• insanlarda rastlantı algısının nasıl da sık sık tökezlediğini, algıların basmakalıp inançlar sebebiyle ne kadar bulanıklaştığını gösteren en güzel örneklerden biri spor dünyasında hem oyuncular hem de seyirciler arasında yaygın olarak kabul gören “her attığını sokma”, “kaçıramama” olgusudur. ecnebilerin “hot hand phenomenon” (“sıcak el sendromu” diye çevirsek, eldivenler, sobalar geliyor akla) diye isimlendirdikleri bu inanca göre, özellikle basketbol ve beyzbol gibi her müsabakada birçok defa atış/vuruş yapılan oyunlarda, oyuncular zaman zaman öyle bir ruh haline girerler, öylesine oyuna odaklanırlar, ve öyle bir ritm yakalarlar ki, o süre boyunca basket potası iski çukuru kadar geniş, savunma yapan rakipleri sermet erkin kadar kısa boylu görünür gözlerine. “in the zone”, “hot streak”, “on fire” gibi çeşit çeşit tabirlerle anılan bu “kaçıramamazlık” durumu devam ettiği sürece, topun sürekli o oyuncuya verilmesi gerektiği, ve kaçırmaya başlayana kadar tüm şutları onun çekmesinin takımın hayrına olacağı, başka hiçbir konuda anlaşamayan sporseverlerin hemfikir oldukları yegane görüş olagelmiştir. bu sözde fenomenin sebepleri sıralandığında, arka arkaya birkaç basket atan oyuncunun rahatlayacağı, kendine güveninin artacağı söylenir, şutları girdikçe iyi bir rüzgar yakalamış yelkenci edasıyla daha da yüksek bir performans göstereceği iddia edilir (aynı şekilde arka arkaya birkaç şut kaçıran bir basketçi – veya son iki penaltı atışını tribünlere göndermiş bir futbolcunun – da kendine güveninin sarsılacağı, oyundan kopacağı, bir sonraki şut veya penaltı atışında fazla tereddüt edeceği, ve bu sebeple de kaçıracağı düşünülür. itiraf edin, siz de öyle düşünürsünüz.) yaygın bir kanı bu gerçekten, mesela yapılan araştırmalara göre basketbola gönül vermiş deneklerin %91’i “bir oyuncunun son 2-3 atışı basket olmuşsa bir sonraki atışının basket olma ihtimali, son 2-3 atışını kaçırmışsa bir sonraki atışının basket olma ihtimalinden bir hayli fazladır” önermesine, %84’ü de “diğer oyuncular son 3-4 atışı başarılı olmuş oyuncuya pas vermeli, şutu onun çekmesini sağlamalıdırlar” önermesine katılıyorlar.

    ne hazin ki, bu kadar yaygın olmasına rağmen tamamen temelsiz bir inanç – neredeyse bir batıl inanç - bu. nasıl kumarda kazanç ile aşkta kazanç arasında bir ters orantı mevcut değilse, basketbol, beyzbol, bowling, badminton (ve “b” harfiyle başlasın başlamasın diğer tüm sporlarda) başarının başarıya, başarısızlığın da başarısızlığa yol açtığı görüşünün de gerçeklerle uzaktan yakından ilişkisi yoktur. aslında bu inanç, daha yaygın bir “başarı başarıyı, başarısızlık da başarısızlığı kovalar” görüşünün bir parçası sanırım. ve doğrusunu söylemek gerekirse, bu inanç finansal kazanç* sözkonusu olduğunda ve sanat dünyasında geçerli, zira finansal açıdan başarılı olan kişi, eline geçen parayı işleterek kazancını arttırabilir, ilk eseri ile şöhreti yakalayan sanatçının daha sonraki eserleri ise insanların kendisine bakışını değiştirecek, ve müteakip eserlerinin daha çok ilgi görmesine yol açacaktır. fakat, spor müsabakalarından bahsedeceksek, durum değişiyor.

