• buna inanıyorsanız size kötü bir haberim var hacı:

    muhtemelen siz çirkinsiniz, hiçbir kız size karşı öyle yoğun duygular hissedip açılacak kadar etkilenmiyor.

    nereden mi biliyorum? :(
  • oğlum var, olmaz olur mu.

    sene 2011. aşkımdan ölüyorum kendimce. kafayı taktığım çocuk okuldaki bu spring break nanelerini organize eden kulüpte aktif diye hiç alakam olmamasına rağmen spring break organize ediyorum. şimdi bu arkadaşlar nerde akşam orda sabah sürekli partileyen tipler. bense garibim hayatında görüp görebileceğin en inek insanım. kütüphanelerde falan yaşıyorum normalde. ama hayatımın aşkını bulma gibi bir hevesim de var 5 yaşımdan beri. resmen kişilik bölünmesi yaşadım o dönem. klasik bi günüm şöyle geçiyodu:

    okuldan çık kütüphaneye koş. gece 1'e 2'ye kadar ders çalış. (bu saatlerde daha anca buluşmuş oluyolardı). koşa koşa yurda gidip süslen. yanlarına git. sabah 6 gibi yurda dön. bir iki saat uyu. 9'daki derse yetiş.

    bak yemin ediyorum o dönem iq'm iki haneli boyutlarda geriledi, resmen mala bağladım. baktım bu iş böyle gitmeyecek, uyku uyumaya hasret kaldım dayanamıyorum artık, "nolabilir ya gidip konuşucam ben hem zaten artık kızlar teklif ediyomuş çağa uymak lazım" dedim. zaten çocuk da bana ilgili davranıyo bu arada ben sadece "kim önce adım atacak" stratejik savaşı verdiğimizi düşünüyorum. ya allah dedim attım ilk adımı.

    gittim böyle böyle ben senden çok hoşlanıyorum:) dedim olabilecek en gevrek sırıtmayla. artık öpücük bekliyorum. çünkü direkt filmlerdeki gibi bir son olacağına çok emin gitmiştim yani. sonra o ara tam çözemediğim bir şeyler oldu, ben öpücük beklerken çocuk bana ahlak dersi verdi. evet ahlak dersi. tabi haline şükretmek lazım elim boş da dönebilirdim ama yani hoşlandığın çocuğa açılmaya gidip ahlak dersi almak da insanı biraz bozuyo tabi. hayatımdaki en orijinal reddedilmeydi. konuşma "düzgün bir insansın, biz seni bozarız"la bitti. ya ben "kır zincirlerini gel aşka kanalım" diye diye gelmişim yanına, ilahi söyleyerek geri döndüm bu nasıl iş? bak aslında güzel taktik, her kuran kursu böyle birini işe alsa buralar hep müslüman dolar. yaz bunu kenara.

    işin özü, ben hoşlandığım kişiye açılmanın herhangi bir hayrını da daha görmedim. bir erkek size ilk adımı atmıyorsa kızlar, o işte bir pislik vardır. ya sevgilisi vardır, ya aslında sizden o kadar da hoşlanmıyordur, ya da mahallenizdeki kuran kursu tarafından görevlendirilmiştir. her durumda, siz bunlardan uzak durun.
  • ya bu erkek salak mı? bir insan birinin kendinden hoşlandığını zaten anlar. kendisi de hoşlanıyor ise kadın da bunu anlar. bu durumda kimse birbirine açılmaz çünkü ilişki doğal olarak kendiliğinden başlar.

    daha önce de yazmıştım. bir şey su gibi akmıyorsa, yormadan, zorlamadan, zorlanmadan, kendiliğinden akmıyorsa; oradan insana hayır getirecek bir sonuç çıkmaz.

    eskiden beri olan bir şey var. biri değerine ben senden hoşlanıyorum der. öteki aa öyle mi ben biraz düşüneyim bunu der. sonra kişiyi tartıya koyar, hesaplamalarını yapar ve olumlu olumsuz bir karar verip geri bildirimde bulunur. kararının sizin arzu ettiğiniz yönde olması size olumlu gibi görünüyor olabilir ama tartıya konularak başlamış bir şeyin aşk ve sevgi olduğunu iddia edemeyiz. edersek tarih bizi döver.
  • ömrümde bir kez yaptım, açılmadan önce de aylarca düşündüm, taşındım, varoluş sancıları çektim, içimde ki platonik aşk volkanik bir yanardağ gibi içten içe kaynıyor, beni yakıp kavuruyor, her geçen gün beni dağlıyordu.
    dünyada ki hiçbir insan, bir başka insanı benim o'nu sevdiğim gibi sevmemiş gibi geliyordu.

