• siseye kolonya doldurmak icap ettiginde daima o delige sigacak kadar kucuk boyu aranan alet..
  • (bkz: koni) biçimindeki araç....
  • genellikle plastikten yapıldığı için zeytinyağını küçük bir şişeye aktarmakta kullanılınca yıkaması çok zor olan,deli taklidi yapmaya kalkışınca kafaya takılması şart olan alet.
  • bir zamanlar sozluk yazari olmaya aday, cok sevgili bir insanin caylakkenki kullanici adi (idi).
    (bkz: muarrem)
  • huni hem başınızı soğuktan ve ceryandan korur, hem de ısırgan, akbaba, çıyan, gibi yabani hayvanlardan. ama bunların hepsi bir yana, sonbaharda başınızdaki huninin deliğine teğet geçen rüzgarın ahenkli nağmelerine kulak kabartırsanız "vuu vuu" eden sadalar sizi alıp geçmiş zamanlara götürür, hülyalara daldırır.
  • ikide bir -malesef- çaylak olan arkadaş. bu beni üzüyor.

    ayrıca kendisine ulaşmam lazım.

    nick altını takip ediyorsa, mail bekliyorum. hadi arkadaş.

    edit: mail geldi. teşekkürler.
  • deliliğe delalettir. lakin tüm dünyada da öyle mi kabul görmektedir? neden huni deliliğin, çıldırmışlığın aracı olarak karikatürlerde ve kültürlerde yer bulur kendisine? mizahi tarihi nedir? gibi sorular kurcaladı kafamı biraz ben de etrafa bakınayım dedim.

    https://cdn-images-1.medium.com/…0bgkemayril9q.jpeg
    hieronymus bosch / the cure of folly, or the extraction of the stone of madness / 1494–1505

    şimdilik ulaşabildiğim ilk ilişki 1494'te hieronymus bosch’un cutting the stone isimli eserinde gibi görünüyor. bosch, resimde, doktoru muhtemelen şarlatan olarak ifade etmek için kafasında bir huni ile bir hastanın kafasındaki sözde delilik taşını (stone of madness) trepanasyon yaparak çıkartmaya çalışırken ve bu sırada hemen yanında onu izleyen rahibenin kafasında dengede duran bir kitapla resmediyor. o yıllardaki geleneksel inanç deliliğin beyinde yer ettiğine inanılan bir taştan kaynaklandığıydı. huni ise o yılların ‘’laboratuvarlarında’’ damıtma için oldukça sık kullanılan bir araçtı, şarlatan doktor ise hastasının derdine çare olmak için bilmediği ve anlamadığı bir hastalığı gerçeklikten oldukça uzak bir biçimde tedavi etmeye girişiyor ve bosch bu aldatma durumunu ifade etmek için huniyi ters bir şekilde doktorun kafasına geçiriveriyor ve bir anlamda belki de tıpkı michel foucault’nun madness and civilization’da yaptığı gibi tarihin gözleri önünde 15. yüzyılın üniversite mezunu şarlatanını yerden yere vuruyor. flemenk geleneklerinde ise amulet (muska benzeri, doğaüstü güçlere sahip olduğuna inanılan büyülü sözlerin yazılı olduğu kolye) takmak oldukça yaygındı, bosch ayrıca rahibenin doğaüstü güçlere sahip olduğu düşünülen sözlerin yazılı olduğu bir kitabı okumak yerine kafasına koyması ile de bir nüans yapıyor. masada ayrıca bir önceki hastadan kalan nilüfer çiçeğini görüyoruz ve dikkatle bakınca şarlatanın lubbert’in kafasından nilüfer çiçeğini çıkardığını görüyoruz. nilüfer motifi ise genellikle parayı sembolize ediyor ve bu resimde şarlatanın kendisine güvenen köylüden alacağı parayı ifade ediyor. bazı eleştirmenler ise nilüferin seksüel arzuyu (lust) temsil ettiğini ve şarlatanın köylüyü seksüel arzularından “arındırarak’’ onu toplumun törelerine ve hristiyan ahlakına sevk ettiğini düşünüyor. bunun sebebi ise tablodaki köylünün isminin lubbert das (lubbert das, dutch kültüründe mizahi bir karakter) olması. “lubben’’ fiili kastrate etmek anlamına geliyor, lubbert ise dutch kültüründe şişman, tembel ve aptal kişiler için bir takma isim olarak kullanılıyor. “das’’ sözcüğü ise porsuk anlamına geliyor, porsuk gün boyunca uyuyan bir hayvan olduğu için tembelliği ifade ediyor. (“kastrate edilmiş porsuk”)

