• nükleerin ne kadan temiz bir enerji olduğunu ve daha da önemlisi japonyanın ne kadan güçlü güpgüçlü olduğunu kanıtlamış insan.
  • ismi aslen hisashi ouchi olan adam. internet ortamlarında bazı sitelerde nedense adı hirochi olarak geçiyor ama aslı hisashi.

    bir kobay olarak hayatta tutulduğu iddiası ve sahte bir takım fotoğraflarla hakkında bir takım mitler yaratılmış olsa da, gerçek o mitlerdeki kadar kötü değil.

    merak edenler için şu belgeseli öneririm, ingilizce altyazı ile izleyebiliyorsunuz: https://youtu.be/zwomuwd7-to
  • hakkında yazılan a slow death 83 days of radiation kitabının archive.org'dan ücretsiz edinilebildiği, hayal dahi edemeyeceğimiz acılar çekerek, 83 günde son nefesini verebilmiş kişi.

    https://archive.org/…eath83daysofradiation/mode/2up
  • a slow death 83 days of radiation adlı kitabı okudum. çok üzücü bir hikaye. dram.

    dikkatimi çeken olaylar şöyle;

    adam ilk hastaneye getirildiğinde durumun, durumunun ne kadar ciddi olduğunu bilmiyormuş. hemşirelere, “böyle radyasyona maruz kalındığında lösemi falan olunuyor mu” diye sormuş. abi her gün kova kova uranyum döküyorsun tanka. hiç merak etmedin mi yahu ben ne yapıyorum diye. çok acayip ya.

    biraz araştırsaydın ne iş yaptığını, anlardın ki gözünün önünde ışık parlıyorsa sonun geldi demektir. bi de üzerine kusuyorsan bayılıyorsan sevdiklerinle vedalaş.

    abi hastanede 4-5 gün bayağı iyi durumdaymış. onu gören hemşireler, “bir kaç güne iyileşip gidecekmiş gibi görünüyordu” kanısındalardı. (aşağı yukarı)

    (bkz: yürüyen hayalet)

    şimdi, bu arkadaş ve ekürisi, nükleer santrale yakıt koyuyorlar. yakıt dediğim de anladığım kadarıyla (ki atom mühendisi ya da doktor değilim) uranyum solüsyonu. koyu kıvamlı sıvı bir halde uranyum bildiğiniz. çelik kovayla tanka koyuyorlar. çelik kovayla..

    adam karısına, “tehlikeli bir iş yapmıyorum” diyormuş. adam neyle uğraştığını bilmiyormuş resmen. adam başka bir santralden mi be bu yeni yere gelmiş. işte kankisi, bu, bir de bunların şefi (o kontrol odasında bunları falan izliyor), bu 3 ü, yakıt koyuyorlar tanklara.

    bu işlem sürerken inanılmaz bir şey oluyor. naked fission denen bir şey oluyor. criticality (kritik durum veya kritik kütle denilen şey de radyoaktif elementten fisyon yolu ile salınan nötronların yeni fisyon reaksiyonlarını tetikleyebilecek düzeyde ortamda radyoaktif element bulunması demektir. bu kütlenin altında açığa çıkan nötronlar diğer maddeler tarafından absorbe edilebilir fakat radyoaktif elementin ortamda miktarı arttıkça nötronların bu maddeye rastlama olasılığı da artar. açığa çıkan tüm nötronların yeni fisyon reaksiyonlarına yani fisyon reaksiyon zincirine neden olduğu an da kritik durumdur. ) denen bir olay. mavi bir ışık çakıyor. criticality oluyor. yani fisyon reaksiyonu oluyor ve nötron ışınları salınıyor. yani en kötüsü diyebiliriz çünkü bu en güçlüsü.

    bunların ikisi (birisi kazanın yanında merdivene çıkmış, kazana -sıvı uranyum olan- yakıtı döküyor, ötekisi kazanın yanında, göğsü kazanın hizasına gelecek şekilde yandan huni gibi bir şey tutuyor) yakıtı dökerken, ki o yakıtın bu fisyon olma riski varmış. bu risk, normalde bu solüsyonda %5 falanmış. ama zaten her şeyi asıl prosedürlerine uygun şekilde yapsalarda bu risk belki yok bile oluyor. ama bu adamlar bu işi bütün güvenlik prosedürlerinin dışında, saçma sapan bir şekilde, çelik bir kovayla yapıyorlarmış. bu risk, %5'den %18'e çıkıyor ki gerçekten muazzam bir oran. ve gerçekten de açık havada fisyon oluyor.

