• allah akıl fikir versin şu yayınevini ölümüne savunanalara. 3000 entry girdim yıllardır, herhangi bir yayınevi hakkında hiçbir şey yazmışlığım yok. sadece bugünkü yazılanlara gözüm takıldı, hay takılmaz olaydı :) bir de utanmadan bu başlıktan git tek biz kalalım diyorlar. bir de şu üsluplarına bak. sözde yayınevi savunucularının kibar üslupları bunlar

    ama şu günden itibaren hayatta tavsiye etmeyeceğim yayınevi oldu benim için.

    edit: zaten aşağıda da gördüğünüz üzere, toplam 10 tane entryleri olan ve aylardır entry girmemiş hesaplar geliyor burada birdenbire tam da bu saatte bu yayınevini yağlıyor ve gidiyor. buyurunuz aşağıdaki hesapları kontrol ediniz.
  • milletin parasını "almak" suretiyle yayın yapan yer. yayınevi diyemiyorum, dilim varmıyor. piyasada ilk değil, son değiller ama onlara patlayasım geldi.
  • para ile her türlü kitabı basan yayınevi.
  • kesinlikle insanın bütün iyi niyet ve temiz duygularını kullanarak elinizden paranızı almak suretiyle beslenip faydalanan ve bir daha sizinle iletişim kurmaya tenezzül dahi etmeyen, bütün emek ve çabaları ziyan eden, asla bulaşılmaması gereken bir kurumdur kendileri.

    verdikleri hiç bir sözü tutmazlar. tecrübeyle sabittir.
  • eseriniz hazır ve bir yayınevi ararsınız.

    eserinizi yayımlatmak istediğinizi söylersiniz, bir ilgi bir alaka şaşırırsınız!

    yayın evinin sözleşme ve tahsilat işlerinden sorumlu olan hanım sizi ikna etmek için kıvrılır kıvrılır sekize döner. ikna olursunuz, yayın ücretini sanal postan tahsil ettikten sonra, bir ay kadar süre sizi kimsecikler aramaz, hep siz ararsınız. telefonla birkaç gün iletişim kurmak için mücadele verdikten sonra, bir de mail atarsınız maillere dönüş zaten olmaz. ansızın (büyük ihtimal yanlışlıkla) mı bilinmez, hanım telefonu açar "süreç devam ediyor arkadaşlarımıza kapak tasarımı fikirlerinizi iletin" der ve bu fırçanın ardından size bir mail adresi verir. siz çaresizce oraya da mail atarsınız. bir ay daha geçer.

    kitap denilen sürede asla basılmaz.

    telefondan yine günlerce ulaşmaya çalışırsınız yine biri yanlışlıkla telefonu açar, siz ona "kapak tasarımım ne oldu onu soracaktım?" diye sorarsınız. telefondaki kişi sizi biraz daha oyalamak için "bu konuştuklarımızı mailde yazın tasarımcımıza iletelim" der. siz tasarımcının telefonunu verin ben kendisine izah etsem daha hızlı yol alırız diye öneri getirirsiniz ama karşınızdaki "o çok önemli biridir kimseyle görüşemez" mealinde yanıt verir. anlarsınız bir tasarımcı filan yoktur ortada. yine bir ay daha geçer, siz cebelleştikten sonra telefonla ulaşıp, tasarımı sorduğunuzda bu defa "yapıyoruz gardaşım" diye atarlanırlar size.

    kitap bir şekilde beş ay sonra çıkar. kitabı istersiniz yine bin dereden su getirirler. neyse bir şekilde kitap gelir. kitap fotokopi baskıdır. kitabın sayfalarının dengesizliğinden , kesiminden matbaa işi olmadığını fotokopi kağıdı oluşundan hatta yer yer toner lekelerinden bunu rahatlıkla anlarsınız. gönderdikleri kitapların en az 20-25 tanesi eciş bücüş kitap sırtları hatalı gelir. ayıplı olan basımları bile size normal baskıymış gibi gönderirler.

    aradan uzun zaman (iki yıl kadar) geçer. kimseden ses seda yoktur. hep siz dürtersiniz, " kitaptan ne kadar satıldı" diye sorarsınız maillere kesinlikle dönüş yapılmaz. siz sormadan asla size bilgi gelmez. satış bilgisi ödemenin ne zaman yapılacağı filan söylenmez.
    internet sitelerinde uyduruk bir yazar giriş paneli vardır, burada satış bilgileri yer alır ama bu bilgiler gerçeği yansıtmaz. örneğin kitabınız hiç bir kitap satış mağazasına fiilen gönderilmez sadece internetten satış yapan sitelere eklenir. yazar panelinde rastgele rakamlar vardır.
    yine telefon mücadelesinden sonra bir ara yanlışlıkla telefonu en başta kibarlıktan kırılan hanım açar. bir bağırma bir cıngar neye uğradığınızı şaşırırsınız. artık hiç kimse kibar filan değildir, fırça üstüne fırça yersiniz.

