• edit: okuduğunu anlama yetisinden yoksunlara şunu söylüyorum; mesele müslüm gürses'te değil, onu dinleyenleri küçük gören keko gören tiplerin, şimdi sırf fimi popüler oldu diye bir anda en kral arabeskçiden daha arabeskçi olmasına değindim. popüler kültürün esirlerini bu kadar çıldırttıysa bu başlık demek ki çok doğru bir şey yapmışım.

    müslüm filminin vizyona girmesi ile ortaya çıkan durum. ulan 90'larda müslümcülere "kro dediniz", "beyaz çoraplı ıyy" dediniz, "kro gibi giyiniyor" dediniz, şimdi bakıyorum en tikisinden plaza süslüsüne kadar sosyal medyada müslüm gürses postu atıp güzelleme yapıyorlar.

    bu film keşke çıkmasaydı, baba popüler kültürün ürünü olduğunu görseydi kahrolurdu, kemikleri sızlıyor belki de....
  • filmi izlemedim zira babamın popüler kültüre meze edilmesini kendimce protesto ediyorum. ama baba müslüm ne kadar çok kişiye dokunursa, ben o kadar mutlu olurum. nihayetinde müslüm gürses hafızalarda kalacak. bırakınız dinlesinler. baba'yı bir kez dinleyen kişi bu kültüre ne kadar uzak olursa olsun, yeni nesilin şekerli sakıza benzeyen şarkılarından farkını her zaman bilecek. unutamayacak. yeri farklı olacak. bırakınız dinlesinler.
  • olamaması olacak o başlık. nilüfer, sensinsiz olmaz, affet gibi şarkıların tatlı su kurbağası müslümcüleri, zaten kendilerini biliyorlar.
    önemli olan old school şarkıları bebeğim; yıkıla yıkıla'nın bile popüler kalacağı durumlar.
  • ne var bunda anlamıyorum. binlerce dünya mirası yazar, sanatçı öldükten sonra anlaşılmış ve değer görmüştür. müslüm gürses dinleyip kendini jiletleyenler hala salaktır. hatta zam salaktır. ama adam içe dokunan eserler bıraktı bizlere. 2000'li yıllardan önce müzik tarzları arasında keskin bir çizgi vardı. arabeskçi pop, popçu metal dinlemezdi o zamanlar. 2000'den sonra müzikte bir sentez anlayışı başladı. açıklaması bu kadar basitken milleti ezmeye çalışmanın anlamı yok. beğeniyorsan dinlersin.

    ayrıca;
    (bkz: hangimiz sevmedik)
  • çok ilginç.. oysa ahmet kural için yüzlerce başlık açılmıştı sıla'yı dövdü diye.. bir başka kişi için yılmaz güney de aynı insandır. kadınları ezenlerin bir anda kahramanlaşması tuhaf gerçekten.
  • çok doğru bir tespittir.

    çevremdekilere bakıyorum da, önceden olsa müslüm demeden sövecek kişiler şimdi telefonlarında müslüm gürses parçaları dinliyor, sosyal medya hesaplarında müslüm gürses’le ilgili bir ton paylaşım yapıyorlar.

    biraz kararlı ve stabil olun. gündeme göre yön değiştirmek ahmakların kanacağı ve yapacağı şeylerdir.

    edit: imla.
  • katılmıyorum.
    insanlar bazı sanatçıları popüler olduğu dönem içerisinde anlamak zorunda değil; ki genelde sanatçıların bir çoğu döneminde anlaşılmamıştır. anlaşılmaktan kastım kendini jiletlemek değil tabii ki.
    çok severim, toprağı bol olsun. geç de olsa değerini anlamak da önemli bence.
  • ‘’vefa sadece bir semt adıymış meğer’’i en çok yaşlanan, terk edilmiş şöhretlere vahvahlanırken duyuyoruz. şöhretli kişiyi ellerinin üzerinde taşımış hayranlarının, bir zaman sonra sırt çevirmesini kınarken mırıldanıyoruz.

    vefa duygusunu kaybetmenin acımasızlığı bıçak gibi kesiyor tüm diyaloğu. vefayı ihmal edip bir semt adı mertebesine düşüren (ki semt adı olmak da hiç az bir şey değil) büyük ayıp etmiş oluyor.

