• dört islami yöntemden (din k. ve ahlak bilg. kitabına göre önem sırasıyla kuran, sünnet, icma ve kıyas) biri. şeriat ve islam konusunda bilgisini ve deneyimini kanıtlamış islam bilginlerinin bir araya gelerek (icma sözcüğü de cami, cem etmek sözcükleriyle ilintilidir) belli bir konuda karar varmasıdır. kuran'ın ve sünnetin değinmediği konularda başvurulur.
  • islami literarürde kur'an ve sünnette çözümü bulunmayan husularla ilgili hüküm vermek için kullanıldığı ifade edilen yöntemlerden biridir. (bkz: icma i ümmet)

    bu yöntemi uygulayanların da sağlanmış icmayı kullanananların da çok dikkatli olmaları ve icmanın sınırlarına azami ölçüde dikkat etmeleri gerekmektedir. zira islamın tek kaynağı aslen kur'andır. din adına yapılacak her yorum ve verilecek her hükmün kutsal kitabında dayanağı olmalıdır. yoksa tahrif edildiği sürekli söylenen hıristiyanlığın tahrifatının sebebi olarak işaret edilen konsüllerden pek farkı kalmaz icma müessesesinin.
    (bkz: konsil)
    (ara: konsili)
  • maliki mezhebindeki karşılığı için (bkz: amel-i ehl-i medine)
  • "fikir birliği" anlamına gelen kelime.
    arapça kökenli.
    orijinali için bakınız.
  • --- alıntı ---

    islam dini ve icma
    6 eylül 2018
    https://www.facebook.com/…notif_id=1536258674725058

    dizinin bir önceki yazısında şöyle bir cümle yer alıyordu: "şayet selefi bir gruptan söz etmiyorsak, [günümüz yorumcularınca] üretilen bu hap yorumların neredeyse hepsi temel metinlerden çok (ama çok) daha ılımlı." yani piyasada yüzlerce yorumcu var. bu yorumcular, müslümanlara hayatlarının farklı alanlarında bir dizi kolaylık sunan binlerce yorum üretiyorlar. ve ilgili yorumların ezici çoğunluğu temel metinleri bir şekilde buduyor, törpülüyor, sevimlileştiriyor, güncelliyor.

    denebilir ki, "normaldir; her inancın başına gelir; her yerde, her devirde olur." ama enteresan olan şu ki, aralarındaki onca farklılığa rağmen neredeyse bütün yorumcular ehl-i sünnet olma iddiasındalar. ancak ehl-i sünnet'in sınırları belli. dolayısıyla ortada bir çelişki var.

    madde madde gidelim...

    1. insanların çelişkili fikirlere aynı anda sahip çıkmaları ve için için rahatsızlık duymalarına rağmen fikirlerini değiştirmek istememeleri nadir değil: https://en.wikipedia.org/wiki/cognitive_dissonance inanç özelinde, bu durumun psikolojisi biraz daha derin ve travmatik. yanlış bir fikre/itikada sahip olduğu için öbür dünyada eziyet görmekten korkan insanlar, inançlarının bazı öğretileri içlerine sinmelerse de, bunu kendilerine dahi itiraf etmekten çekinirler. (dürüstlüğün kaybı da zaten bu noktada başlar.)

    2. günümüz yorumcularının en temel işlevlerinden biri, insanların inançları ile vicdanları arasındaki uçurumu kapamak -- ya da kapıyormuş gibi yapmak. örneğin, temel kaynaklardaki kadın düşmanlığına varan ifadelerden rahatsızlık duyan bir mümin, takip ettiği yorumcunun kadın-erkek eşitliğinden bahsetmesi (ya da en azından "kadına en büyük değeri yine yüce dinimiz islam vermiştir" gibi sözler etmesi) ile bir parça rahatlar. tabii çelişki aslında yine ortadan kalkmaz. gerçekte yaşanan, kişinin "inandığı" öğretiyi ilgili yorumcunun argümanları ekseninde yeniden inşa etmesidir. (bir insanın tarihi bir metin ya da kişi ile gerçekçi ve objektif bir ilişki kurması aslında pek mümkün değildir. güncel yorumcular bu engeli ortadan kaldırırlar.)

