• kendisi yaşadıysa bile galatadan atlayıp üsküdar'a herhangi bir itici güç kullanmadan süzülerek gitmesi imkansızdır. 60 metre yükseklikten atlayıp 3 kilometre ileri gidebilmeyi sağlayacak deltakanat bugün bile yoktur (olaya ilişkin tek kaynak olan seyahatnameye göre iniş yapılan üsküdar doğancılar meydanı ile kule arasındaki yükseklik farkı 62 metredir).

    süzülme ile ilgili hesaplarda ileri gidilen mesafe ile o süreçte kaybedilen yükseklik oranlanır. bugün en gelişmiş deltakanatlarda bu oran 20:1 veya 15:1 gibi değerlerdedir. bu 20 metre ilerlerken 1 metre yükseklik kaybettiğiniz anlama gelir.

    hezarfen ahmet'in üsküdar'a ulaşması için ihtiyaç duyduğu oran yaklaşık 60:1'dir.

    öte yandan yükselen termal rüzgarlar ile x ekseninde kat edilen yol ve yükseklik arttırılabilir ancak bu rüzgarlar karanın sıcak atmosferin alt tabakalarının soğuk olduğu çöl gibi ortamlarda veya coğrafyanın rüzgarı yukarı yönlendirdiği dağ yamaçlarında görülür.

    boğaz üzerinde o yükseklikte termal rüzgar yakalanamaz.

    bunların dışında denklemde konuşulması gereken son konu da kanat çırpmak olabilir. belki de hezarfen deltakanat tipi sabit kanatlar değil, çırpılarak hareket etmeye yarayacak kuşa benzer kanatlar inşa etmiştir. bu durumda hezarfen beyin kendi vücut ağırlığını kaldıracak kadar havayı uçuş süresinin önemli bir kısmı boyunca kanatları vasıtasıyla aşağı itmesi gerekmektedir. bunun imkansızlığına referans olabilecek bir yarışma var. eğer kendi vücut ağırlığınızı yerden kaldıracak mekanik bir helikopter yapıp havada 60 saniye geçirmeyi başarırsanız 250 bin dolar ödül veriyorlar. yarışma 30 yıldır aktif sadece bir ekip 2013 yılında 60 saniye sınırını zorlanarak aşmayı başardı. katılmak isterseniz yarışmaya ilişkin detayları içeren linkini de şuraya bırakayım.

    insan bedeni tamamen kas olsaydı bile kendi ağırlığını yerden kaldıracak lift üretemezdi. bu konuda çok başarılı olan kuşların kemiklerinin içi boştur buna rağmen albatros gibi büyük kanatlı kuşlar doğru rüzgarı yakalayamazlarsa havalanamazlar. vücut ağırlığı kas oranı önemlidir ancak daha önemlisi kuşlarda uçmaya yarayan en önemli kaslar olan pektorel kasların mitokondri oranlarıdır. biz insanlar aynı kas oranına sahip olsaydık bile, ki bu anatomik olarak imkansızdır, yine de yeterli atpyi üretecek ve bu atpleri aktin ve miyozin iplikleri arasındaki dynein proteinlerine yeterli hızda transfer edecek şekilde evrimleşmediğimiz için uçamazdık.

    fizik ve daha temelinde bilim bu güzel hikayenin gerçekte yaşanmadığının kanıtıdır. aksini iddia edenlerin diledikleri bir gün en gelişmiş deltakanat ile galatadan üsküdar'a süzülmeyi denediklerini görmeyi isterim.
  • yaptıkları yalan olan muhterem. evliya çelebi gibi duy da inanmacılığın sembolü, hiç güvenilir olmayan bir adamın seyahatnâmesinde kim bilir hangi kafayla kayda geçtiği büyük bir muammadır. lakin insanoğlu efsanelere çabuk bağlanır.

