• valla burda çok daha sofistike tartışmalar dönmüş olabilir, "kadın doğası" aneliz üzerine aneliz edilmiş, ama ben basitçe bunun neden kadınlara has bir şey olduğunu anlamadım. amiyane tabirle "parayı bulunca karıyı upgrade" etmek, karısı yaşlanınca genç metres tutmak, kadınlar içinde tercih yapmak gerekirse daha sağlıklı, fit güzel vs. vs.yi seçmek, bunlar arasında da mümkün olduğunca kafası çalışan güçlü karakterli iletişimi kuvvetli hatta paralı olanını seçmeye çalışmak, öylesine denk gelince aklı fikri ona doğru kaymak hep erkeklerin olayı değil mi? hipergami denen nane farklı parametrelerle de olsa erkeklerin işi değil mi?

    şu muhabbeti "artık committed , uzun süreli, düzgün ilişki arayan" bir kızın diğer kız arkadaşı ile sohbetinde dinlemiştim; işte, kendisinden bir iki yaş genç erkek arkadaşının aslında yeni yeni popülerleşmiş, gözü açılmış, kendine güveni birkaç yıldır gelmiş bir erkek olduğunu, (kendisi gibi) güzel bir kız tarafından tercih edildikçe daha da güzelini elde edebileceğini hayal etmeye başladığını ve bir kadında karar kılmaktan gittikçe kaçınır hale geldiğinden şikayet ediyordu.

    şimdi bu hikayenin ((bkz: #69657679)) burdaki "kadının gözü açılmamış, az sayıda partneri olmuş olanının makbul olduğu eşini daha iyisini bulup terk etmeyeceği tespiti" ile farkı nedir? yani aşağı yukarı ufak modifikasyonlarla sadece kadınlara uyarlanan bu kavramı erkeklere de uyarlayabiliriz. insanoğlu çiğ süt emmiştir güvenmeyeceksin falan gibi kinik* ve harcıalem ve esasen doğru bir tespiti direkt ve sadece kadınlara yamamak doğru değil..

    edit: hipergaminin "mevcut eşinden daha iyisine erişme şansı varsa ona meyletmek" şeklindeki yorumuna yönelik bir eleştiri bu. ancak bu kavramın, "eş seçiminde her daim kendi mertebe veya mevkisinden yukarıdaki veya en az dengi eşi tercih etmek" şeklindeki resmi tanımına bakacak olursak bu konuda kadınların erkeklerden daha yaygın şekilde bu davranışı gösterdiklerini kabul edebilirim herhalde. yani hemşire, sağlık memuru kadın ile evlenen erkek doktor oranı, erkek hemşire hasta bakıcı, hastanedeki teknisyenle evlenen kadın doktor oranından yüksektir herhalde. (dikkat erkek ve kadın doktor sayısı üzerinden yorum yapmayın, oranı diyoruz).
  • şurada güzelce anlatılan, kadınların güce tapma durumu.
  • sanirim dünyada sadece karsimdaki hosuma gittigi ve sohbeti güzel oldugu icin, beyin siken teorisiz insan secen benim.

    eger kadinlar gercekten böyle kriterlerle hayatini gecirecegi kisiyi seciyorsa yeminle evlilikten tamamen soguyacam.
  • redpillcilerin fena halde yanıldığı konu. redpill birçok şeyde haklı birçok şeyde yanlış. hipergami konusunu ise fena halde karıştırdılar.

    sosyal bilimlerde kullanılan bu terim, hipergami, kendinden daha yüksek sosyal statülü biri ile evlenmek olarak açıklanabilir.

    redpillciler ne diyor?
    1)kadınlar daha yüksek sosyal statülü erkeklere çekim duyar.

    bu kısım doğru. sosyal statü gücü simgeler ve çekimin bir elementidir. kültürler arası bile bu bozulmaz. kadınlardaki çekimi formülleştirirsek: "güvenebileceği güçlü bir erkek tarafından arzulanma hissi."
    kadınların erkeklere duyduğu çekime neden olabilecek bir sürü şey bulundu, zamanında uzun süre birlikte olduğu bir erkeğe benzemeniz bile buna sebep olabilir, fakat bulunan genel formül, üstte yazdığımdır. o formüle döneceğiz sonra, şurda dursun:

    "güvenebileceği güçlü bir erkek tarafından arzulanma hissi."

