• iletişimin mümkün mertebe açık, net ve doğrudan olanı makbuldür. bunu hep savunurum ve sık sık söylerim. hemen örneklere geçelim: mesela yurtta kalıyorsunuz, oda arkadaşınız beyinsiz bir sik kırığı ve umursamazca hoparlörden müzik dinliyor. gidiyorsunuz oda arkadaşınıza diyorsunuz ki, (hayır, sen beyinsiz bir sik kırığısın demiyoruz, bkz. sonraki paragraf) "müziğin sesi beni rahatsız ediyor, onu kısar mısın?" ne yaptık? hissettiğimizi ve bu hissin neticesinde oluşan talebimizi sözlere döktük ve lafı dolandırmadan, evirip kıvırmadan karşımızdaki kişiye aktardık. normal şartlar altında iletişimin en temiz, sorunsuz, ve direkt olarak çözüme giden yolu budur.

    gelgelelim pratikte işler hemen hemen hiçbir zaman bu kadar kolay olmuyor. ben mesela bazı entry'leri okuyunca diyorum ki, "oo bunun yazarı kesin iyi sikilir". benim savunduğum iletişim biçimini dikkate alırsak benim o entry'nin yazarına "yazdığın entry beni azdırdı, seninle tanışmak ve bir terslik çıkmazsa sikişmek isterim" diye mesaj atmam gerekiyor. e böyle bir şey de yapılmayacağına göre (aslında yapılır, yapılmalıdır da, ancak hem hiçbir işinize yaramaz hem de başınızı derde sokma olasılığı vardır) bahsi geçen iletişim şeklini hayatımızda nadiren uygulayabildiğimiz bir gerçektir.

    yani açık iletişim komünizm gibi bir şeydir. bütün bir topluluk sistem olarak benimserse herkes aynı görüşü paylaştığında son derece adil bir ortam oluşacak ve her şey muhteşem işleyecektir, ancak tek başınıza sosyal hayatta uygulamaya kalkarsanız, yani mesela cebinizdeki 10 tl'yi yarı yarıya hiç parası olmayan biriyle paylaşırsanız, sizi biraz daha fakirleştirip bir başkasını biraz daha zenginleştirmekten başka bir işlevi olmayacaktır. açık iletişim de benzer şekilde başkaları sizin açık iletişim yönteminizi beğenmeyeceğinden ve tersleyeceğinden, yer yer de sizin açıkça anlattığınız hislerinizi, fikirlerinizi, taleplerinizi vb. size karşı kullanmaya kalkabileceğinden nadiren ve kısıtlı alanlarda başvurulabilir bir yöntemdir.

    "her fırsatta açık iletişim bıkbık diye konuşuyorsun ama icraata gelince hiç açık konuştuğunu göremiyoruz amk??" diye soran olduğu için buradan açıklayayım dedim. elbette her savunduğumuzu yapmıyoruz amk, bazen siz izin vermiyorsunuz, bazen geçmişimiz izin vermiyor.
  • kaynak, hedef ve mesaj üçlüsünün etkileşimi sonucu ortaya çıkan bir olgu. sözlü, sözsüz, yazılı ve görsel gibi çeşitleri vardır. günümüz dünyasında hızla gelişen dijital teknolojilerle birlikte görsel iletişimin önemi her geçen gün daha da artmaktadır.
  • cehennemdir
  • cennettir
  • iletişim, kişinin varlığını ortaya koyma şeklidir. ve bence sonsuz iletişimler ağına sahibiz. sahiplendiğimiz her ağ, iletişimde mülkiyetsizliğin olması gerektiğinin bir kanıtıdır. iletişim herkesindir. merih zıllıoğlu, kitabında 4560 tane iletişim tanımının varlığını öne sürerken de bundan bahsediyordu sanırım.

    (bkz: merih zıllıoğlu)
  • insansın, dil diye bir şey icat etmişsin, konuşmayı bulmuşsun. çevrende milyonlarca canlı var, hiçbiri bir diğerine diyemiyor ki, baba şuradan bana bir ekmek verir misin, ve söylendiğinde hiçbiri de bunu anlamlandırabilecek kapasiteye sahip değil. ama sen yapabiliyorsun. gidip birinden ekmek istediğinde o kişi ekmeği poşete koyup sana veriyor, ağzını ve dilini oynatıp sesler çıkardığında tam olarak istediğin şeyi alabiliyorsun.

    aynı canlının küçüğüne bakıyorsun mesela, bir terslik olduğunda çığlık çığlığa kendini yırtıyor. ağlıyor, bağrınıyor, içinde bulunduğu mekanı inletiyor sesiyle. ama derdini anlatamıyor. gazım var diyemiyor. altıma sıçtım ve götümdeki bok beni rahatsız ediyor diyemiyor. açlıktan ölüyorum diyemiyor, uykum var ama uyuyamıyorum, beni salla, bana şarkılar söyle ve beni eğlendir, huzurlu bir uykuya ulaştır beni diyemiyor. halbuki dese sorunu o kadar kolay çözülecek ki, derdini o anda silgiyle siler gibi yok edecekler. ama diyemiyor.

    işte iletişim bu kadar muhteşem bir şey. şu hayatta varlıktan sonraki en mucizevi ve akıl almaz fenomen insanın iletişim kurma becerisidir olsa olsa. varlık da gerçekten çok saçma, neden var olmuş? var olmamışsa neden hep varmış? neden yok olamıyor? acayip gerçekten. neyse, konuyu dağıtmayalım, iletişim diyorduk. işte iletişim becerisi bu kadar muhteşem ve dertlere derman bir aktivite iken, bu dünyadaki öpüşmelerin ve sevişmelerin, ve hatta sikişmelerin de iletişimle gerçekleşmiyor olması berbat bir şey değil mi ya?