    bu nasıl oluyordu, bir insan hiç tanımadığı, bilmediği, adını bile aylar sonra bir yerlerden öğrenebildiği, seni hiç tanımayan, senin hiç tanımadığın, sadece arada, birkaç günde bir kantinde gördüğün bir insana nasıl bu kadar sonsuz bu kadar sınırsız bir değer verilebilirdi. o an sana öl dese, gözünü kırpmadan ölüme gülerek gidecek kadar çok sevmek, çok aşık olmak....

    o gün geldiğinde, o cesareti aylar sonra kendimde bulup o'na: o'nu çok sevdiğimi, o'na çok aşık olduğumu söylediğimde aldığım cevap ise; " sen hariç herkes!! "

    kendime olan güvenimi kaybetmeme, kendimi değersiz, çirkin bir insan olarak görmeme ve olayın üzerinden 20 sene geçmesine rağmen, nasılsa beni kimse beğenmez, nasılsa beni kimse sevmez, ben hariç herkes güzel, ben hariç herkes sevmeye layık diye düşünüp kendimi hep ve daima yalnız bırakmama neden olan cevaptır...
  • açılın, ben bu konuda master yaptım. ilkokulda başladım bu merete. birine karşı ufacık bir şey bile hissetsem maksimum iki hafta içinde gidip söyledim. sonucunda envai şekilde reddedildim, öyle ki en iyi reddedenler diye bir listem bile var:
    3- ilkokul ikinci sınıftaki ilk aşkıma, okul çıkışında eline bir not tutuşturmak vasıtasıyla ilanı aşk etmiştim. notu verip koşa koşa eve giderken, hala nasıl başardığımı bilmesem de düşüp belime kadar çamura bulanmıştım. hayatımın dayağını o gün yedim sanırım. ertesi gün okula gittiğimde beni bekleyen öğretmenimizle karşılaştım. çocuk gidip şikayet etmiş. kardeşçe seviyorum ben ya diye kıvırana kadar akla karayı seçmiştim.
    2- lisede bir alt sınıfımdaki o zamanlar çok yakışıklı bulduğum bir çocuğa bak x ben senden hoşlanıyorum diye bir mesajla açılmıştım. iki dakika sonra "kafan mı güzel?" şeklinde bir mesajla yanıt vermişti bana. facebook hesabımın hacklendiğini söylemiştim utançtan. yalan söylediğimi anlamasın diye de o hesapta ekli olan herkese aynı mesajı atmış, bir saat sonra da toplu özür bildirimi yayınlamıştım.
    1- bu kez üniversite. okulun ilk günlerinde tanıştığım, almanya'dan gelmiş, az buçuk konuştuğu türkçesine rağmen, inanılmaz iyi anlaştığım bir çocuk. giyim tarzı, müzik zevki efsane güzel geliyordu bana. derslerde otururken dizi dizime değiyor, çekmiyor. tamamen eminim onun da benden hoşlandığına. neyse bu çocuğa da okulun üçüncü haftasında falan klasik senden hoşlanıyorum mesajıyla açıldım. aldığım cevap aynen şöyleydi: " bak dearlemonlima ben müslümanım ve senin bana söylediğin şey haram. ben günaha giremem. " lan daha dün dizdize oturuyorduk, neyin günahından bahsediyorsun diyemedim ama sınav döneminde yüzsüzce benden kopya istediği zaman, "kusura bakma x ama kopya çekmek haram. ben senin yüzünden günaha giremem." demiştim. pişman değilim.
  • açılmaması gereken türk kızıdır bence.

    çünkü ben ne zaman açsam, hep benden uzaklaştılar. hep cepte oldum.

    o nedenle hiç söylememekte yarar var.

    çünkü türk erkeğine yaranılmıyor.

    burada kısa saç şöyle şukela şöyle güzel böyle seksi diyorlar, gerçekte uzun saçlı kızlara daha fazla bakıyorlar.

    burda ince hatun güzel diyorlar, dışarıda balık etlileri tercih ediyorlar.

    makyajsız kız şöyle cesaretlidir, şöyle çekicidir diyorlar 1 kilo makyaj ile gezen kızlara tapıyorlar.

    zeki kızlar, kitap okuyan kızlar diyorlar, nerede ortam ortam gezen kız varsa onu buluyorlar.

