• bu kadın aşağılanıyor, kendini bir bok sanıyor deniliyor ya; o zaman size bir hikaye anlatayım. bunun gibi hikayeleri çok dinledim ben hayatımda... içlerinden sadece birini anlatacağım; ama unutmayın bu sadece bir örnek ve ne yazık ki istina durumu değil. bu genelin karşılaştığı bir şey. böyle büyüyor birçok kadın, bu yaşadığı travmalar böyle düşünmesine neden oluyor ve taciz/tecavüz kelimesinden nefret ediyor. duyunca aslan kaplan kesilip öldürmek istiyor o kişileri.

    bir kız çocuğu düşünün, anne babası türkiye geneli için çok açık görüşlü ve batılı sayılabilecek. çocuklarını da böyle yetiştiriyorlar dolayısıyla da. bir kız çocuğu etrafında yaşıtı olan kuzeni yok ve hep kendinden büyük kuzenleriyle oynuyor. bu kız çocuğu erkek kuzenlerine tapıyor ve onlar gibi olmayı seviyor. bebeklerle ve peluş oyuncaklarla oynamayı değil, mahallesindeki erkek çocuklarıyla koşmayı, ağaca tırmanmayı, topla oynamayı, güreşmeyi, yaralanıp çamur bulanmayı seviyor.

    kendini çaresiz hissetmesine dair yaşadığı ilk şey misafirlikte içeride uyurken, garip bir amcanın onu anlamadığı şekilde uyandırması ve hemen ağlamaya başlaması. hemen içeriye koşan anneannesine gidelim lütfen burdan, diye ağlıyor. amca da kapının önünden geçerken ağlıyordu içeri geldim deyip çıkıyor. minik kız ne olduğunu anlamıyor hiçbir zaman, sadece gitmek istiyor. gidiyorlar.

    ilk anısı erkek kadın eşitsizliğine dair 6-7 yaşlarında oluyor. hep erkek çocuklarıyla oynamayı seviyordu ya kızımız, dolayısıyla daha küçük yaşında iktidar savaşını, rekabet duygusunu biliyor. ve anlamıyor, benim ne eksiğim var o çocuklardan diyor; çünkü ailesi ona demiş ki önemli olan akıllı ve olgun olman, bilgili olman, yaşın ve cinsiyetin önemi yoktur. a be salaklar, nerede yaşıyorsanız siz...

    bir abi var ki; onun kardeşi kızla yaşıt sayılır aralarında 3 yaş var kızla, o abiyi çok seviyor. abi kardeşimsin, seni korurum diyor. işte kız o abinin kardeşiyle güç yarışına giriyor, grubun lideri olmak için, diğerlerine de göstermeye çalışıyor büyük olmak önemli değil diye. bu kızın anneannesi de bir kız torunumuz var ona güzel elbiseler, etekler giydirelim kız gibi dolaşsın; erkek gibi giyiniyor, bu kız diye söyleniyor. bir gün zorla o elbise giydiriliyor, şirin bir kız çocuğu oluyor.

    dışarda o ismini hayatı boyunca unutmayacağı çocuk var, yine sinirli ve ufaklığı rezil etmeyi kafasına koymuş. kız kısa bir duvarın üstünde oturup konuşuyor diğer çocuklarla. kızgın oğlanımız geliyor ve kızla kavga etmeye başlıyor. bir noktada kız ayağa kalkıyor ve o da ne çocuk bunu fırsat bilip kızın başına geçiriyor eteği. kız umursamıyor, bağırmaya devam ediyor çocuğa. çocuk ise tek bir şey söylüyor "senin donunu gördüm, rezil oldun artık! utan kendinden, hiç kimse seni istemeyecek artık." kız sadece "ne var ben de seninkini açarım?", diyebiliyor.