    başka bir eleştiriye göre ise simyacılık dönemin kilise ve yöneticileri çevresinde yaygın olarak kabul edilen bilimi ve sanatıydı. bosch’un döneminde simyacılar maddeleri birbirine dönüştürebilen ‘’felsefe taşına’’ ulaşabilmek için simya deneyleri gerçekleştiriyordu. felsefe taşı ise simyacılığın zengin hayal taslağında birçok alegorik forma sahipti. bunlardan biri bosch’un döneminde ingiliz simyacı george ripley tarafından atfedilen ‘’bilgeliğin altın çiçeği’’ idi. taşın sırrı kaşifine yahut sahibine zenginlik, bilgi ve sağlık vadediyordu bu yüzden yıllar boyu simyagerlerin kafasında bu taş yer etti. taşın yüzyıllar boyu gerçekleştirilen deneylerle bulunamamasına rağmen; bosch’un lubbert’ini dönemin akademi mezunu şarlatanını felsefe taşını kafasından çıkartması karşılığında ödüllendirmek için yanında dolu bir çanta ile izliyoruz. simyanın “altın çiçeklerini” ele geçirmek oldukça güçtü; öğrenmenin, sabrın, sıkı çalışmanın ve tanrıya hizmet ederken çekilen acının ödülüydü. ancak lubbert bu ödülü uzun saatler boyunca çalışmadan ve tekrar tekrar başarısızlığa uğramadan kendisini şarlatanın ellerine bırakarak kısa yoldan kazanmak istiyordu. operasyona şahit olan rahip ve rahibe ise simya deneyleri yapması ile bilinen kiliseye ait akademik sınıfa dahildi. tıpkı lubbert gibi rahibenin de hiçbir çaba sarf etmeden bilgi edinmek arzusunda olduğu; kafasına kalın bir kitabı koyarak içindeki bilgileri osmoz ile elde edeceğini düşünmesi ve hemen önünde mevcut olan ve kitabın asıl durması gereken yer olan masanın üzerindeki “altın çiçeği” fark etmemesi yorumunu yapabiliriz belki de. bosch’un tablosu şu an madrid’de del prado müzesinde sergileniyor.

    resimdeki yazı:

    meester snyt die keye ras / usta taşı hızlıca kesip çıkar
    myne name is lubbert das / benim adım lubbert das

    huni motifi ayrıca hieronymus bosch’un allegory of gluttony and lust adlı eserinde yani yine bir ortaçağ tasvirinde insanın karşısına çıkıyor.

    https://cdn-images-1.medium.com/…e3aqdvdm8jc9fr.jpg
    hieronymus bosch / allegory of gluttony and lust / 1490–1500

    https://cdn-images-1.medium.com/…uwsyuqwbt6icej.jpg
    kitawaga utamaro / title: “contemporary children as the six ımmortal poets” / ??????????? 1800–1804

    https://cdn-images-1.medium.com/…0*gesgr3wpnugof0hh
    tin woodman

    ayrıca the wonderful wizard of oz için w.w. denslow tarafından tin woodman için yapılan illüstrasyonlarda da kendisini gösteriyor, l. frank baum’un hikayede özellikle vurgulamamasına rağmen.

    safi işlevsel açıdan yorumlamak gerekirse; huni geniş bir kaptan dar bir kaba madde akışını sağlamak için kullanılan bir araç. kafasına huni geçirilen kişiyi geniş bir kap dünyanın geri kalanını ise dar bir kap olarak nitelendirirsek davranışları ve söylemleri ile dünyaya ya da yaşama sığmayan kişileri akıl sağlığını yitirmiş, çılgın ya da deli olarak nitelemek için herhalde huni uygun bir araç olur. diğer bir açıdan bakmak gerekirse gerçekten iç görüden yoksun bir biçimde dış dünyasını dar bir kap, kendisini ise geniş bir kap olarak ilan eden kişinin egosantrik (benmerkezci), grandiyöz (özel güçlere ve yeteneklere sahip olduğunu düşünen), yüzeysel, hızlı, dağınık düşünce akışlarına sahip olması ve huninin bu düşünceleri daha düzenli bir hale getirme işlevine sembolik olarak sahip olması da onu oldukça anlamlı bir hale getiriyor.

    https://cdn-images-1.medium.com/…damjv6hcydzymy.jpg /infundibulum

    latince infundere (bir şeyin içine akıtmak, dökmek) sözcüğünden türeyen infundibulum (ing. funnel, tr. huni) sözcüğü ise aynı zamanda beyinde hipotalamus ile hipofiz bezi arasında hormon aktarım rolü bulunan hipofiz sapının latince ismi. bosch’un cutting the stone eserinde esas ilgimi çeken şey ise rahibenin dirseklerini koyduğu taş masa oldu açıkçası çünkü masa hipofiz bezinin ve infundibulumun birebir resmedilişi adeta. ve masanın (hipotalamusun) üzerinde kimsenin dikkatini çekmeyen şey ise “bilgeliğin altın çiçeği”.

    daha fazla okuma için:

    bosch’s stone operation: meaning, medicine, and morality / laurinda dixon

    silva, p.: bosch. the 5th centenary exhibition, museo nacional del prado, 2016, pp. 356–363)
  • <:) fosforlu morcivertini bulsam takıcağım yegane şey ehehe
  • geniş bir kaptan dar bir kaba bir şeyler akıtabileceğiniz tek mutfak aletidir. hunililerse bundan yararlanmasını iyi bilenlerdir. dökerler de dökerler, acımazlar.

    ne güzel simge değil mi? bence de öyle.
hesabın var mı? giriş yap