    2) bu yüzden daha yüksek statüye ulaşın, kendinizi geliştirin ve kadınlarla ilişkilerinizde yüksek statülü bir erkek olarak davranın.

    bakın bu da baya iyi bir tavsiye. sosyal statü herşey değil ama lider bir erkek olmak ve akranları tarafından saygı görmek iyi bir şey. kadınlar buna karşılıksız kalmaz emin olun.

    3) dikkatli olun da yüksek statülü bir erkek karınızı sevgilinizi çalmasın, karınız sevgiliniz sizi daha yüksek statülü bir erkek ile güncellemesin.

    işte redpill burda yanılıyor. güçlü erkek her zaman gelebilir, gelip de sevgilinizi arzulanmış ve özel hissettirebilir. ama hiç bir erkek öyle bir anda çıkıp da sizin verdiğiniz güvenle yarışamaz, eğer ki siz doğru şeyler yapıyorsanız tabi.

    "güvenebileceği güçlü bir erkek tarafından arzulanma hissi"

    güveni kazanmaz ve tutmazsanız, hipergami sizin için ciddi bir problem. güvenilmez, döneğin önde gideniyseniz, sizi niye daha iyi bir versiyonunuzla güncellemesin sevgiliniz?

    güveninize layık bir kadınla yüksek güven ilişkisi kurarsanız, hipergami sizin için bir sorun olmaktan çıkar. kulağa basit gelebilir ama değil.

    güvenilir bir kadın bulmalısınız, david shade'in select women wisely kitabı okunabilir. okumadım fakat yazarın diğer kitapları güzel. kendinize güvenmelisiniz. bunun için de evet kendinizi geliştirmelisiniz ve sevgilinizin arabası daha iyi olan bir herif dm attı diye koşup ona vermeyeceğini bilmelisiniz. anksiyete yaşamayın bir de hipergami uğruna. kadınlar çabuk seziyor böyle duygu değişimlerini. ve son olarak da beraber taahhüdün ve güvenilirliğin önemini görmezden gelen bu kültürün gelgitlerine beraber karşı gelmeniz gerek.

    istiyorsanız yaparsınız.
  • kadınların güce tapmasını, hipergamik yapılarını arada test ediyorum. geçen gün yine hiç bir bağımın olmayacağı bir kadınla benzer bir dialog içine girdim. amacım biraz onun tepkilerini görmekti. ona bir kadına karşı normal şartlarda bir erkeğin hissedeceği duyguları anlattım. karşılıksız sevgi, yanında duygusal ve bağlı hissettiğimden, geçmişe bağlı olarak o kadınla ilgili bir saplantım olduğundan bahsettim. tabii ki bunları yaparken o kadınla artık hiç bir ilişkimin olamayacağının farkındaydım ki zaten böyle bir sosyal testi ancak böyle kadına yapabilirdim.

    sonuç mu?
    "dışarıdan çok güçlü ve umursamaz görünüyordun, aslında çok güçsüzmüşsün. bunlar zavallı hareketler" vs. vs. üstüne bir yorum yaptı. böyle yapma, seni böyle bilmiyordum filan dedi. sonra biraz güldü çevirdi filan: "yani öyle demek istemedim, sen de duygusal bir adammışsın" filan dedi.