    3. temel metinlerin esneklik payı bu noktada önemli. sünnilik kimi alanlarda esnekliğe ya da birden fazla görüşe imkan tanır gibi görünse de, işin aslı öyle değil. sünni imamlar bazı konularda tam uzlaşı sağlayamamışlar ve bu konular ihtilaflı addedilmiş; ihtilaftan kasıt bu. ancak bir konuda ihtilafın bulunması, müslümanların o konuda özgür oldukları anlamına gelmiyor. bu gibi durumlarda, müslümanlar, ilgili imamların öne sürdükleri fikirlerden birini kabul etmek durumundalar. (bir başka deyişle: şayet imamlar ilgili konuda da uzlaşmış olsalardı, o konu da müslümanlar için tartışma dışında kalacaktı. ama şayet ihtilaf varsa, o zaman yapılacak şey tartışma değil, varolan görüşlerden birine uymak.)

    4. hangi konuların ihtilaflı olduğu aslında çok önemli değil. zira üzerinde ittifak edilmiş (icma oluşmuş) olan konular, hayatın hemen her alanına dair yeterince net hüküm içerir. ihtilaflı konulardaki opsiyonların ise çoğu pek iç açıcı sayılmaz.

    5. özetle: islam (ve özellikle de sünni islam) öyle kolay kolay eğip bükülebilecek bir inanç değil. kişinin neye nasıl inanacağı, hangi konularda hangi pozisyonu alacağı gayet detaylı bir şekilde belirli. kimi konularda birden fazla yorum mümkün. ama bunun manası, "sen de madem o konuyu bireysel bir müslüman olarak kendince yorumla" değil. daha ziyade, "o zaman hanefi değil, şafii olursun", ya da "ebu hanife'nin değil, aynı mezhep içinde kabul ettiğimiz ebu yusuf'un görüşüne uyarsın" gibi bir esneklik alanı var. (tam da bu katı yapıdan ötürü, islamcıların özgür düşünce üretmeleri nadirdir. islamcı çalışmalar daha iyi açıklamalar ya da daha iyi çözümler aramazlar; ekseriyetle "biz nasıl düşünmeliyiz?" sorusu üzerinde dururlar.)

    6. dahası: geleneksel islamın bugün arkaik bulunan fikir ve uygulamaları konusunda dört sünni mezhep arasında herhangi bir ciddi ihtilaf yok. tabii, "hanbeli mezhebi huzurlu ve çoksesli bir toplum için daha tehlikeli" gibi çıkarsamalarda bulunmak mümkün, ama islam dininin kadınlar, eşcinseller, gayrimüslimler, hatta gayrisünniler konusundaki katı tavırlarına bir çözüm arıyorsak, bu çözümü dört sünni mezhepten birinde bulmamız zor. zira islam'ın ve kuran'ın böyle bir kuşatıcı ve eşit kılıcı tavrı baştan yok. aksine, kuran, "hakk" olanın hakimiyetini tesis etmesine ve batıl gördüğü her şeyi ortadan kaldırmasına odaklanıyor.

    7. esneklik alanı bugün bizi pek ilgilendirmeyen konulara mahsus. mesela, bir adam bir keçiye tecavüz ederse bu keçinin durumu ne olur? keçiyi öldürmek gerekir mi? şayet öldürecek isek, sonra etini yiyebilir miyiz, yoksa mundar mı olur? dört sünni mezhep bu sorulara farklı cevaplar verir. (ve hiçbiri "bırakın hayvancağızı gitsin" demez.)

    8. peki dört mezhebin dışında yorumlar yapılamaz mı? yapılabilir, yapılıyor. hatta, yapılan yorumların çoğu sünniliği hiçe sayıyor olsa da, bir şekilde takipçi buluyor. ancak bu konularda biraz dikkatli konuşmak lazım. "dört mezhebin dışında" dediğimiz zaman, aslında "dört mezhebin dışında, islam'ın içinde" demek istiyoruz. yani dört mezhebi dışlayarak islam içinde kalmanın mümkün olduğu varsayımıyla hareket ediyoruz. halbuki böyle bir şey pek kolay sayılmaz. kaldı ki, her yorum en azından kuran'ı temel almak durumunda, ve kuran, norveç tipi bir liberal demokrasi inşa etmeyi öğütlemiyor. aksine, kuran, norveç ve benzeri ülkelerin asırlar süren çatışma ve çabalar sonunda terk ederek huzur buldukları bir dizi prensip ve uygulamayı yeniden hakim kılmaya odaklanıyor.

