• drekt soylemek yerine kendi farketmesini sağlamak, saman altindan su yürütmek, hinlik yapmak, adami sinirilendirmek
  • nerden aklıma geldi şimdi bu kelime? diye sorma aç sözlüğü bak bakalım. baktık, pek bi şey yok.. olmayınca yazma isteği doğuyor, benim suçum değil yani..
    hissettirmek kısaca hissettiğini gerek kendine, gerek kendi dışındakilere aktarabilmek, aynı mesajın-duygunun bahsedilen hedeflere olduğu gibi götürebilmek olsa gerek.
    bu eylemin özünde, anlatıcı-eylemci'nin kendisi ön plandadır. zira sözler alatımla, mizaçla, duygular hareketler ve bizzat mimikler ile, aktarılır. bu konularda beceriksiz olan kişi genel itibarla hiçbir halt hissettiremez.
    hissettirmenin önemi de burada su yüzüne çıkar ve bize gülücük yapar. hissettiremeyen insan saçmalar, çeşitli yollarla ifadelere girişir, yanlış anlaşılır, işler boka sarar.
    bu hissettirme işi için bazı şeyler gerekli ama nedir onlar, kim bilir.. temelde özgür olmak gerekir. rahatça konuşabilmek, anlatabilmek, rahatça gözleri karşı gözlere dikip bakabilmek gerekir. bunlar olmazsa hissettirmek olmaz gülüm, valla olmaz. ayağı bağlı olmamalı insanın, kaldırmalı ayağını ve dokunmalı*, karşı ayağa.. ayak mecaz anlam olarak bile kullanılabilir burada mesela. ama yine de özgürlükle birlikte, "temas" diyelim, kilit sözcük, sanki ders veriyormuş gibi artislik yapmadan kaçalım buradan hissettirdiklerimizle..
  • anlaşılamamaktan şikayeti olanlar için bir alternatiftir. onca insan '' ah beni bir anlasaydı, her şey çok güzel olurdu'' diyor. nedir anlaşılamamak? kullandığımız lisan mı yanlış acaba? paulo coelho bu sorunsala değinmiş elif kitabında;
    ''kelimelerin kötü yanı, kendimizi başkalarına anlatabileceğimiz ve başkalarının söylediklerini anlayabileceğimiz hissini uyandırmalarıdır. fakat dönüp kaderimizle yüzleştiğimizde yetmediklerini görürüz.'' demek ki neymiş kelimelere bel bağlamadan hisli insanlar olarak bu duygularımızı kelimesiz anlatacağız, yaşayacağız, var edeceğiz, karşımızdaki de bu adeta bedenselleştirdiğimiz şeyi görecek ve anlayacak! hissettirmekten korkmayın, samimi olun. medeniyet bizi biraz politik olmaya zorlasa da hissettiklerimizi yapay nezaketle kelimelere dökeceğimize bırakın dağınık kalsın. içinizden geldiği gibi hissettirin, ileride çıkacak sorunları engelleyin, anlaşılamama derdiniz de en aza indirgenir !
  • ing. make feel.
  • sevmek:
    hissettirdiği ölmek.
    yaşattığı doğmak, yeni canlar buldurmak.

    yollardan biri:
    sorun ki cevaplandırılacaksınız.
    yollardan ötekisi:
    sormayın ki cevaplandırılacaksınız.
    seninkisi giriş yolu, ama hep öyle sorarak gitmez.
    sormanın temelde yargılama olduğunu senden öğrendim. çünkü sorgulama yargılamadır.
    masumluk bir efsanedir. masum soru yoktur.
    cevaben, hissetmediğimi hissettirmek zorunda değilim. soru sormuyorum, ben yargısını kendinde tutan yargılamayım.

    (ilk giri tarihi: 22.5.2018)

    (bkz: hissetmek/@ibisile)
    (bkz: yaşattığını yaşamak/@ibisile)
    (bkz: yaşattığını yaşamadan ölmesin)
    (bkz: bana erkekliğimi hissettirdi)
    (bkz: bana kadınlığımı hissettirdi/@ibisile)
  • bazılarının hiç yapamadığı, bazılarının zorlanarak da olsa yapabildiği ve bazılarının da kılını bile kıpırdatmadan yapabildiği gökkuşağı aromalı bir çeşit sihir.

    bu sihrin en güzel yanlarından biri de şudur; söyledikleriniz ya da yaptıklarınız çoğu zaman kolaylıkla unutulabilir ama hissettirmek eyleminin hakkını gerçekten verirseniz, unutulması hiç de kolay olmayacaktır.

    ve hissettirmek, zihinlerde göçebe olmak yerine, kalıcı olmayı umut etmektir belki de bazen.
hesabın var mı? giriş yap