    inanılmaz bir şey. hani kadın üstünde öyle bir etkim varmış ki hepsi resmen o an yıkıldı. gram umrumda değildi orası ayrı. öyle ki kadınlar bırakın duygusal samimiyeti, bunu yaşayan ve yumuşak karnını gösteren erkeğe tahammül bile edemiyorlar. ciddi bir empati yokluğu içindeler. arada kendi hoşlandığı adamdan bahsederken de "şöyle güçlüydü, böyle artistti" diye anlatması da ara not olarak kalsın. düşünsenize ben bu kadından hoşlanıyor olsam ve bunları açıklasam, kadın gözünde böcekten farksız olacaktım.

    yani erkekler, dürüst olup da bir kadına açılmak onda minettarlık oluştursa da arzu oluşturmayacaktır. belli miktarda duygu patlaması yaşayabilirsiniz fakat bunu gösterme biçiminiz önemli. karşısında ağlamanız, onu sevdiğini söylemeniz vb. durumlar hep koşula bağlı. o arzuyu karşıda yakaladıktan ve önce onun itiraflarını dinledikten sonra dürüst olabilirsiniz fakat bunu da güçsüz bir şekilde değil, beden dilinizle, bir erkek gibi kendinizden emin şekilde yapmalısınız.
  • kadın erkek ilişkilerine dair tek gerçektir. kimileri bunu para gibi tek parametre üzerinden değerlendirme hatası yapsa da, paranın edinim ilişkisi de kültürel hiyerarşinin parçasıdır ve ondan bağımsız olarak ele alınması hatadır.

    buradan çıkarılacak en kestirme sonuç şudur: sadece parayla etkileyebileceğiniz kadınlar vardır, sadece parayla etkileyemeyeceğiniz kadınlar vardır ama parasız bir erkek olarak gelecek de vadetmiyorsanız etkileyebileceğiniz bir kadın hemen hemen yoktur.

    kapitalist bir toplum yapısında para kuşkusuz bir hiyerarşi ağı yaratır ama tek bir ağ yaratması mümkün değildir, para bunun yerine birbirine paralel doğrular gibi birçok hiyerarşik ağdan oluşan kapitalist/kültürel bir hiyerarşi ağı üzerinden toplumsal katmanlar yaratır.

    biyolojik olarak seçici konumda olan kadını etkilemek için onun hipergamik dürtülerini canlandırmaktan başka bir şansınız yoktur, aksi takdirde taciz/tecavüz/meriç/beta quartet’inden oluşan bir yelpazede kendinize yer beğenirsiniz.

    aslında insan da, diğer canlılar gibi bir arada yaşaması için gelişen frontal korteksi ve hayatta kalması için gereken içgüdülerini oluşturan limbik sistemiyle bir mücadele içindedir.

    modern toplumu ileriye taşıyan/taşıyabilecek yegane unsur prefrontal korteks olduğundan dolayı devletler, hukuk kuralları, adalet ihtiyacı vs. bunu geliştirmek için oluşturulmuştur. zira toplumu ileri taşıyabilecek tek şey katma değer üretimiyse bunu yapabilecek tek şey prefrontal kortekstir.

    bunu geliştirmenin temel yolu da eğitimdir, zeka sadece kalıtsal olmayıp aynı zamanda çalışmayla da üzerine koyulabilen bir yetenektir. bu noktada eş seçimindeki hipergamik dürtülerin tek çıkış noktası asla tek başına limbik sistem olamaz. bu dürtülerin yani paralı, kaslı, dominant erkek figürünün bir kadına çekici gelebilmesi için az gelişmiş bir prefrontal kortekse sahip olması şarttır.

    işte kapitalist toplumda paranın da olduğu birbirine paralel hiyerarşi ağlarını ve bugün entelektüel birikim, kültür düzeyi, sosyoekonomik statü vs. şekillerde tanımlamaya çalıştığımız kültürel hiyerarşi düzeylerini yaratan da bu prefrontal korteksin gelişimi üzerinden kapitalist sistem için kazandığınız değerdir.