    amos tversky ve meslektaşlarının1980’lerin başlarında yaptıkları çok ilginç bir araştırma bu alanda bir mihenk taşı, bir dönüm noktası kabul edilir. bir gün okulun kafeteryasında elmaları çöp kutusuna atarak basket oynarken akıllarına gelen bu deneyde test ettikleri hipotez şuymuş: “hot hand phenomenon” gerçekten varsa, eğer basketbolcuların performansları yeteneklerinden bağımsız olarak “hot/cold streak”lere tabii ise, o zaman oyuncunun atışının basket olması ihtimali, bir önceki atışının başarılı olması durumunda artmalı, başarısız olması durumunda da azalmalıdır. bu da demektir ki, basket olan ve olmayan atışlarda kayda değer bir kümeleşme gözlemlenmelidir. fakat a. tversky, t. gilovich ve r. vallone (esmer olan gilovich) phiadelphia 76ers takımının 1980-81 sezonundaki istatistiklerini incelediklerinde görmüşler ki, oyuncuların arka arkaya bir, iki veya üç atışı baskete çevirdikten sonraki atışlarındaki isabet oranları arka arkaya bir, iki veya üç atışı kaçırdıktan sonraki atışlarındaki isabet oranlarından daha düşük değilmiş (hatta, bir basket kaçırdıktan sonraki atışta isabet oranının bir basket attıktan sonraki isabet oranından biraz daha yüksek olduğunu bile gözlemlemişler - %54’e %51.) tüm oyuncuların istatistiklerini ayrı ayrı incelediklerinde de elde ettikleri sonuç farkli değilmiş: herhangi bir şutun isabet oranı, kendisinden önceki atışların isabetli olup olmamasından tamamen bağımsız çıkmış. (işin komiği, inceledikleri 9 philadelphia 76ers oyuncusundan 8’i “hot hand” fenomenine inandıklarını ifade etmişler. nerede özbilinç, nasıl bir kendini bilmezlik bu?)

