• bu basligi aramaktir.
  • mademki yaptığın hiçbir şey huzur vermiyor, bu yüzden hiçbir şey yapmak istemiyorsun; ilk adımı attığın hiçbir işin veya arkadaşlığın nereye gittiğini önemsemiyorsun; karın gurultunu susturmak için yiyorsun yemeğini ve arkadaşlarla birkaç dakikalık sohbete meze olsun diye değil; mademki sabah kahvaltını sırf anne söylenmesin de daha fazla huzur yokluğu çekmeyeyim diye yiyorsun; mademki giyinmek, süslenmek, hazırlanmak, banyo yapıp saçlarını taramak hatta dişlerini fırçalamak artık senin olmayan bir statüyü koruyup elalemin diline sakız olmasından kurtarmak için; mademki okul açılıyor ama açılması dört hafta önce kapanmış olması kadar anlamsız ve tatsız, o yüzden alman gereken fotokopileri, kitapları sadece laf olsun torba dolsun, yarın derse eli boş gelinmesin diye alıyorsun; hatta sırf iş olsun diye eve çiçek alıp sonra varlığını unutup bir köşede bırakıp suyunu bile değiştirmiyorsun, çünkü görmüyorsun; mademki sevgili niyetine sevilmiş saklanmış koklanmış -eski- erkek arkadaş artık ilişki bitmiş diye, malını çoktan satmış bitirmiş bir müşteri temsilcisi gibi davranıyor ve senin istediğin ona insan gibi davranıp bir çay ısmarlayıp görüşmeyeli neler yaptığını sormak ama onun -derse gitmesi gerekiyor- insan cismine bürünmüş bir "ölümlü toplumsal yaratık" olduğunu öğreniyorsun o anda ve bu konuda senin yapabileceğin bir şey yok; mademki canın çok acıyor ama yağan sulu kardan mı yoksa soğuktan mı yoksa bütün bu olan bitenden vücudunda eksik olan bir mineral mi sorumlu, bilmiyorsun ve öğrenmek de istemiyorsun, lanet olsun; mademki eve gitmenin nedeni ilerleyen saatlerde evden çıkmak ve evden çıkmak da ilerleyen saatlerde eve yine girmek için, yine de kısır döngünün akışına kendini tam kaptırıp gidemiyorsun, uyuşturucuyu almış beden ama anlamıyor, daha çok uyanıyor, her şeyin daha çok farkında, bu yüzden birşeyler yapmak istiyor da ne yapması gerektiğini bulamıyor; bir şeylere başlamasan da yakında hayatının değişeceğini seziyorsun –yeni değil bu- ama bu sefer de kontrolü ele alamamaktan endişeli nereye saldıracağını kime söz söyleyeceğini, hangi kozu oynaman ve hemen mi oynaman gerektiğini bir türlü kestiremiyorsun; hem acı, hem tatlı, hem tuzlu, hem ekşi yemek istiyorsun aynı anda ki hiçbirini yememiş gibi olasın, başladığın noktaya dönesin; mademki başladığın noktaya dönmek fikrini bulabiliyorsun ama baştaki noktanın nerede olduğu, neye benzediği konusunda ciddi kuşkuların var; var mı yok mu bir yandan onu merak ederken bir yandan da son noktayı düşünüyorsun; mademki bu saçmalıkları düşünürken kendine bir dur demek istiyorsun çünkü yaşamak gerek, düşünmek karın doyurmuyor, oysa dur düğmesi yok bu beyninden yayılan kötü kokuların ve kuşkuların, hem önünü hem sonunu düşünerek bir yere varamazsın ve yapman gereken de bir yere varmak diyen bir aklı selim var içinde ama sen inatla ve başka seçeneğim yok aslında diyerek çıkmaza sürüklüyorsun kendini, hem onu hem bunu yaparak aynı anda; sonuçta durduğun yerde durmaya devam ediyorsun, ama beşinci dakikadan sonra her ne yapıyorsan ondan da sıkılıyorsun; mademki iyi niyetli, güzel, bazısı zayıf insanlar seni akıllı mantıklı olmaya davet ediyor, bazı gerçekler sadece kabul edilmek içindir, sorgulamak doğru değil demeye getiriyor ama sen kabul etmiyorsun çünkü edemiyorsun, sanki organ nakli yaplmış sana ama bünyen kabul etmemiş, ölüme götürüyor seni o sorgulanmasa daha iyi olacak gerçekler ve kimseye derdini anlatamıyorsun; mademki, böyle düşündüğün için çizmiş bu galiba diyeceklerinden korkuyor, susmayı tercih ediyorsun; bazen istemsizce birşeyleri kırıyorsun, döküyorsun, biraz ağlıyorsun hırsından, nedir bu bitmeyen dım dım dım dım gerilim müziği fonda diyerek;