    bugün salt para ile etkileyebileceğiniz kadınlar sayı olarak eş seçme özgürlüğüne pratikte sahip olan kesim için toplumun geniş bölümünü oluştururlar. ortak özellikleriyse geliştirilmemiş prefrontal korteks, yani düşük entelektüel birikim, lüks hayata olan düşkünlük, eğitimi araçsallaştırma odaklı pragmatik yaklaşım sıralanabilir.

    din burada kültürü şekillendiren bir unsur olmasına rağmen, etkin bir parametre değildir. zengin koca arayan türbanlı bir kadın olabileceği gibi katı kemalist görüşleri savunan bir kadın da olabilir. kültürün kadını baskılama gücüne ve kadının ilişkiden beklentisine göre değişecek şekilde bu unsurlar ortadan kalkabilir ya da kalkmaz.

    ama ortak noktaları olarak, evliliği ekonomik sınıf atlama aracı olarak kullanma eğilimleri bakidir. ekşideki kadın yazarların böyle olmadıkları üzerinden hipergamiyi çürütmeye çalışan çabaları anlamsızdır. zira ortalama ekşi yazar profili kalite düşmesine rağmen hala toplumun ortalama eğitim ve farkındalık düzeyinin hayli üzerindedir.

    eğitimi sınıf atlama aracı olarak görebilseler dahi, bilinç düzeyleri evliliği sınıf atlama aracı olarak görmelerine engel olur çünkü etik ya da dini dışında tutacaksanız ahlak korteks geliştikçe empati yeteneğini artırır.

    türkiye’nin genelindeki işgücü istatistiklerine bakınca kadının işgücü katılım oranının %30’larda kalması ekonominin bu halde olmasının en temel sebeplerinden birisidir ve bunun yükseltilmesi ülkenin geleceği için gereklidir ve fakat katmanlı toplum yapısı vergi ilişkileri dışında bunu bir sorun olmaktan çıkarır.

    eğitim düzeyi yüksek toplum katmanlarında, kadındaki hipergamik dürtünün kendi kültürel hiyerarşisi içinde ele alınması gerekir çünkü yüksek eğitim düzeyi gelişkin bir bilinç ve prefrontal korteks demektir. sizce ilkokul mezunu hayriye için sapyoseksüel güdünün bir anlamı olabilir mi?

    tabii ki, içgüdüler de baskın bir şekilde eş seçiminde rol oynayacaktır ama hipergamik eğilimin kimyası da değişir. bir kadının odtü’deki hocadan etkilenmesi için takdir edersiniz ki belli bir eğitim seviyesinde olması gerekir aksi takdirde merak edeceği tek şey erkeğin maaşı ve fiziksel görünümü olur, yani maslow piramidinin ilk iki basamağındaki ihtiyaçların karşılanma kalitesi.

    belki de buradaki kilit kelime hayranlıktır. hayranlık duyulması hipergamik dürtülerin canlandığının göstergesidir, bunun duyulması içinse sahip olunması gereken meziyetlerin kadının eğitim seviyesi ve entelektüel birikiminden ayrı olarak ele alınması mümkün değildir.

    işte para burada bu denkleme ancak kültürel hiyerarşi içinde yer bulabileceği şekilde girecektir. mühendis/hakim/savcı/avukat/doktor vs. olabilecek eğitim seviyesine sahip bir kadının hipergamik dürtüsünü ilkokul mezunu müteahhitin özel üniversitede okuyan ferrari sahibi oğlu furkan canlandıramaz ama daha düşük ekonomik seviyeye ama daha yüksek kültürel seviyeye sahip olan odtü’deki yardımcı doçent alper canlandırabilir.