    bir düşünün, sizce dünya üzerinde şimdiye kadar öpüşmüş çiftlerden kaç tanesi öpüşmeden önce bu konu üzerinde uzlaşmaya varmıştır? kim öpmeden önce diğerine "öpüşelim mi" diye soruyor? sence de öpüşmemiz gerekmiyor mu ya? evet, gerçekten çok iyi bir fikir, benim de seni öpesim vardı açıkçası ve bu konuyu gündeme getirmene sevindim, şu anın öpüşmek için çok doğru bir vakit olduğu konusunda seninle hemfikirim diye konuşan bir çifte tanık oldunuz mu hiç? ben olmadım. öpmek istediğim ve öpebildiğim hiçbir kadına da bu soruyu yöneltmeye cesaret edemedim.

    bence insanlığın en büyük rezilliği de budur. böyle saçma şey olur mu ya? bu işin olması gerekeni çok net bir biçimde budur. baktın seksi bir hanım, gözüne kestirdin, ben bunu öperim dedin, gideceksin ona, diyeceksin ki "öpüşelim mi?" o da diyecek ki evet. ondan sonra öpüşeceksiniz. insanlık kaç milyar yıllık tarihinden ve kaç milyon yıllık iletişim deneyiminden sonra hala daha şunu yapmayı beceremiyorsa bunun sorumlularının artık insanlıktan istifa etme vakti gelmiştir. işte onlar insanlığın yüz karasıdır.
  • iletişim ancak tarafların birbirlerini doğru anlamaları ile mümkün olur. ancak iletişimin en temel kuralı der ki: "hiç kimse sizi anlamak zorunda değildir".

    bir derdi olanın kendini muhatabına anlatabilmesi gerekir. muhatabı onu anlamak zorunda olmadığı gibi, varlığının bile farkında olmak zorunda değildir.

    bu sebeple eğer biriyle iletişim kurmak niyetindeyseniz, (bu gerçek veya tüzel bir kişi de olabilir, barda biriyle tanışmaktan genel kurula yapacağınız sunuma, basına vereceğiniz demece kadar geniş kapsamlıdır) sizi anlamasını bekleyemezsiniz; kendinizi anlatmak zorundasınız.

    dünyadaki bütün üniversitelerin iletişim fakültelerinde temel olarak bu öğretilir. kendinizi karşı tarafa nasıl anlatırsınız, iletişimi nasıl başlatırsınız, karşı tarafın sizi anlamak istemesini nasıl sağlarsınız.

    "neden anlamıyorsun?" sorusunun yalnızca bir tek cevabı vardır: "çünkü anlatamıyorsun".

    kendinizi nasıl anlatmanız gerektiğine dair yığınla iletişim teorisi ve kuramı var, ancak hepsinin birleştiği nokta, öncelikle kendinizin kim olduğunu iyi anlamanız. şahsi ilişkilerinizde gerçekten kendinizi tanımanız, profesyonel hayatınızda temsil ettiğiniz kuruluşu iyi tanımanız gerekir. kendinizi iyi tanımıyorsanız, asla başkasına anlatamazsınız. iletişim daha başlamadan biter.

    "anlatabilmek" sanatının ikinci adımı, muhatabınızı tanımaktır. karşınızdaki gerçek veya tüzel kişi kim? çıkarları, sevdikleri, sevmedikleri, değer verdikleri ne? nasıl bir iletişim dili var, ben ona kendimi anlatabilmek için nasıl bir yol seçmeliyim sorularını iyi düşünüp, buna göre kendinizi muhatabınıza nasıl anlatacağınızı kararlaştırmanız gerekiyor. insan iletişiminde evdeki hesap asla çarşıya uymaz, bu sebeple yeri geldiğinde esnek ve yeni gelişen duruma uyarlanabilir bir anlatımınız olması lazım.
  • gün geçtikçe kolaylaşan, ve bir o kadar da değerini kaybeden şey. düşünün bundan bi 20 yıl öncesini. istediğiniz kişinin hemen sesini duymanın imkanı yoktu. bugün konuşma, mesajlaşma, emojiler vesaire derken umrumuzda bile olmuyor artık. insanlar çıplak fotoğraf atıyorlar birbirlerine. planlar yapılıyor buluşmak için. buluşulan yer: cevahir.

    iletişim çağı. bakalım bu gidiş nereye.
  • ''...çevrendeki insanlar susacağı,
    konuşacağı ve duracağı yeri bilmiyorlarsa,
    sen fazla adım atmışsındır onlara
    biraz geri çekil...''

    t. s. eliot
  • şu anda bu paylaşımımı ticari bir iletişim kanalından okuyorsunuz.

    yani ben size bir şeyler anlatmak istiyorum sizde öğrenmek istiyorsunuz ve bu iletişimimiz üzerinden birileri para kazanıyor.

    şöyle bir düşünün.

    gün içinde iletişim için kullandığınız tüm araçları.

    ınternet sağlayıcınız, kullandığınız cihaz, telefon hattınız, sosyal medya hesaplarınız, whatsapp mesajlarınız.

    izlediğiniz videolar, seyrettiğiniz kanallar.

    kısacası her yeriniz sizin iletişim ihtiyaçlarınız üstünden para kazanan şeylerle dolu.

    tüm bir iletişimin ticarileştiği bir dünyada her birimizin üzerinde bir dolar işareti vardır.

    çünkü izlediğiniz, okuduğunuz, dinlediğiniz ve konuştuğunuz her anın parasal bir değeri bulunmaktadır.
hesabın var mı? giriş yap