    sözüm ona bu uçma hadisesi, alkollü içki tüketimini halk tabakasında dahi men etmek suretiyle alkolsüz hava sahası yaratma arzusundaki iv. murad saltanatında vuku bulur. birincisi iv. murad gibi geç bir dönemde vakayinâme yazımı had safhadadır, tahrir defteri kusursuz tutulmaktadır, istanbul hududlarındaki uçan dişi sinek bile kayda geçer. hele ki iv. murad gibi pimpirikli bir sultan, bu gibi bir hadiseyi katiyen atlamaz, şahsi rûznamesine şüphesiz hemen işlerdi. hiçbir şey olmasa, derin araştırmaları olduğu öne sürülen bu muhteremin bir takım eskizlerine, kanat tasarımlarına rastlanılması gerekirdi. lâkin evliya çelebi müptezeli haricinde hiç kimse böyle bir veri işlememiştir defterine. gel gelelim bu döneme tekabül eden kent yaşantısında alkolün de yasaklanması ile beraber insanlar kısmî bir içe dönüş yaşamış, kendilerini haşhaşın huzurlu kollarına bırakmıştır. benim bildiğim kadarıyla da osmanlı şehirlerinde haşhaş ve kenevir tüketimi bu dönemde had safhaya ulaşmıştır. bu gibi kafası güzel ortamlarda böylesi hikayeler uydurulması pek normaldir. adamın biri galata'dan kendini atacak bilmemnereye konacak. lakin bu kıymetli hadise hiçbir deftere işlenmeyecek. şaşılacak iştir. böyle bir zat'ın varlığını inkar etmek yersizdir. pek tabi yaşamış olabilir böyle bir insan. uçuş meraklısı da olabilir. lakin galata'dan atlayıp üsküdar'a konması şimdilik hayal ürünüdür. hele ki, sultan'ın "böyle zeki adamlar pek zararlı olur" diyerek kendisini cezayir'e sürdüğü ise hiç inanılası değildir. osmanlı ilmin memleketidir. böylesi hadiselere ehemmiyetle yaklaşılır.

    her şeyden evvel; herhangi bir mevzuda ilk olmayı gurur belleyip, yedi cihana ilan etme vazifesine sahip olan osmanlı elçileri, böylesi bir hadiseyi anadolu'dan evvel avrupa'ya duyururdu. avrupa nazarında kendisini debdebeli bir yaşam biçimine sahip, cihanşümul bir imparatorluk olarak tanıtma merakına sahip olan idari sistem böylesi bir vakayı kesinlikle dünya'ya açıklardı. resmî dünya tarihine geçerdi bu durum. bilumum kronikte satır başı edilirdi. bugüne döndüğümüzde ne görüyoruz? türk milletinden başka tanıyan yok bu hadiseyi ve bu muhteremi. zîra tarihimizi ecnebi kaynaklardan takip etmeyi bilmediğimiz için efsanelere körü körüne inanan bir milletizdir. tarihi mitolojiden ayıran en mühim husus ise bir kısım vesikadır. kayıtları vâr olan hadiseler evet yaşanmıştır ve tarihe geçmiştir. bütün bunlar bir yana yazılı kayıtlara bile körü körüne inanmak sakıncalıdır. kendisini temize çıkarmak için yalancı vesikalar işlemeye meyletmiş muhteremler malesef vardır. lâkin hiçbir resmî kaydı bulunmadığı gibi, efsane olduğu gün gibi ortada olan böylesi bir vakaya ise, resmi bir kayıt bulunana dek inanmak ancak kendini kandırmaktır.

    hoştur böylesi efsanelere inanmak. lakin boştur. bildiğim kadarıyla resmi tahrirlere geçen ilk uçma sevdalısı türk, minareden atlayan imam cevheri efendidir. mamafih yere çakılmıştır.
  • galata kulesi nin kız kulesine yolladıgı imzalı a$k mektubudur aslında..
  • google rakım haritasından "41.02556183793458,28.974507593917906" enlem ve boylamlarını girerek kulenin olduğu yerin yüksekliği 48 metre, yüksekliğini de üstünkörü bir siteden 67 metre olduğunu görebiliyoruz. doğancılar ile galata kulesi arasındaki kuş uçuşu mesafe de takriben 3500 metre.

