• maalesef henüz turkçeye kazandırılmamış bir tanım. benim çevirimle "aşırı duyarlı insan". (ing. kısaltılmışı hsp)

    hsp'ler en basit tanımıyla "sinir sistemleri aşırı duyarlı olan kişiler"dir. yani, ortalama bir insanınkinden daha duyarlı 5 duyuya sahip olan kişiler demek daha uygun. yapılan araştırmalardan elde edilen bulgulara göre bu durumun toplumun %15-20'sinde varolduğu tahmin ediliyor.

    hsp'leri size anlatabilmek için size iki temel bilgiyi burada hatırlatmak istiyorum:

    1- hsp olsun ya da olmasın, herkesin kendini en iyi hissettiği hal, kişinin ne çok sıkıldığı ne de çok uyarıldığı o aradaki denge halidir.
    2- aynı durum ve eşit miktarda uyarımlar karşısında her insanın sinir sistemi farklı ölçüde uyarılır.

    bu iki temel bilgiyi hsp tanımıyla birleştirirsek ortaya şöyle bir tablo çıkar: hsp'ler belirli bir durum veya uyarım karşısında ortalama insandan daha fazla uyarılırlar.

    yani, bir ambülans sesinden hiç rahatsız olmayan bir insanın hsp olan ikizi aynı ses yüzünden krize girebilir.
    hsp'lerin yaptıkları, söyledikleri, "hissettikleri" bazı şeyler bize biraz abartılı gelebilir ama "normal"den biraz daha fazla/farklı oldukları için de hemencecik "tepkisel, dramatik, çocukça, ana kuzusu, nevrotik vs." gibi terimleri alınlarına yapıştırmamakta fayda vardır imho.
  • insanların %15-20'sinin bu grupta olduğu, bu gruptaki insanların %70'inin ise introvert'ler olduğunu not eden bir blog yazısı, kendisi de hsp olan susan biali tarafından yazılmış: http://www.susanbiali.com/…itive-hsp-introvert.html

    çevresinde olup bitenlere, etraftaki insanların duygularına karşı algıları aşırı derecede açık olan bu insanların, asperger sendromlulara benzer zorluklar yaşadığı dikkat çekmiş. bu konudaki bir soruyu ise susan biali şöyle yanıtlamış:

    "i didn't know much about the autism spectrum when i started writing about hsp, but the more i read about it, especially with respect to asperger's, the more i wonder about a link between the two.
    for example, when i read aspie blogs, especially when they complain about a world full of neurotypicals, i can absolutely relate.

    one main difference that i understand - and i'm not an expert - is that people with asperger's have challenges understanding social cues, reading facial expressions etc. hsp's on the other hand, as i understand them, are exquisitely sensitive to these kinds of cues.

    for example, i'm so sensitive to the slightest nuances of conversation and tone that it can be incredibly uncomfortable - sometimes i'd rather not be able to read what's under the surface!

    i believe this is quite a considerable contrast to someone with asperger's. if you have asperger's, i'd love to hear your thoughts and about your experience. i have a feeling we're very close neuro-cousins!"
  • bu durumdan muzdarip olanlar icin her turlu uyaranin fazlasi diger insanlara gore onlar icin daha rahatsiz edicidir, en basit haliyle kendilerini boyle taniyabilirler.
    hipersentivite ile karistirilmamasi gereken bir durumdur.
    (bkz: hypersensitive)
    (bkz: highly sensitive)

    misal ekranlarin mavi isigi, genel olarak asiri parlak isiklar rahatsiz edicidir, bu yuzden bu insanlari caril caril bembeyaz floresan isik olan yerlerde tutmayin, iskencedir. yine ayni sekilde show tv 'nin parlak ve cartlak renkleri resmen mide bulantisi sebebidir. bu yuzden yuksek duyarliligi olan kisiler icin minimalist tasarimlar, pastel ve dogal renkler genel olarak her turlu tasarimda daha cok tercih sebebidir.

