• kuruluş amaçlarını fazlasıyla yerine getirmiş odalardır. ancak bu odalarda kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık uygulanmakta, erkek öğrencilerdense bu odaya düşenlerin defterleri dürülmektedir. şöyle ki; hoca derse girer ve üç başörtülü öğrenciye sınıfı terketmelerini söyler. bunun üzerine şaşkın bakışlar altında bu kızlarla beraber iki de erkek öğrenci dışarıya çıkar. çocuklardan biri istatistik derslerinde amfinin en arkasına bildiğimiz çilingir sofrası kurup rakı içen ve ülkücü çocukların arada akıl fikir danıştığı eski kulağı kesiklerden garip bir tip, diğeri ise sözel derslerde konuştuğunda sık sık halklar, kürt milleti, ezilenler, alevi toplumu... falan diye konuştuğu için herkes tarafından kürtçü-solcu diye tanınan bir tiptir.
    ertesi gün ikna odasına tek tek çağrılan bu beş öğrenciden türbanlı kızlar odadan ellerinde başörtüleri, saçlarını ahenkle dansettirerek çıkarken, iki erkek ellerinde hazırlamaları gereken savunma kağıtlarıyla çıkarlar. bir süre okuldan uzak kalıp birbirleriyle dertleşme imkanı bulan gençler okulu uzattıkları sene de aynı evi paylaşacak kadar samimi olurlar bu süreçte.
    bu sırada kızlara hiç bir ceza verilmez, sınıftaki şakirtler maklube partilerinde birbirlerine yüzlerce kez tanrı'nın varlığını ispatlar, solcular che mi daha baba deniz mi? muhabbeti yapar, ülkücüler omuzlarına üç hilal dövmesi yaptırır, çevreciler kampüste onlarca fidan diker, tikkyler skor olsun diye birbirlerini sikerler.
    o iki genç mi? onlar için ikna odasında söylenenler fazla ikna edici olmamış ama bu süreçte ne kadar farklı düşünce köklerinden gelirlerse gelsinler insan olanın insan olanla dostça, kardeşçe yaşayabileceğine ve değmeyecek insanlar uğruna yapılsa da özgürlük için yapılan her eylemin eninde sonunda insana bir şeyler kazandıracağına ikna olmuşlardır.
  • anadolu'nun kendisidir. bunlar yüzlerce yıldır hem mahalle baskısıyla hem yasalarla insanlara çöl kültürünü dayattılar. modern dünyada çöl yasalarını kaybedince bu sefer yalnızca mahalle baskısıyla çağdaş insanlara hayatı dar ettiler. bugün anadolu'da ramazan'da yiyip içemezsin, parasını verip tuttuğun eve istediğin arkadaşını çağıramazsın, sokakta sevgilinle yürüyemezsin, okuduğun kitap yüzünden bile linç edilebilirsin. bunların gaz odasına benzettiği ikna odaları, bunların yüzyıllarca kurdukları faşizmin binde biridir. 5-10 yıl maruz kalınca yavşak yavşak zırlamaya başladılar. siyasal islamcılar ayrı beladır, bunlara duyar yapıp kendine solcu diyenler ayrı bela.
  • nur serter bu odalarla ilgili soyle bir aciklama yapmis:

    http://haber.gazetevatan.com/…madim/337502/1/gundem

    --- spoiler ---
    islami kesim tarafından “başörtüsü düşmanı” ilan edildiniz. öyle misiniz gerçekten?

    hiçbir zaman düşman olmadım. hiçbir zaman başını örten bir kız öğrenciye en ufak olumsuz duygu beslemedim. yasak başlamadan önce benim sınıfımda başörtülü öğrenciler de oldu. o dönemde kendilerine peşin hükümlü bir tavır sergilendiği düşüncesine varmasınlar diye pozitif ayrımcılık da yapardım. mesela söz hakkı verir, konuştururdum. odama gelir konuşurlardı. ama ne zaman yasak başladı, o zaman hukuki boyutuyla bir yönetici olarak bunu uygulamak zorundaydım. ama bu o kişilere karşı bir sevgisizlik anlamı taşımadı. dün de taşımadı, bugün de.

    [...]

    “bu serbestlik diğerleri için baskı getirir” iddialarına katılıyor musunuz?

    kesinlikle düşünüyorum. başı açık girip 2’nci, 3’üncü sınıfta kapatan çok öğrencim oldu. kuşkusuz bir toplumsal baskı oluşturacaktır. şimdiden defakto bir durum var türkiye’de. türban bir tsunamiye dönüşmüştü. artık üniversitelerin üzerinden o dalga aştı, ilköğretimi kuşattı, devlet memurluğuna ve siyasete kadar uzandı. bugün tartışma üniversiteye girsin değil ‘ilköğretime girer, devlet memurluğu yapar, siyasete girer’ tartışmasıdır.

    peki ya özgürlükler?

    olaya bireysel hak ve özgürlük bağlamında yaklaşırsanız arkasını tutamazsınız. o zaman ‘devlet memuriyeti bireysel hakkım, siyaset bireysel özgürlüğümdür, ilkokul öğrencisi de bireysel tercihimdir” diyebilir. üniversiteye gidememek aslında bir tür engeldi, bir duvar örülmüştü. şimdi o dalga duvarı aştı ve hızla yayılıyor. mısır’da yaşananları hepimiz gördük.