    o halde huzursuzluk neyse onun tam üstüne basmış bulunuyorsun. ya da o senin üstüne basmış bulunuyor, bilemiyorum...
  • kitap içinde bir beddua var ki "allah uyuz versin de tırnak vermesin" diye çok haşin be. nerden buluyor, hatırlıyor, yazıyor bu adam bunları yahu :)
  • eğer kişide bir huzursuzluk varsa kuvvetle muhtemel ya huzursuz etmeye çalışan birileri ya da etrafında huzursuzluk hisseden birisi vardır. mesela ben 13 sene kadar önce baş ağrıları için nöroloğa görünmüş ve beyin haritalaması yöntemiyle anksiyete tanısı konmuş biriyim, ama durduk yerde, ortada hiçbir şey yokken de huzursuzlanmam. eğer ki içimde bir huzursuzluk hissetmeye başladıysam bu mutlaka dış etkenlere dayalıdır. bu yüzden de benim gibi hissedenler varsa muhtemelen içlerine döndükleri ve orada kaldıkları sürece daha huzurlu olacaklardır. fakat insanın sadece iç dünyasında kalması, onu dış dünyadan daha çok soyutlayacağı için bu da çok mümkün değildir. bu yüzden tek çare dikkatimizi içimize vermek ve dışa karşı da mümkün mertebe çok hassasiyet göstermemeye çalışmaktır.

    ama bu gerçekten imkansıza yakın bir şeydir. çünkü seni huzursuz etmeye çalışanlara karşı kör olmaya çalışsan bile etrafındakilerin ya da değer verdiğin birilerinin huzursuz olmasına kayıtsız kalman pek de olası değildir. bir insanın huzursuzluk hissini tamamen yenebilmesi için bence kesinlikle gamsız ya da duygusuz birisi olması gerekir. aksi halde böyle bir dünyada ve böyle bir ülkede huzursuzluğa kapılmamanız mümkün değildir. keşke dikkatini tanımadığı insanlardan çok sevdiklerine yönelten, sevmeyi gerçekten bilen ve empati oranı yüksek insanlarla çevrelenseydi etrafımız, o zaman huzursuzluklarımız yok olur ve iç huzuru yüksek bir toplum olurduk belki.
  • yerde bularak okumaya başladığım hüzünlü kitap.
    yutkunduruyor, sinirlendiriyor, üzüyor ama tüm olanlara rağmen dünya yerinde duruyor..
    --- spoiler ---

    ben bir insandım.
    --- spoiler ---

    işbu entry ile kitabı iett otobüsünde unutan/bırakan kişiye teşekkür ediyorum.
  • ruhun solunum yetmezliği çekmesidir.
  • derin bir karanlık... insanın kalbinin ortasına yerleşip kalbini kemiren bir kemirgen..

    gece..

    umutsuzluk..

    koca bir anlamsızlık..

    ağlama isteği..

    ağlamaya direnme..

    sonuna kadar açık pencere ve o pencereden giren rüzgardan bulmaya çalıştığın huzur.

    hiçlik..

    tükenmişlik..

    ve her şeyin son bulması isteği.

    kurgular.

    huzursuzluk... huzursuzluk.. huzursuzluk..
  • her livaneli kitabında olduğu gibi ne zaman başlayıp ne zaman bitirdiğimi anlayamadığım okunası kitap.

    en sevdiğim cümlesi '' ...diken yedikçe kanayan, kanadıkça yemeye devam eden, kendi kanında boğulan develer gibiyiz ''
  • güzel olan ne varsa görmeyi engelleyen körlük.
  • soludukça göğüs boşluğuna dolan bir çeşit duman, katranı kalbe birikir.
hesabın var mı? giriş yap