    son söz: hipergami içerisinde paranın varlığı tartışılacak bir konu değildir ama kültürel/ekonomik düzey yükseldikçe para aynı kültürel hiyerarşi içersinde bir fark yaratabilir.
  • gelismis toplumlarda yayginliginin cok daha az oldugu egilim. hipergami dediginiz uygulama, kisinin kendisinden statu, sinif ya da belirli ozellikler bakimdan daha yuksekse biriyle evlenmek istemesi olarak tanimlaniyor. bu egilimin kadinlarda daha cok goruldugu savunuluyor. bunu da evrimle acikliyor. kadin kendisini ve dogacak yavrularini garanti altina almak icin guc, para ve statu sahibi bir adamla eslesmek isterken erkek ise dogacak yavrular saglikli ve guzel olsunlar diye genc ve guzel bir kadinla eslesmek istiyor. isin icinde bir suru degisken var da hepsine deginmek mumkun degil. neyse. bildigimiz hikaye.

    buraya yazilanlara da baktim. evrim mevrim falan diyerek kadin dogasina getirmisler isi. kadinlar kendilerinden ustun erkekler istiyorlarmis da bilmem ne. erkekler sanki cok farkli. kadinlar yakisikli erkeklerle eslesmek istiyorlar da erkekler guzel kadinlarla eslesmek istemiyorlar sanki? cinsiyetlerden bagimsiz olarak, bireylerin daha iyiye yoneliyor olmasi gayet dogal ve bunu hipergami basligi altinda tartismak cok sacma.

    ayrica, hindistan gibi kast sisteminin kati ve hala yaygin oldugu bir toplumdan cikmis bir kavram oldugu icin hipergamiden de ne anlayacagimiza dikkat etmek gerekiyor. hindistan gibi ayni sosyal statuye sahip olsalar bile tarihsel olarak farkli kastlardan gelen insanlarin evlenmelerinin hos karsilanmadigi bir toplumdaki uygulamayi alip bizim topluma uydurmaya calismak ya da toplumun es secme dinamiklerini hipergami ile aciklamak pek akilci olmasa gerek.

    neyse, biz yine de sosyal siniflar acisindan kurcalayalim bu kavrami. kast sisteminin degil de daha gevsek sosyal siniflarin oldugu bizim toplum acisindan ele almak ne kadar dogru olur bilmiyorum ama, bence burada goz ardi edilen durum, kadinlarin is gucune hicbir zaman erkekler kadar katilamiyor oluslarindan ve ekonomik ozgurluklerini ellerinde bulundurmuyor olmalarindan oturu belirli maddi kaygilarla hareket ediyor olduklari. toplumsal cinsiyet acisindan hakkaniyetin saglanmis oldugu toplumlarda yasamiyoruz sizin da bildiginiz uzere; ama tam burada yine gozden kacirmamamiz gereken cok cok onemli bir nokta var ki, o da is gucune katilim saglayamayan kadinlarin orani. soyle ki:

    “hanehalkı işgücü araştırması sonuçlarına göre; 2015 yılında, türkiye’de 15 ve daha yukarı yaştaki nüfus içerisinde işgücüne katılma oranı %51,3 olup, bu oran erkeklerde %71,6, kadınlarda ise %31,5 oldu.” (kaynak)

    daha anlasilir konusacak olursam, 15 yas ve daha yukari yastaki kadinlarin % 69,5’i calismiyor. toplumun en alt tabakasindan yer aliyorlar. kisitli olanaklar nedeniyle egitim hizmetlerinden yararlanamiyorlar ve dusuk egitim seviyesiyle yasamlarini surduruyorlar. bir kadinin egitim seviyesinin yuksek olmasi demek, is gucune katilim sansinin da o denli artmasi demek. bunu da gectim; ozellikle toplumun alt tabakasinin sahip oldugu dindarlik, muhafazakarlik, ataerkillik gibi ozelliklerle baglantili olarak da kadinlarin degil is gucune katilmalari, evden bile cikmalarina izin verilmiyor. bu kadinlar gorucu usuluyle ana babalarinin uygun buldugu biriyle evlendiriliyorlar cogunlukla. bu kadinlar mi hipergami egilimine sahip olacaklar sizce? cogu hipergami egilimleri gosterebilecek bir yasa bile gelmeden evlendiriliyordur. soylemleriniz gercekci degil.

