homeless
-
havalar biraz bozulduğunda, manitaların aklına gelen ikinci vakadır.
ilki, çoğu kez, ağda seanslarının aralığının uzaması olur.
--- spoiler ---
“şu havaya bak ne güzel, ne etkileyici” diyorum “ay bu havada dışarıda kalanlar (evsizler) ne yapıyor acaba?” diyorlar..
romantizm başladığı gibi bitiyor. yerini marksist bir toplumsalcılığa bırakıyor..
yani, ne diyebilirim ki, “işte artı değerin eşitsiz dağılımı yüzünden tek kapitali altındaki karton olan..” yok bunu konuşurken söyleyemem.. yazarken bile zorlanıyorum.
hayır merak ediyorum, tüm bostancı’nın elektriği kesildiğinde mesela, bu dışarıda kalan dostlar düşünüyorlar mı “şimdi evlerinde kalanlar ne yapıyorlar acaba?” diye.
bence düşünmüyorlar..
--- spoiler ---
( menşe ) -
homeless bir tanıdığım var. tanıdık derken sürekli aynı yerde durduğu için yanından geçe geçe arkadaş olmaya başladık.
kadın belki 180 kg, yüzünde sakallar çıkmış, bacağının birinde kocaman açık yara olan biri.
bazen konuşurken zekasıyla beni şaşırtıyor, bazen de almanya’da olmamıza rağmen, buranın abd olduğunu düşünüyor.
geçen oradan geçerken gözlerime inanamadım. başka bir homeless ile öpüşüyorlar. röntgenci gibi uzun süre onları izledim. adam kadının yağlı saçlarını okşadı, kokladı. ellerine, kollarına öpücükler kondurdu.
bir zaman sonra aşk eylemine ara verdikten sonra yanlarına gittim. kadını hiç görmediğim kadar mutlu gördüm. o somurtkan kadın gitmiş, yerine yanakları al al olmuş, gözleri umut dolu bir kadın gelmiş.
beni sevgilisiyle tanıştırdı. onun da evinin olmadığını anlattı.
bu olayın üstünden bir kaç gün geçmesine rağmen, hala etkisini üstümden atamıyorum. en düşmüş insan bile hayata tutunmak için çabalıyor. aşka inanıyor.
çok mutlu ol, homeless arkadaş. -
enteresan bi' şekilde houseless anlamına gelen kelime. park'ta yatan adama da homeless deniyor. oysaki o kişinin o park'ı kendisi için home olarak görmesi son derece mümkündür.
-
amerikada "abi adamin felsefesi homeless olmak, cok karizma"
turkiyede "olum dikkat et cevrende cok dolanio, biseyini yurutmesin su dilenci" -
(bkz: #93765775)
-
(bkz: evsiz/@zebra storyteller)
-
amerika'da, boyunlarına astıkları "my family was killed by ninjas, need money for karate lessons" yazılı kartonla gezenleri var. türkiye de olsa medya haberlere çıkarır, bi kaç hafta içinde beyaz, okan bayülgen vs programına çıkar ünlü olurdu mucidi.
-
dinlenmesi gereken bir maria mena şarkısı sözleri ise;
what is in this wine,
the more i drink the more i wander off
and two of strangers eyes,
i like the way that they reflect my thoughts
and what is in this air,
it feels like feathery dust everywhere
and as i breathe it in
i breathe the masculine scent of your skin
and i feel homeless
and i feel homeless
your comfortable caress
has triggered unfamiliar restlessness
and you and i are me
i feel i've lost this individuality
you're watching me rebell
believing stories only hearts can tell
but when is it enough
when do i call my feelings on their bluff
and i feel homeless
and i feel homeless
and i remember us now
but i forgot what we felt like
and i remember us now
but i forgot what we felt like
and i remember us now
but i forgot what we felt like
somewhere
along the way
and i feel homeless
and i feel homeless
you're watching me rebell
believing stories only hearts can tell
but when is it enough
when do i call my feelings on their bluff -
maria mena'nın homeless*'inin türkçesi bence şöyledir:
bu şaraptaki de ne?
içtikçe yabancı bir çift göze dalıp gidiyorum
ve de hoşlanıyorum yansıtmalarından düşündüklerimi
bu havadaki de ne?
her yerde toz-tüy uçuşuyormuş gibi
ve soludukça içime çekiyorum erkeksi kokusunu
ve yersiz gibiyim
ve yurtsuz gibiyim
kendinden emin dokunuşların
hiç de tanıdık olmayan bir tedirginliği uyandırdı
sen ve ben biziz
benliğimi kaybettiğimi hissediyorum.
beni asileşirken izliyorsun
ve sadece kalplerin anlatabileceği hikayelere inanıyorsun
ama ne zaman bitecek?
ne zaman duygularımın blöfünü göreceğim?
ve yersiz gibiyim
ve yurtsuz gibiyim
ve şimdi bizi hatırlıyorum
ama zaman içinde bir yerlerde
nasıl hissettiğimi unutmuşum -
john robert mcgraham'dır.
o nedir kimdir? cevabı aşağıda.
http://www.latimes.com/…ct13,0,5382004.story?page=1
mcgraham 1980'lerde bir kadına aşık olup terkedildikten sonra depresyona giren, bu yüzden çalıştığı otel'deki işini kaybeden altı çocuğun ikinci en küçüğü olan ve ablalarının profesyonel psikolojik çabalarına yanıt vermeyen bir adam. önce annesinin evine gitmiş ve annesi tarafından istenmemiş daha sonra uzayan aralıklarla sokaklarda geçirmeye başladığı zamanı onu bir homeless haline getirmiş. ve altı senelik sokak yaşantısından sonra geçen hafta birilerinin kendisinin üzerine benzin dökerek yakmasıyla hayatı son bulmuş.
hikayenin ayrıntıları link'te okunabilir. mcgraham tabii ki duygusal zaaflarının açık bıraktığı tarafına saldıran olaylar tarafından bu hale getirilmiş ama kendi sorumluluğu da yok diyemeyiz.
bu duruma diğer bir bakış açısıda bus 174'le getirilebilir. orada da doğduğu yer'den ve aileden tutun, çocukken ailesinin başına gelenlerden başlarayarak bir homeless olmaya itilmiş bir çocuğun sonunu izliyoruz, ikisini karşılaştırdığımızda oradaki mancha'nın sorumluluğu daha az diyebiliriz.
bir de yeni nesil homeless olarak mortgage madurları var. onlarda sistemin genel gidişatı içinde yaşadıkları eve sahip olmaya çalışırken zayıf halkalar olarak yani işlerini kaybetmişler olarak sahip oldukları ortalama hayattan kopup gökdelenlerin gölgesinde çadırların altında yaşamaya başladılar, şanslı olanları daha küçük evlerde ya da ortalamanın altında muhitlerde yaşıyolar ve hepsi de homeless ordsunun müstakbel adayları.
genel hatlarıyla bakıldığında bu üç başlık önemli görünüyor ve herbir başlığın altı binlerce hikayeyle doldurulablir, buradan kendi hayatımızla ilgili çok fazla sonuç çıkarabiliriz. başlarken asıl amacımda bundan sonrasını yazmaktı fakat yoruldum. belki başka bir zaman.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap