• kapitalizmin liberal/bilimsel tarım tahakkumunun tek ekimlik meyvesi.
    bi çeşit bağımlı tohum.
    -ilaç şirketleri kılıklı potansiyel bi alçaklık-

    (bkz: tohum patenti)
  • iki veya daha fazla aynı cins tohumun labaratuar ortamında saflaştırılması sonucu elde edilmiş, ekildiğinde geleneksel tohuma göre daha yüksek verim gücüne sahip ama bir sonraki sene ekimi dahi yapılamayan bu sepeple de yüksek maliyetli, tarım ilaçları ve kimyasal korumaya daha gereksinmli melez tohum..

    (bkz: tohumculuk kanunu/@mimiko)
  • (bkz: f1 tohumlar)
  • bundan 15-20 yıl önce çok iyi bir şey olduğundan ülkemizde yapılmasının çok gerekli olduğundan bahsedilmiş, artan nüfusun açlık sorununun ancak böyle aşılabileceği propagandası yapılmış genetiği değiştirilmiş tohumlardır. bugün de organikmiş doğalmış kendimizi kandırıyoruz.
  • kabaca, birbirleriyle yakın akraba olmayan bitkilerin döllenmesiyle ve insanlığın isteklerini tatmin edecek özelliklerle donatılmış tohumlar. ürünlerde hastalıklara karşı dayanıklılık, her biri tornadan çıkmış gibi yakışıklı görüntü, haftalarca dayanabilecek kadar uzun raf ömrü, hava şartlarından etkilenmeyecek kadar "sağlam irade"… yani dışardan bakıldığında cillop gibi görünen ama doğal şartlarda içinde barındırması gereken vitamin ve mineralleri barındırmayan, bir sike derman olmayan endüstriyel kabaklar, patatesler, ıspanaklar, domatlar...

    canan karatay'ın yorumuyla; "eskiden 1 elma yediğimizde aldığımız vitamin ve minerali almak için şimdi 26 adet elma yememiz gerekiyor." işte tarımımızın geldiği acınası durum budur.

    çok yüksek hasat imkanı veren bu kısır tohumlara ülkemizde sertifikalı tohum da deniyor. geçen gün söyleşisini izlediğim türkiye tohumcular birliği başkanı yıldıray gençer, büyük bir başarı gibi ülkemizde yapılan tarımın %99'unun hibrit tohum olduğunu söyledi, kanım dondu.
  • (bkz: #52249464)
  • f1 tohum olarak da adlandirilmaktadir. istenilen özelliklere sahip tohumun laboratuvar ortamı, sera denemeleri ve tarla adaptasyon denemeleri sonrası elde edilmesi işlemidir.

    sera ortaminda ana gen kaynağına sahip ana ve baba ebeveyn bitkilerin tozlanmasi ve akabinde döllenmesi sonrası melez tohum elde edilir. elde edilen tohum laboratuvar ortamında dna analizine tabi tutulur. istenilen genlere sahip olduğu tespit edilirse tarlada adaptasyon denemeleri gerçekleştirilir. başarı elde edildiği takdirde yeni bir çeşit olarak piyasaya arz edilir.
  • meyve ve sebzenin gdo'sunu, genetiğini değiştirdiler. evet, “geleneksel tarım”a dönelim çağrıları artık her yerde. sağlıklı besin elde etmenin başka yolu yok.

    geleneksel tohum kendi kendini üretebilir. ziraatçılar o tohuma “ana-baba hattı” ya da “anaç tohum” derler. o tohuma bir şey olmaz, o tohum değişmez. o tohumu al, ek, her yıl yenile. eski domatesler vardı. o domateslerin çekirdekleri kurutulup tohum yapılıp, ekilip fide üretiliyordu.

    fakat bu ana tohumların 'tescil' edilmesi lazım. bunun için 'ıslah firması' olmak gerekiyor. ikincisi tescil uzun zaman alıyor. en az 5 yıl denenmesi lazım. tarım il müdürlüğünün denetimlerinden geçmesi lazım. ayrıca maliyet ve bilgi de gerektiren bir iş.

    tohum takas şenliği var. her yıl kendi bahçelerinde yerel tohum üreten insanlar bu tohumları isteyen, talip olanlara dağıtıyorlar. herkes kendi yöresinin tohumunu getiriyor, tohum getirenler arasında tohum değişimleri yapılıyor. zira tohum ekildikçe yaşar.