    [...]

    senelerdir “ikna odaları” sizin isminizle anılıyor...

    12 senedir anlatıyorum ama bir şey ifade etmiyor. çünkü önemli olan peşin hükümle yaklaşmak. “ikna odası” bir kadın gazeteci tarafından yakıştırıldı. olay şudur: 10 bin öğrencinin ilk yasaklı kayıt dönemiydi. avcılar’da gruplar halinde içeri öğrencileri alıyoruz. tek tük başı örtülü türbanlı öğrenci de oluyor ama kaydını yapamıyoruz. herkesin içinde kızlara ‘başını açman gerekir’ deniliyordu. kendimi onların yerine koydum. biri bana gelse o kadar insanın içinde ‘başını aç’ dese rahatsız olurum çünkü. bunun üzerine bir araştırma görevlisini görevlendirdik. farklı bir mekana yönlendirip hukuki durumla ilgili bilgi vermeye başladı. pedagojik formasyonu olan hanım, iki öğretim görevlimiz de vardı. ama çok ayak altı bir yer olunca medikososyal merkezinde -çocuklar rahatsız olmasın diye- boş bir odayı kullanalım dedik. tek bir odadır o. ama ben endişeye kapıldım. o dönem bazı malum basın organları çok ağır iftiralar atıyorlardı. şimdi, “çocukları kapalı mekana alıyoruz. kızlara baskı yaptın, işkence yaptın denilebilir” dedim. bunun için iletişim fakültesi öğrencilerinin kameralarından birini bu odaya kurduk.

    yüzler görünüyor muydu?

    hayır. öğrencilerin arkasına gelecek şekilde konuldu. sadece konuşmalar kayda alındı. kızlara durumu anlattık, ‘olur’ dediler. bir dava konusu olursa, mahkeme açılırsa, elimizde kanıt olsun diye yaptık.

    izleyen oldu mu?

    kimse izlemedi. sadece ben. altını çizmek isterim: iletişim öğrencilerine çok şükran borcum var. çünkü bu bantların peşine bütün medya düştü. bana iki yıl boyunca baskı yapıldı. bilgi istendi, bantlar istendi. ama ne bir öğrenci tek cümle etti, ne bir tek bilgi verdi. 10 bin kişinin içinde 198 öğrenci başıörtülü geldi. 5’i dışında diğerleri hiç zorlanmadan başlarını açtılar. yeni yeni kitaplar çıkıyor, yok kapıyı kitlemiş falan hayretler içinde kalıyorum. bu kasetlerin hepsini izledim böyle bir şey yok.

    hala sizde mi?

    evet ama artık epeyce yer işgal ediyor. öğretim görevlileri için de kayıt önemliydi. o da insandır, sinirlenir, baskı niteliği olacak bir şey söyleyebilir. o taraf içinde bir oto kontrol mekanizmasıydı. bu olay umulmadık bir sonuç yarattı. meseleyi siyasi ranta dönüştürmek isteyenler büyük hayal kırıklığına uğradılar. çünkü öğrenciler okula alınmasın, kapıda bağırsın, o mazlum, mağdur tablo gündemi işgal etsin istediler ama öyle bir şey olmadı. çünkü amaç çocuklarının eğitim hakkını engellemek değil bu haktan yararlandırmaktı. bu kadar iyi niyetli yapılmış bir şeyi günlerce işkence odası olarak, adımı geçirerek, hakaret ederek kullandılar. ama niyetimin ne olduğundan emin olduğum için hiçbir huzursuzluk yaşamıyorum. onları eğitim hakkından yararlandırdığımı düşünüyorum. çoğu yurtlarından çıkarıldılar, yurt bulduk. çünkü cemaatler devreye girdi. şimdi türbanla ilgili chp’de farklı bir yaklaşım olunca, ‘serter’i at’ diyorlar. ama bugün olsa yine aynısını yapardım.
    --- spoiler ---

    ben nur serter'in soylediklerinin dogru oldugunu dusunuyorum. eger ellerinde video kasetler varsa, bence nur hanim bunlari medyayla paylassin. ikna odalarinda eger gercekten psikolojik baskilar yapilmissa, ogrencileri rencide edici uygulamalar varsa, goruntulerde ortaya cikar. goruntuler cekilirken ogrencilerin de rizasi varsa, o zaman islamofasist basina bok yemek duser. ben "ikna odasi" diye bir kavramin; basi ortulu ogrencileri, baslarini acmaya ikna etmek amaciyla kuruldugunu dusunmuyorum. orada amac, genc kadinlarin bas ortusu konusundaki hukuki durum yuzunden egitimlerini yarida birakmalarinin onlenmesiydi.

