• aslında uzun zamandır yazmayı düşündüğüm bir konuydu ama kavram içerisinde bilim kurgunun bir miktar dışına çıkacağımı düşünüyorum.

    insanlığın bilgi birikimi yükseldikçe bireylerin zeka ve disiplinli çalışmalarıyla gerek bilimsel alanda gerekse mühendislik uygulamalarında yaratabilecekleri farklar giderek azalmaktadır. bu nedenle bireylere sistem tarafından eğitim ile sınıf atlamanın hala mümkün olduğunun bir şekilde anlatılmasına ihtiyaç duyulmaya başlandı.

    ister bilim kurgu, isterse suç ya da dram tarzı dizilerde olsun özellikle abd menşeili dizilerde aslında bilim kurgudan ziyade teknik bilgi ve becerileriyle insanların neleri başarabileceği sürekli anlatılıyor. son yıllarda buna bakacak olursak the big bang theory, chuck, breaking bad, person of interest vs. gibi birçok dizi sayesinde bu algı sürekli canlı tutulmaya çalışılıyor.

    öte yandan, bu tutum türkiye'de bir türlü gerçekleştirilemiyor. bunun temel nedeni ise ülkedeki binlerce insanın eğitim ile sınıf atlamaya olan inancını yitirmesidir. fed'in parasal gevşeme politikasını sona erdirmesinin belki de en iyi yanlarından biri, eğitimin ülkede yeniden hatırlanması oldu.

    türkiye'de pek fazla katma değer yaratma potansiyeli ne yazık ki pek yok. savunma sanayi ve tıp alanları dışında genel olarak eğitim ile rahat bir yaşam sürdürme olanağı emeğiyle çalışacak kesim için oldukça sınırılıdır. bu algı türk dizilerinde de zaman zaman değiştirilmeye çalışılsa da, genel anlamda pek bir başarı kazanıldığını söylemek pek de kolay değildir.

    mesela, yayınlandığı dönemde şiddeti özendirdiği savunulan kurtlar vadisi dizisinde çakır'ın vurulduğu sırada polat'ın hastane başhekimiyle görüşmesinde tıpkı bir doktor titizliğinde yanıt vermesi, aynı dizide polat'ın fransızca bildiğini göstererek mehmet karahanlı'nın kızını şaşırtması da bunların arasında sıralanabilir.

    bu bağlamda şunu diyebiliriz ki the big bang theory tarzı bir dizi eğer türkiye'de çekilseydi pek izlenmezdi. mesela 46 yok olan dizisi bunlardan biridir. anladığım kadarıyla dr jekyll and mr hyde romanından esinlenilerek bir senaryo oluşturulmuştu ama tutmadı.

    bu noktada dizilerin toplumla olan ilişkilerine bakmak gerekeceğini düşünüyorum. diziler bir noktada izlenme oranları üzerinden, reklam vs. gelirler ile finanse edildiğinden dolayı toplumu genel olarak mutlu edecek şeyler çıkarmak zorundalar. öte yandan, diziler topluma sosyal mesaj vermek açısından da etkili bir araçtırlar.

    bu durumda yapılacak olan şey, eğer eğitimle sınıf atlama imkanını zihinlerde canlı tutmak istiyorsak, bu dönüşümü daha ustalıkla yapacak senaryolar geliştirmektir. bu noktada senaristlerin işinin zor olduğunu kabul etmeliyiz. çünkü birçok senarist psikolojik çözümlemeler, tarihten gelen modern/muhafazakar çatışmasından kesitler, gelir dağılımı bozukluğunun toplumsal ilişkilere etkisi gibi konularda başarılı işler çıkarıyorlar ama herhangi bir alanda teknik bilgi birikimiyle öne çıkacak bir başrolün olduğu/olacağı konularda ciddi bir eksiklik var.

    burada vurgulamak istediğim nokta avrupa'nın ilmini alıp öyle bir karakter yaratalım kafasındaki devletçi kontrolcü zihniyetin bir dışavurumu değildir. şiddet bu toplumun bir parçası ise bunları şiddetin ön planda olduğu dizilerle de yapabilirsiniz. mesela çukur dizisini izlemeye çalıştım geçtiğimiz haftalarda. ilk bölümlerden birinde başroldeki karakterin kimya eğitimi almasına vurgu yapılarak bir kimyasal maddenin tır içinde patlaması konu edinilmişti.

    izleyici olarak bu açıkçası hoşuma gitmişti. çünkü bunlar bilinmeden de olsa, izleyici de bak adam eğitimini almış ve bu sayede yapmak istediğini gerçekleştirebildi algısını yarattı. belki de bu açıdan bakıldığında eğitimle sınıf atlamaktan ziyade asıl amaç eğitimi ile çevresinde fark yaratabilen kitleleri ön plana çıkarmaktı.

    daha sonra diziyi izlemeye devam etmeme rağmen bu gibi küçük detaylardan dizi tamamen koptu ve standart bir türk mafya dizisine evrildi. breaking bad dizisini ele alacak olursanız o dizi de suç örgütlerini konu alıyordu ama ana karakterin üstün kimya bilgisini konuşturarak uyuşturucu piyasasında neleri başarabildiğini gösterdi. bunu türkiye'de yapmayı başarabilmiş çok dizi olmadı. olanlarda da çok küçük örnekler olarak kaldı ve ön plana çıkamadı.