    yani özetle maksimumum düşüş yaptığı yükseklik 115 metre (ki doğancılar'da indiği yeri deniz seviyesi kabul ediyorum), alması gereken yol da 3500 metre.

    bu da demek oluyor ki her 1 metre düşüşte 30 metre mesafe kat etmemiz gerek. yani süzülme oranı 1'e 30 geliyor.

    günümüzde bir sailplane dahi en yüksek hızlara ulaştığında(200-250) 1'e 30-50 bir süzülme oranı verebiliyor. süzülme oranı hızla da çok alakalı, hız değiştikçe süzülme oranı(süzülme miktarı değil) da değişiyor. ki bu hızlara ulaşabilmesi için çok daha yüksek yerlerden uçuşa başlaması ya da termal hava akımlarıyla yüksekliğini arttırması gereklidir.

    o dönemde ise bu derece rijit, aerodinamik bir araç yapabilmek bana göre mümkün olamaz. bir miktar süzülme sağlasa dahi, bu süzülme oranını yakalaması çok akla yatkın değil. rüzgar da olsa termal hava hareketleri de olsa, hiç uçuş tecrübesi olmadan, kullanım açısından tamamen çıplak bir araç ile gene de mümkün olacağını düşünmüyorum.

    ama bana gene sorsalar kim bu adam diye, galata'dan uçarak boğaz'ı geçen adam derim. belki de öyle biri dahi yok ama gene uçtuğunu düşünmek güzel.
  • xvii.yüzyilda yasamis,1623-1640 yillari arasinda saltanat süren murat iv. zamaninda uçma tasarisini gerçeklestirmis ve genis bilgisinden ötürü halk arasinda “binfenli” anlamina gelan “hezarfen” lakabiyla anilmis türk havaciliginin babasi.
    cevheri’nin basarisizlikla sonuçlanan deneyi üzerinde uzun süre düsünmüs ,özellikle hava akimlari ve kuslarin uçusunu inceleyerek kendi çalismalarini onun biraktigi yerden alip gelistirmistir.

    tarihi uçustan önce kanatlarinin dayaniklilik derecesini saptamak üzere okmeydani’da deneyler yapmis ve bir sabah kiyilarda biriken istanbul halkinin gözleri önünde,galata kulesinden kendisini bosluga birakmis, rüzgardan faydalanarak yani uçarak bogazi asmis ve üsküdar semtinde dogancilar meydani'na inmistir.

    sarayburnu’nda sinanpasa köskünde bu durumu seyreden ve deneyin basariyle sonuçlandigini gören murat iv.,ahmet çelebi’yle önce yakindan ilgilenip ,hatta evliya çelebi'ye göre “bir kese de altinla” sevindirdikten sonra,"bu adem pek havf edilecek bir ademdir, her ne murad ederse elinden gelür,böyle kimselerin bakaasi caiz degil" diyerek, bu derece bilgili ve becerikli bir adami cezayir’e sürgün etmistir.cezayir'de ölmüstür...

    kaynak:http://www.tayyareci.com/hezarfen.htm
  • evliya çelebinin kitabı dışında hiç bir kaynakta rastlanmaması nedeniyle hayal ürünü olduğu iddia edilen kişi.
  • adındaki hezarfen sıfatı, sözlük anlamı itibari ile "binfenli" demek.
  • varlığıyla ilgili yegane bilgi evliya çelebi seyahatnamesi'nin birinci cildindeki istanbul'un hünerbaz ve çemşidkar üstadları bahsinde bulunur.

    bu veri pek çok kimseyi hezarfen'in gerçek olmadığı sonucuna götürmekle birlikte bence bu çok da makul bir iddia olmaz. evliya çelebi'nin bahsettiği hünerbaz üstadlardan diğerleri mesela lagari hasan çelebi'nin gerçekten yaşadığını ve evliya'nın söylediğine benzer deneyler yaptığını biliyoruz. buna karşın hezarfen'le ilgili bilgi olmamasını şayet evliya'nın sözkonusu kimsenin cezayir'e sürüldüğü idiasıyla da birleştirirsek aslında böyle bir olay olmadığı evliya'nın uydurduğu hikayeyi mantıksallaştırmak adına cezayir'e sürgün olgusunu işin içine kattığı sonucunu çıkarabiliriz.