    9. çoğu sünni, sünniliğin ne olduğundan habersiz. sadece kelimenin çağrışımından ötürü, kendisini "peygamberin gittiği yol"da addedip, başta şiiler olmak üzere geriye kalan herkesin sapık olduğunu düşünen sünniler az değil. peki sünnilik aslında ne demektir? dört sünni mezhep nasıl ortaya çıkmıştır? bu mezheplerin hak, diğerlerinin batıl olduğuna kim karar vermiştir? bu soruların (kısa) cevapları için bkz.: (bkz: #56746798)

    10. elbette "dört mezhep eşittir islam" diyemeyiz. ama aradan 1200 ila 1400 sene arasında bir zaman geçtikten sonra, bir insanın "dört mezhebin dışında, islam'ın içinde" olduğunu iddia edebilmesi zor. dahası, geleneğin bu konudaki direnci küçümsenebilecek gibi değil. şu tvite bir bakalım: https://scontent.fyvr3-1.fna.fbcdn.net/…oe=5bf0b185 söyledikleri şu:

    (a) icma, islam'ın özüdür ve tartışılmazdır. (yani: sen çıkıp kendi kafana göre "şu konuya böyle bakmak da mümkün" diyemezsin. "icmaya aykırı" ise susacaksın!)

    (b) icma, "müslümanların ortak aklıdır." (yani: müslümanlar kollektif akıl ile hareket ederler. bireyselliğe yer yoktur.)

    11. bunlar yeni şeyler değil. 1000 küsür yıllık emevi-abbasi masallarını tekrarlıyor. ama dünyanın hemen her yerindeki sünni kitleler içinde bu düşüncelerin halen yaygın destek gördüğünü unutmamak gerekli. dahası, icmanın dışında düşünen bir kişinin (özellikle müslüman-çoğunluklu bir toplumda yaşıyorsa) fikrini kendine saklamak zorunda kalması nadir değil. zira, geleneksel islam (pek çok diğer din ve ideoloji gibi), eski köye yeni adet getirmeye çok sıcak bakmaz. tvitin "herkes haddini bilecek" şeklinde özetlenebilecek olan tavrı, daha farklı bir ortamda kolaylıkla tekfire ve cinayet çağrısına dönüşebilir.

    12. "herkes haddini bilecek" tavrı, tartışmadan ziyade dayılanma içeriyor. tvit yazarı, muhatabı ile tartışmaya tenezzül etmiyor; doğrudan kırmızı çizgi çiziyor. alternatif yorumları, "sırf yeni bir düşünce ortaya koyma" çabası olarak küçümseyip bir tür artistliğe indirgiyor ve bunu yapan herkesi "ümmetin aklıyla alay etmek" ile suçluyor. klasik dogmatizm ve otoriterlik. herkes aynı şekilde düşünecek, hiç kimse alemin akıllısı rolüne soyunup eski köye yeni adet getirmeye kalkmayacak.

    13. diyanet vakfı'nın islam ansiklopedisi'nin icma başlığında da aynı yaklaşımı görmek mümkün. üslup bir parça daha efendice olsa da, mana aynı: "islâm âlimlerinin dinî bir meselenin hükmü üzerinde fikir birliği etmelerini ve bütün müslümanların ortaklaşa benimsedikleri dinî hükümleri ifade eden şer‘î delil, islâm fıkhının kur’an ve sünnet’ten sonra üçüncü kaynağı."

    url: https://www.facebook.com/…notif_id=1536258674725058

    --- alıntı sonu ---

    tema:
    (bkz: islam /@derinsular)
  • hicretin ikinci asrından itibaren ortaya çıkan müctehitlerin fikir birliğini ifade eden kavram. şarabın yasak olması gibi kesin hüküm verilmiş emir ve yasakların haricindeki kafa karışıklıklarını gidermek için ortak karar alma mekanizmasıdır. eğer ki bir müctehitler toluluğu kadar verir de diğerleri de buna ses çıkarmazsa "sükutu icma" onaylamış demektir.
  • bir ilahiyat fakültemizde güncel istanbul sözleşmesi tartışmaları kapsamında sorulmuş bir soru münasebetiyle tbmm'de kabul edilmiş kanunların da icma kapsamında olduğunu öğrenmiş olduk. link

    anlaşılan icma gibi o sihirli kelime herşeyi kuşatacak.
hesabın var mı? giriş yap