• evime hırsız girdiğinde herkesin "keşke kale kapı taktırsaydınız" "keşke değerli eşyaları evde bırakmasaydınız" "keşke evden çıkmasaydınız" şeklindeki abuk subuk söylemler karşısında aklımdan geçirdiğim söz. bir tek hırsız suçlanmaz. onun haricinde herkes suçludur konu komşunun nazarında.
  • gizli öznesi malum kişi olan güzel fıkra.

    çağrışımla aklıma şu şiiri getiren şeydir:

    bir soğan soyuluyor
    yaşarıyor gözler
    bir ülke soyuluyor
    aldırmıyor öküzler.

    şair eşref
  • evet arkadaşlar hırsızın hiç suçu yoktur.

    niçin mi?

    truman show diye bir film vardı. o filmde herkes figüran idi truman'a göre ve sadece kendilerine verilmiş rolleri oynuyorlardı. bizim hayatımız da aslında truman show'dan farksızdır. karşı karşıya geldiğimiz her şahıs aslında bir figürandır ve yalnızca senaristin kendisine verdiği rolü oynamaktadır(dikkat! nevrotik bir tarzda algılamayınız bu olayı)

    sadece senaristin verdiği rolü oynayan bir kimseyi itham etmek, suçlamak ne derece doğru olabilir ki? anlamsız bir davranıştır bu. illa suçlayacaksan senaristi suçlayabilirsin belki; ama senaristi de suçlamaya kalkarsan yine elinde kalır o iş. zira senarist senaryonun bütününe hâkim olduğu için, senin başına gelmesini takdir ettiği o olayın mutlaka bir hikmeti, mutlaka bir sırrı vardır.

    bize yanlış yapanların, üzenlerin, kötü davrananların hiçbir suçu olmadığını söylemek çoğu kişi için kabul edilebilir değildir. gerçekten onların hiçbir suçu yok mu?

    evet arkadaşlar bizim zaviyemizden olmak kaydıyla, gerçekten onların hiçbir suçu yoktur; çünkü bu evrende merkez bizim benliğimizdir; "ben" tıpkı dairenin merkezindeki nokta gibidir. "ben"in dışında cereyan eden tüm hadiseler "ben"e nispetle oluşurlar. hep dediğimiz gibi dış dünyamız, iç dünyamızın bir projeksiyonundan ibarettir. bu evren içimizde ne varsa dışımızda onu somutlaştırır ve bize gönderir. söz gelimi içimizde dolandırıcılık sıfatı varsa, bir gün mutlaka bir dolandırıcının bizi çarpması kaçınılmaz bir yazgıdır. evren daima bir sinema perdesi gibi bizi bize göstermektedir. bu gösterinin amacı ise bizim terbiye olmamız ve üst şuur mertebelerine çıkabilecek hale gelmemizdir. (bu evrenin kayyumu/ayakta tutanı ve işleteni de allah olduğu için, son tahlilde her iş allah'a irca olur. başımıza gelen her şey allah'tandır denir o yüzden klasik din dilinde)

    hırsızın suçu ancak kendi evreninde geçerlidir. evet o hırsız kendi evreninde ve "ben" merkezli dünyasında elbette suçludur ve ona göre muamelesi yapılacaktır. ancak dikkat edelim arkadaşlar! onun suçu yalnızca kendi evreninde geçerlidir. bize göre ise yalnızca bir figüran olduğu için suçsuzdur.

    o yüzden suçluyu dışarda aramak, birilerini eleştirmek, kavga etmek, çatışmaya girmek bizi hakikatten uzaklaştırdıkça uzaklaştıracaktır. bunların hepsi emmare dediğimiz şuurun en düşük seviyesinin işleridir. levvame yani özeleştiri yapan bilinç ise ancak kendini itham eder; kusuru ancak kendinde arar(bol keseden levvame dağıtanlara duyurulur... levvame mertebesinin bile ne denli yüksek olduğunu ve aslında her halimizin emmare olduğunu bilelim)

    şimdi şöyle bir soru gelebilir:

    - tamam bunları aklen anladık, ama bulunduğumuz bilinç mertebesi itibariyle bunları hayatımızda uygulamaya sokamıyoruz veya nasıl uygulamaya sokacağımızı bilemiyoruz. biz ne yapacağız?