    cevap "sen kızsın, seninki gözükünce sen namuzsuz oldun. ben erkeğim herkes görebilir benimkini.". diğer çocuklar kıza gülmeye başlıyor. filmlerde olur ya, bağırıyorlar "x'in altını gördük!" bir şey diyemeyen kız ağlayarak eve kaçıyor. saatlerce ağlıyor, annesi durduramıyor. açıklamalar işe yaramıyor, annesi "yavrum, denize gidince bikiniyle dolaşıyorsun ne var? herkes öyle, bunda utanılacak bir şey yok ki?" dese de yok. anneannesi strese giriyor, kız elaleme rezil oldu, ne diyecek şimdi millet...

    sonra o çocuğu babası dövüyor, ertesi gün kızın sevdiği abisiyle gelip özür diliyor ağlaya ağlaya. ufaklık çocuğun suratındaki morluğu unutmayacak; ama kız bir şeyi öğreniyor, cezasını sen veremezsin. yaşadığın utancın öcünü sen alamazsın, sana verilir.

    ilkokula gittiğinde kızların eteklerinin altına neden şort giydiğini o zaman anlıyor, kendisi de giymeye başlıyor, böylece uyuz erkek çocukları altını açtığında dalga geçemiyorlar ve o da utanmadığı için artık bir tekme geçirebiliyor, bacaklarının arasına.

    o kız etek giymekten nefret ediyor, bir daha da yıllarca giymiyor ve en sevdiği kıyafet şort oluyor.

    aynı yaz köye gidiyor. genelde erkek kuzenleriyle tarlaya giderken o gün evde kalıyor nedense. öğlen sıcağında kendinden 6 ve 4 yaş büyük iki kız kuzeni eve geliyor. büyük olan ağlıyor, utanmış. küçük olan da tam erkek fatma aynı ufaklık gibi, küfürler ediyor. annesi ise ailenin en genç gelinlerinden biri ezik. kızını sakinleştirmeye ve önemli değil demeye çalışıyor. ufaklık ne olduğunu zorla alıyor ağızlarından; çünkü utanıyor büyük kuzen, söylemeyin diyor. utancından ölecek neredeyse. ne mi olmuş; ailenin büyük amcası, memeleri yeni çıkmaya başlayan bu büyük kuzenin memelerini ellemiş. düşünsenize 60 yaşınızdaki babanızın amcası yapıyor bunu. nasıl bir çaresizlik ve korku, güveni nasıl sarsılıyor. kız kendi amcalarına sarılıp öpemez oluyor, diğer kuzenlerden bile kaçmaya başlıyor. ufaklık sadece şaşırıp üzülüyor; ama pek anlamıyor ne olduğunu.

    ilkokulda başkanlık verilmiyor, nedeni ne mi? çok basit bir kız o kadar kişiyi idare edemez; bir erkek yönetebilir, sesi çıkar, gerekirse şiddet uygular. sen yardımcı ol, defterleri taşı, perdeleri düzenle. neden? öyle işte! e madem öyle yarışmada temsilci olayım? olmaz çok uzak ve tek başına bir kız olarak gidemezsin, gel x'in yanında git.

    ne mi oluyor, ufaklık daha da bileyleniyor. erkekleri dövüyor ve en güçlünün o olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. sürekli yara bere içinde, dudağı patlıyor, vücudunun her yerinde morluklarla dolaşıyor. savaş gazisi gibi. hep üstünlüğünü kanıtlamaya çalışıyor. ben de güçlüyüm, ben de yapabilirim, ben de sizin gibiyim.

