• sabah kahvaltıyı birlikte yapamayacaksanız,
    iyi geceler diyemeyecekseniz,
    masal anlatamayacak ya da dua okuyamayacaksanız,
    akşam yarım saat konuşmayacaksanız.
    çocuk doğurmayın.

    en anlamlı sözüdür.
  • kendisini karadeniz kitap fuarında yaklaşık 4 saat sırada bekleyerek kitabını imzalatabildiğim ve 5 dk da olsa sohbet etme imkanı bulduğum türk entelijansiyasının saygın tarihçisi. bu arada kitabı imzaladıktan sonra ayrılırken görüşürüz demesi de güldürmüştür. tabi hocam numaranızı verseydiniz keşke araşır konuşurduk ne güzel:))
  • bir ömür nasıl yaşanır kitabı çıkmıştı
    alıp en kısa sürede okumayı düşünüyorum
  • dünyayı çok iyi tanıyan ve bu bilgisiyle kıyaslama yaparak türk milleti hakkında enfes çıkarımlarda bulunan bir dahi, milli değerimiz, hocamızdır.

    “türkler amüzikal bir millettir” demiş hocam, bu kadar güzel bir tespit yapılamazdı.

    alevilerin sazını çıkar, türklerde müzik namına dişe dokunur bir şeyler bulamazsın. rus kızıl ordu korosu yıllar sonra tekrar geldi malum, ordu korosuna şap şap alkış tutuldu birader! hangi müzikal yetkinliği bekliyorsun bu halktan?
  • kafa dergisinin * sayısında eğitimle ilgili doğru tespitlerde bulunmuş, cahil kelimesini yine yeniden hakkını vererek kullanmış tarihçi; cahil olmayan er kişisi.

    "türkiye'nin en büyük eğitim sorunu yarım ve çeyrek eğitimlilerdir. daha da acıklısı ise iktidarların bu durumu teşvik etmesidir. kadrolarının büyük ölçüde yarım, çeyrek eğitimlilerden oluşması kimseyi rahatsız etmiyor. memleketi yönetenler şunun farkında olmadı hiçbir zaman: yakın çevre böyle olunca alt çevresi de batıyor ve hiçbir iş yürümüyor. ne demek yarım eğitim ve çeyrek eğitim, bundan da bahsedelim. yarım eğitimliler her şeyi en iyi kendilerinin bildiğini zannederler. korkunç bir cahil cesaretine sahiptirler ve bununla duman ederler ortalığı. çeyrek eğitimliler ise fazla uğraşmazlar. ceplerine bakarlar. çalışmakla, araştırmakla işleri yoktur. ve maalesef hepsinin diploması vardır. üniversitede okumuşlardır. bir ara türkiye'de bir salgın vardı. herkes mba yapıyordu. böyle bir sürü insan... çoğu da amerika'da yapmış. git bak kim olduklarına, hiçbiri iyi mühendis değildir, iyi iktisatçı değildir, iyi muhasebe bilmez ama hepsi mba'cidir! o mba senin hiçbir işine yaramaz!doğru düzgün bir şey öğrenmeye bak sen, diğerini zaten iki günde kavrarsın. doğru dürüsüt muhasebe öğren, doğru dürüst matematik öğren, doğru dürüst iktisat öğren, doğru dürüst mühendis olmaya bak, kimyager olmaya bak, eczacı olmaya bak. sana o mba diye sokuşturduklarını çabucak öğrenirsin. altı aylık kurs meselesidir o.

    bizim eğitim tarihimizde tabiri caizse zurnanın zırt dediği yerler vardır. eğitim meselesini tartışırken buralara bakmak gerek. bunlardan biri şuydu; köy enstitüleriyle geniş kitle eğitiminde durma. o belki çok büyük zarar yaratmadı çünkü köyler dağılıyordu artık önünü alamayacaktın. yani o yetişen insanlar öğretmen oldu fakat onların dürüst, bilgili öğretmenliği hiçbir zaman eğitim enstitüleriyle mukaseye edilmezdi. imparatorluk 3 bin öğretmenle kapatılmış. asıl öğretmeni yayan doğrudan doğruya bizim cumhuriyettir. mustafa necati dönemidir. balıkesir'deki okullardan biri onun adını taşırdı. halil inalcık hoca da orada okumuş parasızlıktan. ama çok iyi hocalar vardı. bunlar da maalesef halk partisi devrinde berbat oldu gitti. bunlar bence eğitim tarihimizde zurnanın zırt dediği iki bölgedir.