    buna karşılık bir hibrit, melez tohum çıkardılar. aslında hibrit tohumun da üretilmesi için yine bir geleneksel tohuma ihtiyaç var. yani annesiz, babasız çocuk olmaz. hibrit tohumun ana-babası ancak geleneksel bir tohum, bu bölgedeki uyumlu bir tohumdur. yabancı firmalar bizim yerel tohumlarımızı topluyor, onları hibrit yapıyorlar. bu bölgede hibrit tohum elde etmek için bile mutlaka bu bölgede yetişmiş bir tohumun kullanılması gerekir.

    hibrit üretim aslında “katır” üremesine benzer. mâlum olduğu üzere, at ve eşek birleşince katır olur, ama o doğan katırın kendisi doğuramaz. hibrit tohumun kendisinden bir şey doğurma özelliği yoktur. güdüktür. ebterdir. kilitlenmiştir. tohum olur, bitki olur, çiçeklerini döker amma velakin meyve olmaz. nesli devam etmez.

    hibrit tohumu ayakta tutabilmek için çok sayıda kimyasal ilaç vermek gerekir. nasıl ki biz çeşitli hastalıklara karşı aşılanıyoruz, bitki de öyle, onların da hastalık getiren etkenlere karşı korunması, ilaçlanması gerekir. hibrit tohumdan üretilen bitki adeta zehirle besleniyor. öyle ki, yediğimiz şeyin hepsi zehir. yediğimizin yüzde 70'i zehir, yüzde 30'u su. kanserin nereden çıktığını sanıyorsunuz? yiyince hop diye ölmüyoruz ki? 60-65 yaşlarında kanser çıkıyor. çocuklarda da yaygınlaştı kanser. ne kadar çok lösemili çocuk var… geleneksel tarımda ise ilaç yok, kimyasal gübre yok, dolayısıyla üretilen ürün zehirli değil. biz zararın neresinden dönerseniz dönün diye uyarıyoruz.

    üstelik hibrit tohuma seni mahkum ederlerse kendi gıdanı üretemiyorsun. böylece gıda egemenliğimiz elimizden gidiyor. “hibrit tohum daha iyidir, daha verimlidir” yalanını, reklamını hep söylüyorlar. hibrit tohumla yerli tohumu aynı tarlaya ekelim. ikisine de hayvan gübresi ya da yeşil gübre verelim. aynı ortamda birlikte yetiştirelim. hibrit tohumun daha verimli olduğu yalanı kendiliğinden ortaya çıkar.

    geleneksel tarıma dönelim diyorum. sağlıklı besin elde etmenin başka yolu yok. geleneksel tarıma, bizim tohuma dönüldüğünde o eski koku, o eski lezzet de tekrar ortaya çıkacak.
  • 2006'da bilimum yerli tohumun yasaklanmasından sonra ortaya çıkan tohum vermeyen tohumdur.
    2014 yılından sonra da zeytin fidesi de yerli ekimi yasaklanan bitkiler listesinde.

    ben bu tohumun canlı şahidi birisi olarak bir anektod paylaşmak istiyorum. bundan yaklaşık 17-18 yıl önce hollanda'da yaşamakta olan akrabamın yanına çalışmaya gidildi. çalışma yeri sera. hollanda malum tarımda aşmış bir ülke. orada çalışırken akrabamın bize yasak ve çok pahalı dediği salatalık tohumlarından biraz cebine atıp türkiye'de ekmek için alındı. salatalık tohumu rengini bilmeyenler varsa bakabilirler. rengi kahverengi ya da açık renkte olur. bu hollanda tohumu ateş kırmızısı ve farklıydı. vakti geldi ektik ve beklemeye başladık. ürününü de verdi. parlak, güzel görünüşlü fakat doğru düzgün tadı, kokusu ve aroması yok. merak edip içini açtığımda ise herhangi bir tohum göremedim. bunu ekeceksiniz sonra onlardan tekrar alacaksınız ve ayrıca genetiği değiştirilmiş bu ürünle beraber sağlığınızı da ne şekilde etkileyeceği belli değil.

    kendi halkına bu ihaneti reva gören bu zihniyetin bir an önce yok olması dileğiyle.

    not: faydası olacak mı bilmem ama bu kanunların iptali için imza kampanyasına destek olmak isterseniz;
    link
hesabın var mı? giriş yap