    8 yaşında apartmanlarına bir aile taşınıyor, iki yaş büyük bir kız var. hemen yakın arkadaş oluyorlar. bir erkek kardeşi var bizim ufaklıkla yaşıt. ablasını sürekli tartaklıyor, annesine şikayet ediyor. bir erkek çocuğuna merhaba dese bile hemen ailesine yetiştiriyor. kızın annesi de kızı tartıklıyor. bizim nedense bu uyuz erkek çocuğunun bizim ufaklığa aşık olacağı tutuyor ve hayatını zindan ediyor ufaklığa. öyle piç ve iki yüzlü ki ufaklığın ailesine yalakalık, pazarları ekmek gazete falan getiriyor, kıza çiçekler ve hediyeler veriyor ailenin önünde. geriye kalan zamanlarında sürekli takip edip, yalnız kaldığında kızı sıkıştırıp öpmeye çalışıyor. başka bir erkekle tartışsa hemen gidip çocuğu dövdürüyor, başkasıyla gülse gelip ortamı bozuyor. sürekli benim olacaksın, benimsin gibi laflar ediyor. diğer çocuklar da kızı kızdırmak istediği zaman bu çocuğu kullanıyorlar. ufaklık bıkıyor her saniye takip edilip, her yerde bu çocukla karşılaşmaktan. annesine söylüyor çocuğu ve kadın ne var oğlum seni seviyor, diyor. evet de ben sevmiyorum'u anlatamıyor ki. sonraki 3 sene bu çocuktan nefret ederek ve kaçmaya çalışarak geçiyor ve taşınana kadar da bitmiyor. 3 sene bir çocuk için az değildir.

    orta okula geçtiği sene sınıfa gidiyor ve memeleri olan tek kız o; ama erkek gibi giyindiği ve onlarla takılmayı sevdiği için bunun sorun olduğunu fark etmiyor. ilk sene zaten pek sorun olmuyor, ta ki ilkbaharda etek giyip, bir kıza benzeyene kadar... o çok sevdiği arkadaşlarının bakışları değişiyor mesafe giriyor araya. bu arada saf saf aşık oluyor, ilkokuldaki ilk sevdiği çocuk ve masum öpücüğünü unutuyor. daha büyük ya sevgilisi oluyor. 13-14 yaşlarına geldiğinde kendisinin bir kadın olacağını anlıyor. vücudunun farklı olduğunu ve artık erkekler gibi oynayamacağını daha doğrusu onlarla olduğunda bile onların düşüncelerinin değiştiğini anlıyor. yine de yanlarında kalmaya çalışıyor. onlarla porno izliyor okulun gizli köşelerinde, "sen kızsın niye izliyorsun böyle şeyleri?" denildiğinde, "e ben de yapmayacak mıyım? benim hoşuma gitmeyecek mi? neyim farklı?" diyor. gülüşüyorlar, kız umursamamak için, erkekler hoşlarına gittiği ve yakınlaşabileceklerini düşündükleri için.

    12 yaşındayken yazın tekrar köye gidiyorlar. bir yaşlı amca vardı ya kuzenini ağlatmıştı. şimdi o kızı ağlatacak... ziyarete gidiliyor. amca içeride tek başına oturuyor, kız tek başına giriyor, geriye kalan herkes bahçede. amca "oo kim gelmiş, gel yavrum bir sarılayım, boynunun kokusunu içime çekeyim. genç kızların taze kokusu ne güzel oluyor biliyor musun?" diyor. ufaklık "ne diyor ya bu?" diye içinden geçirip, mesafeli bir şekilde öpecek amcayı. amca zorla kolunda çekip boynuna pis ve sert bıyıklarını değdiriyor, kokluyor ve öpüyor. aynı anda memelerine dokunuyor. kız tiksiniyor, midesi bulanıyor. inanmak istemiyor. ağlıyor ve ağlıyor. babasına söyleyemiyor, söylese öldürür o adamı. annesine de anlatamıyor; ama annesi anlayıp uzaklaştırıyor. konu öyle kapanıyor, sadece herkes o çok sevdiği ton ton amcaya bir daha yaklaşamamasına anlam veremiyor.

    işte bu noktada saçma bir döneme giriliyor ergenlik. kızımız hala inat peşinde bir erkek ne yaparsa o da yapabilir diye düşünüyor. nasıl onların ihtiyaçları varsa ve zevk alıyorlarsa kızımız da zevk alıyor. erkeklerin nasıl çalıştığını anlayıp kendince kullanıyor zaaflarını. erkekler için hava hoş, asla kötü yakıştırmalar yapılmıyor onlara... ama ya kızlara? "orospu", "kaşar", "kaltak", "o zaten çok meraklı kendini elletmeye", "sırf popüler olmak için yapıyor", "bir de zevk alıyormuş, iğrenç!", "sadece arkadaşlarmış, külahıma anlatsın. hiçbir kız bir erkekle arkadaş olamaz!", "sevgilimi elimden alacak!". kız erkek tarafından aşağılanınca ve rezil edilince "hak etti! ne yaptıysa hak ediyor!". zorlandığında "e ötekisini öpmüştü, beni öpse nolur?", "eski sevgilisiyle sevişmişler, ben dokundum sadece, ne var yani?"