    * * *

    kaldi ki, benim kafami kurcalayan sey su. islam'da "teblig" diye bir olay var. siz, kendi dini inancinizi baskalarina empoze ederek onu kendi dininize cekmeye calisiyorsunuz ve bu da gayet mesru oluyor. hani, "teblig", baskasinin inancina saygisizlik, veya "ikna odasi" olmuyor. fethullahcilar ev ev gezip fakir cocuklari belirli guvenceler vererek kafalayip kendi dinci okullarina devsirme modeliyle toplayinca "ulkenin basina gelmis en assagilik uygulama" olmuyor. laik kesim kendi gorusunu empoze edince "insanlik disi" oluyor.

    nedir arkadaslar? "din" kavraminin bir dokunulmazligi mi var? "din" kisvesi altinda her bok yenebiliyor; ama isin icine laiklik girince cifte standart oluyor. senin teblig hakkin varsa -ki, bu da bir cesit misyonerliktir bana gore- laik kesimin de ikna odalari kurarak teblig hakki var. boyleyken boyle.
  • zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinin okutulduğu sınıflar.
  • türkiye tarihinin en overrated mağduriyeti. zorunlu din dersini koyan bir zihniyetin, emri tebliğ olan bir dine mensupken video kayıtları bulunan ve dava açma hakları olduğu halde adaleti tarafları işgal etmişken bile tek hüküm giyilmeyen bu uygulamayı darbe dönemindeki işkenceler bile tek başına mağduriyet listesinden siler atar. ha doğru bir uygulama mıdır? değildir tabii ki fakat intikam yeminleri ettirilip sizde bizi mağduruz da mağduruz denilip bizden olmayanlar ölsüne kadar nefret beslenecek bir uygulama hiç değildir. aynı uygulama fem dershanesine gittiğimde tersi şeklinde belletmenler tarafından tarafıma da yapılmış idi ama bu tebliğ olarak yapana sevap kazandırma gibi bir ikiyüzlülüğe getiriyor olayı maalesef yoksa arkadaşlara beni belletmen odaya aldı o tişörtü giyme, müslüman değil misin? aa ama o günah bak namazını kıl, derslerini çalış sohbetlere katıl yoksa bir alt kademe sınıfa almamız gerekir seni filan dedi çok mağdurum desem lan bi git derler. evet ikna odaları benim bu belletmen olayımdan biraz daha olumsuz etkilidir veya öyle midir? tarafsız bakış açısıyla buna bakabilir miyiz? sanmıyorum.

    velhasıl kelam eğer ki gerçekten bu ikna odaları bahsedildiği kadar zulüm ve mağduriyet konusu ise son on yıldır türkiye'nin kocaman bir ikna odasına dönmesine ikna edilmeye çalışılan şey kendi fikirleri olduğu için sessiz kalıp ve hatta doğru bulmak ikiyüzlülük değil midir? ikiyüzlülük değilse intikam alıyoruz motivasyonuna sahip bu kitle tam olarak kimden intikam aldığının farkında mı? yoksa öcü olarak gösterilen bir hayali zihniyet, mevcut iktidara karşı olanlara etiketlenip, iktidarın pekişmesi ve farklı olanın yok olması amacıyla ikna odalarında sorgulandıkları için çok yıprandıkları ulvi değerleriyle tasma takmış gibi oynanması daha mı az gurur kırıcı islam'a göre?

    en önemli soru şu sanırım bu konuyu mağduriyet edebiyatına dönüştürürken samimi düşünenler için; kullanılmak/sömürülmek mi daha aşağılayıcı yoksa ikna edilmek mi? söz vicdanınızın.

    edit: imla.
  • şimdi de akp tarafından kürtaj kararı alan kadınlar için hastanelerde kurulmak isteniliyor.

    o dönemin mazlumları şimdi en büyük zalimliklerini sergiliyorlar.

