• ilişkinin telefon ve internet üzerinden başladığı kesindir.
    diğer bir kesinlik, "yarattığınız karaktere aşık olmanızdır, kişinin kendisine değil"
    zira, bu tür iletişim araçlarından edilen cümleleri kişi o anki ruh hali içinde, gerçek anlamlarından uzak, kendi ruh hali içinde (ve birazda hoşlanmışsa, idealize ederek) istediği gibi yorumlayacaktır.
    kısaca, gerçek bir kişiye ama sahte bir kişiliğe aşıksınızdır...
    aşk, dokunmaktır...
  • aslında sanal ortamdan tanışılan kişilerle kurulan ilişkileri sağlıklı bulmayan bir bünyeye sahip bir kişi iseniz, durum hem karşı tarafa hem de kendinize kabul ettirmesi zor bir hal alır. fakat fikirlerine, karakterine, zekasına öylesine öyle bir tutulursunuzdur ki; işte yıllardır aradığım kişi bu dersiniz. üstüne bir de telefonun o en kötü çektiği, sürekli bir cızırtının hakim olduğu konuşmalarda bile ses tonunun ipek yumuşaklığı uykuya dalmadanki bir ninniyi anımsatıyorsa, kalbinizin göğüs kafesinize çarpışlarını duymasından korkuyorsanız; sizin için, çoktan iş işten geçmiş demektir. gece yatınca onu düşünüp sebepsiz ağlarsınız, ya buluştuğumuzda ''birlikte olamayız'' derse ben ne yaparım diye düşünür, her saniye onunla buluşma provaları yaparsınız. olmaz, ne yapsanız ne etseniz bir türlü aklınızdan atamazsınız. planlar yaparsınız iki kişilik ''utkularda kahvaltı yaparız bir sabah, sonra sinemaya gideriz, alışverişe çıkarız belki hem şu hırpane görüntümden kurtulurum hem. ne de olsa zevkli kadın...'' dersiniz kendi kendinize. iki kişilik hayatı bir süreliğine tek başınıza yaşarsınız. her gece yatmadan önce komidinin üzerindeki fotoğrafına bakıp tatlı rüyalar der, her sabah gözlerinizi açınca ilk onu görürsünüz.

    zordur aslında iki kişilik sevmek. daha bir bütün olmadan yarım olmak, yarıda kalmak. ama 1+1 in yine bir edeceğini umut ederek bütün bunlara katlanmak... dokunsalar ağlayacak gibi olmak her filmin sonunda. her ''buluştuğumuzda karar veririz bunlara'' deyişini duyduğunuzda yüreğinizdeki parçalanan bütün pencereler, ama bunu belli edememeniz. zordur... çok zordur... daha zor olan hem sırılsıklam aşıkken hem de ona karşı ne kadar zayıf olduğunuzu belli etmemeye çalışmaktır. geçmişteki acılarınızdan çıkarttığınız derslere göre güçlü olmanız gerekir. kimse zayıf bir kişiyle birlikte olmak istemez çünkü. zoraki güçlü rolü yaparsınız. tuttuğunu kopartan, asla içi cız etmeyen bir insan. insancık. bir zavallı.

    bir diğer boyutu da bu sevdanın elde edince kıymetini bilmektir. ne yalan söyliyeyim insanoğlunun her adımı bir başka hataya gebedir. ben çok hata yaptım. ama her hatanın bir geri dönüşü vardır bunu da öğrendim. geri dönüşü olmayan tek hata ise elveda demek olacaktır ki asla öyle bir hata yapmak istemem, yapmadım. bu yüzden anlatabileceklerim bu kadar. siz siz olun aşkınızı eğer bir gün elde ederseniz asla kaybetmeyin. onu sevin, katlanın, sarılın, gerekirse tartışın, sonra sevişin ama asla terk etmeyin. bildiğim bir şey varsa o da evleneceğim insanın hayatım boyunca her ne olursa olsun her dakika seveceğim değil katlanabileceğim insan olmasıdır. ben bile kendime katlanamazken ona katlanabiliyorsam o benim için doğru kişidir.

    bu hiç buluşulmamış sevgiliye mektuptur.* * * *
  • aşkı kaybeden biri olarak, aşkı bulamayanlara bloglarda aşkı anlatırken benim gibi aşkı kaybetmiş biriyle tanışmıştım. birbirimize aşkı anlatma gereği duymuyorduk doğal olarak. aşklarımızı kendi içimizde kaybettiğimizi ve birimizde aşkı bulduğumuzu düşünmeye başlamıştım. çünkü damdan düşen biri, damdan düşen başka birini görünce 2 kere sevinir:

    1. tek salak ben değilmişim
    2. beni anlayacak birileri var

    bu süre zarfında ikimizde birbirimizin acısını hafifletmeye çalışırken, ben kendimi daha çok kaptırdığımı hissediyordum. ta ki murphy yasalarını tadana kadar. "eğer bir şey çok olumluysa o şey nah olur!" yasasından bahsediyorum. ee göt kocaman olunca istimlak eden belediye çok olurmuş diye bir laf vardır. -yoktur da olsaydı eğer komik olurdu- neyse, murphy yasasının harekete geçmesinin sebebi aslında çok normaldi. çünküsü, karşımdaki insanla çektiklerimiz %99 uyuşuyordu. aslında bir gariplik sezmedim değil. ama hayra yordum, yoruldum.

    sonrasında gelen bir itiraf ile neye uğradığımı şaşırdım, aslında ikimiz de kızlardan yana dert yanıyormuşuz. hal böyle olunca kader bana; "noldu yarram?! ben istemediğim sürece olmayacak işte.. karşına lezbiyen bile çıkar yine de o aşkın şarabına ekmek banamazsın! zaaa xd" didi. demem o ki; "her yerden vurursun da, top seni sevmiyorsa sırtında sabri yazar."

    selametle herkeşe...
  • dikkat!
    bu entry herseye kapalı kutu davranan denyolara hiddet icerir:

    çok normal bişeydir bu. insanların birilerine hayran olması, sevmesi yada aşık olması icin karşısındaki insanı görmesine bile gerek yoktur bu sonucta senin aklında,bedeninde, hormonlarında oluşan birşey, ama şöyle de komik bir olay vardır ki, genellikle o kişi ay öle şey mi olurmuş görüşmeden tanışmadan aşıkmı olunurmuş ben gelemem öyle şeylere diyordur. işte bu durum hayallerinizi yıkar..
    itmisiniz lan götünüzümü koklayacaksınız illa birbirinizin önce konuştuklarına bak eğer heyecanlandırıosa anlattıkları, sesi doğru yoldasınızdır tek eksiğiniz bir fiziksel temastır. ki o olmadan da aşık olunabildğini bilen milyonlarca insan var dünyada.. bir resime aşık olan insanlar var bu evrende daha ne laga luga yapıosunuz öle internetten aşk mı olurmuş vs. diye.
  • hem mümkün değildir, hem mümkündür.

    hiçbir zaman gerçek aşk görmeden önce başlamaz. görmeden önceki period bir nevi uçağın kalkış için hızlanması gibidir. gördükten sonra ya kalkar uçak, ya da bir tur daha atar ve başladığı yere döner.

    görmeden önce geçirdiğiniz zaman sayesinde kişinin entellektüel birikimi ve benzeri özellikleri hakkında alacağınız bilgi ile bir şekilde buluşma gününe hazır olabilirsiniz. daha iyi tanıyabilirsiniz kişiyi.

    ayrıca evet, görmeden de o karındaki garip hissi hissedebiliyorsunuz. hehe.
  • düşüncelere aşık olmaktır. buluşma hiç gerçekleşmezse mutlak aşka doğru gider; buluşma olursa sonrası hayal kırıklığı doğurabilir.
  • gayet tehlikelidir.
    olmayan bir şeye tutulmaktır. yazdıklarına, söylediklerine, fotoğraflarına...

    gerçek aşk dokunmadan görmeden olmaz diyenlere de kafam girsin. olur bal gibi de. tutku haline gelebilir.

    görüp dokunduğuna herkes oluyor, önemli olan okuyup da aşık olmak.

    *olmaz yerine, olur yazmışım. bigorotti saolsun. olur işte.
  • sadece bu devrin olayı değildir.en azından sinema ve edebiyatta benzeri metinler vardır. gerçeklikleri var mıdır bilemiyorum. metin erksan sevmek zamanı'nda hiç görmediği bir insanın yalıda gördüğü bir resmine aşık olan bir adamı anlatır. adam hani çok normal (normal neyse işte) bir hayat yaşayan birisi değildir. ama günün birinde resmin aslı gelince 'ben sana aşık olmadım. ben senin resmine aşık oldum. senin resmine aşık olduysam bundan sana ne' diyebiliyor. yani bazıları gerçekten hayallerde yaşıyor olabilir. kalkıp bunlara hayallerde yaşıyosun demek pek doğru gelmiyor.
  • irc serverlarında chat yapmanın popülerlik olduğu zamanlarda sıkça görülen olaydı. farklı şehirlerde yaşayan, birbirlerinin fotoğraflarını bile görmemiş insanlar birbirlerine aşık olurlardı. sürekli takıldıkları kanallardaki diğer insanlar onların sevgili olduklarını bilirdi. güzel gençlik salaklıklarıydı.
  • genelde ilk buluşmada biter. çünkü hiç bir şey ama hiç bir şey (webcam telefon saatlerce konuşmak vs), bir insanın yanında durduğunda sana verdiği hissi ikame etmiyor. o ilk buluşmadan önceki her şey yalan oluyor yanında buz kestiğinde o insanın. o yüzden çok gaza gelmeyin. bir görün görüşün. ondan sonra aşk deyin.
hesabın var mı? giriş yap