• insan insanin kurdudur.
  • hobbesun tabiat halindeki insanlar birbirine düşman ve sürekli bir çatışma, savaş durumu içerisinde olduklarını belirten sözü.
    savaşa son vermek için insanların tabiat halinde yaşarken sahip olduklarıın birkısmından vazgeçmeleri ve bunu leviathan a bırakmaları gerekmektedir. (bkz: toplumsal sözleşme)
  • türkçesi insan insanın kurdudur olan önerme. lupus kelimesinin etimolojisine bakmakta yarar var. bilindik bir hastalık olan lupus tıp terminolojisine latinceden geçmiş bir kavramdır. house dizisinde sık sık karşımıza çıkar bahsi geçen "kurt". geçtiğimiz günlerde toplum sözleşmesi üzerine iç münakaşalarım sırasında dilime takıldı leviathan ve hobbes ile birlikte bu deyim. kurt, bizim bildiğimiz ulu kurt, bozkurt gibi türevleri olan mı acaba; yahut şu küçükken midene kurt düşen dedikleri sinsi asalakımsı yaratık mı? ikincisi olduğuna dair kanım oluştu homi homini lupus'taki lupus'un iç kemiren kurtçuk olduğu. çünkü, bahsi geçen lupus hastalığında hastanın bağışıklık sistemi kendi sağlıklı dokularına saldırarak hastayı içten fetheder, binevi truva atı koşturur vücudun içinde. latince'den tıp terminolojisine semantik olarak ilişkili olarak geçtiğini farz etmek tutarlı olacaktır.

    gel gelelim deyime. insan insanın kurdudur sözü hobbes'un muhtevasının abstract'ı olarak kendini karşımıza çıkar. insan doğa durumunda kötücül yaratıktır. birbirinin kuyusunu kazmak ile kalmaz, tıpkı lupus hastalığında olduğu gibi bağışıklık sistemi (insan doğası denilebilir, bütüncül insan fikri) kendi iç sağlıklı dokulara (diğer insanlara) mecazen ve realistik olarak saldırır. bilinen dini kaynakların özünde bahsi geçen adem'den olma kabil ile habil'den beridir bu durum devam etmektedir. doğa durumunundan insanı, diğer insanlara zarar vermeyecek şekilde korumak için dönemin düşünürleri hobbes'un yanında locke ve rousseau toplum sözleşmesi önerirler. locke'un ve rousseau'nun doğa durumuna bakışı hobbes kadar karamsar değildir; toplum sözleşmesine bakışları ortak paydadır.

    hobbes'a geri dönelim. insanın birbirine karşı ve topyekûn insanlığa karşı olan kurtluk durumunu engelleme durumunu incil'de de mevzubahis olan leviathan adlı bir canavara özgür irademizi teslim ederek mümkün olacaktır. leviathan devlete karşılık gelmektedir. imparatorlukların (günümüzden bakış ile) çözülme yaşadığı bu tarihlerdeki devlet fikri, günümüzü hazırlayan ideal devlet tipinin temelinde toplum sözleşmesi yatmaktadır. sözleşmenin mekanizmalarının içerisine demokrasi gibi mefhumlar müdahil edilip güçlü bir kurgu tahayyül edilmeye başlamıştır 1800'lerden itibaren avrupa'da. peki, toplum sözleşmesi ne denli başarıya ulaştı? yani insanın kurtluğunu engelleyebildi mi insanoğlu iradesini leviathan'a vererek?

    burada cevap oldukça, hobbes'tan daha fazla, karamsar olarak kendini belirtir. hayır, toplum sözleşmesi devlet aygıtının, leviathan'ın muazzan derecede güçlü olması ve lupus'un ağa babası olması gerekçesiyle başarısız olmuş bir hayali antlaşmadır. zira, dünya tarihinin yaşadığı büyük kırılmalara neden olacak olan devletin aymazlığı toplum sözleşmesinin vaad etmediği noktada kendini kurduğu için gerçekleşmiştir. iki dünya/paylaşım savaşı, nazizm, faşizm, hatta güçlünün ayakta kalacağını vaat eden liberal politikalar, keynesyen ekonomik kurtarma planları... hepsi de leviathan'ın taşaklarını tutan güçlülere hizmet etmiştir. ortada büyükçe bir canavar var, bu canavarı atalarının yarattığı insanoğlu alt tarafta canavarın artıkları ile kendi sefil hayatlarını ekonomik olarak hidayete erdirmektedirler.

    işte bu serüven ile birlikte devlet aygıtı gücünü tahayyül edilen düşünceden alarak, hobbes nezdinde insanı kötülüğünden arındıramamak ile kalmamış, doğası gereği kötü olan insanı daha da kötüleştirmeye gebe bırakmıştır. burada, paradoksal şekilde insan kendisini yenemez iken insan üstü yaratmış olduğu canavarın gücü altında ezilmiştir. devlet fikri, 300-400 yıllık bir sürecin sonucu değildir elbette. weber'yan anlamda ideal devlet, tıpkı kapitalizm ile dönemsel eşgüdüme denk gelen protestanlık gibi hobbes ve diğerlerinin bahis ettiği toplum sözleşmesi fikrinin ardından milliyetçilik akımları(fransa'da başlayan) güç kazanmıştır.

