşliğini savunanlar, tarikatçılar/cemaatçiler, meydandan gelip geçen fakülte mensupları vs. kimler yok ki... herkes, yüksek bir tavanla örtülmüş bu alanda kendini göstermek için arz-ı endam ederdi. minimal düşünürsek hergele meydanı, bir insan gibiydi aslında. doğrusu, yanlışı, eskisi, yenisi meydanın atmosferinde şekillenen iç dünyası ve bahçesinde doyumsuz zevkine varılan 4 mevsimi ile bir bedenin cisimleşmiş hali olan insana, insanın ruhuna benzer...

    o dönemde ülke gündemindeki siyasi tansiyon yükseleceği zaman, gerginliğin öncü sarsıntıları hergele meydanından hissedilirdi. güvenlik önlemleri artırılır, tanıdığımız tanımadığımız sivil polisler hergeleyi doldururdu. her iki kapıdan da aynı yere ulaşıldığı halde, edebiyat fakültesi öğrencileri laleli tramvay durağı tarafındaki kapıdan, fen fakültesi öğrencileri de vezneciler otobüs durağı tarafındaki kapıdan fakültelerine girebilirdi. diğer fakültelerin, hukuk, hasan ali yücel vs. öğrencileri ise her iki girişten de içeri alınmazdı.

    hergele meydanına toplanan öğrenciler, her ne kadar 80'li yıllardaki gibi hararetli olmasa da siyasi iktidara, faşizme ve haksızlığa karşı meydan okuduklarına inanarak seslerini yükseltirler, eylemler yaparlardı. hergele meydanını çevreleyen camların sert kavgalarda kırıldığına tanıklık ettiğimi hatırlıyorum. bu esnada polis göz yaşartıcı veya ortalığı sise dumana boğan bir çeşit bomba atarak kavganın faillerini toplayıp götürürdü.

    hergele meydanı ve edebiyat fakültesi kantini, dönemin siyasi çekişmelerinden yorgun, harap ve bitap düşmüştü o zamanlar. bir grubun astığı afişleri, karşıt grup duvardan kazıdığı ve bu bitip tükenmek bilmeyen döngü sürekli devam ettiği için duvarların içler acısı görünümü adeta bir harabeden farksızdı. bir dönem, kavga ve gürültüler artınca kantindeki ve bahçedeki banklar, karşıt görüşlü öğrenciler tarafından birbirlerine fırlatılarak ağır yaralanmalara neden olduğu gerekçesiyle kaldırılmıştı.

    hergelede, protestolar ve eylemler sadece çatışma biçiminde olmazdı. sözlü atışmalar, münakaşalar, fikri anlamda tartışmalar vs. yaşanırdı çokça. mesela bir protesto biçimi olarak hergele halayı vardı. omuz omuza, başlar dik olarak adeta bir meydan okurcasına çekilen halaylardı bunlar.

    hergelede, hiçbir olaya karışmayan sıradan öğrenciler olarak bizler de vardık elbet. üçerli, beşerli gruplar halinde boydan boya hergele meydanında volta atar, sigara içerdik. mesela soğuk kış günlerinde, sıcacık bir kalorifer peteğinin dibine, kirine tozuna bakmadan oturduğumuz olur ve kağıt bardaktan yudumladığımız kahve eşliğinde keyifli sohbetler yapardık. gittikçe genişleyen bu halkada, filozof, tarihçi ve edebiyatçı adayları çoğunluğu oluştururdu. kitaplardan konuşulur, hararetli tartışmalar da yapılırdı.

    sınav zamanları hergelede aşırı yoğunluklar olurdu. ders çalışanlar, ders çalışırken bir köşede kıvrılıp uyuyanlar, birbirlerinden not alıp verenler, ders zamanı fakülteye uğramayan tipler, yeni yeni simalar hepsi sınav zamanları belirirdi hergelede.

    her daim, fularlarımızı takıp entelektüel düzeyde sohbetler yapmazdık elbet. fakültedeki sansasyonel olaylar, öğrenciler arasındaki dedikodular, kız-erkek arkadaş arayışları, ilginç olaylar, maceralar vs. hayata dair her şeyi konuşurduk. hergelede, yapılan ufak çaplı futbol maçlarını ve diğer sportif faaliyetleri izlerdik.

