• turk siyasi tarihine ilgi duymaya basladigimdan actim thko iddianamesini ve mahkeme tutanaklarini okudum. bu adama hayran kaldim. hareketin lideri deniz gezmis ise beyni de huseyin inan demek yanlis olmayacaktir. yakisikli ve uzun boylu oldugu icin deniz gezmis konusuluyor hep. liderler onemli elbette, ancak bu adam hakkinda bu kadar az entry olmasi cok aci. idam karari onandiktan sonra, birkac gun sonra idam edilecegi halde avukatindan toprak reformu yasasi metnini isteyen, okuyup yanina notlar alan birisinden bahsediyoruz.

    adam cikip catir catir osmanli imparatorlugu'ndan baslayarak ulkenin bagimsizligini nasil kaybettigini, kurtulus savasi sirasinda mustafa kemal ile kazanilan bagimsizligin demokrat parti ile nasil tekrar amerika'ya peskes cekildigini o kadar guzel anlatmis ki...

    https://halitcelenk.org/…elenk - 1. thko davası.pdf (316. sayfadan baslayip okuyun.)

    resmen ders olarak okutulmasi gereken bir metin huseyin inan'in mahkeme icin yazdigi savunma. evet belki biraz aceleci cikarimlar var arada, ancak onu asan insanlarda huseyin inan'in bilgisi ve onurunun zerresi olmadigina eminim.

    sizin yapacaginiz isi sikeyim diyerek 23 yasinda tabureye tekmeyi vurmus.
  • "gittim hüseyin'in yanına. karnın aç mı dedi. ben de açım, epeydir yememişim, aç dedim. d şeklinde sucuklar vardı o zamanlar, kendine hazırlamış, iyi, otur ye dedi. ben ne biliyim, sabah öğrendim, o aç yatmış, yememiş. yani "birlikte yiyelim" demiyor, "sen ye" diyor. yani böyle şeyler çok basit gelebilir insanlara.. ama gel de bu insanlar idam edilirken sessiz kal, yat. ben nasıl yatabilirdim ki.."

    hasan ataol
  • idam sırasını bekleyen hüseyin inan son bir sözü olup olmadığını belirten görevliye donuk bir şekilde bakar. ayağındaki ayakkabıları işaret eder. ve ağzından şu sözler dökülür.

    "babam yarın ayağımdaki bu lastik ayakkabıları görünce, oğlumun doğru dürüst bir ayakkabısı bile yokmuş diye üzülecek. ayakkabımı bile giyemeden beni apar topar buraya getirdiler. babama söyleyin, ayakkabım yoktur diye üzülmesin. onlara hediyem olsun."

    darağacı kurulur. zavallı cellat onu astığını sanır. film kopar. ama bitmez!
  • idam edildiği gün rahmetli dedem köyde kına dağıtmıştır.bunu ; her zaman bir başarı gibi anlatırdı torunlarına. "hayrola hafız bu kınanın sebebi nedir" diyenlere de "artık kıçınıza kına yakabilirsiniz yakın yakın" demiştir.
    rahmetli çok şakacı adamdı...
  • ben olur olmadık zamanda bu çocuğu düşünürüm. o kısa sürelik hayatında yaptıklarından, yaşadıklarından çok, asılmadan önce yazmış olduğu son mektubu, ve boynu yağlı ilmiğe geçirildiği zaman söylediği son sözleri aklıma düştükçe içime de bir kor düşer. mektubunda, diğer arkadaşları gibi toplumsal-siyasal mesajlar vermek yerine, o sadece ailesini teselli etmeyi tercih eder. sanki biraz sonra nefes alamıyor olacağını kendine dert ediyor değil de, ailesinin bu durumuna üzüleceğine elemleniyor daha çok...

    ama mektubun onları teselliye yetmeyeceğini anlamış olacak ki bu çabasını darağacındayken de sürdürüyor. babasına, ayağında lastik ayakkabılar olduğunu söylemelerini istemesi de bu yüzden. tabureye çıkmadan önce avukatlarına dönüp söylediği sözler; "hadi eyvallah, şekibe ablaya selam". mektup satırlarındaki metanetini ölümüne az bir zaman kalmışken dahi sürdürüyor. benim anlamakta çok zorlandığım bir halet-i ruhiye. ne de olsa özal çocuğuyum, onun sahip olduğu maneviyatın, çeyreğinin bende yaşam alanı bulamamış olması bu noktada anlaşılır. ama o bu yönleriyle kendi çağının ve arkadaşlarının bile çok çok ötesinde. bir nazım hikmet ateşliliği yanında, bir şevket süreyya aydemir gibi. hatta victor hugo'nun romantizminin karşısında, kendisini biraz olsun anlayanın yüzüne bir tokat gibi inen katı bir tolstoy gerçekçiliği. bu toplumsal bir gerçekçilikten öte (hatta onun yanında), insanî bir gerçekçiliği içine alıyor. yani bu tutumunda, dostoyevski'nin insanlarına dair de motifler var. tolstoy'un toplumsal gerçekçiliği yanında, dostoyevski'nin beşeri gerçekçiliği; hüseyin inan'ın hamurunu teşkil eden iki unsur.

