• vicdanına yenik düşmüş nihayet.
    http://serbestiyet.com/…atinin-sahicilige-delaleti/
    elbette, bunun sonucunda biraz önce mehmet metiner tarafından "ocak dışı" ilan edildi.
  • şu yaptığı açıklama çok anlamlı ve bu ülke insanları adına -hala- umut duymamızı sağlayan bir harekettir.şüphesiz kendisine saldırılar olacaktır ama tarih onu vicdanlı bir aydın olarak yazacaktır.teşekkür ediyorum kendisine...
  • hele şükür yahu! vicdanı olan her müslümanın vereceği tepki budur işte. açın gözünüzü artık biraz! şu kadın gibi 10-15 kadın tv'de söz alsa, rte ne başörtüsü üzerinden siyaset yapabilir ne de dini kullanabilir oy alabilmek için.

    gerçeği görebilen kadın.
  • star gazetesinde yazdigi bir yazida kullandigi ve basbakan recep tayyip erdogan ile yalakalarini elestirmek icin kullandigi "halk sillesinin sedası yoktur, bir vurdu mu devası yoktur" sözü, basbakan tarafindan "bu kadin kendini allah saniyor" diye algilanan kadin yazar. basbakanimiz pek bir zekali.
  • "kadın aleyhtarı rivayetlerde ataerkil geleneğin tesirleri" diye bir tez yazmış olan doktor.
  • "uludere'de kürtaj yok, cinayetler var!" diyecek kadar vicdanlı bir insanmış kendisi. hayatımda ilk defa dindar birinin ropörtajını sinirlenmeden, "aa, düşüncesini dayatmaya kalkmamış, hayret!" nidaları içinde okudum.

    http://www.radikal.com.tr/…id=1090283&categoryid=77

    özetle, "kürtaja ben karşıyım, ama ben kişisel olarak yaptırmam diye, yasaklanması gerekmez. bu ülkede herkes müslüman değil, kaldı ki hanefilik mezhebi 120 güne kadar bebeğe ruh üflenmediğini düşündüğü için kürtaja karşı değil. diyanet isterse görüş bildirir, ama laik bir ülkede diyanet'in görüşüne dayanılarak iş yapılamaz. üstelik yasaklamayla hiçbir yere varılamaz, kürtaj azaltılmaz isteniyorsa kadınların doğum kontrolüne daha kolay eriştirilmesi lazım, yasaklanması kadın ölümünü arttırır. üstelik neden sadece kadını konuşuyoruz, kadın katil de, o baba nesi? gururla sunabileceğimiz erkek-baba figürümüz mü var, kadınlar eziyet çekeceğini bile bile evleniyor. kürtaj süreci başbakan tarafından çok kötü başlatıldı, üslup berbat, tecavüze uğrayan doğursun ne demek? bir erkek, o kadının neler hissettiğini nereden bilecek? devlet kadının yerini daha da aşağıya çekiyor, üzerine düşeni yapmıyor, cezayı kadına kesiyor." minvalinde konuşmuş.

    akıl ve vicdan sahibiymiş, naçizane tebrik ederim.
  • basortulu, turbanli bir kadin birisi tarafindan talimatla isinden ediliyor. ak partililer bu kadina sahip cikip, hakkini ariyacaklar mi bakalim:)
  • çok enteresan ama bugün benim için akp bitmiştir demiştir.
    http://serbestiyet.com/…atinin-sahicilige-delaleti/

    --- spoiler ---

    hükümetin bazı üyelerinin bir takım yolsuzluklara bulaşmış olabileceği ihtimalini kabullensem bile, bant kayıtlarında dinlediğimiz türden bir rezaleti ne “allah’tan korktuğunu” iddia eden bir başbakana, ne de onun “dindar” ailesine hiçbir şekilde konduramazdım. ama ne yazık ki, şu andan itibaren benim için söz bitmiştir!

    10 yılda ortaya çıkan fark adına arkasında durmaya devam edeceğim bir ak parti artık yoktur; bu pislikleri nasıl temizleyeceğini bilemediğim, hem kızıp hem acıdığım ve maalesef artık yolun sonuna gelmiş olduklarını düşündüğüm siyasetçiler vardır.