    üç tane saçı başı birbirine karışmış, hayatında bırakın profesyonel basketbol oynamayı, basketbol topu bile görmemiş, görse balkabağı sanacak, deri yamalı kadife ceketten başka bir şey giymeyen ve beş santim kısa pantalonlarının altından beyaz çorapları gözüken bilimadamlarının (en azından benim gözümde öyle canlanıyorlar) “bilmedikleri” bir konuda böyle ahkam kesmeleri, yaygın inanışlara kafa tutmaları basketbol ve badminton camialarınca pek hoş karşılanmamış elbet. red auerbach ve bobby knight bu araştırma hakkındaki fikirleri sorulduğunda “onlar ne anlarlar ki hot hand’den, cold hand’den, hayatlarında basketbol mu oynamışlar?” diyen basketbol uzmanlarından sadece ikisi. bu hurafeye inanmayı sürdürmek isteyenler, “aslında hot hand fenomeni diye bir şey var tabii de, siz görememişsiniz. maçın kritik bir anında, zor bir atış yapılacağı zaman top “al da at” diye gününde olan oyuncuya verileceğinden, veya defans oyuncuları gününde olan oyuncuyu daha sıkı savunacaklarından, arada bir kaçırabilir, doğaldır….felan yani…” gibi gülünç açıklamalar öne sürmüşler, deneyi yapan bilimadamları da “ahahahah” diyebilmişler ancak. gülmekten sıkıldıklarında ise laboratuarlarına geri dönmüşler, ve de verileri tekrar incelemişler, ve görmüşler ki “atışın zorluğu” ve “defansın sıkılığı” gibi değişkenler sabit tutulduğunda bile (bunu da oyuncuların serbest atış yüzdelerini inceleyerek yapmışlar) “hot hand phenomenon”’ın varlığını destekleyecek hiçbir kanıt bulunamıyor; incelenen boston celtics oyuncuları ilk serbest atışı kaçırsalar da, sayıya çevirseler de, ikinci serbest atışta %75 oranında başarı gösteriyorlar, yani ilk atıştaki başarının ikinci atışa etki etmesi söz konusu değil. ve, oyuncuların “bugün günümdeyim” ya da “abi, bugün elimin ayarı bozuk, girmiyor atışlarım” şeklindeki tahminleri de tutmuyor pek, yani kendi performansları hakkında bile gerçekçi öngörülerde bulunamıyorlar.
  • ümraniye’den hale, jale ve lale soruyorlar: peki eğer “hot hand phenomenon” bir yanılsama, insanlarda rastlantı algısının bir azizliği ise, niçin bu kadar çok insan varlığına inanıyor o zaman? insanoğlunun olmadık yerlerde bir düzen görmeye, bir pattern çıkartmaya olan yatkınlığını bir kenara bırakırsak, kısaca şu sebeplerle yanılıyor algımız: öncelikle, insanların beklentileri, inançları ve şartlandırılmışlıkları, gördüklerini nasıl yorumladıklarını fena şekilde etkiliyor. misal, anlık özgüvenin bir sporcunun performansını belirgin bir şekilde etkileyeceğine inananlar, zaten isabetsiz atış/vuruşları yine isabetsiz atış/vuruşların takip etmesini bekliyor, o yüzden de isabetli ve isabetsiz atışlarda kümeleşme gözlemlemeye zaten dünden hazır oluyor. bu sebeple de arka arkaya başarılı (veya başarısız) atışlar hatırlanırken, diğer random diziler unutulup gidiyor. ve mesela son üç atışı basket olmuş bir basketbolcunun dördüncü atışı potanın içinden dönerse seyirci bunu “girdi sayılır” şeklinde arşivlerken, son üç atışını kaçırmış basketçinin aynı şutu “oha, top girdi çıktı, hakkaten bugün hiçbiri girmiyor” şeklinde yorumlanıyor. ikinci olarak, zaten insanların rastlantı ve şans sezgileri felaket (benim değil ama). mesela, insanlar yazı-tura oynadıklarında, yazı ve tura arasında neredeyse sürekli bir dönüşüm bekliyorlar, yani “yazı-tura-yazı-tura-tura-yazı” gelmesini normal karşılarlarken, aynı derecede olası olan “yazı-yazı-yazı-yazı-tura-tura” sekansı bir tuhaf gözüküyor gözlerine (bana hiç tuhaf gözükmüyor halbuki), bunun adına da “kümeleşme iluzyonu” deniyormuş psikolojide, şimdi öğrendim. halbuki, 20 kere yazı-tura atıldığında, 4 kere arka arkaya yazı gelme ihtimali %50dir (aynı ihtimal 5 kere için %25, 6 kere için %10), yani böyle bir kümeleşmede garipsenecek hiçbir şey yoktur. aynı şekilde, ortalama %50 şut yüzdesiyle oynayan bir basketçinin 20 şut çektiği bir maçta 4,5 veya 6 şutun arka arkaya isabetli olması da gayet doğaldır, o oyuncunun michael jordan’a dönüştüğünü göstermez hiçbir şekilde. (tabii, madalyonun diğer yüzünü de unutmamalı, aynı oyuncunun bir maçta arka arkaya 6 atış kaçırması da garipsenmemelidir, antrenörün “bir şut daha çekersen o basket topunu alır….” gibi cümleler kurması hiç yakışık almaz.)

    bu kadar laf kalabalığı yaptım, bakalım kelamımı anlatabilmiş miyim: diyelim ki geçen gün oynadığım nba maçında 21 şut çekmişim ve isabetli/isabetsiz şutlarım şöyle sıralanmışlar:

    oxxxoxxxoxxoooxooxxoo

    sorarım size, “streaky” (bu sözcüğün türkçesini bulamıyorum bir türlü, sizing aklınıza geliyorsa mesaj atıp bana da bildirir misiniz lütfen) bir performans göstermiş miyim bu maçta? yani isabetli ve isabetsiz şutlarımda bir kümeleşme var mı sizce? amos tversky bu soruyu bir deneyde sormuş, ve deneklerin %62’si “evet, bir kümeleşme mevcut, isabetli atışları isabetli atışlar takip etmiş, isabetsizleri de isabetsizler.” şeklinde cevaplamışlar. halbuki tamamen random bir dizi bu, ve hiçbir kümeleşme yok, zira aynı sonucu veren ardışık şutların (oo veya xx) sayısı farklı sonuç veren ardışık şutların (ox veya xo) sayısına eşit.