    onbinlerce yıllık insanlık tarihini hüseyin'in yüzünden okumanız mümkün. simasına dikkatli bakın, ve ölmeden önceki son arzusunu* düşünün, yeter.
  • 6 mayıs 1972'de idam edilen insan, thko'nun temel taşlarından.

    asılmadan önce yazdığı*son mektubu:

    babama, anneme, kardeşlerime ve yakın akrabalarıma,
    söyleyecek fazla söz bulamıyorum.
    bir insanın sonunda karşılaşacağı tabii sonuç, bildiğiniz sebeplerden dolayı erken karşıma çıktı.
    üzüntü ve acınızı tahmin ediyorum.
    ileride durumumu çok daha iyi anlayacağınız inancındayım.
    metin olunuz.
    üzüntü ve acılarınızı unutmaya çalışınız.
    bütün varlığımla hepinize kucak dolusu selamlar sevgiler!
    yazılacak çok şey var, fakat hem mümkün değil, hem de sırası değil..
    candan selamlar.

    *söyleyecek çok şey var fakat hem mümkün değil hem de sırası değil..
  • idama goturulurken son istegi ise;
    "-babama, ayaklarimda lastik ayakkabi var" deyin olmustur.. halbuki yalinayaktir.

    aslinda asil hedef huseyin'dir. arkasindaki guc deniz ve yusuf'a oranla devlet nazarinda daha endise vericidir.. hem kurt, hemde alevi yaninin olmasi, silahli mucadeleyi daga cikarak surdurme fikri ondan cikmistir.
  • dayısının evinde mehmet nakipoglu ile uyurken, aile meclisi toplanmıs babaya anneye telefon acılmıs ve teslim edildigi taktirde cezasının hafifleyecegi inancıyla polise haber verne kararı alınmıstır. hiçbir şeyden haberi olmayan huseyin inan uyandıgı zaman butun akrabaları evin içindedir ve polis evin her tarafını sarmıstır. evin içindeki akrabalarının aglamalarına teslim ol yoksa vuracaklar sizi demelerine ragmen kaçmak istemişyine de bir akraba kadının " beni çigne öyle gec.."feryadına dayanamayarak teslim olmustur. bir aile devlet tarafından böyle kandırılmıs işte... teslim olursa sucu hafifler denmiş , huseyinin teslim edilmesini saglamıs sonra huseyini de yakaladık diye gururlanmıs ve hafifleyen ceza idam cezası olmus.....huseyin'in bir sure ailesine kırgın kalması, kaçıp belki de kurtulma sansı varken pis sırıtıslar karsısında ölüme gitmesi de cabası...
  • idam sehpasınn üzerinde söylediği son sözleri şu şekildedir;

    "ben, şahsi hiçbir çıkar gözetmeden, halkımın mutluluğu ve bağımsızlığı için savaştım. bu bayrağı, bu ana kadar şerefle taşıdım. bundan sonra bu bayrağı türk halkına emanet ediyorum.

    yaşasın işçiler, köylüler ve yaşasın devrimciler!

    kahroslun faşizm!"
  • babasının bir bakkal dükkanı vardır ve hüseyin dağda bayırda gezeip doğayı inceleyen, dükkanda durmayan bir çocuktur diğer kardeşlerinin aksine. babasının, dükkanda durmalısın isteğine "üç kuruşa alıp beş kuruşa satıyorsun, garibanın sırtından besleniyorsun, ben o işi yapamam" diyerek karşı çıkar. idamına yakın, babası onu ziyarete gelir ve çarşıya inip ona çorap ve çamaşır alacağını, hapishane etrafında satılanların pahalı olduğundan yakınır. hüseyin, yıllar evvel babasının dükkanında çalışmaya karşı çıkma nedenini hatırlatır ve içeri düşme hatta ipe gitme nedenini babasının yüzüne vurur. az konuşan, genelde düşünen, sessiz bir kişiliktir. idamına birkaç gün kala avukatından tarım reformuyla ilgili yasa taslağını ister ve köylünün neler kazanıp kaybettiğini inceler. ölüme giderken bile aklında köylü vardır, gariban vardır, fukara vardır. göbeğini şişirip semiren iktidar tarafından kurban edilmiştir.
hesabın var mı? giriş yap