• yapı kredi yayıncılık tarafından tekrar yayınlama kararı alınması tartışma yaratmıştır.edip cansever'in 20 yaşında iken yazdığı (hatta ömer edip cansever ismiyle basılmış) kitabını sonraki yıllarda kendi biyografisinden çıkarttırmıştır.yani kendisininde beğenmediği,eleştirdiği hatta red ettiği söyleniyor. yeni yayımlanacak kitapta toplu şiirlerin içerisinde yer alıp almamasının etik olup olmayacağı ise edebiyatçıların yoğun atışmalarına meydan vermekte.
  • edip cansever'in 26 şiirden oluşan ilk şiir kitabına adını veren şiirdir. evet, şair sonradan bu şiirlerin çoğunu unutmak istediğini söyleyerek şiirleri reddeder ve yaşadığı süre boyunca yayınlanan hiçbir kitabında bu şiirler yer almaz. ta ki 2005 yılına kadar. nisan 2005’de yky şairin bütün şiirlerini sonrası kalır adı altında tekrar basarken ilk baskısı 1947’de olan bu şiirlere tekrar -ve o tarihten sonra ilk kez- yer vermiştir.

    kitaba ismini veren şiir de şöyledir:

    “insan her şeye alışıyor.
    sıcak bahar ikindilerine
    harbe, sevda çekmeye.
    küçük gazetecim hergün böyle mağrur
    benim vanilya kokulu dondurmacım
    gene kapı önlerinde.

    işte taze ikindi güneşim.
    pencerelerde küçük sarışınlar,
    her şey iyi, her şey sade
    anlıyamıyorum şu iç sıkıntımı.
    yaşamak dersen yaşamak,
    sarhoşluğum sarhoşluk.
    ah! hatırlamak olmasa eski günleri.”
  • ii

    beni meşgul ediyor bugünlerde
    ufak şeyler, can sıkıntısı,
    sıcak ikindi şiirleri,
    en tazesi aşklarımın,
    ağaçlar, vesaire
    bugün eski sevdalar tazeleniyor içimde

    edip cansever
  • edip cansever'in harika şiirlerinden sadece bir tanesi. kötü yanları, sigara yaktırır, içki içmeye yöneltir, okula göndermez, yemek yedirmez...

    http://fizy.com/#s/12jqej
  • edip cansever'in başına bela olan gençlik kitabı. ahmet hamdi ikindi üstü kitabını okuduktan sonra cansever'e "bunlar güzel. çok güzel ama hiçbiri şiir değil" ve orhan veli'nin yine bu kitap üzerinden cansever'e "genç bir şairin üstelik büyük umutlar vaadeden bir şairin daha dikkatli yazmasını beklerim" demişliği bulunmaktadır.
  • ikindi üstü'nü cansever 1947 de bastırmış( ömer edip cansever adıyla). henüz 19 yaşındayken. içinde ilk gençlik yıllarının ürünleri var. bu ürünler, bohem hayatına özenen «varlıklı, aylak» bir şehir delikanlısının evrenini yansıtıyor.
    delikanlının «akşamlan yalnızlıktan, sabahlan işsizlikten canı sıkılıyor. onun için zamanını kahvede, «parkta ya da meyhanede» öldürüyor:

    başlar yalnızlık ve gece
    önce denizden.
    ya parktayız, ya meyhanede,
    bir parça daha harcarız gençliğim izden.

    «sebepsiz üzülüyor.» bu yüzden, «çiçek kokulu yaz akşamlan» hep «iskeledeki meyhaneye» gidiyor :
    dün gece şiir yazmışım sarhoşluğumda,
    kadından, aşktan bahsetmişim
    yağmurun eğri yağdığından,
    caddelerin düz olduğundan şikâyet etmişim.

    her yerde yalnızlığını duyuyor :

    meyhanede, evde, sokakla
    bizim derdim iz yalnızlık.
    bizim derdim iz başka.

    bu «başka derd» in ülkesini bize de duyurmak istiyor :

    ve renk renk caddeleri, denizi, kahveleri
    dört köse bir elmas gibi pırıl pırıl meyhaneleri
    bir bir tattığım dünya gecelerini
    size de duyurmak isterim.