    diger insanlara nazaran agir kokular uzerlerinde oldukca olumsuz anlamda etkilidir. ozellikle parfumler, deodorantlar, oda parfumleri, temizlik maddeleri, her turlu kimyasal, yeni kullanima acilmis herhangi plastik urun vs bu kategoriye girmektedir.
    hatta sentetik degil dogal olan cicek kokularindan rahatsizlik da duyulabilir. yine bu insanlar toplumun geri kalanina gore bir insandaki koku degisimlerini daha erken farkedeceklerdir.

    yuksek sesin her turlusu rahatsiz edicidir, genel olarak herkesin etkilenebilecegi bebek aglamasindan ya da yaslilarin evinde ozellikle sonuna kadar acilan televizyon sesinden ote, ortamda sessel degisiklikleri hemen algilar. ozellikle icgudusel olan bu durum toplumsal olaylarda tepki suresini oldukca kisaltmakta toplumun geri kalanina nazaran ani degisiklikleri daha erken farkedip onlem alma avantajini getirmekte fakat gulluk gulistanlik olan donemlerde normal insanlar pek cok gurultuye tahammul edebildigi icin pek cok ortamda hayat iskenceye donmekte insanlardan uzak donemler tercih edilmektedir.

    kisisel alan ve dokunma konusunda ozellikle dogu toplumlarinda olan rahatlik, laubalilik yuksek duyarliligi olan kisileri rahatsiz eder. dolayisi ile tanimadiginiz veya samimi olmadiginiz insanlar size temas etmiyorsa bunun kisisel bir tercih olabilecegini ongorerek kendilerinin cok yakinina gelmeden ve dokunmadan ikinci bir kere durum degerlendirmesi yapabilirsiniz.

    insanlarla iletisim konusunda ozellikle yuksek sesin eslik ettigi, gayet teklifsiz bir sekilde omuza veya kola dokunulan, gayri resmiden ote en kibarlastirilmis haliyle kanka diye hitap edilebilecek muhabbetlere girecekseniz, cok basit bir ayrinti karsi tarafin da sizinle ayni hisleri paylasip paylasmadigini size gostercektir. eger bu kisi size siz diyor, sen diye hitap etmiyor ise, sizinle arasindaki fiziksel mesafeyi korumak adina siz hareketlendikce kendisi de sizden uzaklasir sekilde ufak ufak adimlar atiyor ise belki de kendisinin diyalogu bitirmeye yonelik ortaya attigi ipuclarina dikkat edip sizin gibi sirnasik insanlarin arasina yine karismalisiniz, bu kisinin de kendisi gibi samimiyetin illaki fiziksel olarak onaylanmasi gerekmeyen bir durum oldugunu kabul eden kisilerle takilmasini uzaktan seyredebilirsiniz. boylece hem siz hem o mutlu olmus olur.

    hiz konusu da ister salincak ister araba, mekanik olarak guvenlik mekanizmalari bulunulan araca gore gereginden oldukca ilkel olan durumlarda bir sorundur.
    misal ucak yolculugu bu konuda cok buyuk bir sorun teskil etmezken duraga yetismeye calisan herhangi bir istanbul taksisi size medeniyet gercekten varolup olmadigi konusunu sorgulatabilir.

    bu kadar laftan sonra bunu okuyan, okurken bu uyaranlarin varligini birer birer algilayan, gecmisteki kotu anilari hatirlamak suretiyle tekrar o acilari yasamis hassasiyeti yuksek insanlara da bir hediye gelsin.
    peaceful cuisine
  • bu konuda araştırmaları bulunan elaine aron'un hazırlamış olduğu ölçeğe göre tahmin yürütebileceğiniz bir kişilik türü. efendim, şimdi bunlardan en az 14 tanesine "aaa bana oluyor bu" diyebiliyorsanız, tebrik ederim yüksek hassasiyetli bir insan olduğunuzun farkına vardınız.

    - güçlü dış uyarılara maruz kaldığımda kolayca kafam yorulur.

    - çevremde olup biten en ufak olayın farkındayımdır.

    - başkalarının ruh halleri beni etkiler.

    - ağrı eşiğim düşüktür. canım kolay yanar.

    - yoğun günlerde dinlenme ihtiyacı hissederim. uyaranlardan uzak kalabileceğim bir yerde yalnız kalmak, loş bir odada ya da yatağımda zaman geçirmek isterim.