    sonuç olarak, görülmeyen düşmanı yenmek takdir edilmelidir ki pek güçtür. örneğin, kutsallıkla ilintili olanların bildiği şeytani güçler buna tekabül eder. şeytan, nefs vb. insanın göremediği, tahayyül ettiği belki de kendi sınırlarının yaratmış olduğu kötücül güçleri simgelemek için yarattığı lupuslar'dan daha kötü olamayacak denli bir simgedir. lupustan daha tehlikeli değildir şeytan. en önemlisi "insanın en büyük düşmanı en son bakacağı yere saklanır"( julius ceasar), yani kendisidir en büyük düşmanı insanın. dünyaları elde eden komutanlar, an olur ufak bedenlerin yalıtılmış kudretlerinden doğma kibirlerine düşerler de bir köle tarafından öldürülürler kimi zaman. yahut, dünyaca ünlü ve yüksek kabiliyetli satranç ustası an gelir maçın ortasında karşı tarafın yaptığı kombinezona sırf fazladan bir taş alacağım diye girer de mat olur kaybeder. açgözlülük, kibir(gurur denilebilir), kıskançlık vb. ((bkz: yedi ölümcül günah) insanı sonunda yener. bahsedilen insan, ahmet-mehmet değil etiyle canıyla kanıyla insanoğlu: adam, adem'dir. bu yaratıktan çıkma soyut leviathan'ın ne denli güçlü olacağını ve görünmez olduğunu tahayyülünü ise sizlere bırakıyorum, ben daha fazla işin içinden çıkamıyorum. son olarak, demokrasi canavarın zincirini sanki elimizdeymiş hissi veren bir mekanizmadır. derseniz ki çözüm önerin var mı? haliyle hayır. ne haddime!

    düzeltme: imla.
  • insanlar için aralarındaki anlaşmazlık ve uyumsuluk nedeniyle hayatın cennet olabileceği gibi cehennemin en kötüsüne de dönüşebileceğini açıklayan latin deyim. misal olarak sartre'ın (bkz: huis clos) isimli kitabında sergilenen örneği. (bkz: jean paul sartre)

    abartılı hayvan sevgisi (bkz: brigitte bardot) uyandıran inanç
  • "homo homini lüpüs (insan insanın kürdüdür)" - abdullah öcalan
    (bkz: kürşet hoca)
  • ilk olarak romalı şair plautus'un asinaria'sında geçer bu ifade. hobbes'a atfedilir genelde
  • thomas hobbes'un oldukça doğru bir tespiti. 1651de yazılmış leviathan, günümüz için hala oldukça açıklayıcı. abd'nin işgalindeki ırak'ı iyi anlamak için hobbes'a göz atalım...

    part 1 of man, chapter 13 of the naturall condition of mankind, as concerning their felicity, and misery (insan üzerine, insanlığın doğal koşulu üzerine, mutluluk ve acıları üzerine)

    ".. during the time men live without a common power to keep them all in awe, they are in that condition which is called warre; and such a warre, as is of every man, against every man."
    (insanlar, korkuyla karışık saygı duyacağı ortak bir güç olmadan yaşadıkları sürede, savaş adı verilen durumdadırlar, ve bu savaş, herkesin herkese savaşı gibidir.)

    "in such condition, there is no place for industry; because the fruit thereof is uncertain.. no knowledge of the face of the earth; no account of time; no arts; no letters; no society; and which is worst of all, continuall feare, and danger of violent death; and the life of man, solitary, poore, nasty, brutish, and short."
    (böyle bir durumda, sınai için yer yoktur çünkü meyveleri belirsizdir.. hiçbir bilgi yer yüzünde yoktur, zaman hesabı yoktur, sanat yoktur, mektup yoktur, toplum yoktur, ve en kötüsü, devamlı korku ve vahşi ölüm tehlikesidir; ve insan hayatı, yalnız, zavallı, pis, hayvani ve kısadır.)

    "to this warre of every man against every man, this is also consequent; that nothing can be unjust. the notions of right and wrong, justice and injustice have there no place. where there is no common power, there is no law; where no law, no injustice... it is consequent also the the same condition, that there be no propriety, no dominion, no mine and thine distinct; but onely that to be every mans that he can get; and for so long, as he can keep it."
    (bu herkesin herkese karşı savaşında, sonuç olarak hiçbirşey adaletsiz değildir. doğru ve yanlış, adil ve adaletsiz kavramları orada yoktur. ortak bir güç olmayan yerde yasa yoktur, yasa yoksa adaletsizlik yoktur. aynı durumda sonuş itibariyle mülkiyet, tahakküm, senin benim ayrımı yoktur, sadece her kişinin eline geçirebildiği ve elinde tuttuğu sürece vardır.)
  • hayatın temel çelişkisini oluşturan iki ilkeden biri olarak da bakılabilir buna çünkü doğruluğu yadsınamaz bir diğer ilke de "insanın tek çaresi, tek kurtuluşu insandır" şeklindedir. hayat dediğiniz şey ilkine uyan insanlar ve ikincisine uyan insalardan oluşan bir dünyada, bazen de aynı insanın her ikisi de olabilmesine şaşırarak geçer gider. tez tamam, antitez tamam, ya sentez? hayatın kendisi o sentezdir sanırım, eğer becerilebilir de doğru yaşanırsa...
  • latincenin de, türkçe gibi fiilleri yutan bir dil olmasından mütevellit, kullanım alanı bulabilmiş bir ifadedir. dilbilgisi kurallarına dibine kadar riayet etmek gereken durumu için: homo homini lupus est.
hesabın var mı? giriş yap