    gelgelelim, pek öyle gerçekleşmiyor bu istek. çünkü şair derinleşmemiş gözlemlerin, öznelleşmemiş izlenimlerin öt sine geçmiyor. imge (image), düş, düşünce gibi öğelere az yer veriyor şiirlerinde. dış tasvirlerle söyleşiyor daha çok. üstelik, yeni ve kişisel bir görüşe, bir duyuşa da yükseltmiyor bunlar. o yılların ortak, yaygın şiir havasına uymakla kalıyor. kalıplaşmış temleri, moda deyimleri tekrarlamakla yetiniyor, örneğin, «aşk, kadın, sıkıntı, yalnızlık, sarhoşluk, deniz, park, cadde, meyhane...»
    gibi avarelik kokan sözcükleri sık sık kullanıyor. ama bunları hiç bir zaman hayata bağlamıyor. bu bakımdan, a. malrauz’yu doğruladığı söylenebilir: «sanatçı, sanatına hayattan değil, taklitten varır.» nitekim cansever de, «yaşayıp ölmek, aşk ve avarelik üstüne şiirler» yazan oktay rifat'tan cahit sıtkı’ya kadar çeşitli şairlerden etkiler taşıyor.
    ikindi üstü, biçim yönünden de doyurucu değil. belirli bir biçim anlayışı yok şiirlerde. dil .durulmamış henüz. mısralar yoğunluktan, uyumdan, arıklıktan uzak. orhan veli’nin de dediği gibi, nesre kaçıyor çoğunca. şiirsel bir yapıya, tutarlılığa kavuşmuyor. gerçi «yasamak telâşı, su yanındaki parklar» gibi az çok güzel parçalar, ya da tek tek umutlandırıcı mısralar eksik değil. ama, yazık ki azınlıkta kalıyor bunlar. çoğunluk, bir «başlangıç kitabı» na özgü kusurlarla tükeniyor.

    (bkz: asım bezirci)
  • babası edip cansever tarafından piçliğe mahkum edilen bir ilk kitaptır ikindi üstü.

    şair henüz 19 yaşındayken “ömer edip cansever” adıyla yayınlamıştır. sonraki yıllarda gerek gelen eleştiriler sebebiyle gerekse şiir anlayışının tamamen değişmesiyle bu şiirleri hiç yazılmamış kabul etmiştir. ancak şairin yky’den çıkan ve toplu şiirlerini içeren “sonrası kalır” kitabı bu şiirlerle başlar.

    etik midir değil midir tartışılır.
    ancak şairin hayatını edebiyat tarihçilerine ve ilgililere sunmak adına yky bence doğru bir iş yapmıştır.
  • yky'nin bu şairi tarafından yakılan şiirleri basması etik değildir. üstelik yky kitabın önsözünde yaptığı açıklamada "zaten bir kere basılmış, topluma mal olmuş(!), şiirine gölge etmediği düşünülerek..." gibi saçma bir şekilde gerekçelendirmiş. şiire magazinel açıdan bakan bu yayınevi "zaten senin şiir evrenine gölge düşürmüyor" şeklinde yorum yapabilmeyi kendine hak görüyor ama şairin kendi fikri olan "benim şiirimi yansıtmıyorlar" yorumunu şaire, şiirlerin sahibine hak görmüyor. yok artık. kitabın şairi on dokuz yaşındayken bir kez yayımlanması da bir şeyi değiştirmez. bunlar denemelerdir, eskizlerdir, çocukluk karalamalarıdır, şairin mahremidir. yky bu eseri kronolojik olması için de olsa derleme kitabın ilk sayfalarına koyarak edip cansever'e ihanet etmiştir. nice okuyucu kitabı eline alıp ilk sayfalardaki bu şiirlere göz atıp, beğenmeyip şair hakkında yanlış bir algı geliştirebilir. bu da tamamen kendine bu eseri yayımlamayı hak gören yayınevinin suçudur.
hesabın var mı? giriş yap