• 'rabbim sen olmasan kimin aklına gelirim ben' diyen rahatı kaçmış yazar
  • "ey aşk, yaptığını beğendin mi,
    yetimler gibiyim ziyafetten aç dönen"

    (bkz: üzülmedim diyemem)
  • "allah'ım bana kaldırımların kalbinden tak. yürüsünler, gitsinler, sesim çıkmasın."
  • "bir türkümüz vardı, şöyle başlıyor veya devam ediyor: 'ben ahlâkın beğendim / cemâlinde gözüm yok.' işte bu anlayıştan, doksan - altmış - doksan’a nasıl gelindi? bunu gerçekten tartışmamız gerekiyor. "

    -ibrahim tekneci-
  • "güzeldim de galiba bunu nasıl söylesem:
    eline sağlık tanrım leyla çok güzel olmuş
    tanrım eline sağlık dünya da çok güzel olmuş
    keşke biraz ölmesem."
    (bir ki deneme)
  • "bir hayat,mahçup ve duru
    tanrım,gülleri
    ve sessiz harfleri koru."
    (düş ve dua)
  • "soğuktan eliniz ayağınız uyuşmuş bir halde eve geldiniz ve hemen sobanın yanına sokuldunuz. ısınmak için sobanın yanına sokulduğunuz andan itibaren, her geçen dakika sobadan biraz daha uzaklaşır ve en sonunda odanın, sobaya en uzak köşesine oturursunuz. ilk dakikada sizi rahatlatan, huzur veren ateş; yavaş yavaş canınızı sıkmaya başlamıştır. önce üstünüzdeki kazağı çıkarır, daha sonra evdekilerin bütün itirazına rağmen, pencereyi hafifçe aralamaya kalkarsınız.

    aşk da böyledir işte..."
  • bugün elimdeki kitaplarını*** tekrar karıştırıp kendimce notlar aldığım yazar, şair.

    basım tarihine göre gider isek eğer; üç köpük, profil yayıncılık tarafından 2011 yılında 5. baskısını yapmış. 1. baskısı 1997 yılında dergah yayınlarından olmuş. kitap "pek kıymetli mustafa kutlu hocama saygılarımla..." diye başlıyor. içerisinde 22 tane şiir bulunan kitap 48 sayfa.

    ilk şiir mırıldanmalar. her kıta "içimden dedim" diyerek başlıyor. herhalde ibrahim tenekeci o güne kadar içinde biriktirdiklerini artık başka kişilerle paylaşmaya başlayacağından mıdır nedir böyle bir başlangıcı hoş görmüş.

    ikinci şiir savunma. bu şiir ibrahim tenekeci şiirinin ne demek olduğuna güzel örnekler sergiliyor. şiirin ikinci kıtası aynen şöyle:
    "mutluyum, çünkü galip gelseydim
    madalyam olacaktı, yüreği kangren yapan
    ve bir gururum, kendini okşatan."
    bu şiir gerçekten tenekeci'nin içindeki masumiyeti ve samimiyeti çok güzel şekilde özetliyor.

    18. sayfadaki yangın şiiriyle o zamanlar 27 yaşında olan tenekeci ileride şiir dünyasında kendine bir yer edinebileceğinin tüm sinyallerini veriyor.
    "şeyhim sen bana bir el vermedin
    güneşli havalar hariç
    pekala itaat edebilirdim,
    çözmeye kalkmazdım şifresini ölümün
    ezberlerdim karınca duasını bile
    perihan'ı terk edebilirdim."

    hemen ardından gelen anons şiirinde şairin kafasının ne kadar farklı çalıştığını, görünenin ne kadar basit bir şekilde algılanabileceğini bize gösterdiğine şahit oluyoruz.
    "mesela ırmağa binen balık
    güneşi sırtında taşıyan dağ"
    bu biraz çocuk saflığı taşıyan dizeler, insanı düşündürüyor. bakmak ile görmek arasındaki farkı bu şiirde çok iyi yakaladığını söyleyebilirim şairin. ve gördüğü şeyin farkında olması ve bunu bu kadar basit ve güzel şekilde kağıda dökmesi, muhteşem.

    düş ve dua adlı şiirin son kıtasına dikkat. ve hazır ol.
    "bir hayat, mahcup ve duru
    tanrım, gülleri
    ve sessiz harfleri koru."

    bir hazır ol da sözü yormadan şiirinin son kıtası için. *
    "derdimi anlattım efendim
    derdimi anlattım, sözü yormadan.
    oturup dua ettim, yalvardım;
    akıl, git başımdan."