    --- spoiler ---
  • seviyorum bu kadını...

    star gazetesindeki son yazısı.

    kadın erkek eşit değil mi?

    sayın başbakanımız iyi bir münazaracı. ayrıca inatçı bir adam. bazı konularda bir vakitler “nuh!” dediyse, bir daha asla “peygamber!” demiyor. bu tavrı yüzünden siyaseten zor duruma düşse bile geri adım atmıyor, tükürdüğünü yalamıyor. delikanlılığın ya da kasımpaşalılığın böyle bir raconu var demek ki.

    insanın dürüst ve tutarlı olması önemli bir meziyettir ama hatada ısrar bir meziyet olarak görülemez. hata olduğu idrak edilen herhangi bir tutumun düzeltilmesi esastır ve bir başbakandan beklenen de budur.

    bu cümleleri niye yazdım?

    bu cümleleri “ab’ye üyelik perspektifini türkiye’nin önüne hedef olarak koyan, “kopenhag kriterleri olmazsa ankara kriterleri deyip yolumuza devam ederiz” diyerek bu konudaki kararlılığını dillendiren, pek çok kez “insan hakları ve demokratikleşmenin” olmazsa olmaz önemine işaret eden bir siyasetçinin kadın hakları savunucularıyla her fırsatta polemiğe girip, “kadınla erkek eşit olamaz, yaratılışları farklı” diye görüş beyan etmesinin “siyaseten bir hata” olduğunu söylemek için yazdım.

    hatadır, çünkü kadınlarla erkeklerin insan olarak eşit haklara sahip olduğu fikri, bir takım farklılıklarına rağmen birey ve vatandaş olarak kadın ve erkeklerin eşit olduğu kabulüne dayanır. bu kabul, farklılıkları yok saymaz ama o farklılıklar sebebiyle eşitsizliğin meşru görülmesine karşı çıkar. insan hakları evrensel bildirgesinin, ya da (cedaw) kadınlara karşı her türlü ayrımcılığı önleme sözleşmesi’nin temel yaklaşımı da bu kabule dayanır. başbakanın söz konusu beyanı, bu kabul ile çeliştiği izlenimi vermektedir.

    malum, kadın fıtratı/erkek fıtratı ayrımı, kadınlarla erkeklerin birbirlerini tamamladığı tezleri, pek çok müslüman ülkede hala kadınlarla erkekleri birey ve vatandaş olarak farklı konumlandıran hukuk normlarının temel dayanağı durumundadır. bu yüzden bazı ülkelerde kadın ehliyet alamaz, araba kullanamaz, kendisini temsil edemez, mirastan adil bir şekilde pay alamaz, şahitliği kabul edilmez, evlenirken fikri sorulmaz, çalışamaz, üzerine kuma getirilmesine itiraz edemez. bu saydıklarım “kadından üstün olan ve kadını yönetmekle görevlendirilen” erkeklerin hakkıdır. kur’ân’ın ilk muhatap neslinin son derece ataerkil bir toplumsal yapıya sahip olması sebebiyle, o yapı içinde geçerli ve anlamlı olan bir takım ayetleri, erkeğin kadına mutlak üstünlüğünün delili olarak görmek bana göre son derece yanlıştır ancak ne yazık ki geleneksel toplumlarda hakim olan anlama tarzı da budur.

    şimdi dindar kimliği herkes tarafından bilinen sayın başbakan, her fırsatta, sanki vahim bir yanlış anlamayı düzeltiyormuşçasına “kadınla erkek eşit olamaz, yaratılışları farklı” dediğinde, insanların akıllarına ister istemez bu cümlenin devamının ne olacağı sorusu takılıyor. devamı genellikle “ama haklar konusunda eyvallah!” şeklinde oluyor ama “yükselen muhafazakarlık/mahalle baskısı/ yaşam tarzı” tartışmalarıyla kafaları karışmış olan insanları bu cevap tatmin etmiyor.

    “ne var bunda?” diyebilirsiniz. “başbakan kadın erkek eşitliğine inanmak zorunda mı, adam popülizm yapmıyor, dürüst bir şekilde kanaatini ifade ediyor” diye takdir edebilirsiniz. doğru sayın başbakan bu konuda, kadın hareketine sempatik gelebilecek herhangi bir şey söylememeye özen gösteriyor ama bu popülizm yapmıyor anlamına gelmez.