    orta ve ust siniflar icin durum biraz daha farkli olabilir. orta ve ust siniftan insanlar gelirleri daha yuksek oldugundan oturu egitim hizmetlerinden daha fazla yararlanabiliyorlar. egitim seviyesi ile birlikte daha toplumsal cinsiyetler acisindan daha esitlikci bir tutum gelisiyor. kadinlar da is gucune daha fazla katildiklari icin ekonomik olarak bagimsiz hale geliyorlar ve kendilerinden statu ve sinif olarak daha yuksekte bir es arama egilimleri, yani hipergami egilimleri de azaliyor. goz attigim calismalar oyle diyor en azindan.

    ayrica siniflar arasi akis da (social mobilty) tahmin ettiginiz kadar yaygin degil. sinif degistirmek, bu baglamda sinif atlamak oluyor, gerizekali yesilcam filmlerinde, turk dizilerinde ya da hollywood filmlerinde gordugunuz bir uygulamadan baska bir sey degil. gercekci degil bir kere. siniflar arasi akis, dusunulenin tersine hic de yaygin degil. ozellikle de bizim gibi gelir esitsizliginin cok belirgin oldugu toplumlarda hic yaygin degil. tek tuk ornekler olabilir elbette ama, burada genel egilimlerden soz ediyoruz. insanlar kendi sosyal siniflarindan, benzer egitim duzeyinden ve benzer statulerden esler secme egilimleri sergiliyorlar aslinda ki, farkli sosyal siniftan insanlarla statu farkliligi / sosyal hiyerarsiler olmadan bir arada bulunmak da, yani arkadas olunabilecek bir ortamda bulunmak da hic yaygin ve kolay degil. gelir esitsizliginin ve siniflar arasi farkin giderek arttigi bir toplumda yasiyoruz. farkli sosyoekonomik duzeyden ya da siniftan insanlar arasinda bilgi, gorgu, entelektuel ve kulturel birikim ve egitim seviyesi acisindan buyuk farklar varken degil farkli siniftan insanlarin evlenmeleri, ayni ortamda bulunmalari bile dusuk bir olasilik bizim toplumda, boyle bir egilim var olsa bile. danimarka, norvec, isvec gibi gelismis toplumlarda ise durum biraz daha farkli. insanlarin kendi sosyal siniflarindan es secme egilimlerinin daha yaygin. zaten bu toplumlarda gelis esitsizligi, toplumsal cinsiyet esitsizligi az ve egitim seviyesi de yuksek. siniflar arasi ucurum yok kisacasi.

    es seciminin evrimsel yonunu inkar etmiyorum ama, hipergami egiliminin kadin erkek iliskilerini aciklayan tek degiskenmis gibi davranilmasini cok yanlis buluyorum ki hipergami her toplumdaki es secme egilimlerini aciklamada kullanilacak bir kavram bile degil. baslikta yazilanlar fazlaca genelleme icerdigi ve yalnizca kadinlar acisindan degerlendirildigi icin yanit vermek ve baska bir acidan da ele almak istedim.

    kendi orta sinif yasamima bakiyorum da, edindigim tum arkadaslarim da benimle ayni sosyal siniftan. sosyoekonomik duzeylerimiz, egitim seviyelerimiz, hatta aile kulturlerimiz bile benziyor. soz gelimi, arkadaslarimin anne babalarinin cogu benimkiler gibi ogretmen. geri kalanlari da memur ve isci. yasama bakisim, yasamdan beklentilerim, evlilikten beklentilerim, paraya karsi tutumum da ait oldugum sinifsal yapidan etkilenmis durumda. zengin olamayacagimi cok uzun bir zaman once fark ettim. ailemin basladigi yerin daha ustunden basladim yasama ama, hala ayni sinifta yer aliyorum. zaten sinif atlayabilecegimi sanmiyorum su toplumsal duzende. oyle bir istegim de hic olmadi zaten. evrime tepki olarak dogmusum.*

    ekleme: icerik.
hesabın var mı? giriş yap