    bunların yedikleri radyasyon o kadar güçlü ki. yedikleri an zaten kromozomları bozuluyor. kromozomların bozulması, vücudun hücrelerini yenileyememesi demek. ilk 4-5 gün fazla şikayet etmiyor ouchi. huniyi tuttuğu sağ eli biraz şiş. çünkü en yüksek radyasyonu oradan yedi. sonrasında karnından yedi. kazanın yanında durduğunda kazan aşağı yukarı göğsüne kadar geliyordu.

    yine ilk yaşanan etkilerden biri alyuvarların ölmesi, kemik iliklerinin ölmesi (ilik nakli gerekiyor).

    sonraki günlerde yavaş yavaş vücudu bozulmaya başlıyor. vücut alyuvar üretemiyor ve olanların da büyük çoğunluğu ölüyor. bağışıklık sistemi çöküyor.

    bu noktada, vücudun alyuvar üretememesi (bağışıklığın çökmesi) ve kromozomların bozulmuş olması (vücudun yeni hücre üretememesi) en büyük sorun. ouchi'nin, kendisiyle mükemmel uyumlu olan kız kardeşinden bunları alıp naklediyorlar. 10 gün sonra vücut alyuvar üretmeye başlıyordu sanırım. üstelik alyuvarlarda xx kromozom var. yani kız kardeşinin dişi kromozomları. hatta o ara alyuvar sayısı falan baya yükseliyor da.

    ama sonra ne oluyor, bu yeni üreyen hücreler de radyasyondan mutasyona uğruyorlar ve gg oluyor.

    bunun sebebini net olarak anlayamıyolar çünkü ouchi radyoaktif ışımaya 15-20 gün önce maruz kalmıştı. birkaç teori var. bir tanesi şöyle. ışımaya maruz kalındığında vucüdumuzdaki 23 atomlu sodyum (normal sodyum, 23 atom ağırlığı olan, 11 proton 12 nötron) bir nötron atomunu kapıp 24 atom ağırlığına ulaşıyor. 11 proton ve 13 nötronu oluyor. ve vücudumuzdaki bu sodyum 24 artık yarı ömrü 15 saat olan radyoaktif bir madde. tabii hem yarı ömrü düşük hem vücut bunu atıyor ediyor falan. sonradan eklenen, üretilen hücrelerin mutasyona uğramalarının sebebi muhtemelen bu değil. birkaç başka teoriyi daha eleyip sonunda bunun radyoaktif ışımaya maruz kalmanın bir sonucu olarak değerlendiriyorlar.

    bence de radyoaktif ışımaya maruz kalmanın sonucu amk. herifin 30-40 cm önünde radyoaktif reaksiyon oluyor. herif nötron ışınları yiyor hayvan gibi. bunun tövbesi tedavisi yok.

    neyse sonra, uzun süre boyunca türlü türlü hastalıklar çıkıyor yavaş yavaş ortaya. akciğerler su topluyor, kan topluyor. tüple nefes alıyor. makinaya bağlıyorlar. derisi dökülmeye başlıyor. derisi eriyor adamın. sırtındaki derileri hariç, radyasyonu yediği derileri ölüyor. organ yetmezlikleri ve iflasları baş gösteriyor. içorganlarını saran mukus tabaka eriyor. iç kanamalar başlıyor. bi noktada, nakillerden birinin yan etkilerinden biri olan ishale yakalanıyor ve vücut sıvı kaybetmeye başlıyor. günde 1-2 litre olarak başlayan bu kayıplar, günde 10 litreleri buluyor. günde 10 dan fazla sıvı (kan vs) nakli yapıyorlar. derisi de eridiği ve kalmadığı için sıvı kaybını durduramıyorlar. yalnızca sıvı transferiyle hayatta tutabiliyorlar.

    inanılmaz işkenceler çekiyor. ama benim anladığım doktorlar onu deney yapmak için hayatta tutmuyorlar. evet deneysel tedavileri kullanıyorlar ama onu yaşatmak için. tedaviyi üstlenen doktor onu ilk gördüğünde, ouchi'yi kurtaracağına inanıyor. ailesi son ana kadar pes etmemesini söylüyorlar ouchi'ye bilinci kapalıyken bile. sonunda da doktor, iki kere kalbin durdurup tekrar çalıştırılmasından sonra, daha kalbi durduğunda onu geri getirmeyelim diyor ve öyle de yapıyorlar.

    5000 mili sievert radyasyon, ölümcül dozmuş. kesin ölüm. ouchi 17.000 mili sievert almış. düşünün.

    inanılmaz bir hikaye. çok üzücü.

    ingilizce bilip de kitabı okuyacak durumu olmayanlar için çok güzel bir derleme:

    link
  • (bkz: hisashi ouchi)
hesabın var mı? giriş yap