    (bkz: kürtaj/@anzibel)
  • istanbul üniversitesi'nde 28 şubat döneminde feldmareşal alemdaroğlu kemal bey ile başbayan nur serter ikilisinin uygulamalarından en akılda kalanlarından ve demokrasi belleği adına, zihnimizin bir köşesinde her dem tutulması gerekenlerden.

    ikna odaları, rektör alemdaroğlu'nun rektör olarak atanmasının ardından hemen uygulamaya koyduğu bir pratik olmadı. alemdaroğlu, rektör seçilmesinin hemen ardından cübbesini giyerek beyazıt kampüsünün meydan girişiyle araç girişinin bulunduğu kısımlarda geziniyor, kılık kıyafeti, dış görünüşü "uygun olmayan" öğrencileri azarlamaktan imtina etmiyor ve başörtülü, bıyıklı, sakallı..öğrenciler, alemdaroğlu'nun gazabından kurtulamıyordu.

    hatırlatmakta fayda var: bir dönem istanbul üniversitesi'nde, girişlerde sakal-bıyık kontrolü yapılıyordu ki, 1997-98 dönemidir bu. işte ikna odaları, istanbul üniversitesi gibi köklü bir kurumun rektörünün beyazıt meydanında türbanlı/bıyıklı/sakallı öğrenci avına çıktığı, kampüs girişlerinde sakal-bıyık kontrolünün gerçekleştirildiği bir dönemde ortaya çıktı.

    ikna odalarına "davet edilen" türbanlı öğrenciler, başlarındaki örtüleri çıkartmaya ikna edilmeye çalışılıyor, aksi halde haklarında açılacak disiplin soruşturmalarından kendilerinin sorumlu olacağı "hatırlatılıyor" ve doğrudan üniversiteden atılmakla tehdit ediliyordu. şunu da eklemek gerekir, o dönemde ikna odalarında ikna olmayan öğrencilere yönelik açılan disiplin soruşturmalarının tamamı, alemdaroğlu'na pek yakın öğretim üyelerinin soruşturmacı olarak tayin edilmesiyle gerçekleşmiş ve böylece pek çok öğrencinin okuldan atılması kolaylaştırılmıştı.

    ezcümle, gerek zihniyet gerekse uygulama itibariyle buram buram faşizm kokan, alacakaranlık yıllarda kalan uygulamadır.
  • birtakım yobaz solcularin icadi. toplumu istedikleri sekilde modifiye etmeye calisan bu dangalaklar yillar sonra basimiza akp yi bela etmistir. bu salaklarin kadrolasmalarinin karsiligini akp kadrolasarak vermis. bu devran da bu sekilde dönmeye devam etmis. hala da karsilikli "dise dis goze goz intikam intikam" naralari atiyorlar. iki tarafta birbiriyle yobazlik konusunda yaris icinde. aptallar surusu.
  • abartının tillahı.

    bilmeyenin ülke çapında cadı avı yapar gibi sistematik bir biçimde kurulduğunu zannettiği odalar.

    istanbul üniversitesinde bir iki işgüzarın* oldukça gereksiz uygulamasıdır bu odalar.

    emin olun bu odalara giren genç kızların 1000 katından fazlası pekçok baskıyla başörtüsü kullanmak zorunda kalmıştır.
  • sabahtan beri tüm tv kanalları veriyor, hatta samanyolu tv'ye baktım, yeni ikna odası uygulamasının ne kadar hayırlı sonuçlara vesile olacağından, bu yöntemlerle amerika'da kürtaj oranının %90 düştüğünden bahsettiler - yalandan kim ölmüş, nasıl olsa kaynak falan hikaye. yapılacak olan, kürtaj olmak isteyen kadına bebeğin kalp atışlarını dinletmek ve kürtaj videoları izletmek. daha neler ekleyecekler bilmiyorum, karşınıza koca koca adamlardan oluşan kınayıcı bakışlı heyetler de dikebilirler.

    kim söylemişti hatırlamıyorum, "insan kınadığını yaşamadan ölmezmiş". ikna odası psikolojik şiddettir, karşına geçenlerin kibirli bir şekilde, "sen yanlış biliyorsun, mecburiyetten seni açıkça zorlayamıyoruz ama fikirlerin, inançların, benliğin bizim için sıfır" demektir. ikna odası utanılacak bir şeydir. ama asıl utanılması gereken, yıllarca bunun nasıl bir zulüm olduğunu haykıranların, ismini bile değiştirmeye gerek duymadan ikna odası gerçeğini hayatımıza tekrar sokması ve eskinin zalimlerinin yöntemlerini ne kadar beğendiklerini ortaya koymaları.

    demokrasi, sopanın beğendiğin kişinin elinde olmasıdır. eğer sopa senin kafana iniyorsa anti-demokratik, sen başkalarını dövüyorsan demokratiktir. kısacası, demokrasi diye diye milletin kafasına vurmak süper bir şeydir, yaşasın demokrasi.

    hamiş: uzmanlar böyle bir uygulamanın türkiye kanunlarına uygun olmadığını, bu uygulamayı reddeden kadınların nasıl zorlanacağını sordular. ben de soruyorum, bir kadın bu muameleyi reddederse ne olacak?
hesabın var mı? giriş yap