    insan bir noktada kendini korumasını öğreniyor; ama bu topraklarda erkekler ve ezilmiş kadınlar peşinizi bırakmaz. 16 yaşında hala şortlarından vazgeçmemiş, genç bir kız. otobüse biniyor ve sevgilisiyle buluşacak. gencecik, duru ve gözleri parlıyor. öküz insanlarla dolup taşan bir otobüste, başına ne gelebilir. bir adam sıkıştırıyor ve zorla bacaklarını, poposunu elliyor. kız kuduruyor. ilkokulda, ortaokulda çok yaptığı şey aklına geliyor, şiddet. hani erkekleri döverdi, herkese göstermişti ne kadar güçlü olduğunu ya. burada sadece adama bir dirsek atıp, "uzak dur!" diye bağırabiliyor. o salladığı yumruklar, tekmeler unutulmuş... o sırada yaşlı bir amca yardım ediyor, adam yaka paça indiriliyor otobüsten. fakat kız bir kere sarsıldı. yine de ağlamıyor, bir şey yokmuş gibi başı dik durmaya çalışıyor. tabii ki inene kadar...

    lisede arkadaş olduğunu düşündüğü insanların içki içildiğinde öpmeye ve onunla yatmaya çalışmalarını unutmuyor mu bu kız? hem de sevgilisinin en yakın arkadaşları bile yapıyor bunu. ya da çalışmak değil, zorlandığı durumlar bile oluyor. itip uzaklaşmak ne kadar kurtarır ki bir insanı kırılmaktan?

    hep güçlü durmaya çalışıp, ne davranışlarından, ne özgürlüğünden*, ne de kıyafetlerinden vazgeçmemeye çalışıyor.

    bu savaş devam ediyor tabii ki; ama deneyimleri bu kıza korkması ve hep diken üstünde olması gerektiğini öğretiyor; çünkü mühim olan güzelliği veya zekası değil. mühim olan bir kadın olması ve bu ülkede, dünyanın büyük bir kısmında sadece bu yüzden bir araç olması. çirkin de olsa, salak da olsa, zeki de olsa fark etmez; eğer bir erkek o anda açsa veya sadece keyfi için bile olsa onu seks objesi olarak görme ihtimali var.

    ne giydiği, ne yaptığını bir önemi yok, kezban da olsa, normal bir insan da olsa fark etmez. herhangi bir insan bu kızı taciz edebilir, bu kızı sadece cinsiyeti kadın olduğu için aşağılayabilir hakkını yiyebilir. bir işe uygun olmadığını, zeki olmadığını, yeteneği olmadığını savunabilir. ailesi bir adamı sevdiği için onu suçlayabilir. istemediği bir şey yaşadığında erkek değil, kadın suçlanır; çünkü istemiştir.

    bir de tabii haberler var, ülkesinde ve hatta medeni olduğunu düşündüğü batıda bile, öyle haberler okuyor ki bu kızlar, korkmamak ellerinde değil. yaş, din, dil, ırk fark etmiyor ki...

    o yüzden aşırı korumacı oluyor bu insanlar, kapatıyorlar kendilerini. kendilerini koruyabilmek için tepeden bakıyorlar erkeklere yalancı bir üstünlük duygusu yaratabilmek amaçlı. kendilerini ve o zarlarını en iyi değeri veren kişiye satmak zorundalar; çünkü zekaları ve kişilikleri beş para etmiyor.