    + günlük hayatımızda karşılaştığımız olaylara diğer aklı başında insanlar nasıl tepki veriyorsa biz de ona göre davranmalıyız. yoksa "sana bir tokat atana diğer yanağını da çevir" türünden yapay bir davranışa girmemiz doğru olmayacaktır. ancak gece başımızı yastığa koyduğumuzda karşılaştığımız her olayın, aslında kendi iç alemimizdeki bir mananın zahire çıkışı olduğunu bilelim ve hepsini de kabul edelim. zira reddedersek, itiraz edersek karşı çıktığımız ancak hakk olacaktır; çünkü içi dışa çıkaran sistemi o kurmuştur. cinayetin büyüklüğünü düşünün...bu nedenle "rıza makamı ateşten bir gömlektir" dermiş eskiler...
  • şu ara pek çok kez aklıma gelen soru.
  • bugün başıma gelen bir olayı paylaşmak istiyorum sizinle .

    saat 19.00 civarı eve geldim , aradan on dakika geçmeden binadan bağırma sesleri duyuldu . evdeki bir oda merdiven boşluğuna bakıyor . ne olduğunu anlamak için ev arkadaşımla oradan refleks olarak merdivene baktık . bu sırada üç erkek gördüm . ikisi diğer üçüncünün kaçmasını engelliyordu . ses hararetlendi ve bu üç kişi düşe kalka giriş kata indiler böylece . ben hemen telefonumu da alıp merdivene çıkıp aşağı bakmaya çalıştım . bu sırada binadaki çoğu komşu kapıya çıktı neler oluyor burada diye . aşağı kadar indim bir yandan da yusuf yusufum . o zamana kadar bu grup 5 kişi olmuştu . belli ki içlerinden biri kaçmaya çalışıyor diğer dördü de bunu önlüyordu . o sırada komşunun oğlu olduğunu fark ettiğim biri bana polisi ara hemen diye bağırdı . elim ayağım boşaldı aradım polisi adresi nasıl verdiğimi bile hatırlamıyorum . tutmaya çalıştıkları adam bağırıyor ; bırakın benim bir suçum yok boyacıyım , boya yapmaya geldim diye . tipini görsen at hırsızı yanında kraliyet ailesinden kalırdı . bunun üzerine birisi ; boyacı adamın tornavida ile kapı önünde ne işi var dedi .o anda binada oturan bir sivil polis geldi olaya müdahale edecekken bu yeniden bağırmaya başladı ; binada akrabam oturuyor ziyarete geldim falan . 4 kişi bu adamı zapt edemiyorlar adam ellerinden kurtulmaya çalışınca dış kapının camına çarpıp o camı kırdı . yine de kaçamadı . bağırış çağırış ellerinden kurtulmaya çalışma derken 7-8 dakika sonra polis geldi . önce adamı polis arabasına koyup kapıyı kilitlediler . sonra da onu durdurmaya çalışan adama ne olduğunu sordular . olay aynen şöyle olmuş ;

    binada 3.katta oturan bir komşu bu adamın çatıya doğru çıktığını fark ediyor ve bir anlam veremiyor . aradan on dakika geçiyor adamın hala inmediğini anlayınca şüpheleniyor . o sırada 5.kattaki diğer komşuya da anlatıyor durumu ve bunlar yukarı çıkıyor , adamın telefonla konuştuğunu 'tamam sen motoru park et ve benden haber bekle ' dediğini duyuyorlar . adam bunların geldiğini görünce hemen asansöre binmek istiyor bunlar da durduruyor ve elinde tornavidayla onbeş - yirmi metre uzunluğunda kalın bir halat olduğunu görüyorlar .
    hayırdır kimin için geldiniz diyorlar , adam bir an tutuluyor öyle boya için geldim diyor . bizimkiler kimin evini boyayacaksın deyince adam telaşla inmeye başlıyor . sonrası da benim gördüklerim işte .