    - kafein beni etkiler.

    - parlak ışıklar, güçlü kokular, sert kumaşlar, siren sesleri beni rahatsız eder.

    - zengin ve karmaşık bir iç dünyam vardır.

    - yüksek sesler beni rahatsız eder.

    - sanatsal üretim ve müzik beni duygulandırır.

    - bazen sinir sistemim o kadar bitkin düşer ki, alıp başımı gidesim gelir.

    - titizimdir.

    - kolayca irkilirim.

    - kısa zamanda çok iş yapmam gerektiğinde gerilirim.

    - fiziksel şartlar insanları rahatsız ediyorsa onların konforunu arttırmaya ve rahat etmelerinde çalışırım (ışığı ayarlama ya da oturma şeklini değiştirmek).

    - insanlar bir seferde bana birden fazla iş yüklemeye çalıştığında canım sıkılır.

    - hata yapmamak ve bir şeyleri unutmamak için çok çaba sarfederim.

    - şiddet içeren film ve televizyon programlarından sakınırım.

    - çevremde çok fazla sayıda olay gerçekleştiğinde nahoş bir şekilde sıkılırım.

    - çok fazla acıkmak bende konsantrasyonumu ve ruh halimi bozacak bir tepki yaratır.

    - yaşamımdaki değişiklikler beni sarsar.

    - hoş koku, tat, sesleri ve sanat eserlerini farkeder, zevk alırım.

    - aynı anda çok sayıda olayın birlikte gerçekleşmesinden hoşlanmam.

    - üzücü ve yorucu durumların ortaya çıkmaması için özel çaba gösteririm.

    - yüksek sesler ve kaos durumları gibi yoğun uyarılar canımı sıkar.

    - rekabet içinde olmam ya da bir iş yaparken gözlemlendiğimde asabileşirim ve beceriksizleşirim. yapabileceklerimi yapamam, performansım bozulur.

    - çocukken öğretmenlerim ve ebeveynlerim benim hassas ya da utangaç olduğumu söylerlerdi.

    bu hassasiyetle ilgili olarak eyyorlamak istediğim bazı şeyler var. şimdi efendim, günümüz toplumunun bizlere "ideal bir insanda bulunması gerekenler" olarak dayattığı bir takım kişilik özellikleri var. örneğin dışa dönük olmak, iletişim becerisinin yüksek olması, olumsuzlukları kolayca savuşturmak ve bunlardan etkilenmemek, özellikle bizim toplumumuzda yer yer çirkef olmak gibi çoğaltabileceğimiz özelliklerdir bunlar. şimdi sorun burada başlıyor. çünkü, mevcut sistem içerisinde bu özelliklere sahip olan insanlar yaşamını daha rahat devam ettirebilirken, bu kişilik özelliklerine sahip olmayan insanlar zorlanıyorlar. zorlandıkları için ve olması gereken karaktere sahip olamadıkları için de kendilerini suçluyorlar.

    olumsuzluklardan çok çabuk etkilenenler örneğin, "amma da hassassın, çok büyütüyorsun" gibi tepkilere maruz kalıyorlar. çok duygusalsın, çok hassassın, böyle olmamayı öğrenmen lazım gibi tepkiler, sanki böyle olmak bir suçmuş ya da zayıflıkmış gibi hissettirebiliyor. ancak bu durum, bu duyarlılık kesinlikle utanılması gereken yahut düzeltilmesi gereken bir şey değil. kişinin kendi kimliği ve bunu ifade etmesi de bir zayıflık değil.

    toplumun %15 - %20'lik bir kısmını bu insanlar oluşturuyor. bu özellikleri taşıdıkları için de sürekli kendilerinde yanlış giden bir şeyler olduklarını düşünüp kendilerini suçluyorlar ve kötü hissediyorlar. burada artık yapılması gereken insanın kendini tanıyıp, kendini kabullenip, aynı duygulara sahip olan insanlarla iletişim içinde olarak "bu topluma ait olmama hissini" bir kenara bırakmak gerekiyor. çünkü aslında her şey çok normal ve olması gerektiği gibi.

    not: aynı duyguların insanıysak neden yeşilleşmiyoruz fdsafdsa
  • her şeye/olaya aşırı duyarlı olduğundan, genellikle çok iyi bir gözlemcidir.
  • bu insanlardan biriyim. tanı aldım nörolojide. hekim arkadaş eğer istersem verilecek ilaçlarla var olan duyarlığımı azaltabileceklerini söyledi ama yan etkilerine katlanmak kaydıyla.
    kabul etmedim. eski hassasiyetle yola devam.
  • sensory-processing sensitivity and its relation to introversion and emotionality adlı makale ile ortaya atılan kavram. daha çok introvertlerde gözlenmiş. (mbtifobisi olanlara önerebileceğim bir makale değil.)*

    non-hsp'lere göre çoğu:
    - hataları tespit etme ve hata yapmaktan kaçınmada daha iyiler.
    - daha derin odaklanabiliyorlar. (fakat dikkat dağıtıcı etken olmadığında bu konuda daha başarılılar.) ayrıca bu konuyla ilgili faydalı olabilecek bir makale.
    - dikkat, doğruluk, hız ve küçük farkların tespit edilmesi ile ilgili görevlerde iyiler.
    - semantik hafızaları iyi.
    - sık sık kendi düşünceleri hakkında düşünürler.
    - diğer insanların ruh hallerinden ve duygularından derinden etkilenirler.

    elaine n. aron konu hakkında "the highly sensitive person" adında bir kitap yazmış. kitabın scribd linki.

    *

    dopamin sistemi ile ilişkili 98 polimorfizm test edilmiş ve 7 gen üzerindeki 10 lokusun* hsp ile ilgili olduğu tespit edilmiş. dopamin sisteminin hsp varyansının %15'ini oluşturduğu belirtiliyor. kaynak.
  • her şeyin sonunda zararlı çıkacak insan, ben.

    tek açıdan değil de çoklu düşünen bir insansanız bu yarar yerine zarar yaratır bünyede, hem duygusal hem mental hem fiziki olarak.

    sıradan olmadığı, herkes gibi olmadığı daha gelişmiş bir yapı olduğu gerçek ama bunu bir alet gibi düşünmek lazım, ne kadar az özellik o kadar uzun ömür, ne kadar çok özellik ve fonksiyon çokluğu o kadar çok arıza ve kısa kullanım süresi.

    mekanikten elektroniğe geçtikçe problem katsayısının artması gibi.

    bir söz vardı, dünya hassas kalpler için bir cehennem gibidir diye goethe abimizin söylediği, ne kadar da doğru,

    sadece cahiller değil benciller de çok mutludur.

    ha bir de bilimsel bir çalışma vardı, sinirlerde bulunan ve sadece acıyı hisseden sinir uçlarının köreltilmesi ile ilgili, bunun bir de karşıdaki insanın yaptığı yanlışlıkları görmeme ve hatta hiç hissetmeme versiyonunu yapsalar ne hoj olur.
  • travmalarla buyumus, bir infj olarak ben de bir hsp'yim tabii ki. ve haliyle en buyuk 'kankam' ankisiyete. (onunla ilgili dusuncelerim icin (bkz: #96273299)

    cogu insana normal ve eglenceli gelen seyler benim icin iskenceye donusebiliyor. eskiden kendime kizardim 'neden ben de herkes gibi 'normal' degilim?' diye ama hassasligim aslinda en buyuk gucum. bu sayede kendimi duyabiliyorum, iyilestirebiliyorum. ben iyilestikce, baskalarinin sessiz cigligini gorup, duyup yardimina kosabiliyorum. baskalarina destek olmak, yardimci olmak ekstradan anlam katiyor hayatima cunku biliyorum benim gibi bir insan hayatlarinda ya yok varsa da cok azdir.