    hergele meydanı, amatör düzeyde gitar, saz vs. her türlü enstrümanın çalındığı, müzik dinletilerinin yapıldığı bir yerdi. bizim oralarda pişpirik diye isimlendirilen kağıt oyunları, sütunların dibine konuşlanan öğrenciler arasında oynanırdı. hergele meydanı, yemek saati geldiğinde uzayıp giden kuyruklarla dolardı. kimi yemek sırası bekler, kimi de yemekhane kartını doldurmayı. sıra gelene kadar, arkadaşlar arasında yapılan goygoyun tadına doyum olmazdı.

    bir buluşma ve kaynaşma yeri olan hergele meydanı, sayısız aşka tanıklık etmiş, zemin ve imkan hazırlamıştır. bir tür rastlaşma mekanı olan hergele birçok kimse için bu yönüyle de özel bir anlam ifade eder. ders saatleri yaklaştığında hergelenin girişine hakim bir konumda beklenmeye başlanır ve mutlu bir tesadüfe zemin hazırlanırdı. sevgili adayı içeri girdiğinde kaçamak bakışların birbirini yakalaması sağlanır ve her iki tarafta da tatlı bir tebessüm olurdu. aynı zamanda sevgililerin birlikte hoşça vakit geçirebildiği yerlerdendi hergele meydanı. birbirlerine şiir okuyanlar, sarılıp oturanlar, öpüşenler, kavga edenler vs. her şey özgürce tüm sadeliği ve yalınlığı ile yaşanırdı hergelede.

    istanbul üniversitesi kedileri'nin yaşam alanlarından biri olan hergele meydanında kediler, mermerlerin üzerine oturan öğrencilere sürtünerek dolaşırlar, simit, poğaça, basit aparatif vs. yiyeceklerden kısmetlerine düşeni alırlardı.

    hergele meydanı, şeref holü adıyla resmi düzeyde törenlere de ev sahipliği yapmaktadır. edebiyat fakültesi mensubu olan hocalar vefat ettikleri zaman, cenazeleri hergele meydanına getirilir, burada öğrencileri, meslektaşları ve sevenleri tarafından bir uğurlama merasimi/veda töreni yapılırdı. ben, türkiye'de arkeolojinin öncülerinden asırlık çınar prof. dr. halet çambel'in cenaze merasiminde bu tarz bir törene tanıklık ettiğimi hatırlıyorum.

    hergele meydanında, genel itibariyle oldukça medeni ve seviyeli bir ortam vardı. çokça gülerdik hergelede. hergeleye yolu düşüp de şöyle doyasıya kahkaha atmadan mezun olan öğrenci yoktur.

    son zamanlarda, hergele meydanı tadilat gerekçesiyle uzun süre kapatıldı. bu yüzden eski ruhunu ve heyecanını yitirmiş olmalı. bir diğer etken de artık edebiyat fakültesi öğrencilerinin geleceğe yönelik ümitlerinin azalması ve karamsar bir gelecek tasavvrunun aralarında hakim olması nedeniyle hergele meydanı da eski cazibesini ve canlılığını yitirmiş görünüyor. tüm olumsuzluklara rağmen, asırlardır popüler olan meydanlar gibi hergele de zamanın ruhuna uygun bir hale dönüşme, uyum sağlama becerisini göstererek nostaljik bir nesne haline gelmeyecek meydanlardandır. öyle inanıyorum ki hergele meydanı birden fazla zamana hitap edebilecek ve kendi yorumunu, üslubunu katabilecektir. değişen koşullara uygun ruhu ve bedeni geliştirebilen bir arena olmaya devam edecektir.
  • okulla dersler dışında inanılmaz alakasız bir insandım, istabul üniversitesi'nde okuyup o büyük kapıdan bir kere içeri adım atmışlığım yok, o kadar fena yani. afişlerin filan altında yazan hergele meydanı'nı uzun zaman gerçek bir meydan sanıp acaba nerede diye düşünmüşlüğüm var, ama haksız mıyım allahın koridoruna meydan demiş adamlar.
  • edebiyat fakültesi'nde yalnız başınsa yürürken 'en çok burayı özleyeceğim' diye düşündüren meydandır.
  • eskiden adı "her gelen meydanı" olan yer
hesabın var mı? giriş yap