• sözleriyle müziğinin uyumu çok başarılı olan ve sırf uyum sağlamak için saçma sözlerden değil de her kelimesi anlamlı cümlelerden kurulu, tek kelimeyle kusursuz bir ogün sanlısoy şarkısı.

    "aynı daldan kopan elma seçtik,
    yasaklara aldırmadan...
    bu oyunda başrole ikimiz geçtik,
    sonu pek mutlu olmayan..."
  • gitarda metin türkcan'ın eşlik ettiği parçadır. 3.06'da gelen solo ise hastadır. ağır, sakin, dingin bi şey.
  • ne de güzel şarkıdır...
  • adamın içine öküz oturtur.
  • pek bilinmeyen ama ogün sanlısoy'un en güzel şarkılarından biri. sözleri öyle içten okur ki kendinizi şarkının içinde hissedersiniz..
  • ogün sanlısoy'un üç albümünün altıncı şarkısı.

    aynı bardağa konan şaraptan içtik
    ayrı seslere aldırmadan
    ta başında gönüle dur demek kolaydı
    biz zor olanı seçtik

    bir bakış akılları yerinden aldı
    gözümde parlayan ışık kaldı
    tam kamaşmaya alışmaya başlamışken
    her şey birden karardı
    saklayacak ne kaldı

    hiç kimse bilmedi
    hiç kimse duymadı sandık
    hiç kimse anlamaz
    hiç kimse ayırmaz sandık hep

    aynı daldan kopan elma seçtik
    yasaklara aldırmadan
    bu oyunda başrole ikimiz geçtik
    sonu pek mutlu olmayan

    hiç kaçış yolu yok içim daraldı
    çözümü olmayan düğümler
    bir bir arttı
    yolları ayırmayı kabullenmek
    bizden bir şey kopardı
    kaybedecek ne kaldı

    hiç kimse bilmedi
    hiç kimse duymadı sandık
    hiç kimse anlamaz
    hiç kimse ayırmaz sandık
    (yargılamaz sandık)

    öyle değilmiş meğer
  • kalbe iyi gelmeyen şarkılardan.
  • şimdi ne o aklım kaldı yerinde

    ne de o ışık gözümde

    ne o şarabın tadı var ağzımda

    ne de duyduğum sesler anlamlı

    saklayacak bir sey de yoktu aslında

    hic kimse bilmedi dediler bana

    ama biliyordu herkes benden baska

    kaybedecek bir şey de kalmamıştı artık

    herkes görmüş

    herkes duymus

    herkes de anlamıştı

    bir tek ben...
  • albümün en güzel parçası olarak zamanında tescillediğim, neredeyse yıllardır dinlemediğim, unuttuğum; ankara'ya deli gibi kar yağdığı vakitlerde gün doğmadan önceki karanlıklarda tek başıma dinlediğim...

    şimdilerde de, az biraz önce, karlı bir ankara gecesi havada en yumuşak haliyle müsaitken, şehrin ıssız sokaklarında gezinirken dinlediklerimden..

    hiçbir ihtimalde kalabalıklardan kaçış yok. yalnız olabileceğim tek yer, biraz önce betimlediğim ortamdaki iki saatlik yürüyüşüm olabilir. ogün de en derinindekileri bilmezler sanmış, sanırsam.

    öyle değilmiş meğer...
hesabın var mı? giriş yap