    32. sayfadaki çılgınlık şiirinin son kıtasında yine kelimeleri çok basit kullanmış ama ortaya çok güzel bir anlam bütünlüğü çıkartmış olan tenekeci ile karşı karşıyayız.
    "gel a canım
    bir çılgınlık yapalım,
    nasıl olsa dolmuyor deniz
    ırmakları yatağından kaldıralım."

    rötuş başlıklı şiir sanırım bu kitapta en beğendim şiir oldu.
    "beni anlamanız için
    kahraman olmanız gerekmiyor.
    düşünün bir kere
    yağmur yemeyeli kaç yıl oldu
    kaç kez sabahladınız
    uykusuzluğun koynunda
    ölümden korkmadığınız
    ne kadar doğru..."

    gelelim peltek vaiz'e. bu kitapta aynı üç köpük gibi 20011 yılında profil yayıncılıktan 5. baskısını yapmış. 1. baskısı 1998 yılında şule yayınlarından olan kitap "pek kıymetli ismail kara ağabeyime saygılarımla..." diye başlıyor. içerisinde 18 adet şiir bulunan kitap 48 sayfa.

    ilk şiir yanık jandarma. şiir üç kıta ve her kıta "şimdi ben öksüz bir kitabeyim bir mezarın başında" diye başlıyor. bu başlangıç bu kitabın üç köpükten daha farklı olarak daha fazla imge taşıyacağının bir habercisi gibi.
    bu şiirin ilk kıtasında iki dize var ki ne diyebileceğimi bilemiyorum.
    "ve dilsiz bir alfabe yürüyor dudaklarıma
    dilsiz bir alfabe, ilk harfi bıçak olan"

    kitabın ikinci şiiri gömünün başlangıcı da çok etkileyici.
    "uyuruz ve uykudur tanrı'nın en hayırlı evladı
    çünkü gece oldu mu sokak cüzamlı bir bakire
    ya da bir kabadayı, cüsseli mi cüsseli"

    üçüncü şiir mektup. bu kitaptaki iki favori şiirimden birisi.
    "
    i
    işte yine günün belini kırıyor akşam
    ve sen kırlara benzersin günün bu saati
    çıkarmamışsan çiçekli elbiseni...

    hatırla ve sıkı tut:
    korkardın küçükken
    serçe parmağın uçacak diye elinden.
    diğer çocuklara benzerdim bense
    benzemesi gibi bir çinlinin diğerine...

    ii
    şaşkınım, şehir açmıyor beni
    ve namım yürümüyor burada
    çünkü bir tuhaf burada her şey;
    denizi sel basıyor, hayret
    hayret, şehir sığmıyor taksiye
    ve terör estiriyor rüzgar
    kaldırıyor dağın eteklerini bile.

    ve burada sensiz bahar
    hem yatalak hem öpmeden geçiyor
    bir jeton
    yanağıma getiriyor da yanağını
    kokunu rüzgara salsan
    bana getirmiyor."

    20. sayfadaki veryansın şiirinin son kıtasının başında yaptığı göndermeyle kendi içerisindeki saflığı ve temizliği bir kere daha hatırlatıyor.
    "oysa taptaze gelir gün, üstünde sabahlığı
    ne güzeldir o senin serin suların
    ama nafile
    tan vaktiyle
    bize nikah düşmez artık, çünkü unuttuk
    nur içinde yatmayı, hem aşk içinde
    oysa evvel zaman içinde
    kar olmayı düşlerdik, dağlara yar olmayı"

    kitaba adını veren şiiri peltek vaiz ile okuyucunun şiirden keyif almasını ve yüzünün gülmesini sağlayabilmiş şair.

    ve sayfa 44. belki çoğu kişinin ibrahim tenekeci'yi tanımasına ön ayak olan şiir: bir ki deneme.
    "güzeldim de galiba, bunu nasıl söylesem
    eline sağlık tanrım, leyla çok güzel olmuş
    tanrım eline sağlık, dünya da güzel olmuş
    keşke biraz ölmesem..."
    dua gibi bir şiir olmuş bu gerçeği söylemek gerekirse. keşke biraz ölmesem kısmına gelene kadar şiirle bütünleşiyorsunuz ve o sondaki keşke biraz ölmesem'i tüm kalbinizle söylüyorsunuz.

    ve son şiir de yani solda sıfır adlı şiirde de öyle bir son var ki:
    "biliyordum elbette
    baba yarısıdır ölüm, götürür bizi parka
    geri getirmez kalırız oracıkta..."

    ve son olarak sıkılmadan buraya kadar okuyabildiysen sen ey yüce okuyucu giderken söylenmiştir üzerine de birkaç kelamım olacak. 2011 yılında 4. baskısı profil yayıncılık tarafından yapılan kitabın ilk baskısı da profil yayıncılıktan 2004 yılında yapılmış. ibrahim tenekeci bu kez kitaba "eşime" diyerek başlıyor. 22 şiir ve 64 sayfa.

    kitabın ilk şiiri: taşların içindeki. diğer kitapların başlangıç şiirlerinde olduğu gibi tekrarlayan bir mısra yok bu şiirde. üçer kıtalık üç parçadan oluşan bu şiirin ikinci parçasının ilk iki dizesi:
    "herkes bir parçamı alıyor hatıra diye
    çöpçü çöpümü, dünya vaktimi ve ölüm beni"

    genç görünmek isteyen adlı şiirin ikinci parçasından bir alıntı:
    "kızamık çıkarmış sandım ki toprak
    bakıp bakıp titredim gelincik tarlasına."

    25. sayfadaki gel zaman adlı şiirin birinci parçasının son kıtasından bir dize:
    "beni göresin diye yaşıyorum ey ölüm"

    bu kitapta yer alan kanaatimce en başaralı şiir kitaba adını da veren giderken söylenmiştir.
    "
    i
    bakın ne diyorum, dünya
    sekerek yürüyor, gözümden düştü ya.

    seviyorum aklımın almadığı şeyleri
    titriyorum emin olduğum zaman
    evlerin ev halkının ve devletlerin
    gidiyorum bıraktığı boşluktan.

    nefes alıp emek veren, insan görünce kaçan
    gereksiz harcamalar gibi herkesin
    canını sıkan ve sonra bırakan
    gidiyorum, bu kesin.

    ii
    toprağım ben, dünyanın kök saldığı
    ancak uyurken rabbime nazım geçer.

    dünyayı, o görkemli hastayı
    belki bir rüzgar eser beni görmeye
    diyerek bekledim ve düşündüm ki
    gözlerim kalacak benden geriye.

    suyu görünce susan bir anneyle bir baba
    gibi yaşadım bir kabuğun altında,
    dedim bir şey gösterin isim koyacak
    bir şey gösterin, şaşırsın bana.

    iii
    bu kadar mezarın arasında ne büyür
    ey ölüm, gel otur şuraya ve düşün.

    sözcük yapımında kullanılan
    bir şeydir senin gülüşün.
    herkes güzeldir sustuğu kadar
    sen de güzelsin, bu mümkün.

    ne kaldı geriye aslına uygun olan,
    tutumlu güneş, girişken gün
    gibi sen kaldın, eli ekmek tutan
    bir bahçe kadar düzgün."

    ışıklandırma çalışmaları adlı şiirinde de çok etkileyici iki mısraya sahip:
    "kaçan bir gol kadar üzülmedik değil mi
    ölürken çocuklar o güzel afrikada."

    açıkçası üç köpükte yeni bir soluk olan, peltek vaiz ile kendine bir yer edineceğini belli eden tenekeci'nin giderken söylenmiştir adlı kitabındaki şiirleri eski kitaplarındakiler ile kıyaslandığında etkileyiciliğini kaybetmiş gibi geldi bana. benim yanılgımdır umarım.
  • birçok kez "of" çektiriyor.

    "düşüyor içime dipsiz bir kova
    yaşamak ne zor kalbi olana"
  • "iki insan karşılıklı olarak konuşabilir, dertleşebilir, iş yapabilir, kavga edebilir; fakat namaz kılamaz. namazın kılınması için, birinin diğerine sırtını dönmesi icap eder. böyle bir şeyin birinci şartı ise itimattır."
hesabın var mı? giriş yap