    eğitim hadisesine dair yanlış tespitler cennetidir türkiye. eğitimin kötü olmasını üniversite sayısının azlığına bağlamak gibi bir hataya düşülmüştür ki bu halen devam etmektedir. sürekli yeni okul binası, yeni üniversite açarak türkiye'nin eğitim sistemini iyileştireceğini düşünmek ciddi anlamda cehalettir. eğitimde esas, okulların niteliğidir. bu şu demek: üniversite sayısının önemi yok, orada verilen eğitim kalitesinin var. ortağretim için de aynı şekilde; bir yerde iyi bir okul kuruluyor, bir bakıyorsun üç sene sonra berbat etmişler. iyi bir fen lisesi var, üç sene sonra müdürünü değiştiriyorlar, hocalar dağılıyor mahvoluyor. anadolu lisesi aynı... bunun niteliğini değiştireceksin. elit okul olmayan bir eğitim sistemi olabilir mi? var mı böyle bir ülke dünyada? hangi memlekette doğru düzgün bir eğitim varsa gidin bakın mutlaka elit okullara sahiptir. muhakkak sistem içinde diğerlerinden farklı okulları olduğunu görürsünüz. o fark da sanıldığı gibi cebindeki paraya bakmaz. elit okul deyince cahil adamın aklına zengin okulu geliyor. neye bakar? çocuğun yeteneğine bakar. ona göre hocalar gelir o okula. hangi memlekete bakarsan bak hepsinde bir seçkinler okulu vardır. çalışkanlığı ve zekasıyla ayırt edilir... bütün seçkinler fizikçi ve tarihçi falan mı olacak? öyle bir şey demedik. seçkin marangoz vardır. seçkin tesisatçı vardır. elektrik teknisyeni vardır. unutma, sultan abdülhamit en zeki padişahlardandır. sınıf üstü bir marangozdur, yaratıcıdır. öyle sırf eliyle değil, kafasıyla çalışır marangozlukta. bir fotoğrafçı mesela, seçkin fotoğrafçı yetiştireceksin. yoksa bütün tarihin yanar gider. bak, türkiye'nin 1920 ile 40 arası boştur. çünkü o zaman ara güler yoktu daha.

    kitap okuma oranının çok düşük olması da eğitim açısından büyük handikaptır. bunun da birçok nedeni var aslında. en az konuşulanı mütercimdir. mütercimlerimizin iyi olduğu ölçüde kitap okuma oranları artıyor. mütercimler kötüyse artmaz. mazideki tercümelere baktığın zaman türkçe bilmeyen, muhtemelen yabancı dil de iyi bilmeyen kişiler bunların çoğu. saçma sapan çeviriler yapmışlar, çok kötü. onlarla kitap okunmaz, sevilmez. mesela avrupa tarihi merak edilmez onların çevirilerinden. komik örnekler vardır. ikinci etmen de tabii kitap fiyatlarının çok pahalı olması. yayıncılara sorsan onların da 40 tane dertleri var. kaçak kitap basılıyormuş. kaçak kitapları yakalamak aslında son derece kolay. benim atatürk kitabımın kendisi çıkmadan korsanı çıktı. bunlar herhalde atatürk'ü çok sevdikleri için atatürk kitabı çoğaltmıyorlar, çok açık bir şey. para için çoğaltıyorlar. haydutluk yapıyorlar. bakıyor hangisi satılıyor onu çoğaltıyor. bunlar tabii bizim emeğimizden çalıyorlar. bundan da ziyade korsanlar çok kötü basıyorlar kitabı. bir kısmı var bir kısmı yok. bunlar hep okuyucuyu kaçırıyor. yayınevleri bahsinde mutlaka şunu da söylemek gerek, bir programları yok yayınevlerinin çoğunun. yani mesela hasan ali zamanında yayınevinin programı varmış. nereden neyi basacak, listeler, tetkikat ona göre yapılırmış. hatta şunu şuna verirsek iyi tespiti var. tabii hepsi çok iyi olmuş değil ama bu yapılmış. o zamanın çöl türkiye'sinde yapılmış. şimdi öyle bir şey yok; kim kime ne verirse..."

    edit: imla
  • kendisi patronusum olur
  • türklerin müzikal anlamda yeteneksiz olduğunu savunan görüşüne katılmıyorum. özellikle şark müziği söz konusu olduğunda tüm ortadoğu hatta asya kıtasını ele alırsanız bu bölgelerin en yetenekli müzisyenleri bizlerden çıkmaktadır. hele ki ortadoğu'ya gidin, arap çevrelerinde bizim müzisyenlerimiz parmakla gösterilir. kastettiği gerçekten safkan türk olan kişiler ise doğrudur dediği ama coğrafik olarak söylüyorsa bunu şiddetle yanlış olduğunu savunabilirim.
  • kendisini ne kadar sevsem de sevmediğim bir yanını söylemeden geçemeyeceğim.
    çok kesin konuşuyor hoca, yaptığı yorumlarda bile. belki biz yabancıların post truthdedikleri çağda doğduğumuz için öyle geliyordur. matematik konuşur gibi yorum yapmak doğru gelmiyor bana. bu dünya çoğu zaman hakikati bildiğini idaa eden insanlar tarafından zarar gördü.
  • (bkz: #88023302)
hesabın var mı? giriş yap