    işte biz kentliler, trendi takip edenler, modayı sevenler, globalleşenler, hızlı yaşayanlar; korkarak söylüyorum ama vefa sözcüğünden öyle uzaklaşmışız ki bırak duygusunu, semtinin dahi adını bilmeyiz.

    izmir’de müslüm gürses’e benzeyen bir berber vardı. üçkuyular’ın arka sokaklarında. yirmi sene arayla gördüğüm iki seferde de müslüm gürses’e aşırı benziyordu. daha doğrusu kendisini benzetmişti. çünkü müslüm gürses’e benzemek, doğal bir benzerlik değil.

    örneğin bir ara emrah’a benzerlikle ünlü olmaya çalışan emral, gerçekten emrah’a benziyordu. saçı, sakalı, bıyığı, kilosu ne olursa olsun benziyordu. kendisine gelen eleştirileri de şöyle savuşturuyordu; ‘’ne var kardeşim emrah’a benziyorum diye şarkı da mı söylemeyelim?’’ oysa müslüm gürses’e dış görünüş olarak benzemek kolay bir iş. yeterince sabreden, kıvırcık saçlı ve esmer birisi en azından andırabilir müslüm gürses’i. işte gürses’in hayranlarının vefası burada. müslüm gürses öleli beş sene olmuş ama hala şekillerini bozmamışlar. beş senelerini daha müslüm baba’larına vermişler. kentlilerin sosyo-kültürel olarak beğenmediği müslüm gürses hayranları, ölmüş efsanelerinin ardından vefa duygusuyla yaşamaya devam etmişler.

    2018 berkin elvan’ın ölümünün ardından 4 sene geçti. ‘’artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak denilen gezi direnişinin ikinci haftasında okmeydanı’nda vurulmuştu. cenazesi milyonları toplamıştı. berkin, 9 ay yaşama tutunmaya çalışan 15 kiloluk bir bedenden çok daha büyüktü.

    gezi park’ında savunulan özgürlüğün, direncin, başkaldırının simgesiydi berkin. adaletsizliğe isyanın, çocuğa verilen değerin sembolüydü. berkin’i unutmayacaktık. and olsun ki berkin’in hayalleri yaşayacaktı.

    milyonlar için dünya karardı o gün. hayat durdu. her şey berkin oldu. istanbul insana dönüştü, sokağa aktı. bitti denilen gezi ruhunu, dayanışmayı tekrar ayağa kaldırdı berkin elvan.

    müslüm gürses ile berkin elvan’ın ortak bir yönü vardı. aslında ortak yön onların değil de, onları algılayan kentli bir kitlenindi. kentli kitle berkin’i ve müslüm’ü; ifade ettikleri değerlere tam da ikna olmadan fazlasıyla benimsedi. her ikisinin de cenazesine, ait oldukları, içinde yetiştikleri sosyal kesim dışındaki kitleler de omuz verdi.

    2000’lerde kentliler, ab sosyoekonomik grup, beyaz yakalılar, apartman çocukları, conconlar, kolejliler adına ne derseniz deyin doğma-büyüme müslümcü olmayanlar; müslüm gürses’i (bazı coverlar aracılığıyla olsa da) keşfediverdi. müslüm gürses’i ‘’baba’’ yapan gülhane konserleriyle anmadılar. kendilerine hoş gelen teoman, ortaçgil şarkıları coverlayan müslüm’ü görmek istediler.

    müslüm’ün içindeki feryadı, sound’unu, duruşunu, isyanını en iyi kendilerinin algıladığını öne sürdüler. cenazesi teşvikiye camii’nden kalktı. beyaz yakalılar zorlanmadı yerini bulurken. ünlüler arasından korteje girmeye çalıştılar. sonra ise, unuttular müslüm gürses’i. ne mezarına uğradıi ne adını andı. müslümcülük bir heyecandı, geçti gitti.