    çünkü bu ülkede erkek adam olarak anılmanın yolu, biraz da böyle kadınlara üstten üstten cevaplar, had bildirmeler, edebe ve hizaya davet etmelerden geçer. bunu ben biliyorum da, o bilmiyor mu?
  • 17 mart 2014 rte mustafa karaalioğlu ses kaydı 2 ile iddia edildiği üzere; star gazetesinden kovulması için rte'nin talimat vermesine yol açan yazılarından o tarihteki son yazısı:

    --- spoiler ---

    **halk sillesiyle uyariyorum**

    başbakanın son çıkışlarına liberal ve demokrat yazarlardan gelen eleştiriler, hak etmedikleri bir karşılık alıyorlar ne yazık ki. ben yaşama biçimi itibarıyla dindar/muhafazakâr olan ancak bu ülkede toplumsal barışın muhafazakârlık ekseni üzerine kurulamayacağına inanan başörtülü bir kadın olarak, liberal ve demokratlara yönelik haksız eleştirilerden son derece rahatsız olduğumu belirtmek istiyorum.

    aldiğim cevaplar beni şaşirtti

    ak parti'ye yakın, görüştüğüm ve aklı başında olduğuna inandığım bazı kişilere, başbakanın son çıkışlarını nasıl yorumladıklarını sorduğumda aldığım cevaplar beni şaşırtıyor. bir kere, bu çıkışların gereğinden fazla abartıldığını düşünüyorlar. pratikte değişen bir şey olmadığını, başbakanın muhafazakâr ve milliyetçi tabanın hassasiyetlerine uygun mesajlar vererek, seçim öncesinde safları sıklaştırmaya çalıştığını düşünüyorlar. başbakanın bu sert üslubunun, evet bazı liberal ve demokratları rahatsız ettiğini ama diğer kesimlerden partiye gelecek oyları arttırdığı yolunda bir inanca sahipler. dolayısıyla sakin ve serinkanlı bir biçimde seyrediyorlar, hatta başbakanın bu seçim atmosferinde böyle davranmasının anlayışla karşılanması gerektiğini ileri sürüyorlar.

    ancak onların anlayışla karşıladıkları bu seçim atraksiyonlarını ben endişe ile karşılıyorum. pratikte değişen pek bir şeyin olmadığı doğru olsa da, başbakanın iktidara yürürken çizdiği muhafazakâr-demokrat profilin geldiğimiz şu yeni aşamada fazlasıyla yara aldığını düşünerek üzülüyorum.

    bu durumu nasil içlerine sindirebiliyorlar

    olan bitene, "canım ne olacak, muhafazakâr bir başbakanın muhafazakâr tavırlar sergilemesi normaldir" genişliği içinde bakanlara, profilin "demokratlık" kısmını böyle bir kalemde feda etmeyi nasıl içlerine sindirebildiklerini sormak isterim. medyada kahir ekseriyetin, "bunların gizli ajandası var" diye muhalefet yaptığı günlerde epey özgürlükçü ve demokrat olan ak parti mensupları ve taraftarlarının, bugün muhafazakarlık üzerinden savunmaya geçmiş olmalarını bir tür riyakarlık olarak görüyorum.

    iktidarlarini kaybetmemek için yalan söylemişlerdi

    bana göre bu yaklaşım, ilkelerden çok iktidarı yani gücü elinde tutmayı önceleyen ve etik açıdan son derece sorunlu bir yaklaşım. çünkü geçmişte pek çok politikacı, çeşitli konularda sergiledikleri tutarsız davranışları, "dün dündür, bugün bugündür" vecizesiyle (!) izah ettiler ama "dünler" geçti ve "bugün" kendilerini hayırla yâd eden çok az kişi var. köşelerinde unutuldular, kaderlerine terk edildiler. çünkü dürüst değillerdi, ilkeli değillerdi; kendi çıkarlarını ya da kendi çıkarları ile uyuşan kesimlerin çıkarlarını her zaman bu ülkenin selametinin, zenginliğinin ve barışının üstünde tutmuşlardı. iktidarlarını kaybetmemek uğruna yalanlar söylemiş, kirli işleri desteklemiş, cinayetlere göz yummuş, şaibeli ittifaklardan güç almışlardı. ama zaman geçti, devran döndü ve tarihin çöplüğüne atıldılar.

    bu bir tür yalakaliktir

    başbakanın her yaptığını alkışlamak, apaçık yanlışlara dahi konjonktürel, politik vs. gerekçeler üreterek destek olmak, sözümü hiç sakınmayacağım, bir tür yalakalıktır. başbakanın hiddetinden çekinip, hem onu hem kendilerini hem de ülkenin selametini tehlikeye sokanları, herkesin hatırlaması geren bir dize ile uyarıyorum:

    "hak sillesinin sadası yoktur!

    bir vurdu mu, devası yoktur!"

    inşallah bu devasız duruma düşmeyiz!

    21.01.2011 cuma

    stargazete.com sitesinde kendisiyle ilgili yazılar sıfırlanmış olduğu için hürriyet bağlantısı: http://www.hurriyet.com.tr/…em/16825848.asp?gid=373

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap