• "hilton" ismine aldanmayın derim ben. bir kere her şey dahil sistemi işin içine girdiği zaman,o otelde ne kafa dinlersin,ne güzel yemek yersin.. bir sürü çocuklu ailenin arasında kendini yemekhane kokusu içinde hapsolmuş bulursun...tabak,çanak sesleri,tuhaf bir uğultu ve anlamsız bir koşuşturmaca..sanki herkes günlerdir aç...almanlar,hollandalılar,çinliler,türkler...herkes koşturuyor... çok büyük bir tesis,odadan denize gitmek için yoruluyorsun,ben tatile geldim kampa değil demek istiyorsun,aynen bu..gereksiz boş alanlar var her yerde,natamam havası estiriyor otelde..sıcaklık ve samimiyet eksik,yankı yapan boş koridorlar sıkıcı..odalara açılan aralar kokuyor,tuvalet gibi,rutubet gibi...o kadar büyük bir tesise hiç yetmeyen asansörlerde sıra beklemek de sıkıcı...yorucu bir otel,wireless paralı sadece lobide ücretsiz,hiç yakıştıramadım,gerçi hiç bir şeyi yakıştıramadım ,o ayrı..odalardaki cam bardaklara da dikkat,su falan içmeden önce kontrol edin,kendiniz yıkayın ,hatta suyu şişeden için zira bardaklar resmen bezle silinmişti,bezin izi belliydi..odalar geniş,yataklar rahattı,tek artı puanım bu .. otelin bulunduğu konum ,en güzel koylardan biri olan cennet koyunda ancak bu yeterli değil.. bu koya resmen yazık olmuş..
  • kendini genç olarak tanımlayan kimsenin gitmemesi gereken otel.

    özellikle balayı için korkunç bir seçim.

    setur tarafından balayı oteli olarak sıfatlandırılmış olan bu otele bu yaz gittik. balayı çiftlerine vadedilen; ilk gün yatakta kahvaltı, odaya balayı setupı, günlük gazete gibi hiçbir özel uygulama biz uyarana kadar yapılmadı. vıp karşılama var dendi, bavulumu bile araçtan kendim indirdiğim için vıp karşılamanın ne olduğunu hala merak ediyorum.

    sorun sadece bu unutulan şeyler olsa pek umurumuzda olmazdı. asıl sorun otelin kendisi.

    her akşam havuz başında verilen canlı müzik dışında en ufak bir eğlence etkinliği yoktu. eeen ufak bir eğlence için türkbükü'ne ya da bodrum'un diğer bölgelerine gitmeniz gerekecektir. bu da arabanız olmadan çok zor / masraflı. ultra her şey dahil bir otele bu kadar para verip sadece sabah kahvaltısı etmek de büyük saçmalık olur zaten.

    dolayısıyla; "en azından kafa dinlenilir otelde" diye düşünebilirsiniz. fakat otel nüfusunun o kadar büyük kısmı çocuklu ailelerden oluşuyordu ki her yerde ve her zaman çocuk bağırışmaları arasında kalıyordunuz. snack bar denilen yer bariz bir 'aile çay bahçesine' dönüşüyor. +16 iskelemiz var diye açıklama yapmışlar. fakat 16 ile iskelede bulunacak çocuk sayısını anlatmak istemişler sanırım. hatta çocuklar bir yana, iskelenin yürünecek kısmında bebek arabası gezdiren ebeveynler hatırlıyorum. şikayetlerimizden sonra setur görevlisi arkadaş sağolsun bize balık restoranında bir teselli yemeği ayarladı. yemekte eşimle başbaşa rakı+balık akşamı geçirirken iki metre tanımızda 5-6 çocuk aldım verdim yapıyor, oyun oynuyorlardı. iskele ve restoran örneğinden tahmin edersiniz ki bu gibi durumlarda görevliler de "biz ne yapabiliriz ki onlar da müşteri ^^" moduna girip müdahale etmiyorlar.

    ciddi bir sorun da iskeleler / şezlonglar. öyle düşünün ki bir balayı çifti sabah erken kalkıp shuttle çağırıp iskeleye gidip yer kapıp odaya geri dönmek zorunda kalıyor. otele gittiğimiz dönem kalabalık bir zamandı. dolayısıyla ilk gün bırakın istediğiniz iskelede yatmayı, güneş alan bir şezlong bile bulamadık. tamam otel kalabalık olsun, insanları çoluk çocuk doldurun. ama yemek yiyecek masanız, uzanacak şezlongunuz da ona göre olsun bari.

    iskelede uzun süre kalıp oraya yemek yemeyi sevenlerdenseniz, böyle bir uygulama yok. hatta sadece +16 iskelenin yakınlarında yemek yenecek yer var. ki +16 iskelede şezlong bulmak çok zor olduğu için mecbur kaldığınız normal iskele yakınlarında çerez/simit dışında birşey yemeniz imkansız.

    belki en büyük şaşkınlığı içkide yaşadım.
    iskelede bira istedim.
    ve bira geldi.
    hangi tür, hangi marka. böyle bir seçenek sorulmadı bile. ultra herşey dahil tanımının birkaç çeşit birayı bile kapsamaması nasıl açıklanabilir bilmiyorum.

    otelin sahip olduğu adanın sadece koy tarafından denize girilebiliyor. ada kısmında sadece villalar var. yani demek istiyorum ki, bize aktarıldığı gibi ooo otelin ada kısmı var geniş geniş dolaşır gezer denize girilir gibi şekillerde kandırılmayın. otel resimlerinde koca adanın resimlerini görüp, sonra otelin uzun sıkıcı koridorlarında yürürken bulabilirsiniz kendinizi.

    deniz çok çok çok güzel, garson/bellboy gibi çalışanlar çok yardımsever, oda gayet rahattı.

    deniz konusuna takılı değilseniz gitmenizi kesinlikle önermiyorum. gençseniz daha iyi gençlik otelleri, çocuklu aileyseniz daha iyi çocuklu aile otelleri var. neden buraya gidesiniz ki
  • denizinin sahane olmasi disinda hicbir espirisi olmayan vasat otel.
  • hilton otellerinin vitrini konumundaki worldwideresort klasmanında türkiyedeki iki tesisten birisi.
    diğeri için (bkz: hilton dalaman golf resort & spa)
  • kültür ve turizm bakanlığı arazisi üzerinde bulunan ve el değiştiren otel.
    kısa bir süre önce turizm bakanı mehmet ersoy’un sahibi olduğu ersoy otelcilik tarafından satın alınmıştır.
    böylece turizm bakanı, görev yaptığı bakanlığın kiracısı olmuştur.
    bu hayatta tesadüf diye bir şey yoktur; tesadüf sayılan her şey ya mucizedir, size gönderilmiştir ya da bir fırsatçının stratejisidir, önceden planlanmıştır.
    ben işime geldiği sürece mucizelere inanırım, mucizeler kimse için kötülük oluşturmaz, fırsatçının planıysa hep birilerine zarar verir, birileri için mutlaka kötülük getirir.
    hayatta sevimli ve iyilik dolu mucizelere, fırsatçı kötülerin planları yüzünden pek yer kalmıyor artık maalesef.
    bu olayda da görünen köy kılavuz istemiyorken taşımın birini kuyuya atar, diğerleri cebimde müsaadenizi isterim.
    deliliğim gururla baki etrafımda bunca “akıllıyım” diye gezinen oldukça.
    iyiler iyilik görsün, kendini -iyi- sanan tüm fırsatçıların ise tez zamanda saçları dökülsün.

    djadja
  • kendine özel bir koyda konumlanmış, o koydaki plajında balıklarla birlikte yüzebileceğiniz harika otel. lobiyi bu manzaraya bakacak şekilde en üst kata yapmaları ve o manzarayı görmeniz için sizi dışarı davet eden boydan boya camla kaplı kocaman terası otel giriş kapısının karşısına dikmiş olmaları da çok akıllıca. hizmet, temizlik ve ilgi konusunda diyecek söz yok. evet belki ismi gereği bunu yapmak zorundalar ama iki adım ötemdeki bardan bir bardak su aldığımı gördüklerinde bile yanıma gelip "siz zahmet etmeyin efendim biz taşırız" diyen çalışanlara sahip olmaları, tatilde alacağınız kilonun katlanmasına sebep oluyor. bu kadar olumlu şey içinde tesisin tek eksi tarafı, plaj ile otel arasındaki yolun biraz uzun ve yokuş olması. bizim gibi bebekli-pusetli çiftler için biraz yorucu olmakla birlikte, bunu spordan saymak isteyenler için olumsuzluk teşkil etmeyebilir.
  • azeri iş adamı iskender halilov'un geçtiğimiz sene satın aldığı eski iber bodrum princess otelinin bu seneki adı.otel bu sezon açıldığı için bir takım eksiklerinin olması, bulunduğu yere ulaşımın zor olması gibi nedenlerle toparlanması biraz zaman alacak. ayrıca azeri iş adamı yangın alarm sistemine çok önem vermiş; bu yüzden otelin açılışı 3 ay kadar uzamıştır. otelde her 1,5 metrede bir yangın alarmı bulunmaktadır.
  • bu otel, diğer tatil köyleri gibi. standart. koyu güzel ama türkbükü 'nün genel kirlilik probleminden nasibini almış. çatal bıçak sesleri, yemekhane uğultusu, çoluk çocuk seslerinin olmaması imkansız. bunlardan rahatsızsan kardeşim, küçük bir otel bulacaksın kendine. mesela selimiye 'deki minik motelimsi pansiyonumsu yerler. deniz 10 numara. sakin, sessiz. balığını malığını yersin. büyük olsun sessiz olsun istiyorsan, bastıracan parayı d maris'e gideceksin. ya da soğuk deniz koymazsa ayvalık ortunc.

    ben hilton'a tüm bunların bilincinde gittim. neyle karşılaşacağımı bilerek. tadını çıkardım ve geldim. buraya ağlamak yerine,tatil üzerine biraz kafa yormak yeterli. ben ne istiyorum sorusunu kendine sor ve öyle tatiline çık.
  • ıki hafta önce balayı için konakladığımız ve fiyat performans oranına en fazla 10 üzerinden 3 verebileceğim otel. o üç puanın büyük kısmı da deniz için. çünkü deniz gerçekten çok güzel. çarşaf gibi sakin bir koy. yüzmeyi sevenler için birebir.

    fakat gel gelelim ki servis ve yemek kısmına, tam bir hayal kırıklığı. insan her şey dahil otele niye gidiyor, ne yicem diye düşünmeyeyim, çeşit bol olsun, hizmet güzel olsun rahat edeyim diye. fakat hilton isminden beklediğimiz bir kenara dursun, en temel hizmeti bile alamadık.

    akşam yemeğine 8'den sonra iniyorsanız geçmiş olsun. temiz masa bulana 10 puan, kirli masa bulup temizlettirebilene 20 puan. biz alakart restoranda yediğimiz bir akşam hariç her akşam kendimiz masa temizledik, çatal kaşık ve su getirdik. aynı şey kahvaltı için de geçerli. kahvaltıya geç inen tayfadansanız büyük ihtimal kendi işinizi kendiniz yapmanız gerekecek.

    kahvaltı ve akşam yemeği demişken... çeşit çok az. hele kahvaltı. ben evde pazar kahvaltısı hazırladığımda daha çok çeşit oluyor. göz boyamak için elli tane peynir çeşidi koymuşlar ama sıcak çeşit omlet harici neredeyse sıfır. ne bir börek ne bir poğaça. ya onu geçtim kek yok kek. en kıytırık otelde bile kahvaltıda kahvenin yanına kek çeşidi olur birkaç tane. burada bir tane bile yok.

    deniz çok güzel demiştim. hatta tek memnun kaldığımız şey deniz oldu. özellikle +16 bölümünün olması güzel. gün içinde bu bölümde denize girip kafamızı dinledik en azından. fakat bu bölümde yiyecek içecek namına hiç bir şey yok. ana binadaki restoran da uzak olduğu için kalkıp öğle yemeğine gidemiyorsun. bari tost yapan ufak bir snack bar olsa o da iş görürdü. ama yok.

    güya ultra her şey dahil hizmeti sunan bir otelde bu kadar yeme içme sorunu yaşamak normal değil. hele ki bu kadar büyük alana yayılan bir tesis yapmışsan ve adın hiltonsa, her köşe başında ufak tefek atıştırmalık bölümlerin olması lazım. hiç yakıştıramadım. sırf deniz için de o kadar para verip gitmeye değmez bence. memlekette başka koy mu yok.
hesabın var mı? giriş yap