• kıymetini bilmediğimiz bir türküdür. bir türkü düşünün ki yabancılar alıp oyunlarında, şarkılarında kullanıyor ancak türkünün sahibi halk tarafından değeri anlaşılmıyor. oldukça üzücü bir durum. zeki demirkubuz'un c blok filmi olmasa belki benimde hiç haberim olmayacaktı böyle bir şaheserden.
    üstte en iyi yorumu olarak bahsedilen dadaş dedenin yorumu emre yücelen ile beraber şuradan dinlenebilir.
  • çocukken babamın sabahları söyleyerek bizi uyandırdığı türkü. uyanma vaktini temsil ettiği için hiç sevmem.
  • "sen ağlama kirpiklerin ıslanır"
    tık tık
  • ananemin en sevdiği türkülerden biriydi.

    bugün ofiste dinleyeyim dedim sonu gelmeden ağlattı.
  • annemin anlattığı hikayeler vardır dedeme dair. ben hep küçükken gördüm onu ama şu an delikanlı halimle de elinden öpmek ve o babayiğit hılar ali ile tanışmak, öğütler almak isterdim. kimse onu ciddi anlamda dinlememiş, korkmuşlar dediğini yapmışlar ama dinlememişler, ben dinlemek isterdim gözlerine bakıp. onun da babasını, dedesini onların da hikayelerini birbir dinlemek isterdim.
    bu türküyü mükerrem kemertaş'tan dinlediğimde gözlerimi kapattım ve nedense aklıma dedem geldi.
    gülümsedim ve kendimce türküyü çığırmaya başladım. içeriden geldi annem nerden çıktı bu şimdi diyerek çünkü bu türkü dedemin en sevdiği türküymüş öyle dedi. ben zaten biliyordum hissettim dedim.
    yorgun geldiği öğlen vakitlerinde bahçede taburesine oturur annemin soğuk bir ayran getirmesini beklermiş kasketini masasına bırakırken. sigarasını yakarmış sonra o hiç sönmeyen sigarasını, bıyıklarını sarı yapan ama sarılığın da bir adama ancak o kadar yakıştığı, bir sigaranın ancak bu kadar olumlu bir işe yaradığı sigarasını...
    sonra teyzelerim köşeden izlerken dedemi bu türküyü söyleyecek mi söylemeyecek mi iddiasına girerlermiş...
    tam ümidi kesip işlerine dönecekken uzaktan ama dolu, yaşanmışlık dolu bir sesle gelirmiş o içli mısralar:

    "yavri yavri hüma kuşu yükseklerden seslenir,
    yar koynunda bir çift suna beslenir,
    sen ağlama kirpiklerin ıslanır
    ben ağlim ki belki gönül uslanır..."
  • "yavri yavri" olarak da bilinen bu türkünün hikayesi;

    erzurum’un ılıca nahiyesine bağlı tikkir (çiğdemli) köyünde geçmektedir. mustafa ve gülbahar’ın dillere destan aşklarını bilmeyen yoktur. sevda çeken bu gençlerin ailelerinin rızası ile evlenmelerine izin verilir ve evlenirler. fakat beraberlikleri ne kadar sürmüş bilinmez.

    seferberlik ilan edilmiş ülkedeki tüm gençler; okuyan, okumayan tümü askere çağrılmıştır. vatan borcu namus borcudur. bu kutsal görevden geri kalmak olur mu? mustafa sevdasını evde koyarak ayrılır. bu ayrılık o günlerde ölüme gitmek gibi bir şey… belkide bir daha gülbahar’ını göremeyecek, gülüm diye; doya doya koklayamayacaktır. gülbahar’ın ise iki gözü iki çeşmedir; ama elden ne gelir ki? nice kahraman, fedakar türk kızları gibi o da mustafa’ sını uğurlamıştır askere, gidiş o gidiştir... aradan yıllar geçer fakat hiçbir haber gelmez. öldü mü, kaldı mı? kimse bir şey bilmez.