    plazada çalışsa da, üniversitede öğretim görevlisi olsa da yaptıklarına, giydiklerine ve mesafelerine dikkat etmek zorundalar, erkekler gibi davranamazlar. ünlü olsa da, zengin olsa da fark etmiyor. düşünün ali kırca'ya noldu, gamze özçelik'e ne oldu? hangisi daha çok acı çekti ve aşağılandı.

    bir davranışta bulunurken daha 6-7 yaşından itibaren dikkat etmek zorunda kaldı. etek giydiği için yapamadığı şeyler oldu. çocuk ya eteği açılsa ne olur? ne mi olur, elalem ne der sonra?

    inanın bana durumu dramatize etse de, bunu hava atıyormuş gibi söylese de bir kadın böyle bir şey diyorsa arkasında irili ufaklı bir sürü travma yatıyordur. aslında size övünüyormuş veya tiksiniyormuş gibi söylediği şey, yardım çağrısı. bana güven verecek birini arıyorum, korkularımı yenmemi sağlayacak birini...

    ya da bir kadın bizim için ne kadar zor diyorsa hayat, inanın ki zorluğunu yaşamıştır.
  • buyumelerin en sansli ve temiz olani.
    oyle pis birsey ki insan nasil anlatacagini bilemiyor. daha kucuksun nerden baksan 7-8. kapi komsun, burnunun dibi zaten cocukken dunyan apartman ve okul ile sinirli yani taniyabilecegin insan sayisi belli. torunu var bunun senin yasinda. birlikte oynuyorsunuz butun gun. ailen de guveniyor tabii e hayvan kadar adam torun torba sahibi neden kotu dusunsunler. neyse oyun oynadiginiz siradan birgun bu sefer "gel dedemlerde oynayalim" diyor kabul ediyorsunuz. sacma sapan kafadan uydurma bir oyun, kurali yok birseyi yok egleniyor musun egleniyorsun gerisi onemli mi sanki. dede surekli cocuklari izliyor sonra ortaya bir fikir atiyor "koltugun uzerine cikin sizi kucagima alip karsi tarafa gecireyim ben". bir heycan bir sevin tamam diyoruz. torununu kollarindan tutup karsiya geciriyor sira diger cocukta. onun torunundan ne farki varsa sanki yapisiyor buna. hem opmeye calisip hem... neyse tekmeleye calisiyorsunuz nafile adam neredeyse 3 katin.
    3 ay once tatilde firsat bulup eve gittim. ertesi gun kapilarinin onunden gecerken 10 kusur senedir yaptigi gibi suzdu bastan asagi. ıcimden soyledim nefretimi, kinimi yoluma devam ettim. ayni aksam yan evden agit sesleri geldi "gitti dag gibi adam" diye.
  • ülkelerden, kültürlerden, cinsiyetten bağımsızdır çocuk istismarı. çocuklara karşı yapılan cinsel istismarın %70'i 6-10 yaş arasında olurken, bir çocuğun cinsel istismara uğraması oranı %40' lara kadar varmaktadır..

    bu açıdan baktığımızda doğru bir önermedir..

    gelelim yanlışlarına ;

    - 8 yaşında cinsel tacize uğrayan bir çocuğun 'cinsiyet'i yoktur, çocuğa yapılan cinsel tacizde , cinsiyet diye bir faktör yoktur.

    - tacizciler sadece erkek değildir, sadece çoğunluğu erkektir. ama hepsi sapıktır.

    - cinsel tacize uğramış bir çocukta, gelecek yaşamını etkileyecek tek şey , 'herkes beni sikecek' korkusu değildir, hayata ve insanlara karşı genel bir güvensizlik oluşur.. zira çocukken yaşadığın o 'şey' e sikilmek diyemezsin..
  • ataerkillik bitmeden imkansız olan şeydir. hiç tacize uğramamış tek bir kadının var olduğuna inanmıyorum.
  • bu ülkede pek olası görünmüyor.
    12 yaşında falanım orta bire gidiyorum.
    bilenler için evimiz o zaman koşuyolu kalp hastanesinin arkasında teyzemin evi de öğretmenler evinin orada. yakın bir mesafe sayılır ama bir çocuğun yürüyebileceği kadar da değil. teyzem beni haftasonları ders çalıştırıyor. dolmuşla gidip geliyorum ona. hatta artık kendi kendime bile binebiliyorum dolmuşa.