    peki evliya çelebi hiç aslı astarı hatta lafı dahi olmamasına karşın oturup sıfırdan böyle bir hikayeyi üretmiş olabilir mi? sanmıyorum. hikayenin en mantıklı okuması herhalde şöyle olurdu: gerçekten de hezarfen ahmet çelebi diye bir kimse vardı. bu kişinin kanat takıp uçmakla ilgili çalışmaları da vardı ancak hikayenin gerçekle tek farkı hezarfen'in halkın huzurunda başarılı bir uçuş yapamamış olmasıydı.

    bu kadar!.. hezarfen uçmayı planlıyordu. bunun için çalışmıştı da ancak tam anlamıyla başarılı olamadı. dolayısıyla da çalışmaları yalnızca kendisi de teknik konulara meraklı bir kimse olan evliya çelebi dışında kamuoyuna yansımadı ve sonra unutuldu gitti.

    17. yüzyıl türkiye'si son derece ilginç bir yer. resmi okul müfredatında "duraklama dönemi" diye geçiştirilen bu zaman diliminde bugün bizi hayretten hayrete düşürecek çeşit çeşit işler dönmüş. aslında merkezi devletin kurumsal cüssesi bir heyula gibi toplumun üstüne çökmemiş olsa türk insanı modernleşme yönünde batıyı aratmayacak adımlar atabilecekmiş gibi duruyor.

    hiç başka söze gerek yok. evliya çelebi, hezarfen ahmet, lagari hasan gibi adamlar aynı zamanın insanları ve birbirlerini tanıyorlardı. divan-ı lügat'it türk'ün eldeki tek nüshası yine 17. yüzyılda yaşamış vani mehmet efendi'nin kütüphanesinden çıkıyor. vani efendi bu kitaba neden ilgi göstermiş neden saklamış belli değil. muhtemelen nedeni milliyetçilik davası. yüzyıllarca sonra avrupa'dan ithal edeceğimiz bu olguyu kendi içimizde üretmeye ramak kaldığı bir dönem 17. yüzyıl.

    17. yüzyıl bir duraklama dönemi değil toplumun kendi dinamikleriyle kabuk değiştirmeye çabaladığı son derece üretken bir dönemdi.
  • içerdiği a ve e harflerinin birbirinin yerine kullanılması suretiyle lakabı mütemadiyen deforme edilen bilim insanı. oldu olacak hazerfan ehmat çalabi diyelim.

    wikipedia'ya yakın kaynaklardan aldığımız bilgilere göre hezar farsça'da 1000 (yazıyla bin), fen ise ingilizce'de science manalarına gelmekte olduğundan, hezarfen için gökyüzünde "bin fen bilgisi gücündedir" denilmekteymiş. kaynak: uçankuş.com
  • eyliya çelebi'nin uydurması. böyle isimde herhangi birinin yaşadığı bile bilinmiyor. hakkındaki tek bilgiyi evliya çelebi yazmış ki, o da pek birşey yazmamış. hezarfen diye biri galata kulesinden üsküdar'a kadar uçtu demiş bitirmiş. yani o dönemde böyle bir adam koca boğazı uçarak geçecek, ki böyle bir şey mesafe olarak mümkün değil, osmanlı başkentinde kimse tek bir şey yazmayacak adam hakkında. hani bir de sürgüne gönderildiğini söylemiş ki en azından saray kayıtlarında padişahın böyle birini sürgüne gönderip göndermediği yazardı. bana biraz da evliya'nın 4. murat'ı kıyısından eleştirmek için salladığı hikayeymiş gibi geliyor. kısacası olmayan kişidir, günümüzde uçmak ve havacılık ile ilişkilendirilmiş hayali bir karakterdir.
hesabın var mı? giriş yap