• ağlatan gülmez.
  • er ya da geç mutlaka tecelli edendir. ayrıca bir vesile ile haberdar olursunuz, merak etmeyin.
  • konuya şöyle bir hikaye ile yaklaşılmış;

    “vaktiyle bir derviş, nefisle mücadele makamının sonuna gelir.
    meşrebin usulünce bundan sonra her türlü süsten, gösterişten arınacak, varlıktan vazgeçecektir.
    fakat iş yamalı bir hırka giymekten ibaret değildir. her türlü görünür süslerden arınması gereklidir.. .
    saç, sakal, bıyık, kas, ne varsa hepsinden. derviş, usule uygun hareket eder, soluğu berberde alır.
    “vur usturayı berber efendi” der.
    berber dervişin saçlarını kazımaya baslar. derviş aynada kendini takip etmektedir. başının sağ kısmı tamamen kazınmıştır. berber tam diğer tarafa usturayı vuracakken, yağız mı yağız, bıçkın mı bıçkın bir kabadayı girer içeri.
    doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış kısmına okkalı bir tokat atarak:
    “kalk bakalım kabak, kalk da tıraşımızı olalım” diye kükrer.
    dervişlik bu... sövene dilsiz, vurana elsiz gerek. kaideyi bozmaz derviş.
    ses çıkarmaz, usulca kalkar yerinden. berber mahcup, fakat korkmuştur. ses çıkaramaz.kabadayı koltuğa oturur, berber tıraşa baslar.fakat küstah kabadayı tıraş esnasında da sürekli aşağılar dervişi, alay eder:
    "kabak aşağı, kabak yukarı."
    nihayet tıraş biter, kabadayı dükkândan çıkar. henüz birkaç metre gitmiştir ki,gemden boşanmış bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelir.kabadayı şaşkınlıkla yol ortasında kalakalır. derken, iki atın ortasına
    denge için yerleştirilmiş uzun sivri demir karnına dalıverir. kabadayı oracığa yığılır, kalır.ölmüştür. görenler çığlığı basar.berber ise şaşkın, bir manzaraya, bir dervişe bakar, gayri ihtiyarî sorar:
    “biraz ağır olmadı mı derviş efendi?”
    derviş mahzun, düşünceli cevap verir:
    “ vallahi gücenmedim ona. hakkımı da helal etmiştim. gel gör ki kabağında bir
    sahibi vardi elbet !. o gücenmiş olmalı!
  • ilahi adalet er geç tecelli eder. ama öteki dünyada, genelde de önce bu dünyada.

    yapılan haksızlık, hak yemek, insanların ekmeğiyle oynamak, insanların zaaflarını bilerek onları zor durumda bırakmak.

    yetim hakkı yemek, haksız kazanç sağlamak, psikolojik baskı, huzursuz etmek, iş yerinde mobbing uygulamak, torpil yapmak. ayrımcılık yapmak.

    hak ettiği halde kişiye değersiz hissettirmek, ötekileştirmek, hakkını vermemek.

    siz bu yaptıklarınızın yanınıza kar kalacağını mı sanıyordunuz yoksa ?

    karma felsefesi diyelim.

    bugün bir daha gördüm ki, haksızlık eninde sonunda yapılan kişiye yarar.
  • her daim inandığım ve hayatımda sektirmeden tecelli eden adalettir. eğer iyiniyetiniz suistimal edilmiş, haksızlığa uğramış, gönlünüz kırılmışsa siz ilahi adalete havale etmeseniz de, zamanla gülüp geçip, affetseniz bile o affetmez, tecelli eder. belki de siz üzüldünüz diye sizden daha çok üzülenler için tecelli eder. ve bir gün duyarsınız ve illa duyarsınız ama bazen sadece üzülürsünüz çünkü çok yakınınızdır, çoktan affetmişsinizdir ama anlarsınız ki affetmeyen ilahi adalettir.
  • 2 saat oncesi itibariyle varlıgına kesin olarak inandıgım olay. bu dünya bir etme bulma dunyasi ve hiçbir kötülük yapanın yanına kar kalmıyor. bedeli cok agır olsa da* her can yakis bir sekilde cezalandırılıyor. sudur ki düşüncem, kimse kimsenin ahını almamalı bu hayatta...
  • bozuk saatten daha yuksek bir tutarlilik yakalayamiyor olmasi tam bir hayal kirikligi.
  • en beklenmedik anda (erken ya da geç) belirecek olan adalet. beklemeyin, hiç o tarafa bakmayın, gelip yerine oturacaktır o.
  • "birini arkadan bıçakladığında, ucu er geç sana dokunacak bir döngü başlatmış olursun.”* cümlesinde de değinilmiş çok ilahi bir adalet. beş aydır tecelli edeceği günü bekliyorum.

    edit: 3,5 sene sonra tecelli etti.
hesabın var mı? giriş yap