    bir kış günü daha doğru saat beş altı civarı, çok iyi hatırlıyorum kırmızı kocaman şişme bir mont giyiyorum. indim dolmuştan benimle birlikte sanırım 25-30 yaşlarında bir adam daha indi. ben caddeden karşıya geçtim o da geçti yanıma geldi, "sen dün göğüslerini ellediğim kız değil misin" dedi bana. hayır nasıl bir sapıksa artık. ben bağırmaya başladım annem öyle öğretmişti çünkü birisi sana dokunursa ya da bi şeyler söylerse bağır diye.

    ama ben "orospu çocuğu gelme peşimden" diye bağırıyordum ki bunu annem öğretmemişti. hemen yakımızdaki pastane ve berberden adamlar dışarı çıktı ne oluyor demelerine kalmadan manyak kaçmaya başladı. tabii abiler de peşinden gittiler. ben korktuğum için bekleden kaçıp eve gittim.
    annemler bir daha tek başıma gitmeme izin vermezler diye hiç kimseye bir şey söyledim. hatta ki şu ana kadar bile söylemedim.
    epeyce bir süre oradan binip inmedim dolmuşa. korktum beni beklerse diye.
  • bu başlığı gördüğünüzde gözlerinizi kaçırma ihtiyacı duymamanız demek, acaba açsam ve okusam ne hissederim diye düşünmemek; bunların sebebinin de bizzat kendi yaşadığınız deneyimleriniz ve hatırlamanın içinizi burkacak olmasıdır. okurken tüyleriniz diken diken olur diye korkarsınız ya da bir tanesi size anılarınızı aklınıza getirir diye.

    hiç tacize uğramadan büyüseydim belki başlığı açıp cesur bir şekilde okurdum ve insanları anlamaya çalışıp hatta objektif yorumlar yapabilirdim diye düşünüyorum. şimdi ise onları anlamanın ötesinde yaşadıkları duyguları paylaşıyorum.
  • taciz kelimesi türkiye'de her şey gibi nedense cinsellikle birlikte anılıyor.

    ama benim gözlemlediğim insanların en çok duygusal tacize maruz kaldıkları.

    özellikle de çocukların. çok iyi gözüken ailelere bile biraz yakından bakınca çocuğun ebeveyni ile ilişkilerinde bazen çocuklara çok ağır gelen sıkıntılar görmek mümkün.

    benim maalesef çocuğum yok ama bazen dışarıda öyle durumlar ile karşılaşıyorum ki,
    ailenin tepkisinden çekinmesem gidip çocuğu kucaklayıp, üzmeyin onu, istemiyorsanız bana verim diyeceğim geliyor. ama ne kadar üzülse de çocuk bile bunu istemeyecek, annesinin eteğine sarılacaktır. işte sorunun kaynağı da bu. çocuğun bu bağımlılığı hep istismar ediliyor.

    eğitimli, saygın gibi gözüken ebeveyn bile henüz günlük yaşamın sıkıntılarını henüz dünyadan bi-haber çocuğa aktarıyor. iş yerindeki alelade biri ile görüşürken bile
    ona karşı önceden yaptığı sınıflandırıcı koda özgü tavır takınırken, çocuğa olabildiğince
    özensiz davranıyor.