    ev halkı artık mustafa’ dan umutlarını kesmiştir… gülbahar her sabah kalktığında bahçeye çıkar yavuklusunun yoluna uzun uzun bakarak geleceği günü bekler. bekler ama; ne gelen var nede haber… gülbahar her geçen gün erimiş, erimiş hatta ağlaya ağlaya göz pınarları da kurumuştur. gelinlerinin bu durumu kaynanasını ve kayınbabasını çok üzmektedir. kayınbabası gülbahar’ ın her sabah yavuklusunun yolunu gözlemesine, uçan kuşlardan haber istemesine o kadar üzülür ki; dayanamaz ve bu ağıtı yakar.
    huma kuşu yuvasından havalanan ve çok yükseklerde günlerce uçan bir kuştur. mustafa’yı da huma kuşuna benzetir ve huma kuşunun haberci bir kuş olmasına atıf ederek başlar söylemeye.

    huma kuşu
    yükseklerden seslenir
    yar koynunda bir çift suna beslenir
    sen ağlama
    kirpiklerin ıslanır
    ben ağlim ki belki gönül uslanır.

    not: "yar koynunda birçift suna
    beslenir." ifadesi; gelinin iki çocuğuna yanı torunlarına atıftır.

    gülbahar da kayınbabasının bu
    dörtlüğüne nazire olarak aşağıdaki dizelerle karşılık verir.

    sen bağ ol
    ki ben bahçende gül olim
    layık mıdır yanim yanim kül olim
    sen ağam ol ben
    kapında kul olim
    koy desinler buda bunun kuludur

    kaynak: youtube
  • 'ah yar koynunda bir çift suna beslenir'

    çok güzel türkü. muazzez ersoy ve müslüm gürses enfes yorumlamışlardir. allah müslüm babaya rahmet muazzez ersoy a da uzun ömürler versin
  • yükseklerden seslenir.
  • 140journos'un demirtaş'ın kaydını videosuna koyması ile keşfettiğim muazzam türkü.
  • yeryüzüne asla ayak basmadığına ve sürekli uçtuğuna inanılan kuş. nâm-ı diğer cennet kuşu.

    türk mitolojisinde yaşam ve ölüm bağlamında hayat ağacı ve hayat suyu ile en önemli unsurlardan üçüncüsü olan bu kuş, birçok farklı mitolojide de farklı isimlerle geçer. türk mitolojisindeki adı kumaydır. çok büyük ihtimalle umay ana'dan gelme bir isimdir.
    allah katına çıktığı ve o'nu gördüğü inancı da vardır.

    devlet kuşu olarak da geçer ki bu osmanlı'daki " divân-ı hümâyun " kavramı buradan gelmedir.
    hümâyun; padişaha, devlete ait olan anlamına gelmektedir.

    bir kuşun ulaşabileceği en yüksek mertebeye ulaşmıştır. göğe yükselirken tüm kuşları görmüş ve en sonunda da zümrüdüanka ile karşılaşmıştır.
    malûmunuz zümrüdüanka, kuşların hükümdârı olarak bilinir ve onun yuvasının da bulunduğu kafdağı'na başka hiçbir kuş ulaşamaz. işte hümâ kuşu orayı da aşar. bu nedenle kutlu kuştur. uğur getirdiği inancı vardır.
    bazen yeryüzüne o kadar yaklaşır ki gölgesi bir insanın üzerine düşer. işte bu kişinin yakın zamanda devlet yöneticisi olacağına inanılır.
    kuşlar meclisine zümrüdüanka ile birlikte gelmeyen iki kuştan biridir.
    onların dışında baykuş, sadece ihtiyaç duyulduğu zamanlarda bu meclise gelir.
    gökyüzünde yumurtlar hümâ kuşu ve yumurtlamadan önce o kadar yükselir ki yumurtalar yere düşene kadar yavrular içinden çıkar ve uçmaya başlarlar.
    bu kuşa yahut yavrularına zarar verenlerin kırk gün içerisinde öleceğine inanılır.

    divan edebiyatı'nda en çok kullanılan mazmunlardan biridir.

    hümâ-yı himmetim bâd-ı hevâya rağbetim yokdur
    kanâat gûşesinde rûzgâra minnetim yokdur
    ham oldu kâmetim bî-hûde halkın imtinânından
    kelâmın doğrusu bâr-ı girâna tâkatim yokdur

    ~ mustafa zekâyî efendi ~

    himmet (gayret, çalışma) hümasıyım, bedava (havadan esip) gelecek olana rağbetim yoktur.
    kanaat köşesindeyim, rüzgara (dünyaya, devrana) minnetim yoktur.
    büküldü belim boşuna, iyiliklerini başa kakmalarından halkın.
    sözün doğrusu ağır yük kaldırmaya takatim yoktur.
hesabın var mı? giriş yap