    aynı sahiplenmeyi berkin elvan’a yaptık. beyaz yakalının, ‘’ne kadar çarpık kentleşmedir bu, şehrin göbeğinde’’ diye burun kıvırdığı okmeydanı’nın çocuğuydu berkin. devlet envanterine kayıtlı silahların vurduğu ilk çocuk değildi. berkin vurulduktan sonra isimlerini duyduğumuz irfan ağdaş’ı, uğur kaymaz’ı, ceylan önkol’u katleden şiddetin farkında olmadığımızı söylemiş, özürler dilemiştik. berkin özürümüzdü. bu acımasızlığı unutmayacaktık. takipçisi olacaktık. vefayı, dayanışmayı, insanlığı geç bulmuştuk. kaybetmeyecektik. bu ruh hali ve telefonun navigasyon uygulamasının yardımıyla okmeydanı cemevi’nin yerni bulmuş, gitmişti cenazeye.

    dört yıl geçti üzerinden. bir yılda gözümüzün önünde 40 yıl yaşlanan ailesi andı berkin’i. yanlarında da zaten irfan ağdaş’ı, uğur kaymaz’ı, ceylan önkol’u ananlar vardı. acıyı maraş’tan, sivas’tan, gezi’den, roboski’den bilenler. acının tarihinin berkin’le başlamadığını ve onunla bitmeyeceğini görenler geldiler yine okmeydanı’na. başımı hangi acıya çevirsem hafifletmeye koşan elvan ailesi, hiç yalnız kalmadı. evlat acısı ne kadar hafifleyebiliyorsa, o kadar hafifletti gerçek dostları.

    ama artık eskisi gibi olmayacağına ant içenler, berkin’i unutmayacağını söyleyenler unutuverdiler. onbeş günlüğüne uğradıkları taksim’den, beşiktaş’tan, okmeydanı’ndan; cadde’ye, nişantaşı’na geri çekildiler. çapulcu ayyaş’lı sosyal medya isimlerini geri döndürdüler. hiçbir şey olmamış gibi plazalarında yaşamaya devam ettiler.

    berkin ve gezi’de ölen tüm gençler yaşamlarıyla br şey öğretmeye çalışmışlardı oysa. kentlilere dayanışmayı, vefayı anlatmışlardı. gencecik halleriyle, hocalık yapmışlardı hepimize. biz de öğrendiğimizi zannettik. kalıcı bilgidir; artık aklımıza kazındı diye umduk. ama tüm dersler gibi sınav döneminden sonra üstüne yaz da girince unutuldu hepsi.

    en güçlü olmaya oynayanlar unutmamak zorunda. günü en geçerli mezar taşı kiminse onun başında gözyaşı döken timsah çok. dün abdi ipekçi, hrant dink, bugün yaşar kemal. çıkarları kime ağlamayı gerektiriyorsa. oyundaki rolleri bu. unutmuyor gibi yapıyorlar.

    en alt sınıf unutmuyor. unutursa yok olur çünkü. geçmişini terk etmiyor. bağcılar’da büyüdüyse müslüm gürses’in, nurtepe’de büyüdüyse berkin’in mezarına gidiyor. değerlerini terk etmeme sözü veriyor. isyanını diri tutuyor.

    ama sen ki özgürlük arama iddiasındaki, sen ki kabına sığmayan, sen ki hayatından hoşnutsuz, sen beyaz yakalı söz veriyorsun ama atlıyorsun. sana geçer not verenleri kaçıncıya yüz üstü bırakıyorsun? vefa’nın yolunu unutuyorsun. kara kaşlı berkin’e ve güzel ailesine verdiğin sözü tutmuyor, kendine yazık ediyorsun. onlar hak ettiği gönüllerde, yoldaş omuzlarda en güzel yeri hep bulacaklar. berkin’in mezarı, anadolu’nun rengarenk, acı dolu hikayesini bir kere kazıdı aklımıza.
    o hikaye hep var olacak.
    sen nerede olacaksın önümüzdeki?
    ya da şöyle diyeyim:
    var olabilecek misin?
  • ben hala değilim. müzik tarzı hala bana hitap etmiyor. bir iki şarkısı hariç dinleyemiyorum kendisini.

    ha şu da var, 90'larda hayranı olup kro muamelesi görenlerin şu an ki tepkilerine de gayet hak veriyorum. popüler kültürcüler zamanında nerdeymiş acaba?
hesabın var mı? giriş yap