    şimdi burda yazıyorlar ya öyle bir kız yok vs diye, gaza gelip hoşlandığınızı söylüyorsunuz ya.
    gerçekte cebe girmiş oluyorsunuz.

    severse zaten adam ilgilenir, hoşlandığını söylemek kısa süreli kafa karışıklığından başka bir şey yaratmaz.

    he belki size şans verir, ama onu da kendi çıkarları için kullanır. o arada da aşık olup severse amenna. ama bence zor.

    belli edin ama söylemeyin.
  • bunu bir kere yaptım. sonra 4 sene sürecek bi ilişki başladı. 4 senenin sonunda hiç bir sorun yoktu. zaten pek tartışmazdık bile. bir gün sabah uyandım. mesaj atmış, günaydın mesajı sandım sırıtarak açtım. ***gibi klişelerle dolu bir mesajmış meğer. karşısına alıp konuşmadan ayrıldı kısaca. kandil mesajından bozma klişe bi mesajla hem de. pişman olduğum şeyler var ama ona gidip seni seviyorum demek bi pişmanlık değil. o bir çok duygunun aynı anda yaşandığı, heyecandan midemin bulandığı dakikaları yaşamak benim için çok özeldi.
    geçtiğimiz aylarda çok sevdiğim birini kaybettim. ona soracağım, söyleyeceğim çok şey vardı. fikirlerini merak ettiğim birsürü konu vardı. şimdi mezarının başında söylemek istediğim şeyleri söylediğimde sorular sorduğumda cevap alamıyorum. o yüzden şimdi biri çıksa karşıma, beni üzmeyecek, sevecek, bana değer verecek biri, yine gidip söylerim sevdiğimi, tüm hislerimi. beklemem, bekleyemem. hayat çok kısa.
  • sen açılırsın. adam egosunu şişirir. gider uzun zamandır uzaktan izlediği başka kıza açılır. sana da sümük muamelesi yapar.
  • türk erkeğinin mallığı yüzünden hayatımızda olan gerçektir. çok net. memlekette o kadar çok keko/barzo var ki bir kadın kendisine açıldığında ilk tepkisi ya "aha bu bağa vereceh" yada "sieget amk çirkini" olan. çünkü şu coğrafyada yaşayan erkeklerin çoğu için kadın insan değil kendisine cinsel olarak hizmet etmesi gereken bir 'şey'.

    sonra "neden böyle oldu?".

    ulan sen erkek çocuğunu daha ilkokul çağında annesinin kendisine hizmet etmesi gerektiğine inandırıp öyle yetiştirirsen tabi çocuğun algısı o olur. benim ailemde erkek çocuğu olana kadar 6 kız çocuğu yapan adam var. erkek diye değerli oluyor ya hani. durum böyle olunca adam da kendini bi' sik sanıyor.

    ha tabi bir de şu var (bkz: hatunların efendi adam yerine piç tercihi) ki o da kadınların buna nasıl alıştığını gösteriyor bence. o kadar alışmış ki o kekolara/barzolara öyle olmayanları erkek olarak görmüyor.

    sonuç olarak hepimiz ne kadar malız.
    not: erkeğim.
  • bunu daha önce yaptım sayılır. açık açık hoşlanıyorum demedim ama tanımak istediğimi söyledim. hemen reddetmedi. konuştuk birkaç kez. sonra reddetti. sonrasında ilgili tüm sosyolojik analizlerinde reddettiğim bir kadın diyerek bunu diline doladı. hiç bu kız bundan alınır mı, gururu incinir mi diye hassasiyet göstermedi. mesela farklı toplum katmanlarını anlatacağı zaman bir beşiktaş'tan bir konya'dan örnek verdi. tahmin ettiğiniz gibi beşiktaş (sanırım) onun yetiştiği, konya ise benim yetiştiğim yer. ben de nasıl bir insanı tanımak istediğimi maalesef bu şekilde anlamış oldum.

    buradan da anlaşıldığı gibi karşınızdakini insan yerine koyacağınız, gururunu ayaklar altına almayacağınız izlenimini verirseniz kimse hislerini açmakta tereddüt etmez. ben kendisinin bunu konuşup duracağını düşünmediğim için konuşmayı başlatmıştım. çok daha gençtim. insanları henüz tanımamam normaldi. bu düşünce beni biraz rahatlatmıştı. sorun bende değildi. bu olayı tecrübe edinerek devam edebilirim diye düşündüm. hâlâ da bu düşüncedeyim. sonrasında kimseye bir açılma durumu olmadı ama benzer şeyleri hissedersem bunu yapmaktan çekinmem. ama bu kez daha yakından tanımak ön şartım olur. hakkında daha fazla fikir sahibi olmam gerekir. böyle yolun sonunda tanımak insanı yıpratıyor. bir daha böyle biri için üzülmek istemem. bunu hak etmiyorum çünkü.
    konya'da yetişmeme rağmen... :)
hesabın var mı? giriş yap