    bıkmadan usanmadan iğneyle kuyu kazar gibi ilerlersiniz, depodan satış bilgisi gelir (tabi öncesinde 1-2 hafta kadar depocunun telefonu açmasını beklersiniz) depocu size kitabınızdan bu kadar kaldı der, vay o zaman yüzlerce kitap satıldı he dersiniz. "ama bana satış birimi bu kadar satıldığını söylememişti dersiniz” dersiniz. fotokopi uzmanı kişi durumu çakozlar hemen "durun bir daha sayalım" der. olay şudur aslında, kitabı fotokopiyle çoğalttıklarından kitap her zaman az adette olur. neyse lanet olsun, "kalanını gönderin o zaman" dersiniz. beş aylık bekleyişten sonra kitaplar nihayet gelir. hesabınıza komik bir rakam ödenir. "sen başarısızsın bu kadar satıldı biz napalım" derler. peki ben başarısız bir yazarsam kitabı hala (elinde kitabımın olmadığı halde) kitabımı fotokopiyle çoğaltarak dört yıldır niye satıyorsun? parayı da cebine indiriyorsun.

    kitapların tamamını alırsınız hesapta ellerinde hiç kitap yoktur ama onlar ne hikmetse bütün kitap satış sitelerinde satışa emeğinizi çalmaya devam ederler. fotokopiyi çek, kapağı yapıştır, satışa devam. yazara ödeme mi boş ver yazarı o da kimmiş.

    bu arada, kitabınız asla kitap satış noktalarında yani kitapçıların raflarında yer almaz. dağıtım, pazarlama ve reklam filan da yoktur. sadece internet sitelerinde satışı yapılır.
    kesinlikle bulaşmayın derim.

    edit:
    1- mla
    2- troller saldırmış yine olsun gerçekler bunlar.
    3- gerçekleri değiştiremezsiniz.
  • herhangi birinin yazdığı sıradan kelimeler bütününü, parasını almak karşılığıyla basan işletme.

    edebi değeri olmayan bir şeyi para karşılığı basıyorsan, yayınevi falan değilsindir
    *
  • donanım haber forum'dan casti el adlı kullanıcının yazdıklarını paylaşıyorum. karar sizin.

    "bu başlık altında olumlu - olumsuz bir çok girdi var ancak ben de bu yayınevi aracılığıyla kitap yayınlatmak isteyenler için tecürebelerimi aktarmak isterim.
    *anlaşma aşamasında oldukça ilgililer, sizi dinliyorlar, ilgileniyorlar.
    *ödeme sonrasında maalesef bu ilgi azalıyor. yine 2018 yılı şubat ayı için konuşuyorum, ilgili ve iyi niyetli arkadaşlar vardı ancak genel yapı itibariyle kesinlikle geri plana atılıyorsunuz.
    *verilen sözlerin birçoğu kesinlikle tutulmuyor. bizim kitabımız eğer anlaştığımız dönemde yayınlasaydı, o dönem için en az 2-3 kat fazla satış olacaktı ancak sözler tutulmadığı içinbu gerçekleşmedi. bir konuda kendileriyle anlaştıysanız, onun gerçekleşme ihtimali oldukça düşük.
    *kitap yayınlandıktan sonra, eğer ki kitabınız ilgi çekerse ve satılırsa; hakettiğiniz ödeme keyfiyetlerine kalmış durumda. 250 kitapta nakit ödeme deniyor. doğru. nakit ödeme var ama ne zaman? sözleşmeye "en geç 30 gün içinde ödenecektir. ödenmezse ihtar edebilirsiniz." diye bir madde koymuşlar. bu maddede belirtilen süreleri sonuna kadar kullanmaya çalışıyorlar. siz onu "en geç 30 gün" diye değil, "minimum 20 - 30 gün sonra" şeklinde düşünebilirsiniz.
    *telefonda istediğiniz kadar saygılı konuşun, bir sonra sonra umursamaz tavırlardan bunaldığınızda hata yapıp, hafifte olsa ters bir şey söyleyin, anında ters cevap alırsınız. moral bozmakta ve stres olmakta birebir.
    *telefon numaralarını tahminime göre kaydediyorlar çünkü ödeme için aradığınızda 10 - 15 aramada anca ulaşabiliyorsunuz, o da ulaşırsanız. başka numaradan arayınca telefon 2-3 kere bile çalmadan telefon açılıyor. eğer şanslıysanız whatsapp'dan falan satış aşamasından attığınız sonra 20 mesaja 1 mesaj dönüş belki alırsınız.
    *siz aslında peşin olarak ciddi miktarda para ödüyorsunuz. aslında aldığınız para o miktar kadar bile değil, ancak bunun için dahi sürünüyorsunuz.

    buna benzer yorumları ben de kitabı yayınlatmadan önce görmüştüm ancak yine de kendileri ile anlaştık. hata yaptık. ben tavsiye etmiyorum. bu firma ile anlaşıp anlaşmama olayını da bu girdiyi okuyacak kişilerin takdirine bırakıyorum."
  • sözlükte paralı trolleri bulunan yayınevi.

    düzenli aralıklarla övme entry'lerini geçtim, yayınevi en ufak bir eleştiri aldığında hemen savunmaya geçmeleri gerçekten gülünç duruyor.

    ileride kitap çıkartırsam kesinlikle bu yayınevini tercih etmeyeceğim, bu tarz ucuz hareketler gerçekten hiç hoş gözükmüyor.
  • “behlül bağırmadan konuş!” diyen bir kurucuları vardır. arkadaşımın kitabı için sözleşme imzalamak üzere ofislerine gittiğimde şahit olduğum kedileri behlül ile kurucuları alp arıcan arasında geçen bir diyalogdur. ne dediğini anlamasam da o gün bir kedinin resmen konuştuğuna şahit olmuştum!
hesabın var mı? giriş yap