    bu noktada senaristlerin gerekirse uzman teknik danışmanlarla çalışması gerekebilir zira başrolün senaryoda aldığı eğitime göre bir bilgi birikimi oluşturması ve bu birikimi doğru teknik detaylarla işleyerek kullanması bir gerekliliktir. belki de yapımcı ve senaristler ek maliyet yaratacak bu gibi konularda kolaycılığa kaçıyordur.

    bugünlerde bu algıyı kurmaya çalışan mucize doktor diye bir dizi izlemeye başladım. hem otizm ile ilgili farkındalık yaratmaya çalışmaya hem de savant sendromu üzerinden üstün zekalı bireylerin, ya da herhangi bir mental yeteneği ile toplumun ortalamasından uzaklaşmış bireylerin, toplumla yaşadığı temel sıkıntıları konu alıyordu.

    ana konu tıp olduğu zaman reyting kaygıları biraz daha azalıyor. çünkü işin içinde bir şekilde insan hayatını ilgilendiren acil cerrahi müdahaleler girdiğinde kişilerdeki merak dürtüsü zaten kendiliğinden uyandırılıyor. bu noktada da, teknik danışmanlık gibi unsurların maliyeti zaten rahatlıkla göze alınıyor.

    öte yandan, iş topluma toplumu anlatan karakterleri içeren dizilere geldiğinde olayların teknik boyutu hiçbir zaman ön plana çıkarılamıyor. işin içinden çıkmak adına bütün suçu topluma atarak toplum bunu istemiyor bu yüzden bilim kurgu içeren diziler bizde tutmuyor demek biraz kolaycılığa kaçmak oluyor. bu eğer bir dönüşüm olacaksa ve topluma yeniden bir umut verilecekse, sizin illa çıkıp üniversite profesörlerinin hayatını içeren diziler çekmeniz gerekmiyor.

    bunu şiddet ve suç dünyasını konu alan dizilerle de yapabilirsiniz ve önünüzde bunu yapabilmiş breaking bad gibi bir örnek de zaten var. bu noktada bütün mesele ise bunu ustalıkla yapabilecek senaryoları geliştirebilmektir. bu da senaryo ekibi içerisinde senaristler kadar teknik danışmanlık verebilecek kişilerin de oynamasıyla mümkün olabilir.

    topluma ilgilenmediği ama ilgilenmesini istediğiniz bir konuyu da anlatabilmenin yolları olduğuna inanan birisi olarak, son 30 yılda popülerleşmiş dizilere baktığımda böyle bir çabanın olmadığını net bir şekilde görebiliyorum.

    ezel, poyraz karayel, çukur, süper baba, kurtlar vadisi, behzat ç vs. gibi kült hale gelmiş dizilere bir baktığınızda göreceğiniz şey toplumsal çarpıklıkları başarılı psikolojik çözümlemelerle topluma anlatmakta gösterdikleri başarıdır. bu başarıyı kesinlikle küçümsemiyorum ama eğitim ve zekası ile bir şeyler başarabilen karakterlerin ön planda olduğu dizilere toplumun gerçekten ihtiyacı var. amerikan dizilerine baktığınızda nasıl da bu ihtiyaca cevap vermeye çalıştıklarını görebiliyorsunuz.
  • (bkz: uzayli zekiye)
  • türk toplumunun yapısı yüzündendir. diziler de arz/talep dengesine göre ilerler. bu yüzden bizim ülkemizde bilim-kurgu, sosyolojik veya felsefi diziler yok; onların yerine fakir kız zengin erkek, birbirini her bölüm aldatan üst zümre insanlar, takım elbiseli birbirlerine sürekli racon koyan insanlar, sürekli insanların arkasından entrikalar düzenleyen kötü kadınların olduğu diziler var. çünkü bir ülkedeki diziler, o ülkedeki toplumun izdüşümüdür. bu yüzden bu ekranlarda kaliteli dizi görmeniz çok zordur; tıpkı sokakta kaliteli insan görmenin çok zor olduğu gibi.
  • bilim kurgu çekmek ciddiyet ister. bizimkiler de ancak adamların filmleriyle dalga geçen bilim-kurgu-komedi filmleri çekerler.

    cem yılmaz filmlerinden gördük ki efekleri yapacak bütçe var bizimkilerde fakat ciddi bir zeka var mı emin değilim.
  • biraz zorlarsak:

    (bkz: kavanozdaki adam)
  • (bkz: 46 yok olan)
  • (bkz: sır dosyası)
  • bilimkurgu çekmek için bilim bilmek gerekiyor diye düşünüyorum. biz ne çekelim imam erikleri ni mi?
  • çok fazla tutmadı ama (bkz: 46) güzeldi ben beğeniyordum, tabi tamamen bilim kurgu değildi ama güzeldi.
hesabın var mı? giriş yap