    çok küçük ve size muhtaç ya, gerektiğinde sahte de olsa sevgileri ile bile onları tehdit ederler. hassas olduğu bir durumu fark edince bunu eğlence sayıp eşe dosta gösterir, yetmezmiş gibi youtube videosu yapar.

    boyutları küçük, yetenekleri kısıtlı diye çocuk ne kadar sevilse de daima duygusal taciz altında. araç aldığınızda, silah aldığınızda bile devlet bunlar için yetkinliğinizi sınar, ama çocuk öyle mi, çiftleşebiliyor olmanız sahip olmanız için yeterli. evli olmanız bile gerekmiyor. hatta tarafların biri razı olmasa bile oluyor artık. (devlet bakıyor.)

    en sağlıklı insan bile hayatının bazı dönemlerinde ruhsal sıkıntılar yaşayabiliyor. çocuk eğer aranıza bu dönemde katıldı ise suçu ne ? çocuğun varlığı dünyaya ne zaman geleceği mevla'nın külli iradesi dışınca cüzzi olarak çiftlerin elinde. hazır olup olmadıklarına yalnızca kendileri karar veriyorlar. bundan sonrası ise daha fecaat. onun nasıl büyüyeceğine, nasıl bir eğitim alacağına, ne giyeceğine bile devlet karar veriyor.

    durumun kontrol altına alınması (özellikle de korunmasız çiftleşmenin kontrol altına alınması) imkansız olduğundan çocuk sahibi olabilme ruhsat ve ehliyet ile sınırlandırılamıyor. ama en azından teşvik edici unsurlar ile çocuk edinmeden önce
    bir hazırlık ve eğitim cazip hale getirilebilir. bazılarınıza çok ütopik gelebilir ama çocuk sahibi olmadan önce devletin açacağı ciddi kursları tamamlayan çiftlere diğerlerine tanınmayacak haklar tanınabilir. örneğin bebeğin gıda ve sağlık harcamalarına destek,
    aileye maddi veya ayni destek, bu tür bir ailede yetişen çocuklara eğitimlerinde öncelik veya kolaylıklar gibi.

    dünyanın en kıymetli sermayesi olan insanı yetiştirirken ben gerekli yatırımın yapılmadığına inanıyorum. iyi niyetli olmak, eğitimli olmak, kendini yetkin ve duyarlı görmek yeterli değil.
    yavrularını çok sevdikleri halde onlara zarar (kasıtsız ve farkında olmadan) veren aileler gördüm.

    konuda eğitimli değilim, belki de gözlemlerim hatalı ama ben çocukların hak ettikleri değeri gördüklerine inanmıyorum.
  • cezasız kaldığı için bu kadar enderdir.

    askerlik yaptığım yerde lojmanda nöbet tutan bir er, ilkokul 5 sınıfa giden bir kıza hem çıkma teklif eder, hem sözle taciz eder. kızın annesi işler büyümesin diye eşine değil bizim bölüğün komutanına söyler. işte o gün adalet yerini buldu.

    yaşananları anlatmayacağım ; ama cidden icimin yağları çatır çatır eridi.
  • hayatımda tırnak yemeyen biri olarak tırnaklarımı yiyerek okuduğum itirafların bulunduğu başlıktır. erkek olmama şükür ettiren durumdur. ve burada erkek olsun bayan olsun arkadaşların yaşadıkları tacizcilerine içimdeki öfkenin köpürdüğü durumdur. sadece hukuki açıdan tacizcilere sağlanan imtiyazın kafalarını gözlerini kırdıktan sonra kendime tanınacağını bilseydim vicdani olarak herhangi bir rahatsızlık duymadan çok canlar yakmak istediğim durumdur. *** !
  • mümkün değildir. sadece sözlü tacizden de bahsetmiyorum, tacize uğramamış kız yoktur bu memlekette. tacizci öylesine cesurdur ki, kalabalığın ortasında bile taciz ettiğinde sesini çıkaramayacak olmanın, sesini çıkaracak olsan etrafındakilerden sana destek olacak tek bir ağzın açılmayacağını bilmenin, yine o ağızlardan hiçbirinin ona tepki göstermek için de açılmayacağını bilmenin cesaretini taşır. siz belki farkında değilsiniz ama, hamileliğimin dördüncü ayında doktor bebeğimin erkek olacağını söylediğinde, bebeğim kız olmayacağı, hayatı boyunca o tacizlere uğramayacağı, benim defalarca yaşadığım o korkunç hisleri yaşamayacağı için rahatlayacak kadar kötüdür durum.
hesabın var mı? giriş yap