    asıl kısım burdan sonra başlıyor . bütün komşular aşağı iniyoruz . herkeste bir korku herkeste bir merak derken polisler arabadaki adamla konuşuyorlar ve adamın güya kuşunun çatıya kaçtığını onu yakalamak için bizim binaya girdiğini öğreniyorlar . üstelik bizim komşuların da kendini darp ettiğini , şikayetçi olacaklarını söylüyor . komşular neye uğradıklarını şaşırıyor önce , sonra da adamın şüpheli davrandığını , soru sorunca kaçmaya çalıştığını , çatının girişine halatı neden bıraktığını , sürekli farklı şey söylediğini , en son yalanının da kuş için geldiğini söylemek olduğunu diyorlar .

    aradan 5 dakika geçiyor adamın sicili temiz çıkıyor güvenlik kamerasına bakıyorlar girişini ve bu esnada kafasını eğdiğini bir de son anlardaki arbedeyi izliyorlar . polisler şikayetçi misiniz diye bizim komşulara soruyorlar , komşular da şikayetçiyiz deyince polislerden biri boşuna uğraştırıyorsunuz bizi , bu işten bir şey çıkmaz daha adam sizden şikayetçi olursa görürsünüz diyor . bizimkiler hafif tedirginleşiyor . o sırada lafa giriyorum ; adam darp edildiğini iddia ediyorsa güvenlik kamerası zaten o açıyı çekiyor , buyursun izlenilsin diyorum . aynı poliste yine bir memnuniyetsizlik .

    o sırada bayan bir komşu güvenlik kamerasından adamın yüzünü görmek istediğini çünkü tarifimize göre bugün öyle birinin kendisinin ziline basıp ; ' yiğit marketten geldim ' dediğini ama bizim yakınlarda öyle bir market olmadığını söylüyor . üç komşu daha bugün zillerine saçma sebeplerden basıldığını aktarıyor . sadece adamın önünde bulunduğu evin sahibi meydanda yok . nedense bir tek o evde değil .

    sonra polis tekrar şikayetçi misiniz diye soruyor , bizimkiler evet diyor , polis ne sebeple diyor , komşu ; şahsi güvenliğimiz yok , bu şahısı bir kapının önünde elinde tornavida ile kapıyı incelerken gördüm , belki ben tepki göstermek için acele etmeseydim kapıyı açmaya çalışacaktı , soru sorduğum için suçunu önlemiş oldum şimdi hata bende mi diyor . bunun üzerine polis tamam gidelim karakola diyor . yönetici ve o komşu da dahil iki kişi adamdan şikayetçi oldular sanırım . daha ses yok .

    bu kadar şeyden sonra adamın kendini bir şekilde haklı çıkaracağına eminim sadece aklıma şu soru takıldı ; hırsızın hiç mi suçu yok ?
  • mhp düşünüldüğünde yerden göğe kadar suçu vardır diye cevap verilmesi gereken cümledir. bir erkek için daha doğrusu bir insan için dünyadaki en önemli varlık olan, hayat arkadaşını, ailesini, çocuklarını aldatana nasıl güvenipte devlet teslim edilcek merak konusudur. daha şimdiden bazılarının hareketleri bizi ilgilendirmiştir çünkü kendine inanıp oy veren, yada finanse eden insanların sayesinde parası olan bir partinin parasıyla, o kapalı kapılar ardındaki ilişkiyi yaşatmak için evler arabalar alınmıştır.
  • teröristin hiç mi suçu yok şeklinde revize edilesi söz
  • bir gün nasreddin hoca'nın eşeği çalınmış. can sıkıntısı içinde durumu komşularına anlatınca her kafadan bir ses çıkmaya başlamış. birisi :
    - hocam demiş niye ahırın kapısına iyi bir kilit takmadın sanki ?
    bir başkası :
    - evine hırsız giriyor da senin nasıl haberin olmuyor? diye konuşmuş.
    bir diğeri de :
    - hocam demiş, kusura bakma ama eşeğin çalınmasına en büyük sebep yine sensin. çünkü doğru dürüst bir ahırın bile yok. nerden baksan dökülüyor. hoca kızmış :
    - yahu demiş, iyi, güzel de kabahatin hepsi benim mi? hırsızın hiç mi suçu yok?
  • nasreddin hoca'nın victim blaming yapan kişilere verdiği tarihi ayar.
hesabın var mı? giriş yap