    entry uzadıkça uzadı, benim entryi kapatırken son bir espri yapacak, tatlıya bağlayacak takatim kalmadı. bu seferlik yaptım farzedin, bir dahaki entryde ödeşiriz artık.
  • bu fenomenin "tamamen temelsiz bir inanç – neredeyse bir batıl inanç" olmadığını , bir safsatadan ibaret olmadığını iddia eden bilim insanları da bulunuyor.

    http://io9.com/…-hot-hands-phenomenon-in-basketball
    http://www.plosone.org/…0.1371/journal.pone.0024532
  • valla ben inaniyorum arkadas kim ne derse desin. hot hand i bilmem ama cold hand kesin var. futbolda kac kere gozlemlemisimdir.
    misal macin basinda harika bir pozisyonda topla cebellesen, basit bir pasi veremeyen, ya da sagdaki arkadasi bombosken sola pas atan kac tane kazma varsa, macin ilerleyen dakikalarinda sac bas yoldurmaya devam eder ve hatta bu kadar da olmaz diye canhiras sekilde bagirtirlar adami. senelerdir futbol izlerim, harika bir kontratakta top bu tip oyunculara verildiginde, kontratak 5 e 2 gibi bile olsa heyecan yapmam, o oyuncunun mutlaka o pozisyonu hasat edecegini bilirim tecrubelerle sabittir.
    poker de de durum aynidir maalesef. kac kere ama kac kere, inanilmaz kagitlarla parsayi toplayan kisinin, inanilmaz kagitlarla pota girdigini ve river de gerceklesen mucizeyle yuksek miktarlari kaldiridigini gormuslugum vardir. ve hatta yasanmis bir olaydir, gozlerimle gordum: hold em de saatlerce ota boka girip mucizevi kagitlarla ortaligi yikip gecen arkadasin biri ard arda dusen inanilmaz kartlarin ardindan yine girilen bir potta 2 ve 6 liyla flopta full yapinca hassiktir olmaz bu kadar deyip, kendisi bile acaip sasirmistir. yani demem o ki hot hand, cold hand hepsi deneyimle sabittir efendim.
  • thomas gilovich, robert vallone ve amos tversky konuyla ilgili yaptıkları araştırmada "restricted choice" adı verilen durumu göz önüne almamışlar. hot hand'in bir fallacy olmadığı, başka bir çalışmayla gösterilmiş.

    nedir bu restricted choice? bu amcaların örneklem elde ederken kullandıkları yöntemde serileri bitiren durumlar, serileri devam ettiren durumlara oranla daha sık karşınıza çıkmak zorunda. böyle olunca da sonuç etkileniyor.

    yani normalde ikili bir havuzdan rastgele seçiminizde oran %50-%50'yken, seçerken koyduğunuz kurallar bu dengeyi bozuyor.

    örneğin 100 yazı/tura için üçlü bir yazı serisinin sonunda y mi daha çok t mi, yani "hot hand var mı, 3 y sonrası bir y daha olasılığı yüksek mi" kontrolü yapacaksınız;

    iki ihtimal var;

    1) yyyt
    2) yyyy

    eğer 4. gelen t ise örneklem için cebinize koydunuz. ama t değilse y'yi cebinize koyuyorsunuz, üstüne bir de y'den sonra gelen t'yi de cebinize koyuyorsunuz. çünkü o t'den önce de 3'lü bir seri var.

    yyyy(t)

    yani her seriyi bitiren bir t olmak zorunda ama y olmak zorunda değil. bu nedenle örnekleminizde tura sayısı her zaman %50'den fazla çıkacak.

    bu durumu göz önüne alınca 3 basketten sonra 4. atışın da basket olma olasığının aslında %11 arttığı hesaplanmış. bu da nate robinson eli sıcakken stephen curry gibi atıyor demek :)

    kaynak:
    https://www.scientificamerican.com/…ics-of-streaks/
hesabın var mı? giriş yap