    bir gun patronum suratima bagirmisti is yerinde ben 'biraz daha sessiz konusur musunuz?' diye rica ettigimde. bu sefer bagirarak 'sen de cok hassassin biraz sertlesmen gerek' demisti. ben de 'evet sinir sistemi hassas bi insanim o yuzden isimde farkli sekilde basariliyim. belki benim sertlesmem degil, sizin musteriler kadar calisanlarinizin da hassasligana saygi duymaniz gerekir' demistim (tabi o an ankisiyete atagi geldi gelecek bana)

    yani benim zihinsel ve duygusal zekamla yarisacak insan cok az bu ozelligimden dolayi. boburlenme* olmasin ama, bizim de guclu oldugumuz yan bu zaten.

    o yuzden guclu olan yanina sahip cikip, gucsuz oldugun konularda da kendine 'ben de boyle rahat ediyorum' izini vermek gerek. markete alisverise ciksak, eve gelince 2 saat yatarim enerjim yerine gelsin diye. kendimi zorlarsam daha cok enerjim gidiyor, o yuzden nasil duyularim rahatlayacaksa ve kendimi iyi hissedeceksem onu yapmak en iyisi.

    bir hsp'nin en iyi dostu sesi kesen kulakliklar ve yuz maskesi tabii ki... duyularina iyi gelen seylerle kendini simartmak da en iyi oz bakim yontemlerinden biri... simdi nefis bi kahve yaptim mesela, onun kokusunu icime cekerek iciyorum. birazdan yuz maskesi yapip, dus alip, temiz kiyafetler giyip, gunluk islerime odaklanicam. bu kadar basit seyler olmasina ragmen duyulari hassas insanlar olarak kotu seyler fazlasiyla etkiledigi gibi, iyi seylerden de herkesten daha cok zevk aliyoruz bence.

    bir gun batimi, yavrusunu seven kediye bakmak, yagmurun yagmasini izlemek, sevdiginle guven dolu sicak bir an yasamak, kedilerinin gelip seninle konusmasi vs... hepsi cogu 'normal' insanin alamayacagi turden bir zevk bizim icin...

    ve sanildigi kadar az degiliz aslinda. baya cokuz. sadece sessiz genis bir azinligiz...

    konu ile ilgili su siteyi cok seviyorum: https://highlysensitiverefuge.com/
  • kısa bir zaman önce dahil olduğumu öğrendiğim grup.
    şu şekilde anlatayım;
    - yolda yürürken bile duygusal olarak aşırı yorulabiliyorsunuz. karşınızdan gelen insanların beden dilinden bütün duygularını analiz edip absorbluyorsunuz. bir yerden sonra o kadar yorulmaya başlıyorsunuz ki adeta kafanız ağırlaşmaya başlıyor.
    - yumuşak çarşaf ve kıyafet takıntım var. his olarak rahatsız ediciyse mutsuz hissetmeye başlıyorum.
    - yolda yürürken hafif bir rüzgar estiğinde, daha fazla hissedebilmek için istemsizce ellerimi açıyorum.
    -sese karşı aşırı duyarlıyım. sesini çok fazla yükselten bir patronum olduğu için eski işlerimden birinden istifa etmek zorunda kaldım. bu dönemde bağırmayan patron bulmanın ne kadar zor olduğunu gördüm.
    ancak bu hassasiyet müzik zevkimin gelişmesinde çok etkili oldu.
    -baskı altındayken doğru yapacağım işi de yanlış yapıyorum.
    -herkesten çok daha fazla kişisel alana ihtiyaç duyuyorum. telefonları açmamak, mesajlara cevap vermemek; sadece sakin bir müzik eşliğinde oturmak istiyorum. insanların çoğu bunu onları sevmemek ya da önemsememek olarak algılasa da bunu yapıyor olmam sonrasında onlara karşı daha sabırlı ve anlayışlı olmamı sağlıyor.
    covid ile gelen sosyal mesafe olayının en çok bu insanları mutlu ettiğine kalıbımı basabilirim.
    - sanatla ilgilenmek can damarlarımdan biri. çünkü görsel veya işitsel duyumu kendi ellerimle tatmin etmek beni hayata bağlıyor.

    çoğu zaman aşırı duygusallıkla, alınganlıkla, saçmalamakla, takıntılı olmakla suçlansam da beni anlamalarını beklemeyi çoktan bıraktım. çünkü benim gizli bir bildiğim var.
hesabın var mı? giriş yap